17. Hukuk Dairesi 2013/6463 E. , 2014/5990 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2012
NUMARASI : 2011/133-2012/616
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı E.. M.. vekili ve davalı Y.. U.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu halk otobüsü ile müvekkili idaresindeki bisikletin karıştığı kazada davacının yaralandığını belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutarak 5.000,00.-TL maddi tazminat, ayrıca 25.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesi ile arttırmış, karşı davada davacı E.. M.. vekili ise kazada otobüsün hasarlanması nedeni ile 1.129,70.-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı A. Türk Sigorta A.Ş. vekili, kusur oranında, gerçek zarardan, poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı E.. M.. ve Y.. U.. vekilleri, kazada kusurun davacıda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sürücü %25 oranında kusurlu ve davacı Serhan"ın %100 oranında sürekli çalışma gücü kaybı olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabul kısmen reddiyle, çalışma gücü kaybı nedeni ile 89.810,80.-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, ayrıca 10.000,00.-TL manevi tazminatın davalı Y.. U.."dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, karşı davada ise 847,27.-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı E.. M.. vekili ve davalı Y.. U.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı E.. M.. vekili temyiz itirazları yönünden;
a-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı E.. M.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
b-Davalı E.. M.. vekilinin maddi tazminatın miktarına yönelik temiyiz itirazının aşağıdaki bozma nedeni dikkate alınarak şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davalı Y.. U.. vekilinin temyiz itirazları yönünden;
a-Dava Borçlar Kanunu"nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücünün kaybı nedeniyle maddi tazminat ve BK 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, trafik kazası sonucu yaralanması nedeni ile daimi maluliyete uğradığını ileri sürmüş, mahkemece İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu Raporu vasi tayininin uygun olduğuna ilişkin raporu hükme esas alınarak % 100 çalışma gücü kaybı olduğunu değerlendirerek belirlenen maddi tazminata hükmedilmiştir.
“Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK"nın 46. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma
gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Sözkosu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda davacının yaralanmasına neden olan kazaya bağlı maluliyetine ilişkin olarak dosyada 30.06.2010 tarihli İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu Raporu bulunmakta ise de, maluliyet oranı kaza tarihine göre yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri dikkate alınarak belirlenmemiş olup yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak davacının çalışma gücü kaybı oranının belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
b-Davalıların davacıya karşı sorumluluğu, yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK m. 145/I) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir (BK m. 146/I). Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK m. 146/I) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe ya da aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de kesinleşme, sorumluluk davasına ilişkin olup ardından görülecek rücu davası yönünden yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Davalılar arasında açılabilecek rücu davası dikkate alındığında davalı Y.. U.. vekilinin diğer davalı E.. M.. aleyhine hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira görülmekte olan sorumluluk davasındaki karar, sorumlular arasındaki rücu davası yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalıların da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır (YHGK., 04.11.2009 tarih, 2009/16-428 Esas, 2009/483 Karar).
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kazada davacı S. Y. yaralanmış, davacı vekili müvekkilinin uğradığı zararların tazmini için 25.000,00.-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Mahkemece manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000,00.-TL manevi tazminatın davalı Y.. U.."dan tahsiline karar verilmiş, diğer davalılar yönünden istem reddedilmiştir. Hüküm manevi tazminattan işleten olan E.. M.."nün de sorumluluğunun bulunduğu yönünden sadece davalı Y.. U.. vekili tarafından temyiz edilmiş olup hükmü bu yönü ile temyiz etmeyen davacı yönünden kesinleşmiştir.
Ancak manevi tazminat isteminden 2918 sayılı KTK ve Borçlar Kanunu gereğince, işleten olarak E.. M.."ün de sorumluluğu bulunmakta olup davalı E.. M.. yönünden manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Bununla birlikte davacı vekili tarafından hüküm bu yönü ile temyiz edilmemiş olması nedeni ile davalı E.. M.. lehine usulü müktesep hak oluşmuştur. Davacı tarafın temyizi bulunmadığından davalı Y.. U.. vekilinin temyizi üzerine davalı E.. M.."nün de belirlenen manevi tazminattan sorumluluğu cihetine gidilemez. Zaten bunun icra kabiliyeti de bulunmamaktadır. Ancak davalı Y.. U.., davalı E.. M.. ile müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gereken 10.000,00.-TL manevi tazminattan tek başına sorumlu tutulacağından, davalı E.. M.."nden aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebilir. Açıklanan gerekçelerle rücu davası ile borçluları arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında, kararın diğer davalının sorumluluğu yönündeki temyizinde davalı Y.. U.."ın hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi hakkındaki karar bu yönü ile kesinleşen davalı E.. M.."nün belirlenen manevi tazminattan sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak davalı Y.. U.. ile davalı E.. M.. arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; davalı E.. M.."nün hüküm fıkrasının 2. bendinde yazılı ve Y.. U.."ın sorumlu tutulduğu 10.000,00.-TL manevi tazminattan sorumlu olduğu hususunun tespitiyle yetinilmesi, bu şekilde icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak davacıya karşı E.. M.. yönünden usulü kazanılmış hakkında ihlal edilmemesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1-a) bendinde açıklanan nedenlerle davalı E.. M.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Y.. U.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı E.. M.. ve Y.. U.."a geri verilmesine 17.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.