
Esas No: 2016/51749
Karar No: 2016/51749
Karar Tarihi: 7/11/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HİLMİ BALTA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/51749) |
|
Karar Tarihi: 7/11/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin
MENTEŞ |
Raportör |
: |
Yusuf Enes
KAYA |
Başvurucu |
: |
Hilmi BALTA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 29/3/2019 tarihinde
tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul
edilemezlik kararı verilmiş; başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ilişkin
kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, ayrıca
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar
birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü
(FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 51; Mehmet Hasan
Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, zabıt katibi olarak
görev yaparken 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanan 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"yle meslekten ihraç edilmiştir.
11.Darbe teşebbüsü sonrası Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu 25/8/2016 tarihinde gözaltına
alınmıştır.
12. Başvurucu, Savcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklanması istemiyle 29/8/2016 tarihinde Tekirdağ 1. Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk edilmiştir.
13. Başvurucu, Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 29/8/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
" Şüphelininüzerine yüklenen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan suçun vasıf ve mahiyeti, kanunda öngörülen cezanın miktarı, mevcut
delil durumu (şüphelinin savunması, arama ve elkoyma
tutanakları, şüphelinin eşinin aynı suçtan hakkında soruşturma yapılan ve kaçak
durumunda olan TASİAD BaşkanıK.Ö.nün yanında
çalışması, tanık M.C.nin beyanı) değerlendirildiğinde
yüklenen suçla ilgili kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin mevcut
olduğu, örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye genelinde meşru hükümetidevirmeye ve Anayasal düzenicebren
ilgaya teşebbüs etmiş olması, örgütün üye sayısı, teşkilatlanması ve gizli
olarak faaliyet göstermesi, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması
nedeni ile delillerin karartılma ihtimali, örgütün etkinliği ve kanunda
öngörülen ceza miktarı yönünden kaçma şüphesinin bulunması ve suçun CMK100/3-a
(11) maddesinde sayılan katalog suçlardan olması itibariyle tutuklama nedeninin
gerçekleştiği, adli kontrol hükümlerinin uygulanması halinde yetersiz kalacağı
tutuklama tedbirinin uygulanmasının verilmesi muhtemel ceza ileölçülü
olacağı nazara alınarak CMK"nın 100. ve müteakip
maddeleri gereğince tutuklanmasına ... [karar verildi].”
14. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Tekirdağ 2.
Sulh Ceza Hâkimliğince 5/9/2016 tarihinde reddedilmiştir.
15. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz ettiğini ancak itirazın
sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, başvuruda
bulunduğu tarih itibarıyla tutuklu olması nedeniyle itirazının reddedilmiş
olduğunu düşünerek 28/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığının 6/5/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası
açılmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:
"FETÖ/PDY terör örgütünün sözde lideri
olan terörist başı Fethullah Gülen"in 25 Aralık 2013
tarihinde basına yansıyan çağrısında , Asya Katılım Bankası (Bank Asya) isimli
bankaya kendisi, eşi ve çocukları adına hesap açıp para yatırmaya veya mevcut
hesabına para eklemek suretiyle desteklenmesi, korunması ve finans yapısının
güçlendirilmesi talimatının verildiği, bu çağrı üzerine 2014 yılı Ocak ayından
itibaren FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı kişilerin yoğun olarak bankaya
para yatırdıkları, hesap açtırdıkları veya bankadan ihtiyaçları oranında kredi
talep ettikleri, mevcut kredi kartlarını ve hesaplarını kapattırmadıkları veya
daha önce açılmış olan ancak kullanılmayan hesaplarını aktif hale getirdikleri,
bu şekilde bankanın sermaye yeterliliğinin düşmesinin ve ilgili kamu
kurumlarının denetimine girmesinin engellenme amacı güttükleri görülmüştür.
Şüphelimizin de 14/3/2011 tarihinde açmış
olduğu hesabını kapattırmadığı gelen müzekkere cevabından anlaşılmıştır.
...
Şüphelinin İç İşleri Bakanlığı kadrosunda
görev yapmakta iken Bakanlar Kurulu tarafından alınan KHK ile FETÖ/PDY terör
örgütü ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kurumundan İhraç edildiği,
...
Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzeni
Koruma Terör ve Örgütlü Suçlar soruşturma Bürosu tarafından FETÖ/PDY terör
örgütüne yönelik yapılan çalışmalar neticesinde; Manisa ilinde faaliyet
gösteren şüpheli A.Ş.nin örgütün üst düzey sorumlusu
ve yöneticisi olduğunun tespit edildiği, bu tespitler neticesinde şüpheli A.Ş.nin 29/11/2016 tarihli alınan ifadesinde; Tekirdağ
ilindeki yürüttüğü faaliyetler kapsamında dosyamız şüphelisi olan A.B.
hakkında; "H.O. isimli kişinin adliye yapılanması içerisinde sorumlu ağabey
olduğu, H.O.nun aynı zamanda sohbet hocalığı yaptığı,
oluşturduğu bu grupta kendisinin ve Tekirdağ Adliyesi"nde zabıt katibi olarak
çalışan A.B. ve Hilmi Balta isimli amca çocuğu olduğunu bildiğim iki kişi
vardı. Benimle birlikte grup üç kişiye çıktı. H.O.nun
iş yoğunluğuna bağlı 15 günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda Fethullah Gülen videoları izlettiriliyor, kitapları okunuyor,
namaz kılınıyordu" şeklinde beyanda bulunduğu, böylece şüpheli Hilmi Balta"nın
FETÖ/PDY terör örgütü yapılanması içerisinde yer aldığının ifadelerden
anlaşıldığı.
Şüphelinin devlet memuru olduğu, bu husus
dikkate alındığında bağlı bulunduğu örgütsel yapının bir gizli örgüt olduğunu,
gizli faaliyetler yürüttüğünü görememesi veya bu hususu düşünememesi hayatın
doğal akışı ile uyumlu olmadığı, FETÖ/PDY terör örgütü hakkında basın ve
kamuoyuna yansıyan haberler ,yazılan yazılar, açılan soruşturmalar, yürütülen
yargılamalardan haberdar olmamasının kabul edilemeyeceği ayrıyeten , örgütün
kuruluşundan günümüze kadarki faaliyet ve söylemleri düşünüldüğünde Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirmek amacı ile faaliyet
yürütüldüğünün kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık ve net olduğu ,15 Temmuz
2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün örgütün gelişim ve gücünün geldiği son
nokta olduğunun görüldüğü, tüm bunlara rağmen şüphelinin kendi isteği ve kabulü
ile bu terör örgütü ile irtibat içinde olduğu ve irtibatını koparmadığı
anlaşılmıştır."
17. Tanık A.Ş.nin 29/11/2016 tarihli
ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"29 Ekim 2009tarihinde Çorlu İlçe Seçim
kurulunda zabıt katibi olarak göreve başladım. O yıl
mart ayında yerel seçimler vardı. Bu nedenle ben göreve başladıktan seçimler
sonuçlanıncaya kadar yoğun bir şekilde çalıştım. Bu dönemde yalnızca H.O. ile
telefonla görüşüyordum. Başkaca bir birim ile irtibat kurmadım. Seçimler
tamamlandıktan sonra mayıs ayında H.O. beni sohbet hocalığını kendisinin yaptığı
bir gruba dahil etti. Bu grupta benim dışımda Tekirdağ Adliyesinde Zabıt Katibi olarak çalışan A.B. ve Hilmi Balta isimli amca çocuğu
olduğunu bildiğim iki kişi vardı. Benimle birlikte grup üç kişiye çıktı H.O.nun iş durumuna göre çok düzenli olmamak kaydı ile 15
günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda da Fethullah
Gülen"in kitapları okunuyor, videoları izletiliyor, namazlar kılınıyordu. 2012
yılı Mayıs ayına kadar ben bu sohbet grubunda devam
ettim bu dönemde gruba başkaca bir kişi gelmedi."
18.Tanık A.Ş.nin 23/2/2017 tarihinde
yaptırılan teşhise ilişkin beyanları şöyledir:
"Fotoğraftaki bu şahıs H.O.nun sohbet grubundan bulunan Tekirdağ Adliyesinde zabıt
katibi olan Hilmi Balta isimli şahıstır. Bu şahıs
mütevelli olan bir şahıstır. Bu şahıs sohbetlere düzenli ve aksatmadan gelen
bir şahıstır. Bu şahıs 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra da örgütte bulunmaya
devam etti."
