Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/19
Karar No: 2021/701
Karar Tarihi: 05.04.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/19 Esas 2021/701 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/19
Karar No : 2021/701

TEMYİZ EDENLER : 1-DAVALI: ... Bakanlığı
VEKİLİ: ...
2-DAVALI YANINDA MÜDAHİL: ... Elektrik Üretim A.Ş.
VEKİLİ: ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1-...
2-...
VEKİLLERİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 10/09/2020 tarih ve E:2019/12701, K:2020/7537 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara İli, Beypazarı ve Polatlı İlçeleri ile Eskişehir İli, Mihalıççık İlçesi sınırları içerisinde Sakarya Nehri üzerinde yapılması planlanan "Gürsöğüt Barajı ve HES (58,39 MWm/56,00 MWe) [Gürsöğüt-1 Barajı ve HES (37,53 MWm/36,00 MWe), Dümrek HES (6,26 MWm/6,00 MWe), Gürsöğüt-2 Barajı ve HES (14,60 MWm/14,00 MWe)] Kırma-Eleme Tesisi ve Hazır Beton Tesisi" projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen ... tarih ve ... sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 10/09/2020 tarih ve E:2019/12701, K:2020/7537 sayılı kararıyla;
Davalı idare ile davalı idare yanında müdahil tarafından, yapılması planlanan alanda ikamet etmeyen veya taşınmazı bulunmayan davacılar bakımından davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, Ulusal Yargı Ağı Portalı (UYAP) kayıtlarının incelenmesinden, davacıların dava konusu projenin yapılacağı alanda ikamet ettikleri anlaşıldığından, davalı idare ile davalı idare yanında müdahilin bu iddiasına itibar edilmediği,
Dairelerince mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda özetle;
- Dava konusu ÇED raporunda nehir suyu kalitesine yönelik ayrı bir çalışma yapılmadığı, sulama suyu olarak bile belki de kullanılamayacak derecede kirli olan su kalitesinin dikkate alınmamasının önemli bir eksiklik olduğu, organik kirlilik yükü yüksek bir nehrin kurulacak bent ile durgun hale getirilmesi sonucu, oluşan baraj gölünün de kısa bir sürede ötrofik yapıya geçmesine neden olacağı, belirtilen bu durum nedeniyle ÇED raporunda nehir suyu kalitesinin de göz önünde bulundurularak gerekli koruma tedbirlerinin alınmasının gerek oluşacak göl ortamındaki biyoçeşitlilik ve gerekse suyun sulama suyu olarak kullanımının geçerliliği açısından önem arz ettiği,
- ÇED raporunun 679. sayfasındaki tablo 2’de Gürsöğüt 1 ve Gürsöğüt 2 Barajı proje alanında yapılan örnekleme ve incelemelerde 125 alg türünün belirlendiği, Sakarya Nehrinde daha önce hidrobiyolog bilirkişisi tarafından yapılan çalışmalarda 164 alg türünün belirlendiği ve belirlenen türlerin bazılarının Türkiye için yeni kayıt olan türler olduğu, Gürsöğüt-1 barajının rezervuar alanını oluşturacak olan bölgeye Sakarya Nehrinin kolu olan Ankara Çayının da karıştığı, ancak, söz konusu ÇED raporunda Ankara Çayı üzerinde yer alan sucul organizmalara yönelik herhangi bir bilginin verilmediği, raporun 679. sayfasındaki tablo 1’de Gürsöğüt 1-2 Barajı proje alanında 25 zooplankton türünün belirlendiğinin ifade edildiği, yine Ankara Çayı için bir bilginin verilmediği, bu nedenle, hem alglerle hem de zooplanktonlarla ilgili çalışmaların literatür bilgileriyle düzenlenerek desteklenmesi gerektiği,
