Abaküs Yazılım
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/517
Karar No: 2021/1377
Karar Tarihi: 27.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/517 Esas 2021/1377 Karar Sayılı İlamı

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
....
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

....
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
....

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI .....

DAVANIN KONUSU : ... Kararının İptali


Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/12/2019 tarih ve.....sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı Şirket ile davalı... tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin .........sayılı "..." ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvuru kapsamında 25. ve 35. sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerin yer aldığını, davalı Şirket tarafından gerçek hak sahipliği, tanınmışlık, diğer sınai mülkiyet hakkı ve kötü niyet vakıalarına dayalı olarak başvuruya itiraz edildiğini, ........ itirazın reddine karar verildiğini, davalı Şirketin önceki nedenlerle bu karara yaptığı itirazın ise ... tarafından dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle kabul edildiğini ve müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkili Şirketin uzun yıllardan bu yana erkek hazır giyim sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu kapsamda "..." ibareli tescilli markalarının olduğunu, anılan markanın uzunca süredir müvekkili tarafından kullandığını, ayrıca müvekkili Şirket öncesinde yine ortakları aynı olan kardeş şirket niteliğindeki 07.05.2002 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiş ve daha sonra tasfiye edilerek sicilden terkin edilmiş bulunan ......... unvanlı şirketin de aynı markayı faaliyeti süresince kullandığını, bu tarihlerden öncesinde de müvekkil Şirket yetkilileri tarafından "..." markasının fiilen kullanıldığını, dolayısıyla bu markanın müvekkil Şirket tarafından kullanılmasının doğal ve doğru olduğunu, öte yandan dünyaca ünlü bir şair olan ... ...’nin, hem tanınan bir şair olması ve hem de soyadının kulağa hoş gelen bir fonetiğinin olması sebebiyle anılan ibarenin birçok ülkede kullanılan bir marka haline geldiğini, ... ...’nin dünyaca tanınan bir kişi olması sebebiyle bu kelimenin Rusya Federasyonu tarafından marka olarak tescil edilmediği gibi...... tarafından da ülkede bu soyadını taşıyan çok sayıda insanın olması sebebiyle bu kelimeyle ilgili marka tescil taleplerinin de istisnasız olarak reddedildiğini, kullanılmakta olan "..." markasının geliştirilmesi ve benzer ibarelerin 3. kişiler tarafından tescilinin önlenmesi için zaman zaman değişik ibareler eklenmek veya dizaynlar yapılmak suretiyle tescillerin yapıldığını, müvekkilinin faaliyet konusu çerçevesinde yüksek kalitede üretilen başta takım elbise, ceket ve pantolonların dünyada hemen her kıtaya ihraç edildiğini, davalı Şirketin müvekkili başvurularına itiraz etmesinin sebebinin, müvekkilinin davalının kendi ülkesinde dahi davalıya ciddi bir rakip olması bulunduğunu, davalı tarafın tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığını, davalının anılan markayı 1978 yılından beri kullandığı iddiasının da doğru bulunmadığını, dava konusu başvurunun benzeri olan işaretin müvekkili adına ..... sayıyla tesciili olduğunu, davalının bu marka ve tasarımı kullandığını sanki marka için yapılmış olan tescil başvurusuyla öğrenmiş gibi bir yanılgı yaratmaya çalıştığını, oysa her iki şirketin yıllar öncesinde birbirleriyle ilişkileri olduğu gibi davalı tarafından yaklaşık 5 yıl öncesinde aynı logo ile müvekkiline ürün siparişi verildiğini, davalının verdiği bu siparişlerinde müvekkili tarafından talebe uygun olarak hazırlandığını ve kendisine teslim edildiğini, bütün bu gerekçelere rağmen müvekkilinin marka tescil talebinin reddedilmesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek, ...... sayılı kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin......urulmuş ve.... önde gelen giyim tasarımcısı ve üreticilerinden biri olduğunu, "..." markasını taşıyan ürünleri aynı markayı taşıyan mağazalarında 1978 yılından beri tüketicilere sunduğunu, müvekkilinin bu markanın dünyada ve Türkiye’de gerçek hak sahibi olduğunu, davacının, oldukça özgün olan "..." markasını müvekkili markalarından haberdar olmaksızın bağımsız bir şekilde tesadüfen yaratmış olmasının, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdikleri de göz önüne alındığında mümkün olmadığını, stilize karakterlerle tasarlanmış olan müvekkili markasının birebir aynısının davacı tarafından tesadüfen seçilip başvuruya konu edilmesinin mümkün bulunmadığını, bu nedenle dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı Şirketin 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi ve 6769 sayılı Kanun’un 6/3 maddesi kapsamında önceye dayalı kullanımının bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi ve 6769 sayılı Kanun’un 6/5 maddesi koşullarının oluşmadığı, kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususların tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilemeyeceği, zira kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermenin doğru görülmediği, ayrıca buna gerek ve ihtiyaç da bulunmadığı, bu bağlamda, KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca önceye dayalı hakkın ihlali, KHK’nın 8/4.maddesi veya ... Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın aynısı veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususların tek başına kötü niyetli başvuru olarak görülemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, ........ sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı ... vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli olan bilirkişi raporuna itibar edilmeksizin aksi yönde hüküm kurulduğunu ancak bilirkişi raporundaki tespitlerin aksi yönündeki kararının gerekçesini açıklamadığını, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davacının, müvekkiline ait markanın özgün şeklini, dava konusu başvuruda da aynen kopyaladığını ve bu durumun tesadüf olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenlerle davacının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, müvekkili tarafından marka hükümsüzlüğü istemi ile davalı aleyhine açılan ve İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen ..... esas sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporundaki tespitlerin dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, ... kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin 2...... sayılı "..." ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka başvurusunun kapsamında 25. ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, davalı Şirket tarafından bu başvuruya eskiye dayalı kullanım, diğer sınai mülkiyet hakkı, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itirazın ...... reddedildiği, davalı Şirket tarafından bu karara da itiraz edildiği, ...'in 20.06.2018 tarih, ...... sayılı kararıyla dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davalı itirazının kabulü ile başvurunun reddine karar verildiği, işbu kararın 27.06.2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Buna göre iki aylık hak düşürücü süre içinde açılan işbu davanın konusu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olup olmadığıdır. Zira, iptali istenen ... kararında davalı Şirketin diğer iddiaları yerinde görülmemiş, yalnızca dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu gerekçesine dayanılmış, işbu karara karşı da davacı başvurucu tarafından eldeki dava açılmış olduğundan ve ... kararının iptali istemi ile açılan davalarda uyuşmazlığın, ... karar tarihindeki fiili ve hukuki koşullara göre çözümlenmesi gerektiğinden, artık davaya konu ... kararında yerinde görülmeyen iddiaların, bu davada tartışılması mümkün değildir.
Her ne kadar dava konusu başvuru tarihinde yürürlükte bulunan ve 6769 sayılı SMK'nın geçici 1. maddesi uyarınca somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 42. maddesinde, kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmemiş ise de istikrar kazanmış Yargıtay kararlarına göre kötü niyetli marka tescili başlı başına hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmektedir. Bu uygulamanın yasal dayanağını Medeni Kanun'un 2. maddesi teşkil etmektedir. Yargıtay HGK'nun 16.07.2008 gün ve ...... sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; hem davacı hem de davalı Şirket "..." ibareli markaları kullanmaktadırlar. Davacı "..." ibaresini ilk olarak 1995 yılında ülkemizde adına tescil ettirmiştir Davalının ise Türkiye'de marka tescili olmamakla birlikte anılan markayı yurt dışında uzunca süredir kullandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu yönden, davacının "..." ibaresi üzerinde tescilli markalarından kaynaklanan hakkı mevcuttur. Ancak, dava konusu başvuruda yer verilen "..." ibaresi karakteristik bir biçimde yazılmıştır. Taraf şirketlerin aynı sektörde faaliyet göstermeleri ve markalarını da uzun yıllardır kullandıkları gözetildiğinde, davalı Şirketin karakteristik formda yazarak ayırt edicilik kazandırdığı markanın, davacı tarafından birebir aynı şekilde başvuruya konu edilmesi tesadüf olarak değerlendirilmemiştir. Diğer bir deyişle, davalının uzun yıllardır kullandığı ve özel bir stilde yazılmış markasının birebir aynısı için davacı tarafından yapılan dava konusu başvurunun, davalı markasından haksız yararlanma amacına yönelik olduğu ve bu nedenle de kötü niyetli bulunduğu kabul edilmiştir. Davacı adına "..." ibareli markaların bulunması da varılan sonucu değiştirmeyecektir. Zira, yukarıda belirtildiği üzere davacının da, önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı olarak "..." ibaresi üzerinde hak sahibi olduğu Dairemizin kabulündedir. Ancak, somut olayda kötü niyet olarak değerlendirilen husus, davacının "..." ibareli başvuru yapması olmayıp, bu başvuruda davalı Şirket markasındaki özel yazı stilinin birebir kopyalanmasıdır. Ayrıca, dava konusu başvuru ile benzer olan işaretin davacı adına.......sayı ile tescilli olması da anılan marka, dava konusu başvuru yönünden müktesep hak koşullarını sağlamadığından, davacıya herhangi bir hak bahşetmeyecektir. Son olarak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 03/10/2012 tarih,....... sayılı kararında da kabul edildiği üzere davalı Şirket markalarının tanınmış olmamaları ve Türkiye'de kullanılmamaları da sonuca etkili değildir. Öte yandan, her ne kadar davacı tarafça, davalı Şirket ile aralarında ticari ilişki bulunduğu ve davalının, kendi marka kullanımlarından haberdar olduğu ileri sürülmüş ise de bu iddianın ispatı için sunulan elektronik posta yazışması, sipariş föyü ve fotoğrafların davalı Şirket ile irtibatı ispat edilemediğinden, davacının bu iddiası yerinde görülmemiştir. Bu itibarla ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK'nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar.......vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 12/12/2019 gün ve ........ sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40 TL'nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı......... tarafından istinaf aşamasında yapılan 50,50 TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı... tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.


GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2021

....


Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.








Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi