14. Hukuk Dairesi 2012/14897 E. , 2013/3475 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.07.2007 ve 15.12.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, yıkım, haksız işgal tazminatı, birleşen davada 17.03.2009 gününde tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; birleşen davada tapu iptali ve tescil isteminin reddine, asıl davada davalı ... yönünden reddine, ... ve ... yönünden kısmen kabulü ile elatmanın önlenmesine, binanın yıkım talebinin reddine, haksız işgal tazminatının kısmen kabulüne dair verilen 09.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı kooperatif vekili ile ... ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı kooperatif tarafından açılan asıl ve birleştirilen davalar, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve haksız işgal tazminatı, davacılar ... ve ... tarafından açılan dava temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacı kooperatif, kayden maliki oldukları 249 ada 1 parsel sayılı taşınmaza, kaçak bina inşa etmek suretiyle davalılar tarafından haksız müdahalede bulunulduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar ve dahili davalı, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ...ün elatmasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine, diğer davalı ve dahili davalının bina yapmak suretiyle taşınmaza müdahale ettiklerinin saptandığı ve yıkımın fahiş zarar doğuracağının belirlendiği gerekçesiyle bu davalılar yönünden el atmanın önlenmesi ve haksız işgal tazminatının kabulüne, yıkım isteğinin ise reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve dahili davalı ile davalılardan ... temyiz etmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 15.07.2010 günlü ve 2010/5985 E., 2010/8306K. sayılı bozma ilamı ile davalı ...yönünden taşınmaza el attığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöne değinen davacı temyizinin reddine, davalı ... yönünden dahili dava yoluyla bir kimseye taraf sıfatı verilemeyeceğinden ayrı dava açılması için davacıya süre verilmesi, davalı yanca açılmış temliken tescil davasının bulunması ve eldeki davada yıkım isteği de olması nedeniyle temliken tescil davasının sonucunun beklenmesi gerektiğine işaretle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davalıların bina yapmak suretiyle çaplı taşınmaza elatmalarının önlenmesine, davalı ...ün müdahalesinin bulunmaması nedeniyle aleyhine açılan davanın reddine, binanın değerinin arsanın değerinden fazla olduğu ve yıkımının fahiş zarar doğuracağından verilen süreye rağmen yapı bedelinin depo edilmemesi nedeniyle yıkım isteminin reddine, haksız işgal tazminatının kabulüne, birleştirilen davada, davacılar kötüniyetli olduğundan temliken tescil isteminin reddine karar verilmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı birleştirilen temliken tescil davasının davacıları ... ve ..."in tüm, davacı birleştirilen davanın davalısı kooperatif vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Çaplı taşınmaza yapılan binanın yıkımına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere başkasının taşınmazına temelli ve kalıcı nitelikte yapı inşa edilmesi durumunda, Türk Medeni Kanununun 684. ve 718. maddelerinin hükümleri gereğince yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Bu konumdaki taşınmazın maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişki Türk Medeni Kanununun 722, 723. ve 724. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanununun 722. maddesi, taşınmaz malikine rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır. Ne var ki, yasada “aşırı zarar” kavramı tanımlanmadığından yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacı gözönünde tutulmalıdır. Değinilen maddenin düzenlemesine yol açan neden, meydana getirilen yapının korunmasındaki mevcut olan genel
iktisadi yarardır. Diğer bir söyleyişle dava tarihine göre yapının yıkımı halinde objektif ölçüler içerisinde tespit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir. Bununla birlikte gerektiğinde özel ve teknik hususlarda uzman bilirkişilerin bilgisine başvurulmak suretiyle taşınmaz sahibinin o yapıdan yararlanma derecesi, arsanın bütünlüğünün bozulup bozulmaması, taşınmazın değerinde doğacak noksanlık gibi sübjektif durumlar da dikkate alınmalıdır.
TMK’nun 723. maddesindeki düzenlemede ise;
a)Malzeme sahibinin iyiniyetli olması halinde; aşırı zarar doğması sebebiyle yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin malvarlığında sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, taşınmaz malikinin malzeme sahibine muhik (haklı) bir tazminat vermesi gerektiği,
b)Malzeme sahibi iyiniyetli değilse; tazminat miktarının, levazımın en az kıymetini geçemeyeceği belirtilmiştir.
Bu durumda, 4.3.l953 tarihli ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının gerekçesinde benimsenen ve uygulamada kararlılık kazanmış ilke uyarınca aşırı zarar nedeniyle yapı yıkılamıyorsa veya ağaçlar sökülemiyorsa, iyi veya kötüniyete göre, muhik tazminat veya en az levazım bedelini ödeyip ödemeyeceği arsa malikinden sorulmalı, kabul ettiği takdirde bu bedel karşılığı yapının taşınmaz malikine aidiyetine karar verilmeli, aksi halde yıkım isteği reddedilmelidir.
Yargıtay’ın artık kurumlaşmış bu uygulaması ile başkaca bir dava açılmasına gerek kalmaksızın taraflar arasındaki uyuşmazlık daha az giderle, daha çabuk ve kolay, daha sağlıklı şekilde çözülecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.10.1983 tarihli ve 1980/1-2348 Esas ve 1983/971 Karar sayılı, 19.11.2003 tarihli, 2003/1-718 Esas ve 2003/709 Karar sayılı kararları da bu yöndedir.
Sonuç olarak; yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması, davalının iyiniyetli olmadığının kabulü halinde, asgari levazım değeri üzerinden davacının temellüke razı olup olmadığının sorulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; birleştirilen davada davacıların çapa bağlı taşınmaza bina yaparak elattığından kötü niyetli kabul edilmesi ve temliken tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir yanılgı bulunmamakla birlikte yapının yıkımının fahiş zarar doğuracağının saptanması karşısında arazi malikinin mamelekinde sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden bu zenginleşmeye karşılık taşınmaz malikinin malzeme malikine Türk Medeni kanunun 723 maddesi uyarınca iyi ya da kötüniyetli olmasına göre bir tazminat ödemesi gerekir.
Mahkemece, yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırmalar yapılarak davalıya; temlik isteyen malzeme sahibi davacıların kötüniyetli olduğu kabul edildiğine göre asgari levazım değeri üzerinden kendisine yapılacak ödemeyi kabul ederek temellüke razı olup olmadığının sorulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan kurallar gözardı edilerek yazılı şekilde binanın dava tarihindeki değerinin depo edilmemesi nedeniyle yıkım isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) bentte yazılan nedenlerle davalı birleştirilen davanın davacıları ... ve ... vekilinin tüm, davacı birleştirilen davanın davalısı kooperatif vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) bentte yazılan nedenlerle davacı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine 08.03.2013 tarihinde oy birliği ile karar verildi