
Esas No: 2014/14955
Karar No: 2014/14955
Karar Tarihi: 17/5/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET DERVİŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/14955) |
|
Karar Tarihi: 17/5/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Alparslan
ALTAN |
|
|
Muammer
TOPAL |
Raportör |
: |
Kamil KAYA |
Başvurucu |
: |
Mehmet
DERVİŞ |
Vekili |
: |
Av. Şeref
ARICI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyet
başvurusunda icra hukuk mahkemesince şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ
edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/8/2014 tarihinde Antalya 1. İcra Hukuk Mahkemesi
(Mahkeme) vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin bir görüş
bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu tarafından davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
aleyhine açılan idari davada 600 TL vekâlet ücreti ile 179,30 TL yargılama
giderinin davalı idareden alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.
8. Başvurucu, İdare Mahkemesince hükmedilen vekâlet ücreti ile
yargılama giderinden oluşan söz konusu alacağın tahsili için Antalya 16. İcra
Müdürlüğünün E.2014/4714 sayılı dosyasında SGK aleyhine 12/5/2014 tarihinde
ilamlı icra takibi başlatmıştır.
9. Borçlu SGK vekili takibe konu alacağın ödenmesi için idareye
başvurulmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının Kanun"a aykırı olduğu
iddiasıyla Mahkemeye 25/6/2014 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuş ve
takibin iptalini talep etmiştir.
10. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 7/7/2014
tarihli ve E.2014/722, K.2014/682 sayılı karar ile “takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru
yapılmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının Kanun"a aykırı olduğu”
gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve takibin iptaline kesin olarak karar
vermiştir.
11. Mahkeme şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmemiş ancak
başvurucuyu gerekçeli kararında davalı olarak gösterip bu dosya nedeniyle
vekâlet ücreti ile yargılama gideri ödemeye mahkûm etmiştir. Gerekçeli kararın
ilgili kısmı şöyledir:
“HMK. 320 ve İİK. 18 md"ne
göre dosya üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Dava İ.İ.K. 16. madde kapsamında açılmış memur
işlemini şikayet davasıdır.
İcra [t]akip dosyası
istenerek incelenip, şikayet konusu duruşma yapılmasını gerektirmediği
değerlendirilmesiyle (İİK.nun 18. mad)evrak üzerinde
yapılan inceleme sonunda;
Takip dosyasının incelenmesinde; davalı
alacaklı tarafından davacı borçlu kurum hakkında Antalya 9. İdare Mahkemesinin
2010/1874 - 2012/999 EK sayılı ilamına dayalı olarak Antalya 16. İcra
Müdürlüğünün 2014/4714 esas sayılı dosyasından ilamlı takip başlatıldığı, ödeme
emrinin kuruma tebliğ edildiği, davacı kurum tarafından süresinde itiraz
ettiği, 2577 sayılı 28/2 maddesinde "konusu belli bir miktar paranın
ödenmesini gerektirendavalarda hükmedilen miktar ile
her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının
veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap
numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süre içinde ödeme
yapılmaması halinde genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur."
düzenleme bulunduğu, takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye
başvuru yapılması gerektiğinden şikayetin kabulüne karar vermek gerekmiş veaşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
12. Kesin nitelikli bu karar başvurucu tarafından 6/8/2014
tarihinde haricen öğrenilmiştir.
13. Başvurucu 26/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Başvuru formu ekinde örneği sunulan SGK Başkanlığı Sosyal
Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire
Başkanlığına hitaben başvurucu vekilinin adıyla yazılmış tarihsiz dilekçede
vekile ait banka hesap numarası bildirilmek suretiyle yukarıda anılan 600 TL
vekâlet ücretinin vekilin hesabına yatırılması talebinin yer aldığı
görülmüştür.
15. Söz konusu dilekçede muhatap Kuruma ait havale kaydı
bulunmamakla birlikte başvurucu, bu dilekçeyi posta yoluyla gönderdiğini ileri
sürerek bu gönderiye ait olduğunu iddia ettiği posta alındı makbuzu ve SGK
Başkanlığı Destek Daire Başkanlığı Genel Evrak Servisinin 31/1/2014 tarihli
"evrak teslim alındı" kaşesi bulunan tebliğ mazbatasını sunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 16.
maddesi şöyledir:
“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar
müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında
kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra
mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten
yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya
sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”
17. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:
“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse
şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği
işlerin icrası emrolunur.”
18. 2004 sayılı Kanun’un 18. maddesi şöyledir:
“İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi
işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile
olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek
suretiyle de olur.
Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra
mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve
duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını
uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve
gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra
mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde
kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek
üzere ertelenebilir.”
19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun 28. maddesi şöyledir:
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve
vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez...
Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini
gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet
ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı
şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren,
birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci
fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler
dairesinde infaz ve icra olunur.
...”
20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 27. maddesi şöyledir:
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve
yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki
dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi
olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini
ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.”
