
Esas No: 2016/14741
Karar No: 2016/14741
Karar Tarihi: 7/11/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BİLAL BİLEN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/14741) |
|
Karar Tarihi: 7/11/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin
MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ali KOZAN |
Başvurucu |
: |
Bilal BİLEN |
Vekili |
: |
Av. Ruşen
Aşkın AKÇAY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özel hayat kapsamında kalan eylemi gerekçe
gösterilerek başvurucunun naklen atanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuru ile ilgili görüş
sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Balıkesir Edremit İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü
olarak çalışan başvurucu hakkında, S.Y.
isimli bir öğretmen ile ilişki yaşadığı, ailesine kötü davrandığı ve hakkında
dedikodular çıktığı iddiaları nedeniyle disiplin soruşturması
başlatılmıştır.
9. İddialar ile ilgili olarak 3/6/2014 tarihli tevsi tahkikat
raporu hazırlanmıştır. Tanık ifadelerine yer verilen raporda özetle; başvurucu
ile S.Y. isimli anaokulu öğretmeni arasında duygusal ve yakın bir ilişkinin
sabit olduğu, anılan eylemin 23/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu"nun 125. maddesinde düzenlenen "Hizmet
dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunun sarsacak nitelikte
davranışta bulunmak" kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
Başvurucu ile S.Y.nin devlet memuruna olan güven ve
itibarı sarsacak nitelikteki davranışlarının, görev yaptıkları yerleşim
biriminde, eğitim ve öğretim kurumları ile halk arasında duyulduğu dikkate
alındığında başvurucu ile S.Y.nin aynı ilçede
birlikte görev yapmalarının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak S.Y.nin uygun görülecek başka bir ile atanması, eşinden
boşanan başvurucunun ise müşterek çocuğun velayetinin annede olduğu için
çocuğun başvurucu ile şahsi ilişki kurmasının önemi ve çocuk hakları da
hatırlatılarak Balıkesir ilinin takdir edilecek bir ilçesine şube müdürü olarak
atanması, kadro olmaması hâlinde ise yakın bir ile atanmasının kamu hizmetinin
gereği gibi yürütülmesi amacına uygun olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu
ve S.Y. hakkında kınama cezası uygulanması gerektiği ifade edilmiştir.
10. Anılan rapor doğrultusunda; başvurucu hakkında 2/9/2014
tarihinde başvurucunun kınama cezası ile cezalandırılmasına ve Çorum Alaca İlçe
Millî Eğitim şube müdürü olarak atanmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu, atama işleminin iptali istemli dava açmıştır.
Balıkesir İdare Mahkemesi 24/12/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Karar gerekçesinde; öncelikle kamu görevlilerinin bir soruşturma nedeniyle
naklen atanmalarının koşulları hatırlatılarak soruşturma konusu isnatların
hizmete ilişkin veya bulunduğu yerde görev yapmasını engelleyecek nitelikte
özel hayata ilişkin olması ve her iki durumda da isnatların sübuta erdirilerek
disiplin cezası ile yaptırıma bağlanması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu
hakkında disiplin cezası verilmesi sonucunu doğuran olayların oluş şekli ve
içeriği gözetilerek yapılan değerlendirmede, başvurucu ile boşandığı eşinin
aynı ilçede, aynı idari teşkilat içinde hiyerarşik bağ kapsamında alt üst
ilişkisi konumunda oldukları, soruşturma konusu olaylar nedeniyle yıprandıkları
vurgulanarak konumları itibarıyla aynı memuriyet mahallinde görev yapmalarının
kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun düşmeyeceği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca başvurucunun isnat edilen olaylar ile ilgili maddi gerçeği ortaya
çıkarmak için disiplin soruşturmasının genişletilmesini talep edebileceği
hususu ile boşanma davasında müşterek çocuk ile başvurucunun ayrı şehirlerde
