
Esas No: 2019/1395
Karar No: 2021/1246
Karar Tarihi: 14.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1395 Esas 2021/1246 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1395
KARAR NO: 2021/1246
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2018/476 Esas - 2019/145 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin inşaat ve yapı malzemeleri sektöründe iş yapan öncü firmalardan biri olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasındaki ticari ilişkinin davalı şirketin müvekkilden muhtelif zamanlarda inşaat malzemeleri almasıyla başladığını, müvekkili şirketin geç ödemeden kaynaklı olarak davalı taraf adına vade farkı faturaları keşide ettiğini, işbu vade farkı faturası da dahil olmak üzere 07.07.2016, 14.07.2016, 14.08.2016 ve 25.10.2016 tarihli fatura bedellerinin davalı yanca ödenmediğini, toplamda 10.047,60 TL fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğünün ... E. sayılı dosyası ile 29.06.2017 tarihli icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın haksız şekilde takibe itirazda bulunduğunu belirterek, davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı şirket tarafından takip konusu yapılan faturaların müvekkili şirkete gönderilmiş olduğunu ve faturalara süresinde itiraz edildiğini, faturaların taraflar arasındaki hukuki ve ticari ilişkiye uygun tanzim edilmediğinden dolayı iade edildiğini, müvekkiline ait ticari defterler de incelendiğinde davacı yana müvekkilinin hiç bir borcu bulunmadığının anlaşılacağını belirterek, davanın reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Bu durumda davacının iddia ettiği alacağın 14/08/2016 ve 25/10/2016 tarihli faturalar yönünden irdelenmesi gerektiği, 14/08/2016 tarihli faturanın incelenmesinde bedelinin 418,90 TL olduğu, ... sayılı irsaliye ile ilişkilendirilmesine rağmen fatura konusu malın teslimine dair herhangi bir irsaliye ibraz edilmediği, bu faturanın davalının defterlerinde de kayıtlı olmadığı, bu durumda davacının 14/08/2016 tarihli faturada belirtilen mal teslim olgusunu ispatlayamadığı, 25/10/2016 tarihli 9628,80 TL bedelli faturanın ise vade farkına ilişkin olduğu, vade farkından kaynaklanan bedelin talep edilebilmesi için taraflar arasında bu sözleşme bulunması ya da geçmişten gelen ticari uygulama bulunması gerektiği, taraflar arasında davalıdan vade farkı alınmasına dair sözleşme bulunmadığı, bilirkişi tarafından yapılan incelemede vade farkına dair taraflar arasında geçerli bir uygulama bulunduğu hususunun da tespit edilmediği, Davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davacının icra takibini başlatmakta kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmadığından tazminat talebinin reddi gerektiği, ..." gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Bilirkişi raporundaki hatalı tespitlere rağmen ilk derece mahkemesince yeniden bilirkişi raporu alınmadığını, eksik ve hatalı rapora dayalı olarak karar verildiğini, 25.10.2016 tarihli faturaya davalı tarafça itiraz edildiğinin öne sürüldüğünü, ancak müvekkiline herhangi bir itiraz dilekçesinin tebliğ olunmadığını, davalının da bu durumun aksini ispat edemediğini, davalı tarafça çek ile yapılan bir kısım ödemenin olduğu bilirkişi raporunda tespit edilmiş olsa da dosyada sözkonusu çek bedelinin müvekkiline ödendiğine ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığını, esasen müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, Bilirkişi raporunda davalının ödemelerini geciktirdiğinin ve yalnızca kısmi olarak ödeme yaptığının devamlılık arz eden bir husus olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince gözönünde bulundurulmadığını,Müvekkili ve davalı arasında ödemede gecikme olması halinde vade farkı faturası kesileceğine dair bir anlaşma bulunduğunu, 14.08.2016 tarihli faturanın, 28.06.2018 tarihli 529,19 TL tutarlı faturaya istinaden hukuka uygun şekilde müvekkili tarafından düzenlendiğini, bahsi geçen bu faturanın ... numaralı irsaliye ile gönderilen malların faturası olduğunu, ancak bilirkişi tarafından bu faturanın hesap dışı bırakıldığını, diğer yandan bilirkişi raporunda 07.07.2016 tarihli 212,40 TL tutarlı ve 14.07.2016 tarihli 382,32 TL tutarlı iki faturanın davalının kayıtlarında yer aldığının tespit edilmesine rağmen bu faturaların da bilirkişice hesap dışı bırakıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK'nın 67. Maddesi uyarınca iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğünün... E sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının ..., borçlunun ..., takibe konu asıl alacağın 10.047, 60 TL, işlemiş faiz 215,54 TL olmak üzere toplam 10.263,14 TL olduğu, takip sebebi olarak 03.04.2017 vade tarihli cari hesap alacağının gösterildiği anlaşılmaktadır. Borçlu vekili icra dosyasına itirazında, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığından asıl alacak, faiz ve tüm ferilerine itiraz etmiştir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 13.12.