
Esas No: 2021/11352
Karar No: 2022/4307
Karar Tarihi: 09.05.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/11352 Esas 2022/4307 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Mahkeme, 2613 sayılı kanun uyarınca yapılan kadastro sırasında, çift tapu kaydı nedeniyle malik hanesi açık bırakılan 449 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, 1987 yılındaki imar uygulaması sonucu ... adına tescil edildiğini ve Hazine tarafından dava açıldığını belirtiyor. Mahkeme, tarafların dayandığı tapu kayıtlarının ve tesislerinin yanı sıra, mahkeme kararları, krokiler ve fen bilirkişi raporları gibi delillerin tamamının yeniden incelenmesini ve tarafların aynı yöntemle tespit edip bildirecekleri tanıklar ile yerel bilirkişi kurulu ve fen bilirkişinin katılımıyla keşif yapılmasını istiyor. Ayrıca, kamulaştırma evrakları ve krokileri de getirtilerek, taşınmazın kamulaştırılan alan içerisinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmeli. Kararda, hüküm kurulabilmesi için gereken delillerin tamamının birlikte değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi uyarınca, kayıt ve belgelerin harita, plan ve krokilere dayandığı ve bunların yerlerine uygulanmasının zorunlu olduğu belirtiliyor. Sonuç olarak, Hazine vekilinin temyiz itirazları kabul edilerek yerel mahkeme hükmü bozuluyor. Kararda, hükmün bozulmasına karar verilirken, 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi de açıklanıyor.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Aktarılan Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
2613 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro sırasında ... İli Gaziosmanpaşa İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 449 ada 2 parsel parsel sayılı 151,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, çifte tapu kaydı nedeniyle malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiş, 1987 yılından yapılan imar uygulaması sonucunda ise 1900 ada 2 parsel numarası verilerek 154,00 metrekare yüzölçümü ile ... adına tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, 15.08.200 tarihinde çekişmeli taşınmazın kadastro tespiti sırasında malik hanesinin açık bırakıldığı, bilahare Encümen kararı ile ... adına tescil edildiği; buna karşın Encümen kararının İdare Mahkemesi'nce iptal edilerek bu kararın kesinleştiği dolayısıyla tescilin yolsuz hale geldiğini ve taşınmazın Hazine adına kayıtlı tapu kaydının kapsamında kaldığını ileri sürerek malik hanesinin Hazine adına doldurulması istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine, çekişmeli 449 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... mirasçıları adına hüküm yerinde gösterilen payları oranında tespit ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı Hazinenin dayandığı tapu kaydının davalı parsele uymadığı, davalı ...'a ait tapu kaydının ise taşınmaza uyduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı Hazinenin dayandığı 21.12.1951 tarihli ve 55 sıra numaralı tapu kaydının, tesisinden sonra hükmen ve idari yoldan ifraz edildiği, yine davalının dayandığı 02.11.1960 tarihli ve 36 sıra numaralı tapu kaydının kök tapu kaydı olan 31.07.1950 tarihli ve 53 sıra nolu tapu kaydının tesisinden sonra idari yoldan ifraz edildiği ve dolayısıyla haritalarının bulunduğu anlaşılmasına rağmen, ifraza ilişkin mahkeme kararları ve eki haritalar ile idari yoldan ifraza ilişkin haritalar getirtilip dosya ikmal edilmediğinden, hükme esas alınan bilirkişi raporu denetlenemediği gibi, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.05.1957 tarihli ve 1952/1 Esas, 1957/323 Karar sayılı ilamı ile, Hazinenin dayandığı 21.12.1951 tarihli ve 55 sıra numaralı tapu kaydından ayrılan ve fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin, söz konusu mahkeme kararından sonra Hazine tarafından kamulaştırma işlemi yapıldığı belirtildiği halde, kamulaştırma krokileri getirtilerek çekişmeli taşınmazın kamulaştırma alanında kalıp kalmadığı da tespit edilmemiştir. Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi uyarınca, kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, kapsamlarının harita, plan ve krokideki sınırlar esas alınarak belirlenmesi zorunlu olup, Mahkemece, yöntemine uygun kayıt uygulaması yapıldığından da sözedilemez. Bu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, tarafların tutundukları tapu kayıtları ve tesislerinden itibaren tüm tedavülleri ile tesislerine esas alınan belgeler ve tesislerinden sonra ifrazlarına esas olan mahkeme kararlarıyla eki olan fen bilirkişi raporları ve idari yoldan yapılan ifrazlara ilişkin ifraz krokileri, kamulaştırma yapılan bölüme ilişkin kamulaştırma evrakları ve krokileri getirtilmeli, bundan sonra mahallinde, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve elverdiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve tarafların aynı yöntemle tespit edip bildirecekleri tanıklar ile fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında tarafların dayandığı tapu kayıtları ve tapu kayıtlarının dayanağı olan haritalar zemine uygulanıp kapsamları 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi gereğince haritalarına göre belirlenmeye çalışılmalı; tapu kayıtlarının haritalarının uygulanamaması halinde, tapu kayıtlarında okunan sınır yerleri okunup, sınırların mahalli bilirkişilerce zeminde tek tek göstertilmesi istenilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı; kamulaştırma krokilerinin yöntemince uygulanması suretiyle, çekişmeli taşınmazın kamulaştırılan alan içerisinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmeli; taşınmazın her iki tapu kaydının kapsamında kaldığının anlaşılması halinde, önceki tarihli doğru temele dayanan kayda değer verileceği düşünülmeli ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 09.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.