yaşama ihtimaline göre de şahsi ilişki tesis edilmiş olması da gözetilerek
naklen atama işleminde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
12. Başvurucunun temyiz istemi, Danıştay İkinci Dairesinin
23/12/2015 tarihli kararıyla derece mahkemesinin kararının hukuka ve usule
uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi de
aynı Dairenin 8/6/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Nihai karar 18/7/2016 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu tarafından 17/8/2016 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
15. Diğer taraftan başvurucu aynı olay nedeniyle verilen
disiplin cezasının iptali istemiyle de dava açmıştır. Balıkesir İdare Mahkemesi
23/1/2015 tarihinde, başvurucunun evli olduğu sırada S.Y. ile duygusal ve yakın
bir ilişki yaşamasının hizmet dışında memurun itibarını ve güven duygusunu
sarsıcı mahiyette olduğu gerekçesiyle davanın reddine oy çokluğuyla karar
vermiştir. Karardaki karşı görüşte; disiplin cezasına konu olayın davacının
özel hayatı kapsamında kaldığı, özel hayatın gizliliği hakkının kullanımını
engelleyecek şekilde disiplin cezası verilemeyeceği belirtilmiştir. Bursa Bölge
İdare Mahkemesi Birinci Kurulu 30/4/2015 tarihli kararında; başvurucunun hizmet
dışındaki eyleminin memur disiplinini bozan, kamu hizmetinin yürütülmesini
olumsuz etkileyen bir davranış olduğu hususunun idare tarafından ortaya
konulamadığını ve söz konusu eylemin özel hayat kapsamında kaldığını
vurgulayarak, derece mahkemesinin kararının bozulmasına hükmetmiştir. Aynı
kurulun karar düzeltme istemini reddetmesiyle anılan karar 30/9/2015 tarihinde
kesinleşmiştir.
16. Öte yandan Ulusal Yargı Ağı Projesi üzerinden (UYAP)
gerçekleştirilen incelemede başvurucunun 18/12/2013 tarihinde boşandığı ve
disiplin soruşturmasına konu olayda adı geçen S.Y. ile 26/6/2014 tarihinde
evlendiği anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 657 sayılı Kanun"un "Memurların
kurumlarca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi" kenar
başlıklı 76. maddesi şu şekildedir:
"Kurumlar, görev ve unvan eşitliği
gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro
derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum
içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.
Memurlar istekleri ile, kurumlarında
kazanılmış hak derecelerinin en çok üç derece altında aynı veya başka
yerlerdeki kadrolara atanabilirler.
Aşağı dereceye atananların 68 inci maddede
yazılı süre kaydı aranmaksızın eski derecelerine tekrar atanmaları mümkündür.
Kazanılmış hak derecelerinden aşağı derecelere
atananların aylık derece ve kademeleri genel hükümlere göre tespit edilmekle
beraber, atandıkları bu derecelerde geçirdikleri süreler (kesenek ve karşılık
farklarının kendileri tarafından her ay T.C. Emekli Sandığına gönderilmesini
kabul etmeleri şartiyle) emeklilik yönünden eski
derecelerinde değerlendirilir."
18.657 sayılı Kanun"un "Disiplin
cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller"
kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"B - Kınama : Memura,
görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
...
d) Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve
güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,..."
19. 12/10/2013 Tarihli Resmî Gazete"de
yayımlanan 28793 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme,
Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirmesi suretiyle Atanması Hakkında Yönetmelik"in
"Soruşturmaya bağlı yer
değiştirmeler" kenar başlıklı mülga 34. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma sonucunda o yerde
kalmalarında sakınca görülmesi sebebiyle görev yerlerinin değiştirilmesi teklif
edilen yöneticiler, bulundukları hizmet bölgesinde başka bir yere ya da alt
hizmet bölgelerine; diğer personel ise bulundukları yerden başka bir yere
atanırlar.
