7. Hukuk Dairesi 2015/29761 E. , 2016/7921 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre
tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Taraflar arasında davanın türü çekişme konusudur.
Davacı, iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiğini, kıdem tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil, hafta tatili ve T.İ.S. den kaynaklanan alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı ise, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller ile alman bilirkişi asıl ve ek raporları dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, "belirsiz alacak davası" 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmediği halde 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş bir dava çeşididir. Kanunumuzda ‘"belirsiz alacak davasını düzenleyen hüküm (m. 107), İsviçre Medenî Usul Kanununa oldukça paraleldir. Belirsiz alacak davası, Alman Medenî Usul Kanununda açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, öğreti ve Alman Federal Mahkemesi tarafından yüzyılı aşkın bir zamandan beri kabul edilmektedir. HMK nun 107" nci maddesinde düzenlenen "belirsiz alacak davası”, İsviçre ve Alman hukuklarında “rakamlandırılmamış alacak davası ”veya "‘rakamlandırılmamış alacak talebi” ibareleri ile anılmaktadır. Belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibariyle bir eda davasıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davacının dava açacağı miktarı ya da değeri, tam ve kesin olarak gerçekten belirleyebilmesinin imkânsız olması ya da bunun kendisinden beklenememesi gerekir. Davacı açılacak davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa, yahut bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davası açılamaz.
Hangi davaların belirsiz alacak davası olacağı, bu yönde hangi kıstasa başvurulacağı yönünde çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Doktrinde, talep konusunun belirlenmesinin imkânsız olduğu durumlara örnek olarak: hukuki anlamda imkânsızlık hali, hakimin takdir yetkisinin bulunduğu durumlar gibi gösterilmektedir. Sonuç olarak: işçilik alacaklarının özelliği de dikkate alınarak, bu alacaklarda, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi, aksinin kabulü de doğru değildir. Bu nedenle, talep konusu işçilik alacaklarının belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.
Öğretide kabul gören ve bizlerin de katıldığı ağırlıklı görüşe göre, davacının talep sonucunu belirleyebilmesi için gereken bilgilerin üçüncü kişi veya davalının bünyesinde olması nedeniyle davanın tarafları ve mahkeme tarafından davanın başlangıcında hesap edilemiyorsa, bu durumda belirsiz alacak davası açılabilecektir.
Somut olayda, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında dava konusu kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı istemi için de HMK. m. 109/2 anlamında talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Davanın 6100 sayılı HMK yasasının yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olması nedeniyle, belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme ile kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı yönünden davanın belirli alacak davası olduğunun kabulü ile bilirkişi ek raporunda bu kabule göre yapılan hesaplamaların hükme esas alınması ve dolayısıyla zamanaşımının da miktar artırımı suretiyle artırılan miktarlar yönünden de dava açılması ile kesildiği gözetilmeksizin miktar artırım dilekçesine karşı yapılan zamanaşımı savunmasının dikkate alınmaması gerekirken hatalı değerlendirme ile zamanaşımı süresinin miktar artırım dilekçesi tarihine göre belirlenerek hüküm kurulması bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil alacağının bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını ispat işçiye, bu günlerde çalışma halinde ücretinin ödendiğinin ispatı ise işverene aittir.
Somut olayda, davacı haftada 7 gün 07:30-20:00 saatleri arasında çalıştığını iddia etmiş ise de, davacı tanıkları davacının 08:00-17:00 saatleri arasında çalıştığını gerek duyulursa mesai sonrasında da çalıştığını, bazı hafta sonları da çalıştığını ifade ettikleri. 6 gün çalıştığı şeklinde beyanda bulunmadıkları, çalışma şekli ve süresine dair davacı iddiası ile örtüşen yeterli delil bulunmadığı dikkate alınmadan bilirkişinin varsayıma dayalı olarak toplu iş sözleşmesinde Pazar gününün tatil olarak düzenlenmesi nedeniyle işyerinde 6 gün çalışıldığının kabul edilmesi hatalıdır.
Davacı tanıklarının gerek duyulduğunda fazla çalışıldığı, bazı hafta tatillerinde çalışıldığı, dini bayramlarda nöbetleşe çalışıldığı şeklindeki somut bilgi içermeyen beyanları hüküm kurmaya elverişli nitelikte olmadığı davacının da tanık beyanı dışında başkaca delil ibraz etmediği görülmekle fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü ile hüküm kurulması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 12/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.