- ÇED raporunun 695. sayfasında verilmiş olan tablo 4’de 16 balık türünün (proje alanı ve yakın çevresine ait balık türleri) verildiği, Sakarya Nehri gibi debisi yüksek ve akış hızı fazla olan bir nehirde bu türlerin, ÇED raporunda belirtilen şekilde elektroşoker ile yakalanmasının çok zor olduğu ve mutlaka serpme ağ veya fanyalı ağlar ile de balık örneklerinin yakalanması gerektiği, dolayısıyla tablo 4’de verilen listede gözlem olarak belirtilen kaynak kısmının bazı balıklar için literatür olarak değiştirilmesinin gerektiği,
- ÇED raporunun 706. sayfasında Gürsöğüt 1-2 Baraj gövdesinin yüksek olmasından dolayı balık geçitleri açısından, asansör tipi balık geçitlerinin, uygun bir balık geçidi olmadığının, "yakalama, taşıma ve serbet bırakma yöntemi"nin uygun olduğunun belirtildiği, burada barajın alt kısımlarından balıkların avlanarak yukarı kesimlere taşınmasından bahsedildiği, ancak günümüzde dünyada bu yöntemin işlevselliğinin sorgulandığı, özellikle peş peşe yapılacak olan Gürsöğüt 1 ve 2 Barajlarının birbirlerine çok yakın konumda olmaları ve menderes (büklüm) şeklindeki nehir ana yatağının bu alanda bulunmasının önemli bir sorun olduğu, Gürsöğüt 1 Barajından can suyu olarak tabir edilen ve nehir yatağına bırakılacak olan su miktarının, Gürsöğüt 2 Barajı rezervuar alanına kadar olan mesafede yetersiz kalacağı ve “yakalama, taşıma ve serbest bırakma yöntemi”nin bazı balıklar için iki kez yapılması gerekeceğinden bu yöntemin efektif olamayacağı, alanda yayın balığı mevcudiyeti göz önüne alındığında, balık asansörlerinin daha uygun olacağı,
- 5 milyonluk bir şehrin içerisinden geçen ve aşırı derece kirlilik yükü taşıyan Ankara Çayının getireceği sediman yükünün, Gürsöğüt 1 Barajının ömrünün çok kısa olmasına neden olacağı,
- ÇED raporunda, 2 farklı çevresel akış hesaplama çalışmasının sunulduğu, ÇED raporunun 867. sayfasında can suyu değerleri olarak “aylık bazda bırakılması gereken su miktarları ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında, yüksek akım döneminde daha fazla can suyunun dere yatağına bırakılacağı, bu sonuçlara göre önerilen akım değerlerindeki en düşük debiler düşük akımlı dönemlerinde önerildiği, buna göre Gürsöğüt 1 Barajından sonra önerilen en düşük akım 4.81 m3/s ile düşük akım dönemlerinde olduğu, bu akımın bırakılması durumunda 30.90 cm minimum derinlik ve 1.64 m/s akım hızı oluşacağı, yine Gürsöğüt 2 Barajından bırakılması önerilen minimum can suyu 4.84 m3/s olarak önerildiği, önerilen bu miktar ile Gürsöğüt 2 barajından sonra 30.99 cm derinlik ve 1.64 m/s hız oluşacağı, ancak, daha önce belirtilen menderes (büklüm) oluşumu suyun akış mesafesini uzattığı ve yayılışını arttırdığı, bunun da su seviyesinin düşmesine neden olduğu, ayrıca kurak yaz dönemlerinin, aşırı buharlaşma ve su kullanımları gibi diğer faaliyetler de dikkate alındığında, bölgede yaşayan sucul ve karasal flora-fauna için can suyu miktarının az olduğu, bu nedenle, projede belirlenen miktarın arttırılarak yeniden düzenlenmesi gerektiği,
