
Esas No: 2017/38209
Karar No: 2017/38209
Karar Tarihi: 11/9/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
F.A. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/38209) |
|
Karar Tarihi: 11/9/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Selahaddin
MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucu |
: |
F.A. |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluğa
ilişkin incelemelerin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluk
incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması, tutukluluk incelemeleri
öncesinde sunulan savcılık talebinin bildirilmemesi, tutukluluğa itiraz
incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi ve tutukluğun
devamına dair kararlara yapılan itirazların kısa sürede incelenmemesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; ceza infaz kurumunda yapılan
birtakım uygulamalar nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının,
ifade, din ve vicdan ile haberleşme hürriyetlerinin; soruşturma dosyasındaki
delillere erişememe ve ceza infaz kurumunda müdafi ile görüşme sırasında yapılan
uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz kurumundaki tutulma
koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/3/2017, 23/11/2017 ve 23/3/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Yapılan incelemede 2017/20219 ve 2018/8928 numaralı
başvuruların aynı kişi tarafından ve aynı konuyla bağlantılı olarak
yapıldığının anlaşılması nedeniyle 2017/38209 sayılı başvuru ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan
ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
9. Çumra Adliyesinde hâkim olarak görev yapan başvurucu hakkında
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY silahlı terör
örgütünün hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır.
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesi
16/7/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, HSYK Genel Kurulu
ise 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten ihracına karar vermiştir.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden
uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı
üzerine başvurucu, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 17/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle Konya
2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliği
18/7/2016 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
13. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiğini belirterek 5/10/2016
tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir. Yetkisizlik kararının gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelilerin birçoğunun tutuklu
oluşu, şüpheliler hakkında soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının talebi üzerine 5271 sayılı CMK"nın [Ceza
Muhakemesi Kanunu] 128. maddesindeki
tedbirlerin uygulanmış oluşu, soruşturmada adı geçen hakim ve Cumhuriyet
savcısı olan diğer şüphelilerle irtibatlarının tespit edilebilmesi,
soruşturmanın etkin ve süratli tamamlanabilmesi amacıyla, soruşturmanın esasen
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğü de gözetilerek Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının talimat yazısında belirtildiği üzere soruşturma evrakının
birleştirilmek üzere yetkisizlik kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesi gerektiği..."
14. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 6/1/2017 tarihinde, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının 4/1/2017 tarihli talebi üzerine başvurucunun
tutukluluk durumunu incelemiş ve tutukluluğun
devamına karar vermiştir.
15. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 8/2/2017 tarihinde, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli talebi üzerine başvurucunun tutukluluk
durumunu incelemiş ve tutukluluğun
devamına karar vermiştir.
16. Başvurucu anılan karara 16/2/2017 tarihinde itiraz etmiş,
Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 7/3/2017 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
17. Başvurucu, anılan kararı 9/3/2017 tarihinde öğrenmiştir.
18. Başvurucu -2017/20219 sayılı başvuru yönünden- 30/3/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 3/7/2017 tarihinde, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli talebi üzerine başvurucunun tutukluluk
durumunu incelemiş ve tutukluluğun
devamına karar vermiştir.
20. Başvurucu anılan karara 31/7/2017 tarihinde itiraz etmiş,
Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/10/2017 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
21. Başvurucu, anılan kararı 25/10/2017 tarihinde öğrenmiştir.
22. Başvurucu -2017/38209 sayılı başvuru yönünden- 23/11/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 23/1/2018 tarihli iddianame
ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu
davası açmıştır.
24. Mahkeme 30/1/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiştir. Başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin E.2018/18 sayılı dosyası
üzerinden sürdürülmüştür.
25. Mahkeme 1/2/2018 tarihinde yaptığı tensip (duruşmaya
hazırlık) incelemesi sırasında başvurucunun tutukluluk durumunu da
değerlendirmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
26. Başvurucu 12/2/2018 tarihinde bu karara itiraz etmiş, Ankara
19. Ağır Ceza Mahkemesince 19/2/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine
karar verilmiştir.
