Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 03.11.2009 günü temyiz eden davalı kurum vekili Av. G.Ş.ile karşı taraf davacılar ve vekilleri Av. T.A.geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava dilekçesinde yer alan açıklamalardan ve davacılar vekilinin 17.6.2009 tarihli oturumdaki beyanından çıkan sonuca göre; istek, kurumda koruma altında bulunan küçük K.N.. evlat edinmek için yaptıkları başvuruyu, evlat edinmeye engel bir durumları olmadığı belirlendiği halde sonuçlandırmamak suretiyle davalı kurumun çıkardığı engelin giderilmesi ve küçüğün evlat edinilmek üzere geçici bakım sözleşmesiyle davacılara teslimine ilişkindir..
Davacılar, İstanbul Bahçelievler çocuk yuvasında gönüllü aile sıfatıyla çalışmalar yaparken küçük K.yı tanıdıklarını, bu çocuğun gönüllü ailesi olarak 2004 yılından 2006 yılına kadar ana-baba-çocuk ve kardeş ilişkisini oluşturduklarını, 15.2.2008 tarihinde de küçük K.N.’u birlikte evlat edinmek üzere, evlat edinmede aracılık faaliyetini yürüten kurumun İstanbul İl Müdürlüğüne başvurduklarını, kurumun bu başvurularını bu güne değin sonuca bağlamadığını ileri sürmektedirler.
Davalı kurum ise; evlat edinmek isteyen kişilerin önerilen çocuğu kabul etmek yerine çocuk seçmelerine fırsat veren bir uygulamanın mevzuat ve işleyişe aykırı olduğunu, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu belirtmektedir.
Mahkemece; davacıların talebinin kabulü ile küçük Kübra’nın davacılara evlat edinmek üzere geçici bakım sözleşmesiyle verilmesine engel bir durumun bulunmadığının, davacıların başvurularının Türk Medeni Kanunu ve Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük hükümlerine aykırılık ve usulsüzlük teşkil etmediğinin tespitine, muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiş, kararı davalı kurum vekili temyiz etmiştir.
Küçük Kübra Nur, 25.9.2004 doğumludur. 28.9. 2004 tarihinde sokakta terk edilmiş halde bulunmuş, araştırmalara rağmen anne ve babası tespit edilememiş, valiliğin “oluru” ile İstanbul Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne 11.10.2004’te teslim edilerek aynı gün Bahçelievler Çocuk Yuvasına konulmuştur. İlgili kurumun bildirimi üzerine de “bulunmuş çocuk” olarak nüfusa tescil edilmiş, Bakırköy Çocuk Mahkemesince 31.12.2004 tarihinde 2828 sayılı yasaya göre “koruma altına alınmasına” karar verilmiştir. Davacılar, kurumda koruma altına alınan küçük K.N.u birlikte evlat edinmek istediklerini belirterek 15.2.2008 tarihinde İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne yazılı olarak başvurmuşlardır. Bu başvuru kurumca bu güne değin sonuca bağlanmamıştır. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 320. maddesi, küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin aracılık faaliyetlerinin Bakanlar Kurulunca yetki verilen kurum ve kuruluşlarca yapılacağını, aracılık faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hususların tüzükle düzenleneceğini hükme bağlamakla birlikte, Bakanlar Kurulu, evlat edinmede aracılık faaliyetlerini yürütmek üzere Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna 15.3.2009 tarihinde yürürlüğe konulan Tüzükle yetki vermiştir. (Tüzük md.3/1) Bu tarihten önce kuruma, Bakanlar Kurulunca verilmiş bir yetki olmadığı halde, kurum, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra küçüklerin evlat edinilmesinde aracılık faaliyetlerini yürütmüş, bu işi Türk Medeni Kanununun evlat edinmeye ilişkin hükümleri doğrultusunda kendisinin hazırladığı “evlat edinme yönergesi”ni işleterek yapmıştır.
Dava, 7.4.2009 tarihinde açılmıştır. “Küçüklerin Evlat Edinilmesine Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük” 15.3.2009 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. (R.G. 15.3.2009 sayı: 27170) Tüzükle, küçüklerin evlat edinilmesinde aracılık faaliyetlerini yürütme görev ve yetkisinin, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna verilmesinin temel amaçlarından biri, çocukların yüksek yararları gereği aile ortamında yetişme hakkının korunması kapsamında, ailelerin çocuk büyütmeye hakları olduğu kadar, çocukların da kendilerine en iyi olanakları sunacak ailelerin yanına yerleştirilmelerini sağlamaktadır. (Tüzüğün genel gerekçesi) Bu amaç; evlat edinmek isteyen kişilerin çocuk seçmeleri yerine, kurumun önerdiği çocuğu kabul etmelerine fırsat tanıyan bir uygulama ve işleyişi gerektirir. Nitekim, Tüzüğün, evlat edinme başvurularını, sosyal inceleme ve küçüğün yerleştirilmesine esas teşkil etmek üzere sıralamaya bağlamasının (Tüzük md. 7/1) temelindeki düşünce budur. Tüzük, evlat edinme başvurusunda bulunanlarla, küçük arasında anne, baba ve çocuk ilişkisinin bulunması halinde sıralama esasına bağlı kalınmayabileceğini de kabul etmiştir. (Tüzük md. 7/1 son cümle.) O halde, sıralamaya bağlı kalınmayabilecek istisnai durumlar haricinde başvuruların bu amaç çevresinde incelenmesi ve sonuca bağlanması gerekir.
Davacıların aracı kuruma başvuruları Tüzüğün yürürlüğe girmesinden öncedir. Davacılar, kendi seçtikleri çocuğu evlat edinmek istemektedirler. Kurum ise, bunun işleyişe aykırı düştüğünü ileri sürmektedir. Kurum bu başvuruyu, dava tarihine kadar bir sonuca bağlamamıştır. Diğer bir ifade ile başvurunun reddedildiğine, askıya alındığına veya işlemden kaldırıldığına ilişkin bir karar almamıştır. Dava tarihinden önce Tüzük yürürlüğe girdiğine göre kurumun, başvuruyu bu Tüzük hükümleri gereğince inceleyip, sonuca ulaştırması gerektiğinde kuşku yoktur. Öyleyse, Tüzüğün 7 ve 8. maddelerinde gösterilen usul ve inceleme çerçevesinde davacıların evlat edinme başvurularının sonuca ulaştırılması, başvurunun reddedilmesi halinde bu hususun başvuru sahiplerine yazılı olarak bildirilmesi, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde işleme itiraz edilmesi halinde bu itirazın komisyon tarafından görüşülerek karara bağlanması gerekir. (Tüzük md. 9) Kurumca açıklanan hükümler dairesinde işlem tesis edilmeden, mahkemeden karar istenmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu bakımdan davanın, bu ön şartın yerine getirilmemesi sebebiyle reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 625.00 TL. vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 23.11.2009 (pzt.)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmek gerekir düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.