(2)
Birinci fıkraya göre atananlar, yeni görevlerine başladıkları tarihten itibaren
dört yıl geçmeden ayrıldıkları yere yeniden atanamazlar."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında özel hayatın eksiksiz bir tanımı
bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtilmektedir. Özel hayata saygı hakkı
alt kategorisinde geçen özel hayat kavramı
AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama ilişkin tüketici bir
tanım yapılmaktan özellikle kaçınılmaktadır (Koch/Almanya, B. No: 497/09, 19/7/2012, § 51). Bununla birlikte
Sözleşme"nin denetim organlarının içtihatlarında bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi ve gerçekleştirmesi
ve kişisel bağımsızlık
kavramlarının özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel
alındığı anlaşılmaktadır (Sidabras ve Džiautas/Litvanya,
B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/7/2004, § 43; K.A.
ve A.D./Belçika, B. No: 42758/98, 45558/99, 17/2/2005, § 83; Pretty/Birleşik Krallık, B. No: 2346/02,
29/4/2002 § 61; Christine Goodwin/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28957/95, 11/7/2002, § 90).
22. Özel hayata saygı hakkına kamu makamlarının keyfî bir
şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Sözleşme"nin 8. maddesi ile sağlanan
güvenceler kapsamında yer almaktadır. AİHM, özel hayata saygı hakkı kapsamında
bulunan bir menfaate devletin müdahale ettiğini tespit ettiğinde Sözleşme"nin
8. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen koşulları incelemektedir. Buna göre
kamu makamlarının müdahalesinin yasal bir dayanağı olup olmadığı, anılan
fıkrada yer alan meşru amaçlara dayalı olup olmadığı, demokratik bir toplumda
gerekli ve orantılı olup olmadığı araştırılmaktadır (Dudgeon/Birleşik Krallık [GK], B.
No: 7525/76, 22/10/1981, § 43; Olsson/İsveç No.1 [GK], B. No: 10465/83, 24/3/1988, § 59; De Souza Ribeiro/Fransa [BD], B. No: 22689/07,
13/12/2012, § 77).
23. AİHM"e göre mesleki hayat özel hayat kavramı dışında tutulamaz. Özel
hayat unsurları gerekçe gösterilerek mesleki hayata getirilen sınırlamalar,
bireyin sosyal kimliğini etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına
girebilmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki insanların büyük çoğunluğu,
dış dünya ile olan ilişkilerini geliştirme olanaklarını en çok mesleki
hayatları çerçevesinde yürüttükleri faaliyet kapsamında elde etmektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29).
24. AİHM mesleki hayatla ilgili başvuru türlerinde özel hayat kavramını iki farklı yaklaşıma
göre uygulamaktadır:a) özel
hayata ilişkin bir unsurun anlaşmazlık nedeni olup olmadığı (sebebe dayalı
yaklaşım) ve b) itiraz edilen tedbirin sonuçları bakımından özel hayata dokunan
bir meselenin olup olmadığı (sonuca dayalı yaklaşım). AİHM"e
göre özel hayata ilişkin unsurların mesleğin icrası bakımından aranılan nitelik
ve yeterlilik koşulları bakımından gözetilmiş veya kişinin mesleği ile ilgili
tasarruflara esas alınmış olduğu durumlardan kaynaklanan başvurular sebebe
dayalı yaklaşım çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamı içinde
değerlendirilir (Denisov/Ukrayna [BD], B. No: 2011/76639, 25/9/2018, §§ 100-103).
25. AİHM kişinin meslek hayatını etkileyen bir tedbir için öne
sürülen gerekçelerin kişilerin özel hayatına ilişkin olmadığı ancak söz konusu
tedbirin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etkilerinin bulunduğu veya
bulunma ihtimalinin olduğu durumların konu edildiği başvuruların sonuca dayalı
yaklaşım kapsamında Sözleşme"nin 8. maddesinin kapsamı içine girebileceğini
ifade etmiştir. Bu bağlamda söz konusu olumsuz etkilere ilişkin değerlendirmede
AİHM, kişinin yakın çevresi üzerindeki, özellikle de maddi bakımdan ortaya
çıkan sonuçları, diğerleri ile ilişki kurma ve geliştirme olanakları ile
itibarı üzerindeki olumsuzlukları dikkate almaktadır (Denisov/Ukrayna, § 107).