21. 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Dava açılması ve davaya cevap verilmesi
dilekçe ile olur.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; idari dava sonunda lehine hükmedilen vekâlet
ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu,
alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı
borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece duruşma
açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılarak aleyhine karar verildiğini,
iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara
yönelik itirazlarını bildirebileceği bir yol bulunmadığını belirterek
Anayasa"nın 10., 19., 35., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan ilke
ve hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
25. Başvurucunun iddiasının özü, başlattığı takip hakkında
yapılan şikâyet başvurusuna ilişkin incelemenin duruşma açılmaksızın dosya
üzerinden yapılması nedeniyle iddia hakkında bilgi sahibi olma, karşı tez ve
delillerini sunma hakkından yoksun bırakılmasına ilişkin olması nedeniyle
iddianın adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. İcra hukuk mahkemelerinin şikâyet başvurularıyla ilgili
verdikleri kararların adil yargılanma hakkı yönünden bireysel başvuru
incelemesine konu olup olamayacağı Anayasa Mahkemesince benzer başvurular
kapsamında değerlendirilmiş ve şikâyetin, takibin diğer tarafını ilgilendirip
ilgilendirmediğinden ziyade somut olay çerçevesinde şikâyet başvurusu sonunda
verilen kararın ilgilinin haklarını etkileyip etkilemediği hususunun
değerlendirilmesiyle bir sonuca varılmasının doğru olacağı kabul edilmiştir (İbrahim Demirayak, B.
No: 2013/4075, 10/3/2016, § 25)
27. Somut olayda başvurucu tarafından başlatılan icra takibine
karşı borçlunun şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece takibin iptaline ve
başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiği,
dolayısıyla verilen kararla başvurucunun mal varlığı hakkını doğrudan etkileyen
mali yükümlülüklere katlanmak zorunda kaldığı anlaşılmaktadır.
28. Öte yandan icra takibi “takibe
konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapılmadan doğrudan
icra takibi başlatılmasının Kanun"a aykırı olduğu” gerekçesiyle
iptal edilmiş olmakla birlikte başvurucu, takip öncesinde idareye başvurduğunu
ileri sürmektedir. Başvurucunun, bu iddiasıyla ilgili başvuru formu ekinde
sunduğu belgeleri şikâyeti inceleyen Mahkemeye sunma imkânı bulamadığı da
dikkate alındığında başvurucunun medeni haklarının şikâyet başvurusu üzerine
verilen karar sonucunda etkilendiği, bu nedenle başvuru konusu kararın bireysel
başvuru kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
29. Başvurucunun, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkeleri bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin
başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Başvurucu; lehine sonuçlanan davada hükmedilen vekâlet
ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu,
alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı
borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece, duruşma
açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılarak aleyhine karar verildiğini,
iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara
yönelik itirazlarını bildirebileceği başka bir yolun da bulunmadığını
belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve
tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, …
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
33. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi
ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
34. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın
temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için
bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından
olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında
bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların
yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece
tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi,
yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/5/1986, §
44).
35. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
36. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz. J.J./Hollanda, B. No:
9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika,
B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).
37. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme
noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere
ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü
ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer,
B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
38. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını
denetlerken somut olayda şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve
gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75).
39. Bu bakımdan daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst
yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile
getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi somut olayın usul kurallarına
uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin
somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd.
Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).
40. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa"nın 141. maddesinde
düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın
açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak
yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfîliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletini gerçekleştirme
araçlarından en önemli birini oluşturur. Özellikle ceza davalarında
yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve
savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın
duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez. Adil yargılama
ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi
amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma
yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/664,
17/9/2013, § 32).
41. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “aleni yargılama” hakkının tanınması,
zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını
da içerir. Bununla birlikte Sözleşme’nin bu maddesinde yer alan söz konusu
yükümlülük mutlak değildir (Jussila/Finlandiya [BD], B. No: 73053/01,
23/11/2006, § 41; Hakansson ve Sturesson/İsveç,
B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 66).
42. Dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde
yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması
örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını
gerektirmeyebilir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti ve diğer yedi
başvuru/Türkiye (k.k.), B. No: 40988/06,
2/7/2013).
43. AİHM, özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık
olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı oldukça teknik
davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere
dayanarak adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma
yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir(Jussila/Finlandiya, § 41; Döry/İsveç, B. No: 28394/95, 12/11/2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No:
5488/05, 28/2/2012, § 30).
44. Yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama
temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda sözlü yargılama
yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 11/7/2002, §
51). Dolayısıyla sadece dosyaya dayanılarak tatmin edici bir çözümün
sağlanamayacağı olaylarda sözlü yargılamanın yapılması gerekir. Sözlü
yargılamaya karar vermede davaya konu meselelerin çokluğu değil niteliği önem
kazanacaktır (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri
İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (3), § 26).
