8. Hukuk Dairesi 2016/16379 E. , 2018/19627 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde tamamının bedeli davacı ,,,,,,,, tarafından ödenerek davalı adına tescil edilen bir adet ticari,,,,,,,,, bir adet motorlu taşıyıcılar kooperatif hissesi ile davalı adına çekilen ancak geri ödemesi davacı ,,,,,,,, tarafından yapılan bireysel ,,,,,,,, kredisi ve tarafların ortak birikimlerini değerlendirdikleri banka hesabından davalı tarafından çekilen para bulunduğunu açıklayarak edinilmiş mallara katılma rejimi doğrultusunda mal paylaşımı yapılmasını ve Kooperatif hissesi ile ticari,,,,,,,, yönünden 1.000,00 TL, ,,,,,,,, kredisi yönünden 5.873,09 TL, Yapıkredi banka hesabından çekilen para yönünden 1.715,00 TL olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 9.588,09 TL alacağın faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu S.S.100 nolu ,,,,,,,,,,,,,,,, hisselerine,,,,,,,,, plaka sayılı araca ve davalı adına çekilen bireysel ,,,,,,,, kredisine yönelik taleplerin reddine, Yapı Kredi bankasından davalı tarafından çekilen 3.430,00 TL"ye ilişkin katılma alacağı isteminin kabulüne, 1.715,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içinde reddedilen kısım yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 285.maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık (,,,,,,,,) almaksızın, bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak, zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir (,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Hukuku Özel Hükümler, 6. B., ... 2002, s. 222). Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (,,,,,,,, 285/3).
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Davacı ve davalı eş, resmi satış gösterilen işlemin gerçekte satış olmadığını ve kavga etmiş eşlerin barışması, evi terk edenin dönmesi, boşanma davası açanın davadan vazgeçmesi, işlerinin yoğunluğu, zamanın sıkışıklığı, işlerin daha kolay yürümesi, ayrı şehirlerde yaşanılması, ticari kaygıların bulunması vs. saiklerle yapıldığı tarafların kabulünde olsa dahi, yani satışın gerçek olmadığını kabul etseler dahi, bu devir bağış olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü, açıklanan nedenler yukarıda da açıklandığı gibi eşlerin ahlaki görevi yerine getirmesi, ailenin huzuru ve uyumu ya da karşılıklı güvene dayanarak yapılmıştır. Bağış iradesi bulunmamaktadır. Bağış olarak değerlendirilmemelidir. Gerçekte satış olmadığını kabul etmeleri demek, bağışı kabul etmek anlamına gelmemektedir. Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir (,,,,,,,,: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., ... 2013, s. 205; ,,,,,,,, Tasfiyesi, 2.B., ... 2008, s. 144).
Yukarıda izah edilen ilke ve esaslar çerçevesinde somut uyuşmazlık incelendiğinde;
Taraflar, 14.04.1998 tarihinde evlenmiş, 22.12.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 30.06.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Tasfiyeye konu edilen S.S.100 nolu,,,,,,,,Kooperatif hissesi davacı ,,,,,,,, adına ilk olarak 04.04.2000 tarihinde tescil edilmiş, daha sonra ise 23.08.2005"te davalı ... adına, 01.11.2005"te tekrar davacı adına, 19.10.2006"da davacının eniştesi dava dışı ,,,,,,,, adına, 05.04.2007"de davacı adına, 09.04.2007"de davacının teyzesi oğlu dava dışı Şakir adına, 31.05.2007"de ise davalı ... adına tescil görmüştür. Davalı bu hisseyi mal rejimi sona erdikten sonraki tarih olan 24.12.2008 tarihinde dava dışı üçüncü şahsa devretmiştir. Tasfiyeye konu edilen ticari,,,,,,,, ise 31.05.2007 tarihinde davalı adına tescil edilmiş, 30.04.2008 tarihinde üçüncü şahsa devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Mahkemece, tasfiyeye konu edilen,,,,,,,,,,,, Kooperatif hisselerine ve ticari,,,,,,,,e yönelik davacı tarafça üçüncü kişilere devrinden sonra üçüncü kişiler tarafından davalıya 31/05/2007 tarihinde devirlerinin yapıldığının, davacı tarafça, üçüncü kişilere ve üçüncü kişilerce davalıya yapılan devirlerin muvaazalı olduğunun, davalıya yapılan devrin sebebinin ise davacının boşanma davası nedeniyle arası bozulan davalı ile arasını düzeltmek amacı taşıdığının ifade edildiği, davacı tarafça yapılan bu açıklama karşısında davacı ,,,,,,,, tarafından dava dışı ve aynı zamanda davacı tanıkları olan üçüncü kişilere yapılan,,,,,,,, hattı, kooperatif hissesi ve minübüsün satım sözleşmelerinin muvazaalı olduğunun bu zamana kadar iddia edilmediği gibi bu hususta açılan herhangi bir dava olmayıp ,,,,,,,,"nin 19. maddesi hükümleri de dikkate alındığında davacının kendi muvazasına dayalı olarak hak iddia edemeyeceği, kaldı ki iddiaları yerinde bile kabul edilse davacı ,,,,,,,, tarafından davalı eşe barış ve güven sağlama amacıyla yapılan devrin gizli bağış niteliğinde olduğu ve ,,,,,,,,"nin 285 vd. maddeleri gereğince bağışlanan mala ilişkin olarak mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak isteminde bulunulamayacağı gerekçesiyle, bu mallar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, bu iki malvarlığına yönelik talep reddedilmiş ise de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Davacı taraf, kendisinin ,,,,,,,,"da kayıtlı kalmak, davalının ise Bağkur"dan yararlanmasını sağlamak ve o dönem boşanma aşamasına gelecek kadar şiddetli geçimsizlik başgösterdiğinden davalı eşine güven telkin etmek amacıyla kooperatif hissesinin devredildiğini, ticari,,,,,,,,ün ise tamamen bedeli kendisi tarafından ödenerek davalı adına satın alındığını iddia etmiş, davalı taraf önce kooperatif hissesinin ve ticari,,,,,,,,ün bedeli ödenerek satın alındığını, yargılamanın ilerleyen aşamalarında ise 2005 yılında açılan boşanma davasından vazgeçmesi karşılığında bu malların kendine devredildiğini savunmuştur. Her iki tarafça, yapılan bu devirlerin bağış olduğunu çağrıştıracak bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Ticari,,,,,,,, ve kooperatif hissesi yönünden yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesi hatalı olmuştur.
Dosya kapsamındaki bilgi, belge, taraflar arasında açılıp retle sonuçlanan boşanma davaları ve beyanlardan ticari,,,,,,,,ün evlilik birliği içinde edinildiği, boşanma dava tarihinden ,,,,,,,, ay önce yapılan devrin ise TMK"nin 229. maddesine göre diğer eşin katılma alacağını azaltmak kasdıyla yapıldığı, dava konusu S.S.100 nolu ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Kooperatif hissesinin yine evlilik birliği içinde ilk olarak 04.04.2000 tarihinde edinildiği ve hissenin mal rejimi sona erdiğinde mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş, bu iki malvarlığı yönünden Daire"nin yerleşmiş ilke ve esaslarına uygun şekilde davacı tarafın talebi gözetilerek mal rejiminin tasfiye edilmesi ve lehine alacak hesaplanması olmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek h,,,,,,,,nde temyiz edene iadesine, 04.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.