
Esas No: 2009/21610
Karar No: 2010/1961
Karar Tarihi: 11.02.2010
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2009/21610 Esas 2010/1961 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde suya vaki müdahalenin önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar vekili dilekçesinde, müvekkillerine ait taşınmazların Gücükgözü adı verilen su ile sulandığı halde davalıların bu suyu kendi taşınmazlarına götürdüğünü ileri sürerek suya vaki müdahalenin önlenmesini istemiş, davalılar, davanın reddini savunmuş, mahkemece, suya vaki müdahalenin bulunmadığı nedeniyle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu suyun kaynağının çıkış yerinin devletin hükmü ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğu ve genel su niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.
Genel sulardan herkes (kadim ve öncelikli yararlanma haklarını ihlal etmemek koşulu ile) faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir.
HUMK"nun 275.maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." Hükmünü getirmiştir.
Alınan jeolog bilirkişi raporunda, dava konusu suyun debisinin Q=17 lt/sn olduğu ve 12,5 günde 3,5 gün (84 saat) davacı ile davalı tarafın dahil olduğu Küçükler Kabilesinin kullanım hakkı bulunduğunun tanık ve bilirkişi beyanları ile saptandığı bildirilmiştir.
Yine; ziraat bilirkişisi tarafların mevcut taşınmazlarının miktarına ve 1960 yılında tarafların mirasçılarının katılımı ile yapılan paylaşıma göre; davacıların 50 saat ve davalıların ise 34 saat su kullanım haklarının olduğunu belirtmiştir.
Davacıların Gücükgözü suyundan yararlanma isteği, taşınmazlarında bulunan kayısı ağaçlarının sulanması ile birlikte davalıların suya vaki müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi şeklindedir. Davalılar ise davacıların arazilerini genişletmesi nedeniyle kadim kullanım haklarını ihlal ettiklerini ileri sürerek davanın reddini savunmaktadır. Taraflar arasında dava konusu suyun kullanımı konusunda ihtilaf bulunduğu tartışmasızdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; yapılan keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile saptanan kadim ve öncelik haklarına göre gerekirse su rejimi kurmak suretiyle ihtilafı çözmekten ibarettir. Bilirkişi raporlarına İtibar etmeme nedenleri dahi açıklanmadan suya vaki müdahalenin önlenmesi davası yönünden ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.