
Esas No: 2020/251
Karar No: 2021/1375
Karar Tarihi: 27.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/251 Esas 2021/1375 Karar Sayılı İlamı
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI ...
DAVANIN KONUSU : ... Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/10/2019 tarih ve ..... sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, Türkiye’de 1993 yılından bu yana faaliyet gösteren müvekkiline ait "..." ibareli markaların, Türk kadınlarının en çok bildiği ve kullandığı güzellik markaları arasında yer aldığını, bu ibareyi taşıyan müvekkili adına tescilli çok sayıda marka bulunduğu gibi "..." markasının, ... nezdinde tanınmış marka olarak da korunduğunu, davalı Şirketin...... ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın önce ..., sonrasında ise ... tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira dava konusu başvurunun asıl unsuru olan "..." ibaresi ile müvekkiline ait tanınmış markaları oluşturan "..." ibaresi arasında görsel, işitsel ve bütünsel olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun kapsamında müvekkili markalarının kapsamlarında yer alan ürünlerle birebir aynı/aynı türden ürünlerin yer aldığını, davalı konusu markanın davalı tarafça kullanılması halinde müvekkiline ait "..." markalarının itibarına ciddi zararlar gelebileceğini, ayırt ediciliğine zarar verebileceğini, müvekkilinin "..." markasının ayırt edilemeyecek derecede benzerini tek esaslı unsur olarak taşıyan markasını, müvekkilinin markası ile birebir aynı/aynı türden ürünler üzerinde tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu, müvekkilinin "..." ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu, öte yandan müvekkilinin ticaret unvanı nedeniyle de dava konusu başvurunun tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, .... sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin markası ile itiraza mesnet markaların benzer olmadığını, halk arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, taraf markalarının müşteri portföyünün birbirinden farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu...... ibareli başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında benerlik bulunmaması nedeniyle, dava konusu başvurunun, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, davacının gerçek hak sahipliğine ve ticaret unvanına dayalı iddiaların yerinde olmadığı, kötü niyetin de ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, zira davaya konu markanın asıl unsurunu oluşturan "..." ibaresinin, müvekkil markasının başındaki "..." harfleri ile değiştirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, taraf markalarındaki vurgunun "..." ibaresi üzerinde toplandığını, markalar arasındaki tek farklılığın, dava konusu markanın başına eklenen "no" ibaresinden kaynaklandığını ve bunun da başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, emsal mahkeme ve davalı Kurum kararlarının da bu yönde olduğunu, başvurunun müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, marka kapsamlarındaki ürünlerin de aynı olduğunu, dolayısıyla SMK'nın 6/1 maddesi koşullarının gerçekleştiğini, ayrıca müvekkili markasının kozmetik sektöründe sahip olduğu ciddi düzeydeki tanınmışlığın da dava konusu markanın müvekkil markalarıyla karıştırılma ihtimalini arttıracağını, müvekkili markalarının tanınmışlığı nedeniyle SMK'nın 6/5 maddesi koşullarının da somut olayda bulunduğunu, davaya konu başvuru sahibinin de müvekkili gibi kozmetik sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait "..." markalarının sahip olduğu tanınmışlık düzeyi ve davalının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü de dikkate alındığında davalının müvekkili markalarından haberdar olmamasının imkansız bulunduğunu, buna rağmen davalının tamamen müvekkili ile özdeşleşmiş "..." markasının ayırt edilemeyecek derecede benzerini müvekkil markası ile birebir aynı/aynı türden ürünler üzerinde tescil ettirmek istemesinin kötü niyetli olduğunu, bunun dışında SMK'nın 6/3 ve 6/6 maddesi koşullarının da oluştuğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, ... kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin .... sayılı "... proffessional" ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 3. sınıfta yer alan malların bulunduğu, davacının "..." ibareli markalarına dayalı olarak marka başvurusuna itiraz ettiği, ... tarafından itirazın reddine karar verildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise ... sayılı kararıyla reddedildiği ve işbu kararın 01.08.2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK'nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; başvuru kapsamında yer alan 3. sınıftaki "Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks." malları, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mallarla aynı tür/ilişkili olduklarından, emtia benzerliğine ilişkin koşul somut olayda gerçekleşmiştir.