26. AİHM sebebe dayalı yaklaşımın Sözleşme"nin 8. maddesinin uygulanmasını
gerekli kılmadığı durumlarda, söz konusu tedbirin sonuçlarının özel hayatın
üzerindeki etkilerine ilişkin bir inceleme yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
Bununla beraber söz konusu bu ayrımın, ilgili tedbirin altında yatan sebepleri
ve tedbirin sonuçlarını incelerken her iki yaklaşımı birlikte uygulamasına
engel teşkil etmediğini de belirtmektedir (Denisov/Ukrayna, § 109).
27. AİHM sonuca dayalı yaklaşım uyarınca inceleme yapılabilmesi
için söz konusu meslekle ilgili tasarrufun özel hayat üzerinde doğurduğu
etkilerin belirli önem ve ciddiyette olmasını aramakta, asgari ağırlık
seviyesine ulaşmış olması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, sadece bu
sonuçların çok ağır olduğu ve kişinin özel hayatını önemli derecede etkilediği
durumlarda Sözleşme"nin 8. maddesinin uygulanabilir olduğunu kabul etmektedir (Denisov/Ukrayna, §§ 113, 116).
28. AİHM,sonuca
dayalı yaklaşımı uyguladığı başvurularda iddia edilen ihlallerin ağırlık ve
ciddiyet derecesini değerlendirmeye yönelik kıstaslar oluşturmuştur. Bu
kapsamda başvurucunun söz konusu tedbir öncesi ve sonrasındaki yaşamı
kıyaslanarak maruz kaldığı olumsuz etki değerlendirilmektedir. Ayrıca
sonuçların ciddiyetinin belirlenmesinde, başvurucunun iddia ettiği öznel
algıların, somut başvuruda mevcut nesnel koşullarla birlikte değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak incelemenin, iddia edilen tedbirin hem
maddi hem de manevi etkilerini kapsaması gerekmektedir. AİHM, başvurucuların
şikâyet edilen tasarrufun özel hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut
verilere dayalı olarak uygun şekilde ispatlamakla yükümlü olduklarını ifade
etmektedir. Ayrıca başvurucular söz konusu şikâyetlerini ulusal merciler önünde
de uygun şekilde dile getirmiş olmalıdırlar (Denisov/Ukrayna, §§ 113-117).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu sonrasında
evli olduğu dönemde bir başkasıyla ilişki yaşadığı, ailesine kötü davrandığı
iddiaları nedeniyle hakkında disiplin soruşturması yapıldığını ve ifa ettiği
görev ile ilgisi olmayan, tamamen özel hayatı kapsamında kalan eylemler gerekçe
gösterilerek idari yaptırım uygulandığını belirtmiştir.Eski
eşiyle anılan ilişki iddiası nedeniyle değil genel sorunlar sebebiyle anlaşmalı
olarak boşandığını, soruşturma sürecinde evli olmamasına rağmen evli iken başkasıyla ilişki yaşamak
nedenine dayalı olarak soruşturmaya maruz kaldığını ifade etmiştir. Başkasıyla
ilişki yaşadığı ve bu durumunun halk arasında dedikodulara neden olduğu
şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığının soruşturma aşamasında dinlenen
tanık ifadeleriyle de doğrulandığını, aynı olay nedeniyle verilen disiplin
cezasının da Mahkeme tarafından eylemin özel hayat kapsamında kaldığı
gerekçesiyle iptal edildiğini vurgulamıştır. Haklı bir gerekçesi olmayan atama
işlemi nedeniyle velâyeti eski eşinde olan ve Mahkeme kararıyla kendisiyle
şahsi ilişki tesis edilen oğlundan da uzaklaştığını, çocuğuna her anlamda
destek olamadığını ifade ederek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, özel hayatına ilişkin bazı
bilgilere dayanılarak hakkında atanma işlemi tesis edildiği yönündeki
şikâyetinin Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan özel hayata saygı
hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
32. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
34. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel
hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı
temel alınmaktadır. Anılan hak, herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak kendine
özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte
kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de
içermektedir (Serap Tortuk,
B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent
Polat, B. No: 2013/7666, 10/12/2015, §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704,
3/3/2016, §§ 50-52; Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015,§§ 30-32).
35. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Özellikle mahremiyet alanında
cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışların özel hayata saygı hakkının
kapsamında olduğunda kuşku yoktur. Bu yönüyle özel hayat, öncelikle bireylerin
kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem
ilişkilere girebilecekleri özel bir alana işaret etmektedir (Serap Tortuk, §§
31-36; Bülent Polat, §§ 61-63; Tevfik Türkmen § 51; Ata Türkeri, §§ 31-34).
36. Öte yandan özel hayata saygı hakkı, ilişki kurmak ve
geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir.
Kişilerin mesleki hayatı özel hayatlarıyla sıkı bir irtibat içindedir. Özel
hayata dair hususlar kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alınmışsa
özel hayata saygı hakkı gündeme gelecektir (Bülent
Polat, § 62; Ata Türkeri,
§ 31).
37. Bu kapsamda mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı
hakkında sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak
kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları özel
hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, §
37; Bülent Polat, § 63; Ata Türkeri, § 33).
38. Somut olayda evli iken başkası ile gönül ilişkisi olduğu
yönündeki iddianın başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin sebebi olduğu
anlaşılmaktadır. Bu durumda, tesis edilen idari işleme kişinin özel yaşamına
ilişkin eyleminin dayanak alınması suretiyle özel hayata saygı hakkına
müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
39. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
40. Bu kapsamda, yukarıda anılan müdahalenin ihlal oluşturup
oluşturmadığının, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun
düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen
nedenlere dayanma,demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşulları yönünden incelenmesi gerekir.
i. Kanunilik
41.Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz
konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir
kanun hükmünün yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki,
§ 36).
42. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin 657 sayılı
Kanun"un 76. maddesine dayandığı görülmüştür. Bu kapsamda, somut olayda
başvurucunun özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir
dayanağının mevcut olduğu veyargısal kararların
yeterli bir hukuki temele sahip olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
43.Anayasa’nın 20. maddesinde, özel hayata saygı hakkı için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez.
Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa"nın başka maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş
hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM,
E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013; E.2013/95,
K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033,
13/4/2016, § 46).
44. Kamu görevlilerinin atanma ve nakillerine ilişkin esasların
belirlenmesi hususunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Kanun
koyucuya tanınan takdir yetkisinin amacı kamu hizmetlerinin kesintisiz bir
şekilde yürütülmesini temin etmektedir. Öte yandan Anayasa"nın 129. maddesinin
birinci fıkrasında "Memurlar ve diğer
kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla
yükümlüdürler" denilmiştir. Kamu görevlilerinin Anayasa"ya ve
kanunlara sadakat yükümlülüğünün kamu hizmetlerinin devamlılığının ve belli bir
disiplin içinde yürütülmesinin sağlanmasıyla yakından ilişkili olduğu açıktır.
Dolayısıyla Anayasa"nın 129. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen sadakat
yükümlülüğü kapsamında, kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki
disiplinin sağlanması amacıyla idarenin takdir yetkisini kullanarak işlem tesis
etmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
45. Somut olayda evli iken başka bir kadınla gönül ilişkisi
olduğu yönündeki iddialar üzerine başvurucunun, görev yeri değiştirilmiştir.