- Proje alanı civarında bulunan 9000 dekar tarım arazisinin sulanabilmesi için kullanılacak olan Gürsöğüt-1 barajı baraj gölünün ve baraj mansabından bırakılacak olan suyun ve civarda bulunabilecek yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmemesi, kirletilmemesi gerektiği, nihai ÇED raporunda bu hususa, 23/12/1960 tarih ve 10688 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Yeraltı Suları Hakkında Kanun”, 07/04/2012 tarih ve 28257 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” ile 31/12/2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” amir hükümlerine göre hareket edilmesi gerektiği şeklinde değinildiği, ancak bunun için nasıl bir işlemin/işlemlerin yapılacağına dair eylem planından bahsedilmediği,
- Proje sahası içerisinde kalan ve tarımsal potansiyeli olan alanların nasıl kullanılacağına dair açıklayıcı bilgiye rastlanılmadığı, proje sahası içerisinde kalan ve tarımsal potansiyeli bulunan alanlar ile mera alanlarının amaç dışı kullanımları için taahhüt edilen izinlerin alınamaması durumunda nasıl bir yol izleneceği hakkında bilgi olmamasının eksiklik olarak görüldüğü,
- Projenin ÇED raporu hazırlanırken proje sahasının yerleşim yerleri olan illerin veya ilçelerin il tarım ve orman müdürlüğünün görüşünün alınmadığının belirlendiği,
Sonuç olarak, bilimsel değerlendirmeler göz önünde bulundurularak, ÇED raporundaki eksikliklerin tamamlanmasının ve taahhütlerin yerine getirilmesinin uygun görüldüğü yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği,
Davalı idare ve davalı idare yanında müdahil tarafından bilirkişi raporuna karşı, nehir su kalitesine yönelik çalışmalara ve yüzeysel su analizi sonuçlarına ÇED raporunda yer verildiği, aynı nehir yatağı üzerinde yaklaşık 2 yıldır faaliyet gösteren Kargı Barajı ve HES projesinde de aynı kirlilik yüküne sahip nehir suyunun, baraj gölünde ötrofik yapıya geçmediği, dolayısıyla dava konusu projenin de ötrofik yapıya geçmesinin mümkün olmadığı, türlere ilişkin genel listede Ankara Çayına dair ayrı bir başlık açılmasına gerek duyulmamakla birlikte, ÇED raporundaki alg türü sayısının yeterli olduğu, nitekim, ayrıca türlere ait genel liste belirlenirken Ankara Çayında daha önceki yıllarda yapılmış çalışmalara ait verilerin de dikkate alındığı, ÇED raporundaki balık taşıma yönteminin hangi balık türleri için işlevsiz kalacağının bilirkişilerce ortaya konulmadığı, can suyu ile ilgili değerlendirmelerin bilimsel olmadığı, sedimantasyon durumu ile tarım ve orman yönünden yapılan değerlendirmelerin hatalı olduğu ileri sürülerek itirazda bulunulması üzerine itiraz edilen hususların açıklığa kavuşturulması amacıyla alınan ek bilirkişi raporunda özetle;
- ÇED raporunda yer alan Sakarya Nehrinin memba kısmından alınan su numunesi sonucundaki analiz, nehir suyu kalitesine yönelik ayrı bir çalışma olarak nitelendirilebilecek olsa bile, faaliyet sonrası projeye bağlı su kalitesinde bir değişimin olup olmadığının değerlendirilebilmesi için nehrin mansap bölümünden de numune alınmamasının ve en azından mevsimsel periyotlara göre (yılda 4 kez) yapılmamasının, ÇED kapsamında yapılan çalışmanın yetersizliğini ortaya koyduğu, faaliyet öncesi nehrin hem memba hem de mansap kısmından alınacak su numunelerinde yapılacak analizin, faaliyetin izleme ve kontrol çalışmalarında su kalitesi değişiminin takibi açısından önemli olduğu,