19.Tanık A.Ş.nin 23/2/2017 tarihinde
verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olaya ilişkin soruşturma aşamasında
verdiğim beyanlarımı aynen tekrar ederim. Tekirdağ ilindeki yürüttüğü
faaliyetler kapsamında H.O. adliye yapılanması içerisinde sorumlu ağabeydir,
H.O. aynı zamanda sohbet hocalığı yapardı, oluşturduğu bu grupta ben ve Tekirdağ
Adliyesi"nde zabıt katibi olarak çalışan A.B. ve Hilmi
Balta isimli amca çocuğu olduğunu bildiğim iki kişi vardı. Benimle birlikte
grup üç kişiye çıktı. H.O.nun iş yoğunluğuna bağlı 15
günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda Fethullah
Gülen"in videoları izlettiriliyor, kitapları okunuyor, namaz kılınıyordu."
20. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/5/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/167 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Tekirdağ2. Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2017 tarihli duruşmada
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesi şöyledir:
"Sanıklar A.B., Hilmi
Balta ve F.D.nin tutuklulukta geçirdikleri süreler,
mevcut delil durumu, delillerin karartılma ihtimali olmayışı dikkate
alındığında bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yeterli olacağı nazara
alınarak tahliyelerine... [karar verildi.]"
22.Başvurucu 24/7/2017 tarihli duruşmada savunmasını yapmıştır.
Savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Öncelikle üzerime atılı suçlamaları
kabul etmiyorum, hayatımda işlediğim bir suç yoktur, 2011 yılında Bank Asya"dan
faiz oranı düşük diye kredi çekmiştim ödemesi 2021 yılına kadar süren bir kredi
idi, Bank Asya"da hesap açmak suç işlemek olamaz, çalıştığım dönemde de Bank
Asya hakkında bir kapatma dahi alınmamıştır, devlet himayesine geçmiştir daha
güvenli hale gelmiştir öncesinde de yasal bir banka idi, bu tip iddialar söz
konusu değildi, kapatmak istesem de ödenmemiş kredi taksitlerim olduğu için
kapatmam söz konusu değildi, böyle bir imkanım yoktu, ben 10 yıl C.Başsavcılığında görev yaptım, bu süre zarfı içerisinde
örgütlü terör dosyalarında çalışmadım, nitelikli dosyalarda hiç çalışmam
olmadı, eğer örgütle bağlantım olsaydı bu tip dosyalarda yer alarak örgüte
bilgi sızdırma imkanı elde etmem gerekirdi çalışmış olduğu her savcı ile düzgün
bir çalışma gerçekleştirdim benim hakkımda düzenlenmiş kötü bir sicil notu söz
konusu değildir, yine K.Ö.nün işletmiş olduğu İ.
Kuyumculuk iddia konusu edilmiştir, 2009 yılında evlenmiş olduğum eşim
evlenmeden önce K.Ö.ye ait bu kuyumculukta çalışıyordu, benim meslek hayatına
girişim K.Ö.nün referansıyla gerçekleşmedi, bu iddia
asılsızdır, M.C. ifadesinde de bu iddiaları söylerken biliyorum dememiş böyle
olduğunu düşündüğünü söylemiştir, kendisi benimle ilgili isnatlarda bulunurken
aslında kesin bilgilere sahip değildi, sadece yorum yaparak düşünerek bazı
beyanlarda bulunmuştur, bir kimsenin düşünce yapısı yüzünden şu an yargılanıyorum
ve uzun süredir tutukluyum, İ. Kuyumculuk adlı şirket şu an hala işletilmekte
olan bir işyeridir, buranın benimle bir bağlantısı bağı yoktur, eşim orada
çalıştığı için bir bağlantı kurulmaya çalışılmıştır, yine hakkımda ifade veren
A.Ş. adlı kişiyi tanımam, A. ile F.nin beyanları
çelişmektedir, sohbet toplantılarına her iki şahıs da katıldığımı söylemiş
fakat her nasılsa ikisi de sohbet toplantılarına ilişkin gördüklerini iddia
ettikleri detaylar farklıdır, şöyle ki; birisi haftada bir katıldığımı
söylemişse diğeri onbeş günde bir katıldığımı beyan
etmiştir, yine sohbet toplantılarında birisi üç kişilerdi diyor, diğeri çok
kalabalık toplanıyorlardı diyor, bu yüzden tanıkların beyanlarını dikkate
alınmamasını talep ediyorum, gerçekte kendileri de ne söylediklerinin farkında
değillerdir, gitmediğim sohbetlerden yapmadığım eylemlerden şu an sorumlu
tutuluyorum ben hiçbir şekilde sohbet toplantılarına katılmadım, himmet bağış
vs., vermedim, Bank Asya dışında benim örgütle herhangi bir bağlantım, dergi,
gazete aboneliğim, sendika dernek üyeliğim araştırılmasına rağmen olmadığı
tespit edilmiştir, hakkımda suç oluşturacak herhangi bir maddi delil yoktur,
suç isnadı bile yapılması yersizdir, tüm bunlar gözönünde
bulundurularak beraatime karar verilmesini talep
ediyorum."
23. Aynı duruşmada tanık M.C. de dinlenmiştir. Tanık M.C.
ifadesinde; başvurucuyu daha önce kiracısı olduğu için tanıdığını, başvurucunun
FETÖ/PDY ile ilgili herhangi bir eylemini görmediğini, sadece eşinin bu örgütün
kasası olarak bilinen K.Ö.ye ait İ. Kuyumculuk adlı işyerinde çalıştığını
bildiğini, böyle duyduğunu, K.Ö.nün
Tekirdağ"da cemaat içinde etkin ve nüfuslu bir insan olduğunu bildiğini ancak
başvurucunun işe girişinde kendisinin referans olduğu konusunda bir bilgisi
olmadığını beyan etmiştir.
24.5/12/2018 tarihli dijital inceleme raporunda, başvurucuya ait
cep telefonunda ByLock
isimli programın kalıntılarına rastlandığı belirtilmiştir.
25. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 15/2/2019 tarihinde
başvurucunun beraatine karar vermiştir. Beraat
kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Hilmi Balta"nın en son Adalet
Bakanlığında Katip olarak görev yaptığı, FETÖ/PDY
silahlı terör örgütüyle irtibatlı olduğu gerekçesiyle 677 sayılı KHK ile
meslekten ihraç edildiği, Bylock havuz sorgusunda
herhangi bir kaydının bulunmadığı, Dijital inceleme raporunda sanığa ait cep
telefonunda "Bylock" isimli özel sohbet programı
kalıntılarına rastlandığı, Banka Bilirkişi raporunda sanığın Bank Asyada hesabında aktif hareket olmadığı tespit edilmiştir.
Tanık A.Ş. beyanında, kendisinin bulunduğu
sohbet grubunda sanık Hilmi Balta"nın da bulunduğunu, 15 günde bir sohbet
düzenlendiğini, bu toplantılarda da Fethullah Gülen"in
kitapları okunduğunu, videolarının izlendiğini, namaz kılındığını, bu sohbet
grubunun 2012 yılı Mayıs ayına kadar devam ettiğini
belirtse de örgütün nihai amacının ortaya çıktığı 17-25 Aralık 2013 sürecinden
sonra sanığa yönelik somut bilgisinin olmadığı anlaşılmıştır. Sanık Hilmi
Balta"nın cep telefonunda örgüt mensupları tarafından kullanılan "Bylock" isimli özel sohbet programı kalıntısına rastlansa
da sanığın havuz sorgusunda Bylock kaydının
bulunmadığı ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere bylock User-ID (Kullanıcı No) ve şifre bilgilerinin de
bulunmadığı dikkate alındığında sanığın bylock
kullanıcısı olduğu kesin olarak ispatlanamamıştır."
26. Karara karşı Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca istinaf
kanun yoluna başvurulmuş olup istinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Metinleri
27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklama nedenleri" kenar
başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
..."
B. Yargıtay Kararları
28. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/3/2018 tarihli ve
E.2017/3340, K.2018/808 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas
alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği
aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak
biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı,
vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine
uyduğu, örgüt üyeliğinin kabulünde esas alınması mümkün olmayan bir kısım
faaliyetlerin gerekçede yer almışsa da, örgütsel toplantılara katılma, örgüte
yardım sağlama, mütevelli heyetinde yer alma, talimat üzerine Bank Asya"ya para
yatırma gibi faaliyetleri örgüt üyeliği kabulünde yeterli görülmesi ve cezanın
alt sınırdan belirlenmesi karşısında sonuca etkili bulunmayarak yaptırımların
kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde
görülmediğinden CMK"nın 302/1. maddesi gereğince
temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına ... [karar
verildi.]"
29. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/3/2018 tarihli ve
E.2017/3284, K.2018/897 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"FETÖ/PDY terör örgütünün Afyon ilinin
Dinar ilçesi mütevelli heyeti içerisinde yer alarak, örgüte ait eğitim
kurumlarının bağlı bulunduğu şirkette yöneticilik yapmak, örgüt ile iltisaklı
olan işadamları derneğinde başkanlık yapmak şeklinde
gerçekleşen faaliyetlerin örgütsel nitelikte olduğundan içerdikleri çeşitlilik,
yoğunluluk ve süreklilik nedeniyle örgüt üyeliği
kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır."
30. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve
E.2017/3461, K.2018/298 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"Dosya içeriğine, mahkemenin kabulüne,
kovuşturma ve soruşturma aşamasındaki tanık beyanlarına göre; FETÖ/PDY terör
örgütünün Dinar İlçesi esnaf yapılanması mütevelli heyeti içerisinde yer
alarak, himmet toplantıları adı altında örgütsel faaliyetlere katılan ve
yardımda bulunan, kamuoyunda terör örgütü niteliğinin açık veyaygın
olarak kabul edilmesi sürecinden sonra da anılan örgütle irtibatını devam
ettiren sanığın, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk oluşturan bu faaliyetleri
nedeniyle örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla dahil olduğu yönündeki
kabulde bir isabetsizlik bulunmadığı ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri bulunmadan
tutuklandığını ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde; tutuklamaya dair verilen kararlara
ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun
savunulamayacağı, başvurucunun şikâyetlerine yönelik incelemenin Anayasa’nın 15.
maddesi kapsamında yapılması gerektiği, bu kapsamda yapılacak incelemede de
başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaksız olması nedeniyle kabul edilemez
bulunmasına karar verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir.
34. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında;
tutuklanmasının keyfî olduğunu, tutuklama gerekçesinde belirtilen hususların şuç ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğunu,
tutuklama kararında yer verilmeyen olgulara atıf yapılmasının doğru olmadığını,
Bakanlık görüşünde yapılan değerlendirmelere katılmadığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa"nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36.Anayasa"nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191).
39. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi,
anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili
olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı
meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Somut olayda başvurucu, tutuklama kararına itiraz ettiğini
ancak itirazın sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir. Başvurucu,
başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla tutuklu olması nedeniyle itirazının
reddedilmiş olduğunu düşünerek 28/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur. UYAP üzerinden yapılan incelemede de itirazın reddi kararının
başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin bir bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır.
Bu nedenle başvurunun süresinde yapıldığı kabul edilmelidir. Açıkça dayanaktan
yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka
bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır (B.
No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60) başvurusu hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında;
arama ve elkoyma tutanaklarına, başvurucunun eşinin
aynı suçtan hakkında soruşturma yapılan ve kaçak durumunda olan K.Ö.nün yanında çalışmasına ve
tanık M.C.nin beyanına dayanılarak kuvvetli suç
şüphenin varlığını gösteren olguların bulunduğu belirtilmiştir.
46. İddianamede ise isnat edilen suç ile ilgili olarak
başvurucunun 14/3/2011 tarihinde açtırmış olduğu Bank Asya hesabını
kapattırmamasına, mesleğinden ihraç edilmesine ve A.Ş. adlı tanığın ifadelerine
dayanılmıştır. Başvurucunun tahliye edilmesinden sonra 5/12/2018 tarihli
dijital inceleme raporunda başvurucuya ait cep telefonunda ByLock isimli programın
kalıntılarına rastlandığı belirtilse de gerekçeli kararda başvurucunun ByLock kaydının,
kullanıcı ve şifre bilgilerinin bulunmadığı ifade edilmiştir.
47. Tanık A.Ş. teşhis işlemi sırasında, başvurucunun sohbet
grubunda bulunduğunu, mütevelli olduğunu, sohbetlere düzenli olarak ve
aksatmadan gelen bir şahıs olduğunu, 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra da
örgütte bulunmaya devam ettiğini beyan etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
mütevelli olduğuna ilişkin tanık beyanının FETÖ/PDY ile başvurucu arasında
örgütsel bir ilişki bulunduğuna -dolayısıyla başvurucunun suç işlediğine- dair
kuvvetli belirti olarak kabulü mümkündür. Nitekim Yargıtay, mütevelli heyetinde
yer almayı FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki bulunduğunu gösteren bir delil
olarak kabul etmektedir (bkz. §§ 28-30).
48. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
49. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
50. Somut olayda Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin
bulunmasına, başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının
verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel
koşulları ile Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği
birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
51. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY"nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 350).
52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin
isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin
niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu
söylenemez.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da bu hakka dair (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.