Başvurucunun naklen atamasının yapılması suretiyle özel hayata saygı hakkına
yapılan müdahalenin, Anayasa"nın 129. maddesinin birinci fıkrası kapsamında
kalan kamu görevlisinin Anayasa ve kanunlara sadakat yükümlülüğü çerçevesinde,
kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması
meşru amacına dayandığı anlaşılmaktadır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
46. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın
amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki
üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın
13. maddesinde demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
47. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak
istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
48. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret
etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 46).
49. Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda,
kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir
vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda
gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve
sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması
doğaldır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkının mahremiyet hakkı gibi en gizli
yönleri söz konusu olduğunda kamu makamlarının takdir yetkisi daha dardır ve bu
alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu
makamlarınca özellikle ciddi gerekçelerin gösterilmesi gerekir (Ata Türkeri,§ 47).
50. Ayrıca tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin
hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016,
§ 60).
51. Buna göre özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale,
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
52. Somut olayda Mahkeme kararında ve dayanağı olan disiplin
soruşturma raporunda, Edremit İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olarak
çalışan başvurucunun bir anaokulu öğretmeni ile gönül ilişkisi olduğu ve bu
durumun halk tarafındanduyulduğu kabul edilmiştir.
Öte yandan Mahkeme kararında anılan olay ile ilgili bir değerlendirme
yapılmamakla birlikte soruşturmaya konu olay nedeniyle başvurucunun ve aynı
bölgede görev yapan eski eşinin yıprandığı kanaatiyle dava konusu idari işlem
hukuka uygun bulunmuştur. Ancak müfettiş raporunda, başvurucuyla ilgili
iddiaların başvurucu ile eski eşi üzerindeki etkilerine ve aynı idari bölgede
görev yapmalarının sakıncalarına ilişkin bir inceleme yapılmadığı, bu durum ile
ilgili bir tedbir ya da yaptırım öngörülmediği anlaşılmaktadır.
53. Ayrıca müfettiş raporunda başvurucuya isnat edilen
eylemlerin başvurucu tarafından alenileştirildiği ve bu eylemlerin mesleğe
olumsuz yansımaları olduğuna dair somut bilgi ve belge sunulmadığı görülmüştür.
Öte yandan atama kararının iptali istemli davadan önce kesinleşen aynı olay
nedeniyle verilen disiplin cezasının iptali talepli davada, başvurucunun
eylemlerinin özel hayat kapsamında kaldığı, bu eylemlerin kamu hizmetinin iyi
ve düzenli şekilde yürütülmesini olumsuz etkileyen bir yönü olduğunun idare
tarafından ortaya konulamadığı yönünde tespitler yapılarak disiplin cezası
iptal edilmiştir.
54. Atama işleminin iptali istemli yargılama sürecinde ise özel
hayat kapsamında kaldığı açık olan birtakım eylemlerin başvurucunun mesleki
hayatındaki yansımalarına ve kamu hizmetinin işleyişi üzerindeki etkisi ve
risklerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği, tesis edilen
işlemin başvurucunun sicili ve eylemin ağırlığı gözetilerek ölçülülük yönünden
değerlendirilmediği, dolayısıyla söz konusu müdahalenin gerekçelerinin ortaya
konulamadığı görülmektedir. Bu nedenlerle derece mahkemeleri tarafından verilen
kararın özel hayata saygı hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla
ilgili ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum yukarıdaki
açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun özel hayatına ilişkin
eylemlerin ifa ettiği görevi etkileyen bir unsur olarak değerlendirilerek görev
yerinin değiştirilmesinin kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak
amacıyla alınması zorunlu bir tedbir olduğu söylenemez.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
56. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
57. Başvurucu yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
58. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
59. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
60. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
61. İncelenen başvuruda Anayasa"nın 20. maddesinde güvence
altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla
birlikte derece mahkemeleri de ihlali giderememişlerdir. Bu açıdan ihlal aynı
zamanda mahkeme kararından da kaynaklanmıştır.
62. Bu durumda özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Balıkesir İdare Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
63. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Balıkesir İdare Mahkemesine(E.2014/1354, K.2014/1762)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.