17. Hukuk Dairesi 2015/14741 E. , 2015/14967 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :............Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacının mirasbırakanının Türkiye İş Bankasından 2005 yılında konut, 2008 yılında ihtiyaç kredisi çektiğini, bu kredilere istinaden 24.10.2009 yılında vefat eden mirasbırakan yararına 2 ayrı hayat poliçesi düzenlendiğini, müracaata rağmen tazminat taleplerinin karşılanmadığını belirterek 24.000,00 TL"nin ölüm tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; ıslah dilekçesi ile talebini arttırmıştır.
Davalı vekili, ölenin hastalığı hakkında bilgi vermeyerek beyan yükümlülüğüne uymadığını, davacılar lehtar olmadığından dava açmak haklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonucu yapılan yargılamada, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak; 24.000,00 TL"nin 21/10/2009 tarihinden itibaren ıslah edilen kısım olan 10.055,00 TL nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, hayat sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, sigorta şirketlerinin poliçe düzenlenmeden önce tüm sigortalı hakkında tüm kayıt ve bilgilere ulaşabileceğini gerekçe göstererek karar verilmiş ise de; davalının savunmaları TTK 1290. maddesi, hayat sigortaları genel şartları c.2 maddesi karşısında yeterince araştırılma yapılmadan hatalı gerekçe ve eksik inceleme ile karar verilmiştir.
Davacı vekili, müteveffa tarafından 2005 yılında konut 2008 yılında ise ihtiyaç kredisi kullandığını, bu poliçelerin her yıl yenilendiğini, bu krediler kullanılırken kendisine iki ayrı hayat sigortası yapıldığını müteveffanın sigorta bedellerini ödemediğini ileri sürmüştür. Davalı vekili ise, müteveffanın doğru beyan yükümlülüğünde bulunmadığını 5308534 sayılı poliçe için 10.803,81 TL ödemenin borçtan düşülebileceğini 456749 nolu poliçe için ise vefat tazminatının ödenmeyeceğini bildirmiştir. Muris ......... için iki adet sigorta poliçesi düzenlendiği, 2005 yılında 24.000,00 TL kredi için 25/02/2010 tarihi itibariyle teminat bedelinin 8.614,04 TL, 2008 yılında çekmiş olduğu 17.000,00 TL kredi için 25/02/2013 tarihi itibariyle teminat bedelinin 14.326,96 TL olduğu, murisin ölüm tarihi olan 24/10/2009 tarihi itibariyle 2005 yılında çektiği kredinin ana para borcunun 9.403,35 TL olup ölüm tarihi itibariyle faiz dahil toplam borç miktarının 26.329,02 TL olduğu, 2008 yılında çekmiş olduğu kredinin ana para borcunun 15.087,96 TL faiz dahil toplam borç miktarının 24.248,16 TL olduğu, buna göre toplam borç miktarının 24/10/2009 tarihi itibariyle 50.577,18 TL olduğu, İş Bankasının 06/06/2013 tarihli yazısıyla kredilerin kapatıldığı, murisin herhangi bir alacağının kalmadığı anlaşılmıştır.
İhtiyaç kredisi bakımından sağlık durumu ile ilgili hiç bilgi verilmeden imzalanmış olması sebebi ile davalı tarafça 20.01.2010 tarihinde noter kanalıyla cayma hakkının kullanıldığının belirtildiği,konut kredisi bakımından düzenlenen 5272051 nolu poliçe için ise beyan formundaki kalp hastalığı ile ilgili soruya hiç cevap verilmediği, ancak sağlık ile ilgili bölümün imzalanmamış olması nedeni ile beyan yükümlüğününe aykırı davrandığının düşünülmediğini, davalı tarafça lehtar iş bankasına 10.803,81 TL ödendiği, davacı talepleri karşılanmadığından eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.Bozma ilamında poliçelerin lehdarı dava dışı banka ise de rizikonun gerçekleşmesi halinde dava dışı bankanın talep edebileceği miktar dışında kalan sigorta bedelini isteme hakkı sigorta ettirenin mirasçılarına ait olduğu belirtilmiştir. Davacılar yargılama devam ederken kredi borcunun tamamını ödemişlerdir.
Türk Ticaret Kanunu"nun (TTK) 1290. maddesine göre, sigorta ettiren, sigortacı tarafından sözleşme yapılırken gerçek durumları bildirdiği taktirde sözleşmeyi yapmamasını ya da daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren bütün hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü tutulmuştur.
Hayat Sigortaları Genel Şartları"nın C.2. numaralı bendinde sigortalının, sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlü olduğu, bu yükümlülüğün ihlali halinde ise, sigortacının durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabileceği veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebileceği düzenlenmiştir.
Genel olarak hayat sigortalarında sigortalının hastalığı, nihai olarak sigortacının taşıdığı rizikoyu arttıran bir husustur. Sigortacı bu durumda ya hiç sigorta sözleşmesi yapmamakta ya da daha ağır şartlarla sigorta sözleşmesi yapmaktadır. Davaya konu hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır.
Mahkemece, davalının müteveffanın doğru beyan yükümlülüğüne uymadığı savunması, TTK 1290 maddesi ve hayat sigortaları genel şartları c.2 maddesi dikkate alınarak sigortalının sağlık durumunu kasıtlı olarak gizleyip gizlemediği yukarıdaki açıklamalar ışığında tartışılmalı ve kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlediği kanaatine varılırsa bu poliçe açısından davanın reddine karar verilmeli, kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemediği hususu konusunda bilirkişi raporu ve eldeki verilere göre kanaat oluşması halinde ise, sigorta hukuku uzmanı da olan yeni bir bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak, davalıların her bir poliçe ayrı ayrı ele alınarak gösterilen teminatları ödeyip ödemediği buna göre, TTK 1290 maddesi gereğince proporsyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği, her bir poliçe açısından temerrüdün hangi tarihlerde gerçekleşeceğinin tespit edilip sonucuna göre karar vermek gerekmektedir.
2-Bozma neden ve şekline göre sair temyiz itirazlarının şu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 24.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.