27. Başvurucu, anılan kararı 22/2/2018 tarihinde öğrenmiştir.
28. Başvurucu -2018/8928 sayılı başvuru yönünden- 23/3/2018
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
29. Mahkemece 10/7/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar verilmiştir.
30. Yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 9/5/2019 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Hükme karşı istinaf yoluna
başvurulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın
istinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Salih
Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56) başvurusuna ilişkin
karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebinin
İncelenmesi
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve bireysel başvuru
tarihinde ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan
yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; somut ve yasal bir delil olmaksızın
tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu,
tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucu ayrıca soruşturma tarihi itibarıyla hâkim
olduğunu, bu nedenle ilgili mevzuatta belirtilen özel soruşturma usulüne
uyularak hakkındaki soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini ancak hakkında
öngörülen özel soruşturma usulüne aykırı davranılarak genel hükümlere göre
hakkında soruşturma yürütülüp tutuklama tedbirine başvurulduğunu, olayda
kendisi yönünden suçüstü hâlinin mevcut olmadığını ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
36. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasıyla
ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15144 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından
yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul
edilmezlik kararı verildiği tespit
edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
2. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu; soruşturma
dosyasında gizlilik kararının bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları ve bu
suçlamaların delillerini öğrenemediğini, bu nedenle etkin bir savunmada
bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
39. Başvuru konusu olayda ileri sürülen soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15144 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından
yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul
edilmezlik kararı verildiği tespit
edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde
olduğu anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; tutukluluk hâlinin hukuka aykırı bir şekilde uzatıldığını,tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara
dayalı olarak açıklanmadığını, kendisi yönünden bir kişiselleştirme
yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin gösterilmediğini,
tutukluluğa yönelik itirazlarının da gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini,
dolayısıyla somut hiçbir neden gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen
tutukluluğun makul süreyi aştığını ve cezaya dönüştüğünü belirterek adil
yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
42. Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü
itibarıyla tutukluluğun uzun sürmesine, yargılamanın tutuklu devam
ettirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık
altındaki iddiaları Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
değerlendirilmiştir.
44. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
46. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
47. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,
§§ 33-45).
48. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/7/2018
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yaptığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
50. Başvurucu, tutukluluk durumunun ve tutukluluğun devamı
kararlarına yaptığı itirazlarının -talebine rağmen- kendisi dinlenmeden dosya
üzerinden incelendiğini belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve
güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
51. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda
bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/1471 sayılı
dosya üzerinden İkinci Bölüm İkinci Komisyon
tarafından yapılan inceleme sonunda başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilmezlik kararı verildiği
tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden de mükerrer
başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
5. Tutukluluk
İncelemesinin Kanuni Süresi İçinde Yapılmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
53. Başvurucu; tutukluluk hâlinin devamına dair 8/2/2017 tarihli
kararın 6/1/2017 tarihli tutukluluğun devamına dair karardan otuz üç gün sonra
verildiğini, 5271 sayılı Kanun"un 108. maddesinde iki tutukluluk incelemesi
arasındaki sürenin açıkça en fazla otuz gün olabileceğinin belirtildiğini, bu
nedenle hukuka açıkça aykırı davranıldığını belirterek etkili başvuru ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
54. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
56. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye
ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel
başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
57. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5.
maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan
kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve
tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma
hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak
tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde
yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması
kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).
58. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinde, soruşturma evresinde
şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler
itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde
hükümleri gözönünde bulundurularak, kovuşturma
evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip
gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında
ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar
verileceği hükme bağlanmıştır.
59. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılacak
değerlendirme resen yapılmakta olup Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme
hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
6. Tutukluluk
İncelemeleri Öncesinde Sunulan Savcılık Taleplerinin Bildirilmediğine İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
61. Başvurucu, tutukluluğun devamına karar verilmesi yönündeki
savcılık talep yazılarının tarafına tebliğ edilmediğini ve bu talep yazılarına
karşı beyanının alınmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
62. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
63. Başvurucunun şikâyetinin resen yapılan tutukluluk
incelemeleri öncesinde, bu hususta talepte bulunan Cumhuriyet savcısının talep
yazısının kendisine bildirilmemesine ve bu talep yazısının içeriğine karşı
beyanının alınmamasına yönelik olduğu görülmektedir.
64. 5271 sayılı Kanun"un 108. maddesi uyarınca resen yapılan
tutukluluk incelemeleri, Anayasa"nın 19. maddesinin kapsamına dâhil değildir
(bkz. §§ 56-59). Bireysel başvuru kapsamında olmayan bu kararların usulüne
dâhil alt unsurlar da kararlarla aynı hukuki sonuca tabidir. Dolayısıyla somut
olayda başvuru konusu yapılan savcılığın tutukluluk durumunun
değerlendirilmesine dair talebinin başvurucuya bildirilmesi hususu da
Anayasa"nın 19. maddesinin sağladığı güvence kapsamında değildir.
65. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun resen yapılan tutukluluk
incelemeleri öncesinde sunulan savcılık taleplerinden haberdar edilmediği
iddiasının konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
7. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesi Sırasında Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
66. Başvurucu; Mahkemenin tensip incelemesi ile birlikte verdiği
tutukluluğun devamı kararına yaptığı itirazının Ankara 19. Ağır Ceza
Mahkemesince incelenmesi sırasında alınan savcılık görüşünün kendisine tebliğ
edilmediğini ve bu görüşe karşı beyanının alınmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkeleri kapsamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
67. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
68. Anayasa Mahkemesi, Devran
Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında;
tutukluluğa itiraz incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli
veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde
başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni
bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya
bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
69. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha
önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca
tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği
yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları
bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
70. Açıklanan nedenlerle
anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu
kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
8. Tutukluğun Devamına
Dair Kararlara Yapılan İtirazların Kısa Sürede İncelenmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
71. Başvurucu; tutukluluğun devamına dair 3/7/2017 tarihli
kararın kendisine geç tebliğ edildiğini, bu karara süresinde yaptığı itirazının
ise yetmiş sekiz gün sonra karara bağlandığını ifade etmiştir.
