Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/15019
Karar No: 2022/326
Karar Tarihi: 18.01.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/15019 Esas 2022/326 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2021/15019 E.  ,  2022/326 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın davacılar ... ve arkadaşları vekili, davacı / davalı Hazine vekili, davacı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli ve 2016/16892 Esas, 2020/2369 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş olup, davacı / davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R
    1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre, tespit maliki olan davalı Hazinenin, 221 ada 18 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki bozma ilamına yönelik yerinde olmayan ve HUMK'un 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan tüm karar düzeltme isteminin REDDİNE,
    2. Davacı Hazine vekilinin, 221 ada 35 ve 36 parseller sayılı taşınmazların tamamı hakkındaki, davalı ... vekilinin aynı taşınmazların hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (E) ve (D) ile gösterilen bölümleri hakkındaki bozma ilamına yönelik karar düzeltme itirazlarının incelenmesine gelince; Kadastro sırasında, ... Köyü çalışma alanında bulunan 221 ada 35 ve 36 parsel sayılı sırasıyla 1.155.64 ve 977,92 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan, 35 parsel ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit edildikten sonra, komisyon kararıyla tapu kaydına dayanılarak ... adına, 36 parsel ise Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir.
    Tespit gününden önce, davacılar ... ve müşterekleri tarafından ... ve ... aleyhine açılan tapu kaydının iptali ve müdahalenin men'i davaları, davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
    Davacı Hazine tarafından 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu ileri sürülerek tespite itiraz edilmiş; davacı ... ve müşterekleri tarafından, ... Kadastro Mahkemesi’nin 2009/1739 Esas, 2010/454 Karar sayılı dosyasında ... aleyhine açılan ve Kadastro Mahkemesine aktarılan 221 ada 36 parsele yönelik dava reddedilip Dairemizin incelemesinden geçerek kesinleşmiş ise de, 221 ada 36 parsel sayılı taşınmazın, 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazla beraber ... ve müşterekleri tarafından ... aleyhine açılan ve aktarılan tapu kaydının iptali ve müdahalenin men'i davasının kapsamında olduğu anlaşılmakla, 221 ada 36 parsel tutanak aslı ve dava dosyası yeniden davalı hale getirilmiştir.
    Kadastro Mahkemesinde, kadastro tutanakları ile dava dosyaları birleştirilerek ve birleşme kararlarından önce verilen davalıların dayandıkları tescil yoluyla oluşan tapu kayıtlarının haritalarının uygulanmak suretiyle kapsamlarının belirlenmesine yönelik bozma ilamlarına uyularak yapılan yargılama sonunda, çekişmeli 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (F) harfi ile gösterilen bölümünün ... adına, aynı raporda (E) harfi ile gösterilen bölümünün ... adına, 221 ada 36 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümünün ... adına, aynı raporda (D) harfi ile gösterilen bölümünün ... adına tapuya tesciline, çekişmeli taşınmazların 2. derece doğal sit alanında kaldığının tapunun beyanlar hanesine şerhine karar verilmiş; hükmün, davacı ... mirasçıları ve müşterekleri vekili ile davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarih ve 2016/16892 Esas, 2020/2369 Karar sayılı ilamıyla özetle; “Mahkemece, davalı ve öncüllerinin çekişmeli taşınmaz üzerinde Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce 10 yılı aşkın süre ile aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyetliğinin sürdüğü, malik sıfatıyla süren zilyetliklerinin Medeni Kanun’un yürürlüğünden sonra ve kadastro tespitine kadar kesintisiz olarak devam ettiği, bu suretle Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan ve uygulama yeteneği bulunmayan tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybettiği, davalılara ait tapu kaydının çekişmeli taşınmazlara ait olduğu ve davalı taraf yararına edinme koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davacı ... ve müştereklerinin ... Hanım'ın mirasçısı oldukları, tapu maliki ... ... ile ... ...’nin aynı kişi ve ... Hanım'ın ... (...) ...’nin kızı olduğu, dava konusu taşınmazın miri arazi niteliğindeki arazilerden ve kurulan vakfın da gayrisahih nitelikli vakıflardan olup ve olayda 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinin uygulanmasına tapu kayıtlarının oluşum şekli itibariyle bir engel bulunmadığı, Arazi Kanunnamesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığını saptamak amacıyla, davacı tarafın dayanağını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının hukuki değerlerini kaybedip kaybetmedikleri yönünden yapılacak değerlendirmenin her bir taşınmaz yönünden ayrı ayrı yapılmasının zorunlu bulunduğu, ... Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dosyasında yapılan tapu kaydı kapsamının belirlenmesi işleminin, dosyada davacı ... ve müşterekleri taraf olsa da, karşı tarafın taraf olmaması ve kapsam belirleme işleminin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B ve C maddesinde yazılı ilkelere uyularak yapılmamış bulunması nedeniyle karşı tarafı bağlamayacağı, davacı ... ve müştereklerinin çiftlik tapu kayıtlarına dayandığı, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması nedeniyle dayanılan kayıtların hudutları ile değil miktarıyla geçerli oldukları, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesinde yazılı “harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tesbit yapılır.” hükmü karşısında; arazinin ve sınırlarının yukarıda belirtilen özelliği nazara alındığında kayıtların sınırlarını sabit kabul edip buna göre hüküm kurmanın mümkün bulunmadığı, davacı ... ve müşterekleri, çekişmeli taşınmaz üzerindeki karşı taraf zilyetliğinin kiracılık ilişkisine dayalı olduğunu, malik sıfatıyla kullanmanın söz konusu olmadığını iddia etmiş iseler de bu yönde inandırıcı delil ibraz edemedikleri gibi, karşı tarafın arazi üzerindeki zilyetliklerinin kendilerine teb’an ve kiracılık ilişkisine dayalı olduğunu ispat da edemedikleri, arazi başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve zilyet tanıklarının beyanlarına göre çekişmeli taşınmazların evveli tarım arazisi olmayıp, hali nitelikte bulunan ve 60-70'li yıllarda köylünün taksim ederek kullanmaya başladığı alanlardan olduğu, dosyaya sunulan uzman ziraati bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazların tarım dışı arazi niteliğindeki bataklık, sazlık, kovalık yerlerden olduğunun bildirilmesi, uzman orman bilirkişi raporuna göre de çekişmeli taşınmazların 1939, 1972, 1987 ve 1992 tarihli hava fotoğraflarında sazlık, çalılık niteliğindeki tarım dışı yerlerden olduğunun belirtilmesi karşısında, karşı tarafın zilyetliğinin, davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi'nin 20. ve 78. maddeleri uyarınca hukuki kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunduğunun kanıtlanamadığı, bu durumda; davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarındaki hudutların arazinin tamamının etrafını çevrelememesi, hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirine düz hatlarla birleştirilmesiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan arazi bölümlerinin bulunması nedeniyle tapu kayıtları gayri sabit hudutlu olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/C maddesi uyarınca hudutlarıyla değil miktarıyla geçerli olduğu açıklanarak, doğru ve sağlıklı sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle, aynı çalışma alanında (veya çiftlik hudutları içerisinde) yer alan taşınmazlarla ilgili dava dosyalarının birleştirilmesi, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak tapu malikleri veya onların halefleri adına tescil edilen, bedeli davacılara ödenmek suretiyle kamulaştırılan veya herhangi bir nedenle bu kayıtların kapsamında kaldığı kabul edilip tescil edilen tüm taşınmazların onaylı tutanak suretleri getirtilip dosyaya konulduktan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada menfaati bulunmayan şahıslar arasında seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları ve teknik bilirkişilerin katılımıyla keşif icra edilmesi, keşif sırasında bu tapu kayıtlarının miktarıyla geçerli olduğu ve karşı tarafın yokluğunda 1996/11 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan kapsam tayininin bağlayıcı olmayacağı nazara alınarak, tapu kayıtlarının ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutların mahalli bilirkişilere zeminde tek tek göstertilmesi, bilirkişilerce gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanının sağlanması, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen hudutların teknik bilirkişilere haritasında işaret ettirilmesi, kayıtların hudutlarının taşıdığı özellikler ve intikallerdeki değişiklikler konusunda yerel bilirkişi ve tanıklardan bilgi alınması, dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususlarının sorulup saptanması, tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılması, tapu kayıtlarının miktarlarıyla geçerli olduğu nazara alınarak, teknik bilirkişilere, sabit hudutlardan başlamak üzere her tapu kaydının miktarı kadar araziyi gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, tapu kayıtlarına sabit hudutlardan başlamak üzere miktarları kadar yer ayırırken davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümlerinin dikkate alınması ve özellikle dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu parseli kapsayıp kapsamadığının kesin olarak belirlenmeye çalışılması; aynı şekilde; davalı tarafın dayanağını oluşturan ve tescil ilamıyla oluşmuş tapu kaydı da 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesinde öngörülen usul uyarınca mahalline uygulanarak çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığının yöntemince saptanması, çekişmeli taşınmazı kısmen veya tamamen kapsadığının belirlenmesi halinde tescil ilamının davalı ve Hazine arasında kesin hüküm oluşturacağının gözetilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek; çekişmeli taşınmazın davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/B maddesi uyarınca niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi; çekişmeli taşınmazın davacı ... ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek olan kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde ise, davalı tapularının kapsamı ve kapsam dışı bölüm bulunması halinde davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresine göre davalılar adına edinme koşulları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi, bu değerlendirmeler yapılırken, davalılar ..., ... ve ...’in dayanaklarını oluşturan tapu kayıtlarının Hazine'nin taraf olduğu tescil ilamıyla oluşmuş olması nedeniyle tescil ilamının Hazine yönünden kesin hüküm oluşturacağı hususu ve 221 ada 36 parsel sayılı taşınmaz yönünden ... ve müşterekleri ile ... arasında ... Kadastro Mahkemesi’nin 2009/1739 Esas, 2010/454 Karar sayılı ilamıyla oluşan kesin hüküm göz önüne alınması gerektiği halde eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının ve her ne kadar 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki ... hükmü temyiz etmemiş ise de, kabule göre de 35 parsel sayılı taşınmaza yönelen bir davası olmadığı ve malik hanesi de açık bulunmadığı halde çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (E) harfi ile gösterilen bölümünün davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmesinin isabetsizliğine” değinilerek bozulmasına karar verilmiş ve bozma ilamına karşı davacı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
    Öncelikle belirtmek gerekir ki; bozma ilamının son satırlarında 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın malik hanesinin açık bulunmadığı belirtilmiş ise de, davacı ... ve müşterekleri tarafından çiftlik tapu kayıtlarına dayalı olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/457 Esas sayılı dosyası ile ...’e karşı tapu iptali ve el atmanın önlenmesi davasının açıldığı, yargılama sırasında bir kısım dosyalar ile birleştirilmesine, ya da tefrikine karar verildiği, bilahare Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/95 Esasında dava devam ederken 221 ada 35 parsel hakkında tutanak düzenlenmesi nedeniyle Kadastro Mahkemesine görevsizlikle aktarılarak 2010/380 Esasına kaydolunduğu, dosyada yapılan keşif ve alınan raporlara göre davalı tarafın dayandığı tescil ilamıyla oluşan tapu kaydının (diğer bir anlatımla aktarılan davanın konusunun) aynı zamanda 221 ada 36 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını da kapsadığının belirlenmesi nedeniyle bu taşınmazın tutanak aslının da istenildiği ve daha sonra da 221 ada 35, 36 ve 221 ada 18 parseller hakkında açılan ve görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine aktarılan diğer dava dosyalarıyla birleştirildiği görülmektedir.
