
Esas No: 2019/2074
Karar No: 2021/1479
Karar Tarihi: 26.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2074 Esas 2021/1479 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2074
KARAR NO: 2021/1479
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/112 Esas - 2019/421 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının müvekkiline olan borçlarının tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile cari hesap ve fatura alacağına dayalı olarak takip başlattıklarını, borçlu davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, %20 den aşağı olmamak kaydıyla davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline, davacı tarafça bir kısım malların imal edilerek teslim edildiğini, ancak davacının 13.508,00 TL tutarında bir malı teslim etmediğini, öncelikle davacının ne kadar malı teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini, gönderilen malların müşterilere satımı sonucunda ayıplı olduklarının ortaya çıktığını, bu durumun gerek sözlü gerek yazılı olarak davacıya bildirildiğini, ürünlerin istenilen kalitede olmadığını, kağıdın emitasyon kraft kağıdı olduğunu ve üzerine koli bandının yapışmadığını, çemberle bağlansa dahi kolinin patlaması gibi şikayetlerin müvekkiline bildirildiğini, söz konusu ürünlerdeki ayıbın basit bir araştırma ile ortaya çıkacak nitelikte olmadığını, gizli ayıp bulunduğunu, davacının bir kısım ayıplı malları geri almadığını, kendi edimini ifa etmeyen davacının karşı edimi talep etme yetkisinin bulunmadığını, müvekkilince davacıya gönderilen malların iadesine ilişkin iade faturası ve sevk irsaliyesinin davacı tarafça ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin teslim alındığını ve ticari defterlerine kayıt edildiğini, bu hususun davacının satılan malların ayıplı olduğunu kabul ettiğini gösterdiğini belirterek, davanın reddine, %20den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/05/2019 tarih 2018/112 Esas 2019/421 Karar sayılı kararı ile; " ....Türk Ticaret Kanunu'nun 23/1-c maddesinde "Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. Türk Borçlar Kanun'un 223/2 maddesinde " Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılmayacak bir ayıbın bulunması halinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır." düzenlemesine yer verilmiştir. Türk Ticaret Kanunu'nun 18/3 maddesinde " Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. " düzenlemesine yer verilmiştir.Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 19/10/2017 tarih ve 2016/19104 esas ve 2017/1733 karar sayılı ilamında "... Dairemiz istikrarlı uygulamasında ayıp ihbarının da (fesih sonucu doğurabileceğini düşünerek) TTK 18/3 te belirtilen usullerle yapılması gerektiğini kabul etmektedir. Başka bir anlatımla Dairemiz uygulamasına göre tacirler arasındaki ayıplı mal satışından kaynaklanan uyuşmazlıklarda ayıp ihbarının tanıkla ispatı kabul edilmemektedir..." ifadelerine yer verilmiştir. Dava konusu olay açısından davalının ayıp ihbarına ilişkin olarak dosyaya TTK 18/3 te belirtilen usullerin biriyle yapılmış ayıp ihbarına ilişkin dosyaya belge sunmamış olduğu görülmekle davalının ayıp iddiasını ispatlayamadığına karar verilmiştir. Davalı vekili faturaya konu malların müvekkiline teslim edilmediği savunmasında bulunmuştur. Bahse konu alacak iddiası davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğundan, satıma konu içeriklerin ve malların teslim edildiğinin kabulü zorunlu olup, bu husus Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatları ile de istikrarlı bir şekilde vurgulanmıştır. (Bu yönde bknz. Yargıtay 19. HD. 2016/5355 E. 2017/2575 K., 2016/3391 E. 2016/14472 K., 2016/4293 E. 2016/15075 K.) Tarafların tacir olduğu ve takip talebi gözetilerek asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebi yönünden, alacağın likit olması, davalının itirazında haksız olması ve sair şartlar mevcut olduğundan asıl alacağın %20 si oranında davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. " gerekçeleri ile; " 1-Davanın KABULÜ İle Davalının İst. ... İcra Müd. ... Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 13.508,15TL üzerinden devamına, Asıl alacak miktarı tamamen ödeninceye kadar asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, Asıl alacağın %20 olan 2.701,63TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı yan tarafından müvekkili şirkete satışı yapılan ve bedellerinin ödenmediği iddiasıyla kendileri aleyhine açılan takibe konu ürünlerin bir kısmının müşteriler tarafından ayıplı olduğundan bahisle müvekkili şirkete iade edildiğini, akabinde iade olan bu ürünlerin ayıplı olduğunun davacıya bildirildiğini ve işbu ürünlerin dava dosyasına sundukları iade faturasından da anlaşılacağı üzere davacıya - hiçbir itiraz mevzu bahis olmadan - iade edildiğini, iade faturasıyla birlikte ayıplı ürünlerin de davacıya tesliminin akabinde müşteriler tarafından ayıplı olduğu ileri sürülen diğer ürünlerin de müvekkili şirketçe iadesinin alındığını, kendileri tarafından tekrar davacı yana ayıplı ürünlere ilişkin şikayetlerin devam ettiği ve ayıplı ürünlerin iade edilmek istendiğinin bildirimi yapılınca, davacı yanca ürünlerin iade alınacağının söylenmesine rağmen alınmadığını