Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/15525
Karar No: 2022/1237
Karar Tarihi: 15.02.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/15525 Esas 2022/1237 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2021/15525 E.  ,  2022/1237 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
    DAVACILAR : ... Mirasçıları
    DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacılar ve davalılardan Orman İdaresi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Yargıtay bozma ilamında özetle; "davalı ... İdaresi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi, davalı Hazine aleyhine açılan davada ise davacının dayandığı tapu kaydının yöntemince uygulanarak kapsamının belirlenmesi, tapu kaydı genişletilebilir sınırlar içerdiğinden tapu kaydının miktarına itibar etmek gerektiğinin gözönünde bulundurulması ve sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, ... Mahallesi 133 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitindeki niteliğiyle 39.272,50 m2 yüzölçümlü olarak Maliye Hazinesi adına tespit ve tesciline, bilirkişi heyetinin 26/01/2018 tarihli raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 2.297,50 m2'lik kısmın 133 parselden ifraz edilerek mahallenin son parsel numarasından sonra oluşturulacak parsel numarası altında bahçe niteliğiyle davacı ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı ... İdaresi ve Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1. Davalı ... Yönetiminin temyiz itirazları yönünden; Dava konusu 133 parsel sayılı taşınmaz, 1965 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında Haziran 1945 tarihli 103 ve 104 sıra numaralı tapu kayıtları uygulanarak tarla niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiştir. Mahkemece, 21.11.2000 tarihli celsede, davanın tescil davası mahiyetinde olduğundan bahisle davacı vekiline verilen süre üzerine, davacı vekilinin 12.12.2000 tarihli dahili dava dilekçesine istinaden davalı ... Yönetimi davaya dahil edilmiş ise de, mevcut kadastro tesbitine göre, Orman Yönetimin davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Davada husumet, kamu düzenine ilişkin dava şartı olduğundan, yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı gerçek kişinin, davalı ... Yönetimine karşı açtığı davanın pasif sıfat yokluğu (husumet ehliyeti) nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, davalı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
    2. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bakımından; Bilindiği üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 12. maddesi ile " Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.", aynı Kanun'un 13. maddesi ile de "Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat ... saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır." düzenlemesi getirilmiştir.
    Somut olaya gelince; mahkemece verilen gerekçeli kararın davalı hazine vekili “Av. ... ...” adına tebliğe çıkarıldığı ancak tebligatın daimi evrak memuruna tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davalı Hazine vekili adına tebliğe çıkartılan tebligat evrakında, yukarıda yazılı Kanun maddeleri uyarınca tebliği almaya yetkili kişinin hangi sebeple mutat ... saatlerinde işyerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı hangi nedenle bizzat alamayacak bir halde olduğu yazılı değildir. Bu nedenle söz konusu tebligatın usulüne uygun olduğundan söz edilemez.
    Hal böyle olunca, davalı Hazine vekiline gerekçeli kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği anlaşıldığından, davalı Hazine vekilinin 06.06.2018 tarihinde dosyaya gönderdiği ve hükmün bozulmasını talep ettiği dilekçesinin süresinde verilmiş temyiz dilekçesi olarak kabulü gerekmiş ve işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların dayandığı tapu kaydının taşınmaza uyduğu, ancak genişletilebilir sınırlı olduğundan Kadastro Kanunu 20/C maddesi gereğince kıyıkenar çizgisi esas alınarak miktarı kadar alan olan ve bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmı kapsadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bozma gerekleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmemiş ve deliller değerlendirilirken hata yapılmıştır.
    Söyle ki; davacıların dayandığı tapu kaydının ön sınırının kumluk okuması nedeni ile tapu kapsamı tespit edilirken idarece belirlenen ve yargılama sırasında onaylanan kıyı kenar çizgisi esas alınmış, usulünce kıyı kenar çizgisi araştırması yapılmamış, ayrıca dayanak tapu kaydının kapsadığı alan ile aynı kök tapunun ifrazı ile oluşan ve hükmen tapuya tescil edilen 360 parsel ile dava konusu taşınmaz arasında ifraz krokisine aykırı olacak şekilde boşluk bırakılmıştır.
    Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı karşısında; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin İdari Yargı'ya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin Yasa'nın ve İçtihadı Birleştirme Kararları'nın emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç ... ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
    Somut olayda; ... Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 25.12.2014 tarihli yazısında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 26.01.2009 tarihinde onaylanan kıyı kenar çizgisi bulunduğu, onaylanan kıyı kenar çizgisinin 1 ay süre ile ilan edildiği bildirilmiştir. Bu durumda; ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı-kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı açıktır. O halde, bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
    Bundan başka temyize konu işbu davanın davacıları Ocak 1931 tarih 2 sıra numaralı, mahkemenin kesinleşen 2004/5 sayılı dosyasının davacıları ise, Ocak 1931 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydına dayanmışlardır. Her iki tapu kaydı da, Ocak 1931 tarihli ve 1 sıra numaralı tapu kaydının ifrazı sonucu oluşmuştur, yani dayanak tapu kayıtları aynı kök tapu kaydından gelmektedir ve tapu kaydının ifraz krokisi de dosya içinde mevcuttur. Mahkemece, dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle kabule konu olan bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen bölüm ile aynı kökten gelen mahkemenin kesinleşen kararına konu dayanak bilirkişi krokisinde 360 parsel olarak gösterilen bölüm aynı tapunun ifrazı ile oluştuklarından normal şartlarda aynı sicilden gelen tapu kaydı kapsamında kaldığı iddia edilen bu bölümlerin birbirine bitişik olması gerekirken, mahkemece yapılan uygulama ile her iki taşınmaz arasında boşluk bırakılmıştır. Her ne kadar bilirkişi raporunda 3 sıra numaralı ifraz tapusu ile hükmen tescil edilen 360 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının hatalı olarak daha güneye uygulandığını ve aradaki boşluğun bu sebeple oluştuğunu belirterek temyize konu dosyada davacıların dayandığı 1 sıra numaralı tapu kaydının sınırının kumluk okuması nedeniyle kıyı kenar çizgisinden sonra kıyıda kalan kısımdan tapunun kapsamı belirlenmiş ve mahkemece de bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuş ise de miktarı ile geçerli tapu kaydının kapsamının bu şekilde tayini doğru değildir..
    Şöyle ki; dava konusu çekişmeli 133 parsel sayılı taşınmaz 1965 yılında yapılan kadastro sırasında Haziran 1945 tarihli ve 103 ve 104 sıra numaralı tapu kayıtlarına dayalı olarak hazine adına tespit edilince ... ... mirasçıları, Ocak 1931 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsadığı iddiası ile kadastro tespitine itiraz etmiş, Mahkemenin 1969/196 Esas sayılı dosyasındaki dava sonucu (Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin bozma kararları sonrasında sırasıyla, 1978/50, 1990/4 ve 2004/4 esas sayılarını almıştır) mahkemenin, 20.04.1999 tarihli ve 1990/4 – 199/45 sayılı kararıyla, 133 parsel sayılı taşınmaz içinde ve bilirkişi krokisinde 360 parsel olarak gösterilen bölümün Ocak 1931 tarihli ve 1 sayılı sicilden gelen Ocak 1931 tarihli ve 3 sayılı tapunun kapsamında kaldığı gerekçesiyle bu bölümün bu dosyanın davacı gerçek kişileri adına tapuya tesciline karar verilmiş ve mahkemece verilen bu karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşmiş, diğer bölümler yönünden bozulmuş, bozulan bölümler yönünden mahkemece 14.02.2005 tarihli ve 2004/5 -2005/5 sayılı karar ile kurulan hüküm ise, Yargıtay (kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 26.09.2006 tarihli ve 2006/2800 Esas, 2006/2858 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiş, bu kararın infazı sonucu kişi adına tescile karar verilen taşınmaz 1500 metrekare yüzölçümü ve 360 parsel sayısı ile Tapu maliki ... ... mirasçıları adına tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu parsel, davanın açıldığı tarihte aynı mahkemenin 1990/4 esas sayılı dosyasında da dava konusu olduğu halde aynı parsele yönelik açılan dosyalar birleştirilmeden ayrı ayrı görülmüştür. Ne var ki, 2004/5 Esas sayılı dosya, yukarıda vurgulandığı üzere, hükme bağlanmış ve kesinleşmiştir.
    Davacıların dayandığı Ocak 1931 tarihli ve 1 sıra numaralı tapu kaydının ifrazı ile oluşan Ocak 1931 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydının sınırları kumluk ve kumdere sınırı itibariyle değişebilir nitelikteki sınır içermesi nedeniyle 3402 sayılı Kanunun 20/C madde hükmüne göre ancak miktarı ile geçerli bir tapu kaydı olup, tapunun bir sınırı da ...tarlasını okumaktadır. Tapu kaydının sınırında okunan ...ise ifrazla oluşan 3 sıra numaralı tapu kaydının maliki olup, 3 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak açılan dava sonucu verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş ve bu taşınmaz 360 parsel sayısı ile ...mirasçıları adına tapuya tescil edilmiştir. Bu durumda tapunun “...” sınırı artık sabit sınır haline gelmiştir. Dolayısıyla eldeki dosyada dayanılan ifraz tapusunun kapsamı belirlenirken ...mirasçıları adına tescil edilen 360 parsel sayılı taşınmazla aralarında boşluk kalacak şekilde sadece kıyı kenar çizgisi ve 133 parselin batı sınırı esas alınarak kapsam belirlenmesi doğru değildir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında Mahkemece, yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Kanun'un 9/2. maddesi ile 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre üç ... ya da jeoloji mühendisi ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif icra edilmesi taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile İdarece onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, komşu parseller ile ilgili oluşturulan kıyı kenar çizgisi ve komşu parsellerin kıyı kenar çizgisine ilişkin durumunun araştırılması, kıyı kenar çizgisi duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davacıların dayandığı tapu kaydının kapsamı belirlenirken 360 parsel sayılı taşınmazın kuzey sınırı, 133 parsel sayılı taşınmazın batı sınırı ve bilirkişilerce belirlenecek olan kıyı kenar çizgisi esas alınmak sureti dayanak 1 sıra numaralı tapu kaydının miktarı ile geçerli kapsamı belirlenmeli ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek karar verildiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 15.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi