17. Hukuk Dairesi 2014/4375 E. , 2015/12653 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2012/125-2013/461
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı E.. Ö.. vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 17.11.2015 Salı günü davacı vekili Av. A.. S.. ile davalı E.. Ö.. vekili Av. A.H. geldiler. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu S.hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu taşınmazı amcasının oğlu diğer davalı E."e devrettiğini, bu tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı E., öncelikle davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, dava dayanağı takip konusu alacağın gerçek olmadığını muvazaalı olarak oluşturulduğunu, davacının ev hanımı olduğunu ve böyle bir borcu vermesinin mümkün olmadığını, borçlu ve alacaklı hakkında dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunduğunu ve haksız açılan davanın reddine savunmuştur.
Davalı borçlu vekili, davacı alacaklının müvekkilinin nişanlısının annesi olduğunu, dava dışı babası ekonomik sıkıntıya düşünce nişanlısının ailesinin maddi durumu iyi olduğundan borç alındığını, dava konusu taşınmazında bu amaçla babası tarafından müvekkilinin devredilip daha sonra davacı lehine ipotek tesis edilecek iken babasının taşınmazı davalı E."e sattığını alınan para ile borcun kapatılacağını söyleyerek devrin gerçekleştiğini ancak borcun ödenmediğini satışın mal kaçırma amacı ile yapıldığını belirtmiştir.
Mahkemece, davalı üçüncü kişi tarafından alacağın gerçek bir alacak olmadığı hususunun ispatlanmadığı, ancak satış
bedeli ile tapudaki değer arasında fahiş fark buluduğundan İİK"nun 278/3-2.maddesi gereğince tasarruf bağış hükmünde olup iptali gerektiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı E.vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davalar, ayni değil şahsi nitelikte davalar olup, amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı bazı tasarrufların geçersiz yada iyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalması ve dolayısıyla o mal üzerinde cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davalar sonuçları itibarıyla daha çok lehine tasarrufta bulunulan 3.kişilerin hukukunu ilgilendirmekte, her somut olay özelliğine göre temelinde muvazaa veya haksız fiil gibi kabul edilebilecek tasarruflar nedeniyle alacaklı zarara uğramaktadır. Bu niteliği itibarıyla ticaret mahkemesinin görevi içinde sayılan ticari davalardan değildir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununda bu konuda yeni bir düzenleme de bulunmamaktadır. Davada incelenmesi gereken husus, davalı borçlunun yaptığı tasarruflarının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla İİK’nin 277 vd. maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekmesi nedeniyle görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olduğu da açıktır.
Diğer yandan; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01/07/2012 tarihlerinde yürürlüğe girmiş ve 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki artık işbölümü değil görev ilişkisi olarak kabul edilmiştir. somut olayda ise dava 06.06.2012 tarihinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girmeden önce açılmıştır. Davalı üçüncü kişi tarafından da süresi içerisinde işbölümü itirazında bulunulması nedeniyle işbölümü itirazının kabulü yerine mahkemece talebin reddedilmesi doğru bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir. Her ne kadar bu husus tek başına bozma nedeni değil ise de, kararın 2 nolu bentte açıklanan bozma nedeniyle birlikte (işbölümü itirazının reddi de doğru olmadığından) bozma sebebi yapılmıştır.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu özelliğinin doğal sonucu olarak davanın görülebilmesi için alacağın varlığı diğer bir deyişle tasarrufta bulunun kişinin borçlu olması ve alacağın bir aciz belgesine bağlanmış olması gereklidir. Davalı üçüncü kişiler aciz belgesine bağlanmış olan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebilirler. Dolayısı ile bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, dava ön koşuludur. Eğer davalı borçlunun alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda öncelikle tasarrufta bulunanın borçlu sıfatı çözümlenmelidir. Aksi takdirde kötü niyetli kişilerin malvarlığındaki bir unsuru iyiniyetle üçüncü kişilere devrettikten sonra işbirliği ile eski tarihli borç senedi vererek elinden çıkardığı malları iptal davası yolu ile geri alması mümkün olabilir. Üçüncü kişilerin yargı eli ile zarara uğratılması mümkün değildir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlanırken, alacaklının alacağının şeklen varlığı değil gerçekleğinin de amaçlandığını gözardı edilmemesi gerekmektedir.
Somut olayda, takip konusu senet 22.03.2012 tarihinde düzenlenmiş olup takibe konu alacak 411.476,71 TL dir. Davacı alacaklı N., borçlu S."in nişanlısının annesi olduğu ve paranın kuyumcu olan borçluya elden verildiği iddia edilirken, davalı üçüncü kişi E., alacağın gerçek olmadığını senedin sonradan düzenlendiğini ileri sürmektedir.
Öte yandan, dosya kapsamından borçlu ve taşınmazın ilk maliki babası arasında bu taşınmazın satışı ile ilgili olarak arasında husumet olduğu, karşılıklı olarak sürekli uyuşmazlık içinde bulundukları da sabittir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, kuyumcu olan borçlunun ticari defterlerinde senedin düzenlendiği tarihte bu miktar bir para girişi olup olmadığı, alacağın gerçek olup olmadığı araştırılarak toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı E. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı E.. Ö.."ya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı E.. Ö.."ya geri verilmesine 24.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.