- Sakarya Nehrinin kirlilik yükünün fazla olduğu, özellikle taşıdığı organik madde ve nütrient miktarlarının su kalitesini IV. sınıf seviyesine kadar düşürdüğü, baraj göllerinin ve kapalı alanlara alınan su kütlelerinin, akış özelliğindeki bir akarsuyun kalite değişimlerine neden olacağı, yine özellikle nütrient miktarlarının yüksek olduğu durağan yüzeysel su kaynaklarında (göl) trofik seviyesinin, kirletici giriş devam ettiği sürece, zamanla bozularak ötrofik seviyeye ulaşabileceğinin bilimsel bir gerçek olduğu, dolayısıyla, dava konusu projenin uygulamaya geçmesi halinde akış özelliğindeki suyun (Sakarya Nehri) belli bir bölümde biriktirme yapısı alanında (Gürsöğüt Barajı-1 rezervuar alanı) toplanacak (zaten su kalitesi çok düşük) olan suyun bulunduğu biriktirme yapısında trofik seviyenin bozulmasının da beklenebilecek bir sonuç olarak görüldüğü, söz konusu bozulmanın sadece bu proje için değil aynı zamanda Sakarya Nehri üzerinde yapılmış olan (Kargı Barajı, Gökçekaya Barajı, Sarıyar Barajı, Yenice Barajı) ve/veya yapılması söz konusu olan diğer baraj projelerindeki göller için de geçerli olabilecek bir durum olduğu, ayrıca davalı yanında müdahil tarafından Kargı Barajı genelinde yapılan değerlendirmenin bilimsel bir yaklaşım olmadığı ve söz konusu proje için de örnek teşkil edemeyeceği, bilirkişi raporunda belirtilen ötrofikasyon riskinin değerlendirmesi için alınacak önlemlerde mevcut su kalitesi (Sakarya Nehri) göz önüne alınarak öneri ve uygulamaların detaylandırılması ve özellikle su kalitesinin sulama suyuna uygunluğunun değerlendirilmemesinin eksiklik olarak görüldüğü,
- ÇED raporundaki söz konusu taahhütlerin, derelerin, dolayısıyla baraj gölünün ilerleyen yıllarda oluşabilecek ötrofikasyon sürecini engelleyebilmesinin tek başına yeterli olamayacağı, bir gölde ötrofikasyonu engelleyebilmek için öncelikle kirletici girişlerinin engellenmesinin gerektiği, Sakarya Nehri su kalitesinin havza genelinde çok kirli olduğu göz önüne alındığında, nehir suyu kalitesinin düzeltilebilmesi için yine havza bazında tedbirlerin alınması gerektiği, ÇED raporu kapsamında belirtilen ve projenin inşaat ve işletme sürecinde söz konusu faaliyete bağlı oluşabilecek atık ve/veya atıksuların bertarafına yönelik yapılan açıklamaların ve sunulan taahhütlerin proje kapsamında oluşacak baraj gölü su kalitesini korumaya yönelik olduğu, bilimsel ve teknik açıdan doğru olduğu,
- ÇED raporunda belirtilen alg türü sayısının önemli olmadığı ancak baraj yerinin konumu dikkate alındığında, Ankara Çayının Sakarya Nehrinin yukarı havzası denilen ana koluna bağlantı yaptığı noktadan hemen sonra göl aynası alanının oluştuğu, yani Ankara Çayının, Gürsöğüt Baraj gölünü yükleyen en önemli etmen olacağı, bu nedenle, hem Sakarya Nehrinin hem de Ankara Çayının dikkate alınması gerektiği, ancak ÇED raporu hazırlanırken her iki akarsuyun tek bir akarsu olarak değerlendirildiğinin anlaşıldığı, bu durum kabul edilebilir olmakla birlikte, alanda yapılmış birçok çalışmanın mevcut olduğu, Ankara Çayı ile ilgili hem alglerle hem de zooplanktonlarla ve diğer sucul flora ve fauna elemanları ile ilgili çalışmaların literatür bilgileriyle düzenlenerek iki ayrı tablo halinde verilmesinin türlerin bilinmesi açısından daha uygun olacağı,