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru, siyah zemin üzerine beyaz küçük standart karakterle yazılmış "..." ibaresi ile bu ibarenin altına yerleştirilmiş "..." ibaresinden oluşmaktadır. gerek markanın tertip tarzı gerekse de "..." ibaresinin anlamı itibariyle ayırt edici olmaması nedeniyle başvurunun asli unsurunu "..." ibaresi teşkil etmektedir. Davacının itirazına mesnet markaların asli unsurlarını ise "..." ibaresinin oluşturduğu açıktır. Görüldüğü üzere markaların asli unsurlarının son üç harfleri aynı olup, ibareler arasındaki farklılık, davacı markalarının başında yer alan "a" harfi yerine dava konusu başvuruda "n" ve "o" harflerinin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu farklılık, görsel ve işitsel olarak dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamamaktadır. Zira, söz konusu ibarelerin son üç harflerinin aynı olması, işaretler arasında görsel ve işitsel benzerliğe yol açmaktadır. Ayrıca, davacı markasının yüksek ayırt edici niteliği ile kozmetik ürünlerindeki tanınmışlık seviyesi ve dava konusu başvurunun da genel olarak kozmetik ürünlerini kapsaması hususları da gözetildiğinde, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu sonucuna varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.06.2016 gün ve .... sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Davacı tarafça markalarının tanınmış oldukları ileri sürülerek 6769 sayılı SMK'nın 6/5 maddesi uyarınca da başvurunun tescil edilemeyeceği ileri sürülmüş olup, dava konusu başvuru kapsamındaki malların tamamı, davacının itirazına mesnet markalarının kapsamlarında yer aldığından, anılan madde hükmünün somut olaya uygulanamayacağı değerlendirilmiş, bununla birlikte yukarıda açıklandığı üzere davacı markalarının tanınmışlığının, taraf markaları arasındaki iltibas ihtimalini artırdığı kabul edilmiştir.
Her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu ileri sürülmüş ise de öncelikle belirtmek gerekir ki benzer marka başvurusunda bulunmak, tek başına kötü niyetin varlığının kabulü içi yeterli değildir. Davalı, davacı markalarının aynısını ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerini başvuruya konu etmediği gibi davacı markalarının tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını gösteren herhangi bir emare de bulunmamaktadır. Bunun dışında, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğuna dair de herhangi bir delil sunulmadığından, Dairemizce davacı tarafın kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Davacı tarafça SMK'nın 6/3. maddesi kapsamında "..." ibaresi üzerindeki gerçek hak sahipliğine de dayanılmıştır. Anılan hükümde tescilsiz marka kullanımı korunmakta olup, somut olayda davacı tarafın tescilli markaları bulunduğundan ve kullanımları da bu markalar kapsamında kaldığından, artık anılan madde koşullarının somut olayda tartışılmasında hukuki yarar görülmemiş, bu yönden bir değerlendirme yapılmamıştır. Yine her ne kadar davacı taraf, SMK'nın 6/6. maddesi uyarınca ticaret unvanı nedeniyle de başvurunun tescil edilemeyeceğini ileri sürmüş ise de davacının ticaret unvanı Türkiye'de tescilli olmadığı gibi yurt dışında tescilli bu unvanın, Türkiye'de kullanıldığı da ispat edilmediğinden, anılan madde kapsamında da bir tescil engeli bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında SMK'nın 6/1 maddesi kapsamında karıştırılma ihtimali bulunduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK'nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24.10.2019 gün ve.... sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile ....sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı adına tescil edilen .... sayılı "... ..." ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40.TL'nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 750,00.TL bilirkişi ücreti, 184,50.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 93,40.TL tebligat ve posta giderinden oluşan toplam 1.027,90.TL yargılama gideri ve 35,90.TL peşin harç, 35,90.TL başvuru harç tutarı toplamı 1.099,70.TL'nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2021
...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.