
Esas No: 2016/3362
Karar No: 2016/3362
Karar Tarihi: 7/11/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HATİCE YALÇINKAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/3362) |
|
Karar Tarihi: 7/11/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin
MENTEŞ |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Hatice
YALÇINKAYA |
Vekili |
: |
Av. Ahmet
AYAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru yönetim kurulu üyesinin sosyal güvenlik prim
borcundan müteselsilen sorumlu tutulması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu tasfiye hâlinde olan Ö. Beton A.Ş.nin
ortaklarındandır. Başvurucu, şirketin 20/4/2007, 6/5/2008, 4/6/2009 ve 2/7/2010
tarihli Genel Kurul toplantılarında Yönetim Kurulu üyesi seçilmiştir.
7. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından şirketin 2007 yılı
Kasım ayı ile 2010 yılı Haziran ayları dönemine ait
sosyal güvenlik prim alacaklarının tahsili için başvurucuya 29/7/2013 tarihli
ödeme emri düzenlenerek 7/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8. Başvurucu 12/8/2013 tarihinde SGK aleyhine Kocaeli 1. İş
Mahkemesinde ödeme emrinin iptali davası açmıştır. Mahkeme 7/5/2015 tarihinde
davayı kısmen kabul ederek ödeme emrinin 307.537,48 TL asıl alacak, 246.626,28
TL gecikme zammı olmak üzere toplam 554.163,76 TL"lik kısmının iptaline karar
vermiştir.
9. Kararın gerekçesinde, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı mülga
Sosyal Sigortalar Kanunu"nun yürürlükte olduğu 1/10/2008 tarihine kadar olan
dönemde tüzel kişinin yönetim kurulu üyelerinin tüzel kişiliğin prim
borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için üst düzey yönetici veya tüzel kişilik
adına borçlanmaya, tüzel kişiliği temsile yetkili kişi olması gerektiği
belirtilmiştir. Buna karşın 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun yürürlüğe girdiği 1/10/2008 tarihinden
sonraki dönemde ise kişinin tüzel kişiliğin prim borçlarından sorumlu
tutulabilmesi yönetim kurulu üyesi olmasının yeterli olduğu belirtilmiştir.
Mahkeme buna göre söz konusu tarihten önceki borçlar yönünden ödeme emrinin
iptali gerektiği, sonraki döneme ait borçlar yönünden ise davanın reddi
gerektiği sonucuna varmıştır.
10. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
tarafından 23/11/2015 tarihinde onanmıştır.
11. Nihai karar başvurucu vekiline 21/1/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 19/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Erol Kesgin ([GK], B. No: 2015/11192,
30/5/2019, §§ 18-36) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını ve
şirkette yalnızca 4 TL değerinde bir hissesi bulunduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, Yargıtay içtihadına göre şirketi temsile yetkili kişilerin sorumlu
tutulabileceğini, ayrıca olayda haklı sebebin varlığı, kusur ve hakkaniyet
kurallarının dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Başvurucu Yönetim Kurulu
üyesi olsa da şirketin kasasından veya banka hesabından para çekebilme ya da
yatırabilme yetkisinin olmadığına işaret etmiştir. Başvurucu buna rağmen
şirketin bütün borçlarından sorumlu tutulduğunu ve emekli maaşı, aracı ve evine
haciz geldiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkı
bağlamındaki ihlal iddialarının ilgili olduğu mülkiyet hakkı bağlamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
18. Anayasa Mahkemesi daha önce benzeri şikâyetleri Erol Kesgin başvurusunda incelemiş ve
sonuca bağlamıştır. Buna göre başvurucunun yönetim kurulu üyesi olduğu
gerekçesiyle borçlu şirketin sosyal güvenlik prim ve gecikme zammı borçlarından
sorumlu tutulmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği belirtilmiş,
müdahale mülkiyetin kullanılmasının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü
kural çerçevesinde incelenmiştir (Erol
Kesgin, § 43). Anayasa Mahkemesi müdahalenin 5510 sayılı Kanun"un
88. maddesine dayalı olduğunu ve kamu alacağının tahsili amacıyla şirketin
yönetim kurulu üyesi olan başvurucunun sorumluluğuna gidilmesinde kamu yararına
dayalı meşru bir amacın mevcut olduğu kanaatine ulaşmıştır (Erol Kesgin, §§ 48, 50). Ölçülülük
bağlamında yapılan değerlendirme sonucunda müdahalenin kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye elverişli ve gerekli olduğu tespit edilmiştir. Olayda
yeterli usule ilişkin güvencelerin ve mekanizmaların sağlandığını gözeten
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun yönetim kurulu üyesi sıfatıyla şirketin kanuni
temsilcisi bulunduğu dönemde şirkete ait sosyal sigorta prim borçları ile
gecikme zamlarının ödenmemiş olması nedeniyle doğan kamu alacağından sorumlu
tutulmasının başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklemediği sonucuna
ulaşmıştır (Erol Kesgin, §§
51-66).
19. Somut başvuruda da aynı ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken
adil dengeyi başvurucu aleyhine bozmadığı değerlendirilmiştir. Başvurucunun
mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.