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; ihtilafın 14.08.2016 tarihinde düzenlenen 418,90 TL tutarlı ... nolu malzeme faturası ile 25.10.2016 tarihli 9.628,80 TL tutarlı ... nolu vade farkı açıklamalı faturadan kaynaklandığı, sözkonusu faturaların davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, 418,90 TL tutarındaki malzeme faturasının davalı yana tebliğ edildiğine ya da fatura konusu emtianın davalıya teslim edildiğine ilişkin dosyada bir belge bulunmadığı, 25.10.2016 tarihli 9.628,80 TL tutarlı ... nolu vade farkı açıklamalı faturanın davalı şirkete gönderildiğinin davalının da kabulünde olduğu, aradaki cari hesap ilişkisi kapsamında davalı tarafça çekle kısmi ödeme yapıldığı, son ödemenin 25.10.2016 tarihinde verilmiş bir adet çekle yapıldığı ve çekin vade gününün 30.06.2017 olduğu böylece gecikme sebebiyle vade tarihinden sekiz ay beş gün sonra 25.10.2016 tarihli vade farkı faturasının keşide edildiği bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki cari hesap farklılığı davacı tarafça keşide edilen iki adet faturadan kaynaklanmaktadır. Bahsi geçen bu faturalar az yukarıda bilirkişi raporuna yönelik açıklamalarda değinildiği üzere; 14.08.2016 tarihinde düzenlenen 418,90 TL tutarlı ... nolu malzeme faturası ile 25.10.2016 tarihli 9.628,80 TL tutarlı ... nolu vade farkı açıklamalı faturadır. Zira her iki faturanın toplam tutarı, takipteki asıl alacak tutarını oluşturmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, 07.07.2016 tarihli 212,40 TL tutarlı ve 14.07.2016 tarihli 382,32 TL tutarlı iki faturanın davalının kayıtlarında tespit edildiği ve sözkonusu iki adet faturanın hesap bakiyesine dahil edildiği değerlendirilmiş olmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir. 418,90 TL tutarındaki malzeme faturasının davalı yana tebliğ edildiğine ilişkin dosyada bir belge bulunmamaktadır. Bu faturaya konu malların davalıya teslimi konusunda ispat yükü davacı satıcıdadır. Dosya içerisindeki sözkonusu fatura ile ilişkilendirilen teslim alan isim ve imzasını ihtiva eden sevk irsaliyesi bulunmadığı görülmekle; davacının bu fatura konu emtiayı teslim ettiğini usulüne uygun şekilde ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Böylece 14.08.2016 tarihinde düzenlenen 418,90 TL tutarlı, ... numaralı malzeme faturasının hukuki dayanağı davacı yanca ortaya konulamadığından ilk derece mahkemesince bu faturaya ilişkin olarak davanın reddi kararı verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Cari hesap farklılığına sebep olan diğer bir fatura ise 25.10.2016 tarihli 9.628,80 TL tutarlı, ... nolu vade farkı açıklamalı faturadır.Davacı, vade farkı faturasının davalının kabulünde olduğunu, çünkü davalının bu faturayı tebliğ almış olmasına rağmen itiraz etmediğini de istinaf başvurusu olarak ileri sürmüştür. Davalı vekili, cevap dilekçesinde vade farkı faturasının müvekkili tarafından tebliğ alındığını ikrar etmiş olsa da faturaya itiraz edildiğine ilişkin bir belge yoktur. Ancak somut olayda, vade farkı faturası, davalının defterlerine kaydedilmemiştir. Dolayısıyla davalı bu faturaya itiraz ettiğini kanıtlayamamış olmakla birlikte salt faturaya itiraz edilmemesi alacağın varlığını ispata yeterli değildir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, T: 25/10/2017 ,E 2016/13496 , K 2017/7273 sayılı ilamı). Davacı vekili yargılama aşamasındaki beyanlarında davalı yanca müvekkiline vade günü 30.06.2017 olan 25.10.2016 tarihinde verilmiş bir adet çek bulunduğunu, ancak ödemede gecikme sebebiyle vade tarihinden sekiz ay beş gün sonra 25.10.2016 tarihli vade farkı faturasının müvekkili tarafından keşide edildiğini beyan etmiştir. Davacı vekili istinaf başvurusunda ise sözkonusu çekin halen ödenmemiş olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasında vadesinde ödenmeyen çek için vade farkı talep etmenin saklı olduğu yönünde herhangi bir sözleşme bulunmamakta olup bu noktada çekin halen ödenmemiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Zira mevcut hesap bakiyesinin sözkonusu çekin verilmesiyle sıfırlanmış olduğunun bilirkişi tarafından tespit edildiği anlaşılmaktadır. Az yukarıda belirtildiği üzere taraf defterleri arasındaki cari hesap farklılığına konu edilen iki adet fatura toplamı zaten takibe konu asıl alacağı karşılamaktadır. Netice olarak, çekin davacı tarafından tahsil edilip edilmemesinin vade farkı faturasının hukuki gerekçesinin ortaya konulmasında bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki itirazın iptali davası, takibe sıkı sıkıya bağlıdır.Takip konusu alacak çekle yapılan 30.06.2017 tarihli ödeme ile cari hesap sıfırlandıktan sonra davacı tarafından keşide edilen 14.08.2016 tarihli 418,90 TL tutarlı mal satış faturası ile 25.10.2016 tarihli 9.628,80 TL tutarlı vade farkı faturasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla çekle ödenen cari hesap borcu ve çekin kendisi davamızın dayanağı olan icra takibinin konusu olmamakla, ancak ayrı bir talebin konusunu oluşturabilecektir. Bahsi geçen sebeplerle, davacı vekilinin çekin ödenmediğine dair istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Somut olayda, taraflar arasında vade farkı ödeneceğine dair yukarıda açıklandığı üzere fiili uygulama bulunmadığı gibi sözleşme hükmü de yoktur. Bu nedenlerle, vade farkı faturası yönünden de davanın reddine kara verilmiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.14.10.2021
KANUN YOLU: HMK'nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.