(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2011/11395 E. , 2013/2771 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, ... Tekstil Konfeksiyon Ltd. Şti"nin 2005/5-2009/12 dönemine ilişkin borçlarından dolayı borçlu olmadığının tespitine, başlatılan haciz işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekilince duruşmalı, olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava; davacının 13.03.2003 - Ocak 2005 tarihleri arasında müdürü olduğu, ... Tekstil Konfeksiyon Limited Şirketinin, 2005/5- 2009/12. dönemine ilişkin borçlarından dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davalı tarafından başlatılan haciz işlemlerinin durdurulması istemine ilişkindir.
Mahkemece; 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının ... Tekstil Konf. Tic. Ltd. Şti.’ye 13.3.2003 tarihinde 5 yıl süreyle dışarıdan şirket müdürü olarak atandığı, 16.10.2003 tarihinde ... Tekstil Konf. Tic. Ltd. Şti.’nin müdürlüğüne 10 yıl süreyle ortaklardan ..."ın şirket müdürü olarak atandığı, 31.12.2004 tarihinde ... Tekstil Konf. Tic. Ltd. Şti.’nin müdürlüğüne 10 yıl süreyle ortaklardan ..., ... ve dışarıdan ..."nın şirket müdürü olarak atandığı, tüm atamaların Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği, dava konusu borcun 2005/5 - 2009/12 dönemlerine ilişkin 29.462,02 TL prim alacağı, 64.384,03 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 143.846,05 TL olduğu, borçlarla ilgili olarak 13626 takip numarası üzerinden işlem yapıldığı, davacıya gönderilen ödeme emrinin 19.4.2010 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 80/5 ve 6183 sayılı Yasa"nın 58. maddeleri ile İİK"nun 72. maddesidir. 506 sayılı Yasa"nın 80/5.maddesine göre “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Yasa"nın uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. 6183 sayılı Yasa"nın 58/1. Maddesine göre ise, “ Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.
Ödeme emrinin iptali istemine ilşkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır.
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı).
6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.
Asıl borçlu yönünden yukarıda açıklanan mevzuat uyarınca ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak açılacak davaların 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de 3. Şahıslar yönünden dava açmanın aynı süre ile sınırlandırılması aksine bir kuralın gerek 6183 sayılı gerekse 506 sayılı Yasa"da yer almaması nedeniyle doğru değildir.
Öte yandan, 3.şahıslar yönünden dava açma süresinin 7 gün ile sınırlandırılması asıl borçlu olmayan, örneğin Kurumun asıl borçlusu olan şirketin yöneticisi olmadığı halde hakkında ödeme emri gönderilen 3. Şahısların hernasılsa dava açma süresini geçirmesi durumunda gerçekten sorumlu olmadıkları bir borcu ödemek zorunda kalmalarına neden olacak ağır sonuçların doğmasına yol açabilecektir.
Gerçekten,öğretide ve uygulamada oluşan görüşe göre, ödeme emrine itiraz edilmediği ve takibin kesinleşmesi giderek borcun ödenmesinden sonra borçlunun ödeme emrine konu borç yönünden yargı yoluna gidebilmesi başka bir anlatımla, bu yönde menfi tespit davası açabilmesi mümkündür. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı İİK"nun 72. Maddesidir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 19.11.1982 gün ve 1930/904 sayılı kararı da aynı yöndedir. Kaldı ki, Anayasanın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesinde öngörülen ilke de gözönünde tutulduğunda, borçlunun, yargı mercileri önünde haklarını ileri sürmesi, aksine bir kuralın da gerek 6183 sayılı gerekse 506 sayılı Yasa"da yer almaması karşısında ilke olarak kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacının borçlu şirketin ortağı olmadığı, 13.3.2003 tarihinde 5 yıl süreyle dışarıdan şirket müdürü olarak atandığı, 16.10.2003 tarihinde şirkete yeni müdür seçilerek davacının yöneticiliğinin sona erdiği, buna göre 3. şahıs konumunda olduğu döneme ilişkin prim borcundan dolayı gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemi ile dava açtığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek menfi tespit davası ile ilgili tüm deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
19.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.