20. Hukuk Dairesi 2013/460 E. , 2013/6464 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, 111 ada 4 parsel sayılı 54932,20 m² yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliğiyle davalı ... adına tesbit edilmiştir. Davacı, Mart 1964 tarih 37 sıra numaralı tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, taşınmazın murisi ... mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu 111 ada 4 parsel sayılı taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen 3724,30 m² yüzölçümündeki bölümünün ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/45 – 2009/65 sayılı kararında gösterilen miras hisseleri oranında ....mirasçıları adına ayrı bir parsel sayısı verilerek tesciline, geriye kalan bölümün ise tesbit gibi davalı ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, davacı gerçek kişinin dayandığı Mart 1964 tarih 37 sıra numaralı tapu kaydının taşınmaza uyduğu ve davacı gerçek kişi yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçelerine dayanılarak davacı gerçek kişinin davasının kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, öncelikle davaya konu taşınmazın sınırında orman olduğu halde, orman araştırması yapılmamış, davacının tutunduğu Mart 1964 tarih 37 sıra numaralı tapu kaydı mevki itibariyle taşınmaza uymamasına rağmen, tapu uygulamasına ilişkin soyut ve gerekçesiz yerel bilirkişi sözleri uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetleme imkânını vermediği, bundan başka, raporu hükme dayanak alınan ziraatçı bilirkişi... tarafından hazırlanan 03.07.2009 havale tarihli raporda, imar-ihya olgusu somut olarak irdelenmemiştir. Bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama belirtilen bu yönler itibariyle eksik ve yetersizdir.
Bu nedenle, mahkemece, davacı gerçek kişinin dayandığı Mart 1964 tarih 37 sıra numaralı tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve varsa krokileri, taşınmaza komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl öncesine ait iki ayrı
tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, önceki bilirkişiler dışında, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu ve yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, yeniden yapılacak keşifte, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları. Anayasa Mahkemesi"nin 1.6.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yöntemince zemine uygulanıp, sınırlar tek tek yerel bilirkişilerden sorulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınırlar yönünden tanık bilgisine başvurulmalı, uzman bilirkişiden keşfi denetlemeye imkan verecek şekilde rapor alınmalı, kayıtların sınırında okunan “dere ve hali” sınırlarının değişebilir sınırlı olması nedeniyle tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu düşünülmeli, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması ve tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu cümleden olarak, çekişme konusu taşınmazın yeri kadastro tesbit tarihinden geriye doğru en az 15-20 yıl öncesine ait (1980-1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları keşifte bilirkişiler tarafından zemine uygulanmalı, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre, çekişmeli taşınmazın üzerinde neler gözüktüğü, o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı ya da taşınmazın hangi nitelikte bulunduğu, imar-ihyasının tamamlanma tarihinin, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başladığı, konularında uzman bilirkişilerden görüş alınmalı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, ayrıca taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazların imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, şayet çekişmeli taşınmaz kısmen imar ve ihya görmüşse, ihya edilerek kültür arazisi niteliği kazandırılan bölümler ile işlenmeyen, imar ve ihya edilmeyen bölümlerinin ölçülerek belirlenmesi ve teknik bilirkişi
tarafından krokisine işlenmesi, bu kısımların ayrıca mahkeme nezaretinde çektirilecek fotoğraflarda da işaretlettirilmesi ve tesbit gününde zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kısıtlamalar da dikkate alınarak taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/06/2013 günü oy birliği ile karar verildi.