17. Hukuk Dairesi 2014/13083 E. , 2015/11008 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Adilcevaz Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/02/2014
NUMARASI : 2013/47-2014/30
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı D.. K.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı Ziraat Sigorta AŞ arasında zorunlu deprem sigortası poliçesi imzalandığını, poliçelerin Dask hesabına düzenlendiğini, 23.10.2011 tarihinde Van ilinde yaşanan depremden sınır ilçesi olarak Adilcevaz ilçesinin de etkilendiğini, müvekkilin market olarak işlettiği sigortalı dükkanın deprem dolayısıyla hasar gördüğünü, davalıya başvurulduğunu ancak davalının zararını karşılamadığını, poliçe düzenlenmeden önce taşınmazın hasarsız olduğunun sabit olduğunu, hasar nedeniyle müvvekilin ticari faaliyetlerinde aksama olduğunu, hasarının karşılanması için iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek fazlaya ilşkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılam sırasında talebini 23.457,50 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı DASK vekili, davacının müvekkil kuruma başvurusu üzerine hasar dosyası açıldığını, işyerinde bağımsız eksper aracılığıyla hasar tespiti yapıldığını, bu rapora itibar edilmesi gerektiğini, hukuken geçerli bir delil olduğunu, alınan rapor görüşü ve evrakların incelenmesi sonucunda yapılan değerlendirmede davacının talebinin 587 KHK"ye uygun olmadığının davacıya bildirildiğini, taraflar anlaşamadığı halde işletilmesi gereken hakem müessesesi işletilmeden davacı tarafça iş bu davanın açılmasının Dask Genel Şartları B-2 maddesine açıkça aykırı olduğunu, ticari faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, deprem nedeniyle davacının dükkanında meydana gelen hasarı davalının gidermekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 23.457,50 TL tazminatın poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı DASK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu deprem sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1-Dosya kapsamına göre somut olayda, davacının market olarak işlettiği işyerenin dava dışı Ziraat Sigorta AŞ tarafından davalı DASK hesabına zorunlu deprem sigortası ile sigortalandığı, 23.10.2011 tarihinde Van ili ve yakın çevresinde meydana gelen depremde sigortalı işyerinin zarar gördüğü anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan 16.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda sigortalı işyerinin bulunduğu binanın 1980 li yıllarda yapıldığı, bina yapılırken zemin etüdü yapılmadığı, depremde meydana gelen hasar haricinde kulanmaya (eskimeye) bağlı olarak kirişlerdeki demirlerin paslandığı belirtilmiş ve zemin etüt projesi ile güçlendirme çalışmaları için 23.457,50 TL harcama gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece bu rakam hüküm altına alınmıştır.
Sigorta poliçesindeki deprem rizikosunun amacı deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, sigortalı işyeri ya da konutta deprem nedeniyle meydana gelen hasar dışında sigortalı binanın eskimesine bağlı olarak güçlendirilmesi ya da yenilenmesi değildir. O halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda binada deprem nedeniyle meydana gelen gerçek zararın belirlenmesi gerekirken, binanın Deprem Yönetmeliğine uygun hale getirilmesi için gerekli güçlendirme giderlerinin de zarara dahil edilmesi nedeniyle bu bilirkişi raporu ile hüküm kurmak mümkün olmadığından hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Davacının ihbarı üzerinden davalı DASK tarafından açılan hasar dosyası doğrutusunda sigortalı işyerinde yaptırılan ekpertiz incelemesinde sigoralı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasarın giderilmesi için gerekli boya, sıva ve alçıpan malzemlerinin değerinin 2.008,00 TL olduğu, muafiyet düşüldüğünde 1.215,00 TL ödenmesi gerektiği belirlenmiştir. Davalı DASK vekili tarafından bu bedelin davacının ismine Ziraat Bankasına yatırıldığı savunması getirilmiştir. Her ne kadar davalı bu konuda banka dekontu
olarak bir belge ibraz etmemeiş ise de davalının bu savunması karşısında davalıdan ödeme hususundaki belgesini sunmasının istemesi ve böyle bir ödeme var ise bu ödemenin gerçek zarardan mahsup edilmesi gerekir.Hal böyle iken davalıya ödemeye ilişkin belgesini sunması için usulüne uygun şekilde süre verilmeden ve ödeme hususu açıklığa kavuşturulmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Kabule göre ise, davacı vekilinin 12.03.2014 tarihli faks ile gönderdiği yazıya istinaden Mahkemece 13.03.2014 tarihinde, gerekçeli kararın 2 nolu bendindeki “ bakiye 1.189,65 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” ibaresi, “ davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına“ şekilinde tavzih edilmiştir.
6100 Sayılı HMK"nin hükmün tavzihi hakkındaki 305. maddesinde (HUMK.md.455 vd.)“(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” hükmüne yer verilmiş olup, Tavzih Talebi ve Usulü başlığı altındaki 306. maddesinde de “(1) Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. (2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir. (3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar genişletilip, değiştirilemeyecektir. Mahkemece bir davanın esası hakkında nihai karar verilmekle işten çekilmiş olunur ve artık bu karar Yargıtay"ca bozulmadıkça önceki hükmün değiştirilmesi şeklinde yeniden bir karar verilmesi söz konusu edilemez.
Yukarıda açıklanan yasa hükmü karşısında; tavzih yoluyla hüküm değiştirilip yeni bir hüküm verilemeyeceğinden bu hükme aykırı olarak davalı DASK aleyhine hükmedilen harcın tavzih ile Hazineye irat kaydına şekilinde değiştirilmesi doğru görülmediği gibi esasen ortada geçerli bir tavzihten de bahsedilemez.
492 sayılı Harçlar Yasasının 13/J maddesinde "genel bütçeye dahil idarelerin yasanın 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemlerinin harçtan müstesna olduğu" öngörülmüştür.
Bu nedenle davalı idare harçtan muaf olduğundan aleyhine karar ve ilam harcına hükmedilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1,2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı DASK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 21.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.