45. Başvurucu, hakkında takip başlattığı borçlunun şikâyet
başvurusu üzerine Mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden inceleme
yapılarak aleyhine karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkını
kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara yönelik itirazlarını
bildirebileceği başka bir yolun da bulunmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Somut olayda başvurucunun lehine hükmedilen vekâlet ücreti
ve yargılama gideri alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, takip
borçlusunun takibin iptali talebiyle yaptığı şikâyet başvurusu üzerine
Mahkemenin şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmeden dosya üzerinde
yaptığı inceleme sonucu takibin iptaline kesin olarak karar verdiği
anlaşılmıştır.
47. 6100 sayılı Kanun"un 27. maddesinde düzenlenen hukuki
dinlenilme hakkı, davalının davadan haberdar edilme, davaya ilişkin açıklama
yapma ve delil bildirme hakkını güvence altına alır. Bu hak bir anlamda
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkı ile de ilgilidir. Buna göre
Mahkeme, davalıya savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla
ilgili değerlendirme yapamayacaktır. Bu hakkın kullanılabilmesinin usul hukuku
açısından en önemli sonucu dava dilekçesinin, içeriğindeki iddialarla muhatap
olan süjeye yani davalıya tebliğinin zorunlu olduğu olgusudur.
48. 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesinde icra ve iflas
dairelerinin yaptığı muamelelerin kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun
bulunmamasından dolayı işlemin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine
şikâyette bulunulabileceği, aynı Kanun’un 18. maddesinde ise şikâyet
taleplerinde basit yargılama usulünün uygulanacağı, talep ve cevapların dilekçe
veya mahkemeye ifade vermek suretiyle ileri sürebileceği, davanın dosya
üzerinden yapılan inceleme veya duruşma açılarak sonuçlandırılabileceği belirtilmiştir.
49. Talep ve cevaba ilişkin şikâyet müessesesine hasren 2004 sayılı Kanun’da getirilen bu özel düzenlemenin
yanında 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinde basit yargılama usulünde davaya
dilekçe vermek suretiyle cevap verileceği hususu düzenlenmiştir.
50. Şikâyet müessesesi icra dairesinin somut işlemine karşı bir
denetim işlevi yerine getirir ve şikâyet olunan aslen icra dairesidir. Ancak
inceleme sonunda şikâyet konusu işlemin iptali veya düzeltilmesi kararı
verilmesi hâlinde bu işlem lehine olan kimsenin hukuksal durumu doğrudan
etkileneceğinden bu kişilerin de zorunlu olarak yargılamada taraf olması
gerekmektedir. Nitekim yerleşik yargısal uygulamalarda olduğu gibi başvuru konusuolayda da takip alacaklısı sıfatıyla başvurucu, Mahkeme
kararında davalı olarak gösterilmiştir.
51. Somut olayda takibin iptali istemiyle yapılan şikâyet
başvurusunda Mahkeme, şikâyet dilekçesini takip alacaklısı olan başvurucuya
tebliğ etmeden dosya üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle takibin iptaline
kesin olarak karar vermiştir. Başvurucu, gerekçeli kararın tebliği ile birlikte
şikâyet başvurusundan haberdar olduğundan şikâyet hakkında bilgi sahibi
olamamış, buna karşı savunma ve delillerini Mahkeme önünde dile getirme
hakkından mahrum kalmıştır. Başvuru konusu karar miktarı itibarıyla kesin
nitelikte olduğundan başvurucu, savunma ve delillerini ileri sürme imkânını bir
üst mahkemede de bulamamıştır.
52. Öte yandan somut uyuşmazlıkta başvurucunun, takibe konu
alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapmadan doğrudan icra
takibi başlatmasının Kanun"a aykırı olduğu gerekçesiyle takibin iptaline karar
verildiği dikkate alındığında, şikâyet dilekçesinin başvurucuya tebliğ
edilmemesi nedeniyle başvurucunun, takip öncesinde idareye başvurduğuna
ilişkin, yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddia ve
delillerini Mahkemeye sunma fırsatı bulamadığı açıktır. Dolayısıyla somut
uyuşmazlık açısından bu eksikliğin giderilmesinin yolu olan duruşma açılarak
sözlü beyan ve itirazları dile getirme imkânının sağlanmamış olması,
yargılamada başvurucu aleyhine hakkaniyetsizlik sonucunu ortaya çıkarmıştır.
53. Buna göre Mahkeme iddia ve icra dosyasını dikkate alarak
yalnızca şikâyet başvurusunda bulunan tarafın iddiası doğrultusunda karar vermiş;
başvurucunun dilekçe içeriği ve sunulan deliller hakkında bilgi edinmesine ve
karşı delil sunmasına izin vermeyerek diğer tarafı yargılamada üstün bir konuma
getirmiştir. Bu açıdan söz konusu eşitsizliğin yargılamayı adil olmaktan yoksun
kıldığı ve başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
56. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
57. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
58. İhlale konu kararda takibin tamamen iptaline karar verildiği
anlaşıldığından, adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 1. İcra
Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.