ve işbu davaya konu icra takibinin başlatıldığını, söz konusu malların hala daha iade için müvekkili şirketin deposunda bekletildiğini, söz konusu ürünlerdeki ayıpların, açık ayıp olmayıp gizli ayıbın söz konusu olduğunu, TBK 223/2 maddesinde belirtildiği şekilde, müvekkili şirketçe iki seferde de müşterilerce ayıplı mallarla ilgili iade talebi gelmesinin akabinde zaman kaybetmeksizin davacı yana malların ayıplı olduğu bildiriminin yapıldığını, davacı yanın ilk olarak bildirilen malları kabul etmesine karşılık ikinci kez yapılan bildirimin süresinde olmadığını iddia ettiğini, davaya konu ürünlerin müşterilerde olup onlardan ayıplı mal hakkında kendilerine ihbar geldikçe davacı yana ayıplı mallarla alakalı ihbarda bulunulduğunu, müşterilerce kendileri ayıp ihbarı yapılmadan, müvekkili şirketçe davacı yana ayıp ihbarı yapılmasının mümkün olmadığını, Mahkemece TTK 18/3 te belirtilen usullerle ayıp ihbarı yapılmadığı belirtilmiş ise de, davacıya yapılan iki ayrı ayıplı mal ihbarının da aynı şekilde yapıldığını, davacının birinci ihbarı işleme alıp malları iade almasına rağmen ikinci ihbarın ardından iade için gerekli işlemlerin yapılacağının söylenmesine rağmen kötü niyetle iade işlemlerinin yapılmadığını, ilk olarak yapılan ayıplı mal ihbarı sorgulanmaksızın ve hiçbir itiraz olmaksızın kabul edilerek iade işlemlerinin yapılması ve iade faturası verilmesinin akabinde müvekkili şirketçe ikinci bir ayıplı mal ihbarında bu tarz kötü niyetli şekilde hareket edileceğinin düşünülemediğini ve haliyle ilk ihbarda olduğu gibi davacı şirketin satış sorumlusu olan ...'a ayıp ihbarında bulunulduğunu, daha önceki ayıplı mal sebebiyle ürünler iade edilirken ileri sürülmeyen hususların, işbu davada ileri sürülerek ayıplı malların bedellerinin tahsiline çalışılmasının kötü niyetli olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/4117 E. 2019/2265 K. Sayılı 04.04.2019 tarihli kararında, her somut olayın özeliklerine ve şartlarına göre ayıp ihbar şatının gerçekleşip gerçekleşmediğine karar verilmesi gerektiği ve şekli bir zorunluluk olmadığı hususunun vurgulandığını, daha önce yapılan ayıplı ürün ihbarına binaen yine aynı usulle davacıya ihbarda bulunulduğunu, ancak davacının davaya konu ayıplı ürünlerin iadesini ihbarın usulsüz olduğunu ileri sürerek kabul etmediğini ve ayıplı malların bedellerini müvekkili şirketten talep ettiğini, Ayrıca ihbarın yapıldığı davacı şirketin satış sorumlusu olan ...’ın tanık olarak dinlenilmesi istenmişse de, tanıklarının dinlenilmediğini, mahkemece eksik inceleme yapıldığını, ağır kusurlu satıcının sorumluluktan süresinde yapılmayan ihbar sebebiyle kurtulamayacağı ile ilgili kanun maddesi ve kararlar bulunduğunu, ayıplı olduğu kendilerince bildirilen mallar üzerine herhangi bir inceleme - bilirkişi incelemesi talepleri mevcut olduğu halde yaptırılmadığını, ayıp ihbarının usulsüz olduğunu kabul etmemekle birlikte yapılacak inceleme sonucu ürünlerinin ayıplı olduğunun, ancak ayıp ihbarlarının usulsüz olduğunun tespit edilmesi halinde, davacının ağır kusuru sebebiyle oluşan zarar ve mağduriyetlerinin, ayıplı gönderilen ürünlerin ayıpsız hallerinin rayiç bedelleri ile ayıplı olarak gönderilen ürünlerin bedelleri arasındaki farkın hesaplanıp davaya konu takip bedelinden zararlarının düşülerek karar verilmesinin daha hakkaniyetli olacağını (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/4118 E. 2018/635 K. Sayılı 14.02.2018 Tarihli ilamı), işbu sebeple ayıplı olduğu kendileri tarafından belirtilen mallar hakkında herhangi keşif, inceleme yapılıp, oluşan zararları hesaplanıp, zararları takip miktarından mahsup edilmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aksi kanaatte ise, işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satımdan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece de belirtildiği edildiği üzere, bilirkişi raporun ile, tarafların birbirini teyit eden ticari defterlerine göre davalı tarafça iade edilen malların bedeli de mahsup edildikten sonra takip tarihi itibarı ile davalının davacıya bakiye 13.508,15TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafça teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğu ve bu hususun davacının satış temsilcisine bildirildiği savunulmuş ise de, davacı tarafça ayıp ihbarı yapıldığı kabul edilmediği gibi, ayıp ihbarının süresinde ve TTK'nın 18/3. maddesinde gösterilen usullerle yapıldığı da dosya kapsamı ile ispat edilememiştir. Davacının tanık dinlenmesine muvafakat etmediği de dikkate alındığında tacir olan taraflar arasında ayıp ihbarı yapıldığının tanıkla ispatı mümkün olmayıp, süresinde ve usulüne uygun olarak yapılmış bir ihbar bulunmadığından, davalının, satılanı mevcut hali ile kabul etmiş sayılacağı, dolayısıyla mahkemece ürünlerde ayıp bulunup bulunmadığının araştırılmasına da gerek olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK' nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 922,74 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 230,69 TL ( 44,40 TL + 186,29.TL) harcın mahsubu ile bakiye 692,05 TL' nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2021 tarihinde HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.