(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/6945 E. , 2013/11489 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, ...Kadastro Mahkemesinde açmış olduğu davada Karapelit Köyü içinde bulunan ve dava dilekçesine ekli krokide gösterilen dere ve yolların bir bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ve halen orman vasfını koruduğunu, kadastro çalışmaları sırasında kesinleşen orman sınırlarına uyulmadığını ileri sürerek, tesbitin iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne; 161 ada içinde yer alan ve fen bilirkişisi krokisinde (A) harfiyle gösterilen 3830.95 m2 ve (C) harfiyle gösterilen 1862.27 m2"lik dereler ile (B) harfiyle gösterilen 508.47 m2 ve (D) harfiyle gösterilen 495.16 m2"lik yolların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro sırasında dere ve yol olarak tescil harici bırakılan yerlerin orman olarak Hazine adına tescili talebine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1978 yılında seri bazda orman kadastrosu ve 1744 Sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulamaları yapılmış, sonuçları 14/06/1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Kadastro mahkemesi, uyuşmazlığın çözümünde kendisini görevli görerek işin esası hakkında hüküm kurmuş ise de, çekişmeli yerin, yörede 2005 yılında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan genel kadastroda yol ve dere olarak tesbit dışı bırakılarak paftasına işlendiği, taşınmaz hakkında tesbit tutanağının düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Yörede yapılan orman kadastrosu da tesbit tarihinden önce kesinleşmiş bulunmaktadır. Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi ve H.G.K."nun 28.11.2007 gün ve 20/909 - 891 sayılı kararında kabul edilen ilke gözönünde bulundurularak davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu düşünülmemiştir. Görev konusu kamu düzeni ile ilgili olup, davanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Davanın esasına girilmeksizin görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esas hakkında hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 12/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.