11. Hukuk Dairesi 2019/1905 E. , 2020/5931 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 20.11.2017 tarih ve 2013/141 E- 2017/824 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 06.03.2019 tarih ve 2018/577 E- 2019/338 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.11.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı Bankanın, dürüstlük kuralına, bankacılık etik ve mevzuatına aykırı hareket ederek davacının ekonomik hedeflerini, yatırım amaçlarını, risk ve getiri tercihlerini dikkate almaksızın kendi menfaatleri doğrultusunda bilinçli bir şekilde müşterisini yanlış yönlendirdiğini, risk faktörü çok yüksek olan yatırım enstrümanlarını müşterilerine pazarladığını, bir anlamda bu ürünleri satın almaya zorladığını, talimat olmadan hesaplarda işlem yaptığını, öncelikle müşteri menfaatini gözetmekle yükümlü olduğu halde kendi menfaatlerini esas aldığını, düzenlenen sözleşmelerdeki bazı hükümlerin tüketici haklarına aykırılık teşkil ettiğini, davalı Bankanın bir serbest fon türü olan İstanbull Fonunu, diğer fonlardan farklı bir şekilde yüksek getiri garantisi vererek muhtemel riskleri hakkında müşterileri tamamen yanlış yönlendirerek deyim yerindeyse zorla pazarladığını, daha önce tahsil etmediği halde 2010 yılı Ekim ayından itiaren BSMV tahsil etmeye başladığını, böylece müvekkilinden haksız BSMV tahsilatı yapıldığını, yine USD bozum işlemlerinden müvekkilinin zarara uğratıldığını ileri sürerek HMK"nın 107. maddesi uyarınca maddi zararın belirlenmesini, belirlenecek miktarın ihtarname tebliğinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ya da bankacılık işleminin türüne göre uygulanması belirlenmiş en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, açıklama dilekçesinde İstanbull Fon alım-satım, döviz alım-satım, A tipi fon alım satım işlemleri nedeniyle uğradığı zararı 175.000.- TL olarak göstermiştir.
Davalı vekili, tüm işlemlerin talimata binaen ve bilgi dahilinde gerçekleştirildiğini, kâr elde edildiğinde itiraz edilmeyip zarar olduğunda piyasa bilgisinin olmadığını ileri sürmenin hukukla bağdaşmadığını, risk bildirim formunun doldurulduğunu, sözleşmede her türlü verginin müşteriden tahsil edileceğinin düzenlendiğini, döviz bozum zararının nasıl oluştuğunun açıklanmadığını, davacının kârda olduğu dönemde çıkabileceğinin belirtildiği halde davacının zararda olduğunu söyleyerek kalmakta ısrar ettiğini, bu tarihte davacı çıksaydı 7.000 TL kâr ile çıkabilecekken fonda kalmakta ısrar ettiğinden zararla fonu satmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu, davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, davacının, daha önce yaptığı ve kâr ettiği türev işlemlerinin geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp aynı şekilde kurulan ve zarar ettiği türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğununa ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendiği riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, davacının İstanbull Serbest Fonu İçtüzüğünü teslim aldığını kabul ettiğine dair sözleşme suretine ve davacı ile banka görevlisi arasındaki konuşma dökümlerinde banka görevlisinin davacıya İstanbull Fonundan çıkabileceğini hatırlattığı halde davacının fondan çıkmayarak zararın artmasına kendisinin sebep olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 16.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.