    Bu itibarla; ... Köyünde 2007 yılında yapılan kadastro çalışmasında, dava konusu 221 ada 35 parsel sayılı taşınmaz, komisyon kararıyla tapu kaydına dayalı olarak ... adına tespit edilmiş ise de öncesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen el atmanın önlenmesi davasına konu olması nedeniyle malik hanesinin açık bırakılarak tutanağın Kadastro Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, malik hanesinin doldurulmuş olması hukuken bir sonuç doğurmayıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2. maddesi gereğince gerçek malikinin kim olduğunun Mahkemece re’sen araştırılarak belirlenmesi gerektiği tartışmasız olup, birleştirilen çok sayıda davanın olması, dayanılan tescil tapularının kapsamının tespiti yapılan kadastral parsellerin sınırları ile uyumlu olmayıp kısmen kaymalar bulunması karşısında bozma ilamında maddi hataya dayalı olarak 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın malik hanesinin dolu olduğunun kabul edildiği ve bu maddi hatanın dosyanın tarafları açısından usuli kazanılmış hak yaratmayacağı açıktır.
    Davacılar ... ve müşterekleri tarafından davalılar aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde Mart 1290 tarihli ve 9/18 defter varak sayılı ... mevkiindeki 4000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan tarafları; “Mezar Gediği” ve “... Beli” ve “..." ve “... Çiftliği” sınırlı; Mart 1290 tarihli ve 9/19 defter varak sayılı, ... (...) Çiftliği mevkiindeki 3000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan, tarafları; “Mezar Gediği" ve İnbükü” ve "..." ve “Gülenya Beli” ve “... çiftliği" sınırlı; Mart 1290 tarihli ve 9/20 defter varak sayılı, ...-... Çiftliği mevkili 7000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan, tarafları “Kocaalan ve Balandağı”, “Taşbük" ve “...", “Gökbel”, "Karadağ" ve “Mezar Gediği” ve “Çilecik Gediği” sınırlı tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarihli ve 2, 3, 4 nolu, yine Şubat 1962 tarihli ve 1, 2, 3 nolu tapu kayıtlarına dayanılarak açılan tapu iptali ve elatmanın önlenmesi davaları, dava konusu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
    Yukarıda belirtilen tapu kayıtlarına dayalı olarak, ... ve arkadaşlarının, ..., ... ve Karaca Köylerinde yapılan kadastro tespitlerine itiraz ederek çok sayıda dava açtıkları, uzun yıllardır yargılamalarının sürdüğü, ... Köyü kadastro çalışma alanında kalan taşınmazlar hakkında Mahkemece davalılar / zilyetler lehine Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davaların reddine dair verilen kararların büyük çoğunluğunun Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerinin zilyetleri lehine gerçekleşmediği anlaşılan taşınmazlar hakkındaki bir kısım davaların da (eldeki davada da olduğu üzere) davacıların dayandıkları çiftlik tapularının uygulanması gereğine değinilmek suretiyle araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulduğu ve Mahkemece, 2014/26 Esas sayılı dava dosyası kılavuz dosya kabul edilerek bu dosya üzerinden keşif yapılmak suretiyle tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışıldığı, gerek kılavuz dosya olarak kabul edilen 2014/26 Esas sayılı dosyada gerekse kılavuz dosyaya atıf yapılan diğer bir kısım dosyalarda yapılan yargılama neticesinde ... Köyü kadastro çalışma alanında tespitleri yapılan taşınmazların, ... mevkili ve ... (.../.../...) mevkili çiftlik tapuları kapsamında kaldığı gerekçesiyle çiftlik tapu maliklerinin davalarının kabulüne karar verildiği görülmektedir.
