14. Hukuk Dairesi 2013/6815 E. , 2013/9426 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.03.2011 gününde verilen dilekçe ile su yoluna elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, su arkına vaki elatmanın önlenmesi istemiyle açılmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Burada öncelikle su arkı deyimiyle neyin anlaşılması gerektiği hususu üzerinde durulmalıdır. Bilindiği üzere ark, genellikle insan eliyle yapılan sulama ve ulaşım amacıyla kullanılan suyoludur. Şayet, çekişmeli bölgede kadastro çalışmaları yapılmış ark olarak saptanan bir yer kadastro paftasına bu niteliğiyle işlenmişse, paftasından terkin edilene kadar bu yer ancak su arkı olarak kullanılabilir. Dolayısıyla, bu arktan yararlanan herkesin varsa haksız müdahalenin kaldırılmasını talep etme yetkisi vardır. Fakat, varlığı iddia edilen su arkı kadastro paftasında işaretlenmemişse, bir başkasının çap kaydı kapsamı içinde kalmaktaysa, o takdirde mülkiyet hakkı sahibine üstünlük tanımak gerekir.
Somut olaya gelince; çekişme konusu su arkı, 02.07.2012 tarihli bilirkişi krokisinde kırmızı renkle gösterilmiştir. İncelenen kadastro paftasından su arkının kadastro çalışmaları sırasında paftasına işlenmediği görülmektedir. Bu yer aynı zamanda davalının maliki olduğu 4 parsel sayılı çap kaydı içerisinde kalmaktadır.
Davalı, TMK"nın 683. maddesi uyarınca hukuk düzeninin sınırları içinde taşınmaz üzerinde istediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Mülkiyet hakkı sahibinin, mülkiyet hakkının kullanılmasından doğan yetkileri ancak yasalarla sınırlanabileceğinden, davanın reddi gerekirken arkın kadim ark olduğundan bahisle istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.