
Esas No: 2012/376
Karar No: 2012/1123
Karar Tarihi: 31.01.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/376 Esas 2012/1123 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmaz ise tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne dair verilen 13.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 2024 ada 3, 1154 ada 7, 2031 ada 1, 57 ada 3 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının TMK 724 maddesi uyarınca iptali ile davacı adına tescili, ikinci kademedeki istek ise taşınmaz üzerindeki bina değerlerinin tespiti ile bunun davalıdan (tazminat olarak) tahsili istemlerine ilişkindir.
Davalı ..., olayda TMK 724 maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmediğini ve bina için gerekli malzemeleri kendilerinin temin ettiğini bu nedenle tazminat istenemeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece , tapu iptali ve tescil isteminin reddine , taşınmazlar üzerine yapılan binaların sözleşmeye uygun yapıldığı ve 49 yıllık intifa hakkına karşılık yapıldığı dikkate alınarak yapıların bedelinden kullanılmayan süreye tekabül eden kısmının (taleple bağlı kalınarak 30.000 TL"nin) davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı, davalı ... temyiz etmiştir.
Davada dayanılan 07.08.1997 tarihli sözleşme, sözü edilen koşulları taşımadığından geçerli değildir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine ile yukarıda yazılı gerekçelere göre davalının ve davacının aşağıdaki bendin dışındaki bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteminde bulunmuştur.
Hukukumuzda bir davanın, birden fazla taleple açılması mümkündür. Bu tür davalara da terditli davalar denilir. Ne var ki bu gibi durumlarda, orta yerde birden fazla dava çeşidi yoktur. Dava, aslında terditli istekler içeren tek bir davadır. Somut olayda da, davacılar tek bir dava açmışlar, ancak mahkeme önüne terditli talep getirmişlerdir.
HUMK’nun 417.maddesi uyarınca yasalardaki istisnalar dışında mahkemelerin yargılama giderlerinden (HUMK m.423), bu arada avukatlık ücretinden aleyhine hüküm kurulan tarafı sorumlu tutması gerekir. Eldeki davada, davacıların belirtildiği üzere aslında tek bir dava olan terditli istemi kabul edildiğinden, ortada davacılar aleyhine kurulmuş bir hüküm yoktur. Dolayısıyla davacılar, yargılama gideri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulamaz.
Mahkemece, değinilen bu husus bir yana bırakılarak davacılar aleyhine karar kurulmuş gibi avukatlık ücreti yükletilmesi doğru değil ise de; bu husus kararın bozularak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün HUMK’nun 438/VII. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz isteminin (1). bentte yazılan nedenlerle reddine, (2). bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kabulü ile hüküm fıkrasında 6. pararagraf olarak yazılan “Tarifesine göre takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,” cümlesinin hükümden çıkartılmasına, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran taraflara iadesine, 31.01.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.