72. Başvurucu ayrıca tutukluluğun devamına ilişkin bir kısım
kararların kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle itirazda bulunamadığını,
tutukluğun devamına ilişkin bir kısım kararlara itirazının ise sürüncemede
bırakıldığını belirterek etkili başvuru, adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve
güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
73. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
incelenmesi gerekir.
74. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda
maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya
da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle
gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı
Kanun"un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş
başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız,
B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar
Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş
başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B.
No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda tahliyesine karar verilen
başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan
ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir..
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının, İfade, Din ve Vicdan ile Haberleşme Hürriyetlerinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Telefonla Görüşme
Hakkının Kısıtlanması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin ve Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiği İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
76. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu süre boyunca telefonla
görüşme hakkının iki haftada bir olacak şekilde haksız yere
sınırlandırıldığını, bu sınırlamanın sadece kendisi ile aynı suçlardan tutuklu
olanlara uygulandığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
77. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına
saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki
iddialarının bu kapsamında incelenmesi gerekir.
78. Anayasa Mahkemesince 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî
Gazete"de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin (OHAL KHK"sı)
6. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca terör suçlarından tutuklu
bulunan kişilerin olağanüstü hâlin devamı süresince telefonla haberleşme
hakkından ancak on beş günde bir ve ilgili bentte sayılan kişilerle sınırlı
olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabileceklerine ilişkin uygulama aile
hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018,
§ 42).
79. Bu çerçevede OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin
korunması ihtiyacı ile İnfaz Kurumunun güvenliğini ve disiplinini sağlama amacı
doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun
aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen telefonla
haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede kamu
makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı
arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan
müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).
80. Somut olayda başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan
ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
81. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının, İfade, Din ve Vicdan ile Haberleşme Hürriyetlerinin
İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İddialar
a. Başvurucunun İddiaları
82. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda
açık görüş hakkının iki ayda bir, kapalı görüş hakkının iki haftada bir olacak
şekilde haksız yere sınırlandırıldığını, tüm iletilerinin UYAP sistemine
tarandığını, her türlü kitap ya da diğer materyallere ulaşımının engellediğini,
kütüphaneden yararlanmasına izin verilmediğini, vaiz görüşmelerine
katılamadığını belirterek haberleşme hürriyeti ile işkence ve kötü muamele yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
83. Başvuru konusu olayda ileri sürülen bu başlık altındaki
iddialarla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve
başvurucunun anılan şikâyetleriyle ilgili olarak 2016/68162 sayılı dosya
üzerinden İkinci Bölüm Birinci Komisyon
tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilmezlik kararı verildiği
tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyetler yönünden de mükerrer
başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
D. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucuların
İddiaları
85. Başvurucu; soruşturma dosyasındaki delillere erişemediği
için savunma hakkını gereği gibi kullanamadığını, Ceza İnfaz Kurumunda
avukatıyla görüşmesinin kamera ile kayıt altında ve bir memur eşliğinde
gerçekleşebildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağı ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
86. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkindir
87. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, §§ 16, 17).
88. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit
edilmiştir (bkz. § 30). Bu kapsamda başvurucuların bu başlık altındaki
şikâyetlerine ilişkin hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır.
89. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
90. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda sekiz kişinin kalabileceği
bir koğuşta on yedi kişi ile birlikte kaldığını, bu Ceza İnfaz Kurumunda
sportif ve kültürel nitelikteki faaliyetlere katılmasına izin verilmediğini, bu
uygulamaların sadece FEÖ/PDY tutuklularına uygulandığını belirterek işkence ve
kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
91. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin bu
başlık altındaki şikâyetlerin Anayasa"nın 17. maddesi kapsamında kötü muamele
yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
92. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, §§ 16, 17).
93. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ilgili mevzuat (ilgili mevzuat için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, §§ 47-50) gereğince başvurucunun iddialarını
iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son verilmesini
isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu görülmektedir. İlgili
hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle yetkili yargısal
mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz
bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa zamanda uygun hâle
getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır (benzer yöndeki bir
değerlendirme için bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, § 30).
Başvurucunun şikâyetleri dikkate alındığında mevcut başvuru yollarının
ulaşılabilir, şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm
sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep
bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını
gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (benzer yöndeki bir
değerlendirme için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41).
94. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
95. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
3. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması
nedeniyle REDDİNE,
4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, ifade, din ve
vicdan ile haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğine ilişkin birtakım
iddiaların mükerrer başvuru olması
nedeniyle REDDİNE,
D. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan savcılık
taleplerinin bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluğun devamına dair kararlara yapılan itirazların kısa
sürede incelenmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Telefonla görüşme hakkının kısıtlanması dolayısıyla
haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
E. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan
257,50 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca
başvurucudan TAHSİLİNE 11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.