- ÇED raporunda verilmiş olan 16 balık türünün 9'unun endemik olduğu ve Sakarya Havzasında yayılış gösterdiği, bu nedenle davalı yanında müdahilin, bilirkişi heyetinden hangi balık türü ya da türlerinin yakalama, taşıma ve serbest bırakma yönteminin işlevsel olmadığını sorması ve soyut olarak nitelendirmesinin doğru olmadığı, nitekim ÇED raporunda belirtilen “peş peşe yapılacak olan Gürsöğüt 1 ve 2 Barajlarının birbirlerine çok yakın konumda olmaları ve menderes (büklüm) şeklindeki nehir ana yatağının bu alanda bulunmasının önemli sorun olduğu, nitekim, Gürsöğüt 1 Barajından can suyu olarak tabir edilen ve nehir yatağına bırakılacak olan su miktarının, Gürsöğüt 2 Barajı rezervuar alanına kadar olan mesafede yetersiz kalacağı ve “yakalama, taşıma ve serbest bırakma yöntemi”nin göç eden balıklar için iki kez yapılması gerekeceğinden, bu yöntemin efektif olamayacağı, kaldı ki balıkların genellikle temiz suları tercih edeceği ve bölgedeki tek temiz ve doğal akarsuyun Sakarya Nehrinin Ankara Çayına karışmadan önceki kısmı olduğundan, balıkların barajı geçerek bu bölgeye gelmek için çaba sarf edeceği, bu sebeple, uygun akıntı hızı verilerek balıkların balık asansörüne yönlendirilip kolayca nehrin yukarı kısmına taşınmalarının sağlanabileceği, dolayısıyla yapılacak balık geçitlerinin özelliklerinin, ortamda yaşayan balıkların cinslerine ve davranış özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği,
- Nehirdeki Menderes (büklüm) oluşumunun suyun akış mesafesini uzattığı ve yayılışını artırdığı, bunun da su seviyesinin düşmesine neden olduğu, ayrıca kurak yaz dönemleri, aşırı buharlaşma ve su kullanımları gibi diğer faaliyetler de dikkate alındığında, bölgede yaşayan sucul ve karasal flora-fauna için can suyu miktarının az olduğunun düşünüldüğü, bu nedenle, projede belirlenen can suyu miktarının artırılarak yeniden düzenlenmesinin gerektiği, yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği,
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun ve ek bilirkişi raporunun birlikte incelenip değerlendirilmesinden; ÇED'in projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları da kapsadığı dikkate alındığında, ÇED raporunda her ne kadar su kalitesini belirleme çalışmaları kapsamında tek bir noktadan (membadan) numune alınarak analiz sonuçlarına yer verilmiş ise de, faaliyet sonrası projeye bağlı su kalitesinde bir değişimin olup olmadığının değerlendirilebilmesi, başka bir ifadeyle, projenin, izleme ve kontrol çalışmalarında söz konusu faaliyetin meydana getirebileceği su kalitesi değişimlerinin takip edilebilmesi amacıyla faaliyet öncesi nehrin hem memba hem de mansap kısmından mevsimsel periyotlara göre (yılda 4 kere) numune alınarak analizlerin yapılması gerektiği; Sakarya Nehrinin kirlilik yükü göz önünde bulundurulduğunda, ötrofikasyon riskinin değerlendirilerek buna yönelik detaylı çalışmaların yapılması gerektiği; dava konusu proje ile enerji elde edilmesi ve sulama suyu temin edilmesi planlandığından, su kalitesinin sulama suyuna uygunluğunun ayrıca ele alınması gerektiği; Ankara Çayının Gürsöğüt Baraj gölünü besleyen en önemli kaynak olduğu dikkate alındığında, türlerin ayrıntılı olarak bilinmesi bakımından Sakarya Nehri ile Ankara Çayında bulunan türlere ayrı tablolar halinde ve literatürden de yararlanmak suretiyle yer verilmesi gerektiği; Gürsöğüt 1 Barajı ile Gürsöğüt 2 Barajı rezervuar alanına kadar olan mesafede bırakılacak can suyu miktarının yetersizliği ve yılda iki kez yapılmasının gerekmesi nedeniyle ÇED raporunda yer alan balık göçüyle ilgili "yakalama, taşıma ve serbest bırakma" yönteminin efektif olmayacağı dikkate alındığında, ortamda yaşayan balıkların cinslerine ve davranış özelliklerine göre balık geçitlerinin belirlenmesi gerektiği; nehir yatağının menderes (büklüm) şeklindeki yapısı nedeniyle suyun akış mesafesinin uzaması ve yayılışının artması ile kurak yaz dönemleri nedeniyle aşırı buharlaşma göz önünde bulundurulduğunda, alanda yaşayan sucul ve karasal flora ve fauna için can suyu miktarının yetersiz olduğu, dolayısıyla can suyu miktarlarının yeniden düzenlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı,
Bu durumda, yukarıda belirtilen hususlar yönünden eksik olan ÇED raporu esas alınarak verilen dava konusu "ÇED Olumlu" kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idare ve yanında müdahil tarafından, proje kapsamında ekolojik ve hidrobiyolojik etkilerin, halihazırda Ankara Çayının da karıştığı ve projenin etkisi olan Sakarya Nehrinde incelendiği, bu nedenle ayrıca Ankara Çayının sucul yapısı hakkında bilgi verilmediği şeklinde bir çıkarım yapmanın doğru olmayacağı, can suyu miktarının yeterli düzeyde belirlendiği ve akım gözlem istasyonları ile izleneceği, membadan alınan numunenin analizinin yapılmasının nehir suyu kalitesine yönelik ayrı bir çalışma niteliğinde olduğu ve bilirkişilerin belirttiği gibi bir çalışmanın gerekmediği, zaten TÜBİTAK tarafından hazırlanan rapordaki veriler esas alınarak tedbir ve taahhütlerin belirlendiği, bu tedbir ve taahhütlerin, su kalitesini koruma noktasında yeterli olduğu, ayrıca Sakarya Nehrinin kirliliğini düzeltme konusunun müdahil Şirketin işi olmadığı, bilirkişi raporunda, Ankara Çayında yer alan sucul türlerin ayrıca ele alınmasının daha uygun olacağı ifade edilmekle birlikte, Sakarya Nehrinin tek başına ele alınmasının da kabul edilebilir mahiyette olduğu belirtildiği halde temyize konu kararda Ankara Çayında yaşayan türlerin de ayrıca incelenmesi gerekliliğine yer verilmesinin hatalı olduğu, ÇED raporunda balık göçüyle ilgili yer verilen tedbir ve taahhütlerin yeterli olduğu, yakalama, taşıma ve serbest bırakma yönteminin en uygun yöntem olduğu, yüksek gövdeli barajlarda asansör ve balık geçidi yapmanın uygun olmadığı, Sakarya Nehrinde toplu balık göçlerinin yaşanmadığı, nitekim 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 22. maddesine 06/11/2019 tarih ve 7191 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile eklenen hükümle, yüksekliği yirmi metreden fazla olan su yapılarında, balık geçitlerinin işlevsiz olacağının anlaşılması halinde farklı göç yapıları oluşturulabileceğinin düzenlendiği, son dönemlerde Adana ve Kahramanmaraş'taki bazı barajlarda bu yöntemin tercih edildiği ve olumlu sonuçlar alındığı, bu işlemlerin Tarım ve Orman Bakanlığının