    Bu yönde verilen ve Dairemize gönderilen başta Yerel Mahkemenin kılavuz dosya olarak kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dosya olmak üzere diğer dosyaların temyiz incelemesi sonucunda Dairemizin 2021/11106, 5537, 5538, 5540 ve diğer esas sayılı ilamlarında özetle; “3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde, bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtay’ın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamalarının da bu yönde olduğu, davacı ... ve arkadaşlarının dayandıkları ... ve ... (.../.../ ...) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de, davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergi kayıtlarının, zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılından kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanun’un 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu ... Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen kesinleşen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayinin mümkün bulunmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı ... ve arkadaşlarının tutundukları ... ve ... (.../.../...) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı açıklanarak, Mahkemece, ... Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davacı ... ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek mahkeme kararlarının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Eldeki dosya kapsamına gelince; davaya konu 221 ada 35 ve 36 parsel sayılı taşınmazlar başında yapılan keşif ve bu keşif sonucu fen bilirkişileri tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan rapora göre, 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın (F) bölümünün davalı ... adına, (E) bölümünün davalı ... adına, 221 ada 36 parselin (D) bölümünün yine ... adına (221 ada 35 parselin E ile 221 ada 36 parselin D bölümü zeminde bir bütün oluşturmaktadır), (A) bölümünün de ...’un dayandığı tescil ilamıyla oluşan tapu kayıtları kapsamında kaldığı, adı geçen kişiler ile davalı Hazine arasında tescil ilamlarından dolayı kesin hüküm oluştuğu, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandığı miktarıyla geçerli bulunan çiftlik tapu kayıtlarının ... Köyünde bulunan taşınmazlar yönüyle kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı Dairemizin 2021 esasına kayıtlı çok sayıdaki dava dosyalarında yapılan temyiz incelemesiyle belirlenmiş bir gerçek olup, bu aşamadan sonra eldeki dava yönüyle de anılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması usul ekonomisine aykırı düşeceği de tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı çiftlik tapu maliklerinin ve Hazinenin davalarının reddine karar verilmiş ve adı geçenlerin temyizi üzerine yukarıda 2. bentte anlatıldığı şekilde araştırma ve incelemeye yönelik hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de; çekişmeli 221 ada 35 ve 36 parsel sayılı taşınmazların ... Köyünde bulunduğu, davacıların dayandıkları ... ve ... (.../.../...) mevkili çiftlik tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazların da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı anlaşılmakta ise de, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, sabit bir sınırı bulunmadığından tapu kayıtlarına miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı, taşınmazların ... Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazın miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı ve çiftlik tapularına dayanan davacıların taşınmazda zilyetliğinin de bulunmadığının Dairemizde temyiz incelemesi nedeniyle bulunan çok sayıdaki dava dosyasından ve özellikle mahkemenin kılavuz dosya olarak kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında yapılan keşif ve alınan raporların değerlendirilmesiyle belirlendiği, bu aşamadan sonra eldeki dava yönüyle de çiftlik tapu kayıtlarının miktarıyla kapsam tayinine yönelik bozma ilamının gereğinin yerine getirilmesinin usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı anlaşıldığından, davalı ... vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne, hükümde adlarına tescil kararı verilenler ile Hazine arasında tapu kayıtlarının oluşumlarına esas tescil ilamlarından dolayı kesin hüküm bulunduğu anlaşıldığından davacı Hazine vekilinin tüm karar düzeltme taleplerinin 1086 sayılı HUMK'un 440-442 maddeleri uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin tüm karar düzeltme taleplerinin reddine, davalı ... vekilinin karar düzeltme talebinin 1086 sayılı HUMK'un 440-442 maddeleri uyarınca kabulü ile karar düzeltme talebinde bulunanların sıfatı da gözetilerek Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli ve 2016/16892 Esas, 2020/2369 Karar sayılı bozma ilamının 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın (E) ile gösterilen bölümü ile 221 ada 36 parsel sayılı taşınmazın (D) ile gösterilen bölümleri yönüyle ORTADAN KALDIRILMASINA ve Yerel Mahkemenin 221 ada 35 parsel sayılı taşınmazın (E) ile gösterilen bölümü ile 221 ada 36 parsel sayılı taşınmazın (D) ile gösterilen bölümleri hakkındaki hükmün ONANMASINA, HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi gereğince 1086 Sayılı HUMK'un 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 660,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyen davacı Hazineden alınarak Hazineye irad kaydına, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyen davalı ...'e iadesine, 18.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi