8. Hukuk Dairesi 2018/2664 E. , 2018/20030 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, maliki olduğu 522 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından sera olarak kullanılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek elatmalarının önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, taşınmazın müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğunu ve tüm paydaşlarca dava açılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, müdahalelerin keşfen sabit olduğu ancak taksim sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, tarla nitelikli 522 parsel sayılı taşınmazda davacının 678/2030 hisse ile dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğu, davalılardan ...... ile Ahmet"in yargılama aşamasında taşınmazdan pay satın alarak davalı ..."ın ...... pay ile, davalı ..."in ise 1628/20300 pay ile taşınmazda paydaş olduğu, diğer davalıların kayıttan veya mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
1-Hemen belirtilmelidir ki; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213., Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; davacı, 03.03.2004 tarihli dava dilekçesi ile davalıların elatmasının önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiş ve davalılardan ...... ve ... yargılama aşamasında hisse satın almak suretiyle paydaş olmuşlardır.
Mahkemece, adı geçen davalılar bakımından çekişmeli taşınmazda paydaş olmaları sebebiyle elatmalarının önlenmesi isteğinin reddine karar verilmiş olması doğru ise de dava tarihinde kayıttan veya mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı gözetilerek haklarında tespit edilecek ecrimisile karar verilmesi gerekirken ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi isabetsizdir.
2- Bilindiği üzere; elatma olgusu haksız bir eylem olup, TMK.’nin 683. maddesi hükmünden kaynaklanan elatmanın önlenmesi davaları, haksız fiil kimin tarafından gerçekleştirilmiş ise, ona karşı açılacağı, başka bir ifade ile husumetin eylemi yapan kişiye yöneltilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Davalılardan ... ve ...... haricindeki diğer davalıların taşınmazda pay sahibi olmadıkları açıktır.
Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmaza müdahalesi belirlenen/belirlenecek diğer davalılar hakkında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri bakımından işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 11.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.