gözetiminde bilimsel metotlarla gerçekleştirileceği, Sakarya Nehrinin bu bölgesinde yaşayan balık türleri açısından en efektif yöntemin bu olduğu, bırakılması taahhüt edilen can suyu miktarının da yeterli miktarda ve literatürde önerilenin iki katı civarında olduğu, nehrin en geniş yerine göre, üç farklı yöntem kullanılarak hesaplamaların yapıldığı, bilirkişi raporunda can suyu miktarının yetersiz olduğu yönünde yapılan tespitin bilimsel temellerinin olmadığı, hiçbir hesaba dayanmadığı, bu nedenlerle Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacılar tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işleme dayanak ÇED raporunun, Sakarya Nehrinin mevcut kirlilik yükünden kaynaklanabilecek ötrofikasyon riski hakkında bir değerlendirme içermemesi nedeniyle eksik olduğu ve bu nedenle Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı idare yanında müdahilin duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idare ve yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddine,
2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 10/09/2020 tarih ve E:2019/12701, K:2020/7537 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kullanılmayan ... TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idare yanında müdahile iadesine,
4.Kesin olarak, 05/04/2021 tarihinde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Uyuşmazlıkta, Dairece mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapor ve ek raporda; projenin üzerinde gerçekleştirileceği Sakarya Nehrini yükleyen Ankara Çayında yaşayan sucul flora ve fauna elemanlarının ayrıca incelenmesinin, proje alanında yaşayan türlerin bilinmesi açısından daha uygun olacağı ifade edilmiş ise de; ek bilirkişi raporunda, ÇED raporu hazırlanırken her iki akarsuyun tek bir akarsu olarak değerlendirilmesinin kabul edilebilir olduğunun da belirtildiği, ayrıca ÇED raporu kapsamında sucul flora ve fauna elemanları ile ilgili olarak yapılan çalışmanın Sakarya Nehrinin, Ankara Çayı ile karıştıktan sonraki kısmında kurulması planlanan Gürsöğüt 1 ve Gürsöğüt 2 barajlarının bulunduğu proje alanında gerçekleştirildiği anlaşıldığından, dava konusu işleme dayanak teşkil eden ÇED raporunda, bu yönüyle bir eksiklik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Aynı şekilde, anılan bilirkişi raporlarında, Sakarya Nehrinin proje alanına isabet eden kısmındaki menderes (büklüm) oluşumunun suyun akış mesafesini uzattığı ve yayılışını artırdığı, bunun da su seviyesinin düşmesine neden olduğu, ayrıca kurak yaz dönemleri, aşırı buharlaşma ve su kullanımları gibi diğer faaliyetler de dikkate alındığında, bölgede yaşayan sucul ve karasal flora-fauna için ÇED raporunda bırakılacağı taahhüt edilen can suyu miktarının az olduğunun düşünüldüğü, bu nedenle, projede belirlenen can suyu miktarın artırılarak yeniden düzenlenmesinin gerektiği yönünde görüş ve tespitlere yer verilmiş ise de; bu raporlarda, Gürsöğüt 1 ve Gürsöğüt 2 barajlarından bırakılması gereken can suyu miktarının ne olması gerektiğine ilişkin bir tespite yer verilmediği gibi bilirkişi raporlarında sunulan görüşün herhangi bir hesaplamaya da dayandırılmadığı ve yeterli düzeyde bilimsel veri ile desteklenmediği görülmektedir.
Bunun yanında, bölgede yaşayan sucul ve karasal flora-fauna yaşamının (doğal hayatın) devamı için gerekli can suyu miktarının, ÇED raporunda, üç farklı yöntem kullanılmak ve mevsimlere göre yağış miktarları dikkate alınmak suretiyle, can suyu miktarının projeye esas alınan son on yıllık ortalama akımın en az %10’u kadar olmak zorunda olduğunu düzenleyen Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 15. maddesine uygun olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, proje kapsamında mansaba bırakılacak can suyu sayesinde Sakarya Nehrinde oluşacak debinin ve sudaki akım hızının yetersiz olacağının, kabul edilebilir, bilimsel bir şekilde ortaya konulamadığı görüldüğünden, Daire kararında yer alan can suyu miktarının yetersiz olduğuna ilişkin gerekçede hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ancak, projenin üzerinde gerçekleştirileceği Sakarya Nehrinin mevcut kirlilik yükünün sebebi dava konusu yatırım olmasa da ve Sakarya Nehrindeki mevcut kirlilik yükünün giderilmesine yönelik işlerin müdahil Şirketin yükümlülüğü olarak kabulüne olanak bulunmasa da, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması amacıyla hazırlanan ÇED raporunda; mevcut kirlilikten kaynaklanabilecek ve su ekosistemi ile bizzat projenin kendisine zarar verebilecek risklerin/hususların özellikle değerlendirilmesi, bu kapsamda oluşabilecek risklerin önlenmesi konusunda alınması gerekli ve mümkün olan tedbirlere de yer verilmesi gerektiği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, ÇED raporunda; su kalitesini belirleme çalışmaları kapsamında, TÜBİTAK tarafından 2013 yılında hazırlanan Sakarya Havzası Havza Koruma Eylem Planındaki verilere yer verildiği, bu verilere göre Sakarya Nehrinin kirlenmiş ya da çok kirlenmiş su kalitesine sahip olduğu, proje kapsamında özel bir çalışma niteliğindeki su numunesi üzerinde yapılan analiz çalışmalarından çıkan sonuçların da bu verileri doğruladığı ve gerçekleştirilecek projenin Sakarya Nehrinin mevcut kirlilik yükünü olumsuz etkilememesini sağlayacak yeterli düzeyde tedbir ve taahhütte bulunulduğu anlaşılmakta ise de ÇED raporu kapsamında mevcut kirlilikten kaynaklanabilecek ve su ekosistemi ile bizzat projenin kendisine zarar verebilecek risklere ilişkin bir değerlendirmenin bulunmadığı görülmektedir.
Bu veriler çerçevesinde; nehrin hem memba hem de mansap kısmından ve mevsimsel periyotlara göre numune analizi yapılmasının, zaten kirlemiş ya da çok kirlenmiş seviyede olduğu tespit edilen su kalitesinin tespiti açısından farklı bir sonuç doğurmayacağı açıktır.
Ancak, Sakarya Nehrinin mevcut kirlilik yükü göz önünde bulundurulduğunda, ÇED raporu kapsamında, mevcut kirlilikten kaynaklanabilecek ötrofikasyon riski değerlendirilerek, riskin boyutuna göre gerekli ve mümkün olan tedbirlere yer verilmesi gerektiğinden, dava konusu işleme dayanak ÇED raporunun, bu yönüyle eksik olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Öte yandan, dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarına dayalı olarak Daire kararında da belirtildiği üzere; ÇED raporunda yer alan balık göçüyle ilgili "yakalama, taşıma ve serbest bırakma" yönteminin efektif olmayacağı dikkate alındığında, ortamda yaşayan balıkların cinslerine ve davranış özelliklerine göre balık geçitlerinin belirlenmesi gerektiği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Daire kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- Dosyada mevcut bilgi ve belgelerin ile yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporlarının birlikte incelenmesinden; ÇED raporunun Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği esas alınarak ve usulüne uygun hazırlandığı, ÇED raporu içinde bulunan bilgilerin belirlenen formata uygun olduğu, ÇED raporunda gerçekleştirilmesi plânlanan proje ile ilgili alınması gereken önlemlerin tespit edilerek çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesi hususunda gereken çalışmaların yapıldığı, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlendiği, projenin çevreye olabilecek etkilerinin kabul edilebilir değerlerin altına indirilerek dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği, ÇED raporuna yönelik itirazların ÇED raporunu kusurlandırıcı nitelikte olmadığı anlaşıldığından, dava konusu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idare ve yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulü ile Daire kararı bozularak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği oyu ile, karara katılmıyorum.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi