
Esas No: 2019/147
Karar No: 2021/1853
Karar Tarihi: 12.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/147 Esas 2021/1853 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/147
KARAR NO: 2021/1853
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2018
NUMARASI: 2016/1307 Esas, 2018/365 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 12/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin iadesi için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/45 Esas sayılı dosyasına verdiği 07/12/2016 tarihli dilekçesi ile, taraflar arasında davalı yanın işletmeciliğini yaptığı İzmit İlindeki fitness-spor salonunun tüm alçıpan, fayans, duvar işlerinin malzeme ve işçiliğinin müvekkili şirket tarafından yapılması konusunda anlaşma yapıldığını, sözleşme gereğince müvekkili şirket tarafından yapılan işin bedelinin toplam 193.162,00TL olduğunu, davalı yanca iş bedelinin 33.000,00TL' sinin ödenmediğini ileri sürerek 33.000,00TL bakiye iş bedeli alacağının ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir anlaşma yapılmadığını, davacı yanca gerek dava dilekçesinde gerekse eklerinde alacağın varlığını ve dayanağı gösterir herhangi bir sözleşme, fatura ya da sevk irsaliyesi sunulmadığını, kamdı ki davacı yanca yapıldığı iddia edilen işler için belirlenen fiyatların da taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 2016/45 Esas sayılı dosyasından verilen 27/09/2016 tarih, 2016/278 Karar sayılı karar ile; mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemelerin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna karar verilerek dosya istinafa konu kararın verildiği mahkemeye tevzi edilmiştir. Mahkemece 03/04/2018 tarihli karar ile, davaya dayanak yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davaya konu edilen işlerin, davalı şirketin İzmit'te bildirilen adresinde yapılıp yapılmadığı yönünde yaptırılan inceleme akabinde düzenlenen 20/10/2017 tarihli teknik bilirkişi raporunda, davacının davalı için yaptığını bildirdiği işlerin yapıldığının tespit edildiği, davacı tarafça yapılan, davalıya ait iş yerinde bulunan ve davalı tarafça kullanılan işler nedeniyle davacının spor merkezinde yapılan işlere ilişkin usta ve amele yevmiyelerinin işin yapıldığı tarihteki piyasa rayiçlerine uygun ve orantılı olduğu, buna göre davacının davalıya yaptığı işler bedeli toplamının 193.124,00TL olduğu, davacının davalıdan ödeme olarak aldığını kabul ettiği 160.162,00TL nin mahsubu sonucu davacının talep edebileceği alacağının 32.962,00TL olduğunun belirlendiği, bu işlerin davacı dışında üçüncü bir kişiye yaptırıldığı yönünde davalının bir savunması bulunmadığı gibi bu yönde bir delil de sunulmadığı ve davalı yanca davacının alacağının tamamının ödendiği yönünde de bir savunmasının olmadığı, bu yönde bir delil de sunulmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; 32.962,00TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacı yanca davasının ispatı için herhangi bir sözleşme, fatura, sevk irsaliyesi yada benzeri bir kayıt ya da yazışma sunulmadığını, dava, iki tacir arasındaki ihtilafa dayalı olup, gerek konu gerekse de miktar yönünden yazılı delil ile ispatlanması zorunluluğu olan dava tiplerinden olduğunu, bu hususun Medeni Kanun’un 2. Maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. Maddesi’nde şüpheye mahal vermeyecek şekilde açıkça düzenlendiğini, davacının, dava dilekçesi ekinde hiçbir belge sunmadığı gibi yargılama sürecinde de yine yazılı hiçbir belge sunamadığını, mahkemenin böyle bir davada vicdani kanaat kullanmasının söz konusu dahi olamayacağını, davacının, dava konusu alacağını ispatlaması için öncelikle bu işe ilişkin taraflar arasında kurulmuş bir sözleşmeyi ispatlaması gerektiğini, bununla birlikte yine anlaşılan bedeli, alınan bedeli, işin nasıl yapıldığını, faturayı ve faturaya ilişkin sevk irsaliyesini, kısmi ödeme almış ise buna ilişkin belgeyi ayrı ayrı yazılı delil ile ispatlamak zorunda olduğunu, oysaki somut dosyada davacının tek bir yazılı delil dahi dosyaya sunmadığını, mahkemece, tahkikat aşamasında davacı tarafa iki defa kısmi ödemeye ilişkin belge sunması hususunda ara karar oluşturduğunu, buna rağmen davacının herhangi bir belge sunamadığını, bu yönde dahi davacı tarafından herhangi bir belge – somut delil sunulmadığı halde davanın kabulü yönündeki kararın hiçbir hukuki gerekçe ile açıklanamayacağını, izah edilen hususlar çerçevesinde, davacının iddialarının somut herhangi bir delil ile ispat edilemediğini, davanın ispat yükünün davalı tarafta değil, davacıda olduğunu, bu hususun ilgili kanunlarda açıkça düzenlendiği gibi, Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğunu, bir alacağın varlığının, özellikle dava konusu olan 33.000,00TL gibi yüksek bir tutarın varlığının, hiçbir somut delil sunulmaksızın, yalnızca sözlü beyanlara itibar edilerek kabul edilmesinin ilgili mevzuatı ve tüm hukuki düzenlemeyi göz ardı ettiğini,davacı tarafından ispat edilemeyen davanın, ispatına ilişkin davalı tarafa bir sorumluluk yükletilerek, mahkeme tarafından davalı aleyhine hüküm kurulmasının hukuki dayanaktan açıkça yoksun olduğunu, mahkemece, müvekkilinin iş yerinde yapıldığı iddia edilen işlemlerin bir 3. kişiye yaptırıldığı ve/veya alacağın tamamen ödendiği yönünde ispata yönelik delil sunulmasının, müvekkili şirket’e yükletildiğini, bunun da hatalı olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesinde öngörülen senetle ispat zorunluluğu hukukî işlemlere ilişkin olup, “Senetle ispat kuralı” gereğince, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri iki bin beş yüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerektiğini, davacı tarafın başvurmuş olduğu tanık delilin ise ‘’takdiri delil’’ niteliğini haiz olup dava konusu uyuşmazlıkta “tanıkla ispat yasağı” vukuu bulduğunu, davacı tarafından dosyaya sözleşme, fatura, irsaliye ya da iddia olunan alacağı ispat edecek herhangi bir delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge sunamadığını, 02/05/2017 tarihli 2 numaralı celsede taraflarınca tanık dinletme istemine muvafakat verilmediğine ilişkin açık beyanın söz konusu olduğunu, buna rağmen tanık dinlenmesinin usule aykırı olduğunu, çelişkiler barındıran ve yargıtay denetimine elverişsiz 20/10/2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda davacının tüm beyanları doğruymuş gibi esas alınmasının ve bilirkişinin değerlendirmelerinin gerekçesiz olmasının rapora itibar edilmesini imkansız hale getirdiğini, kaldı ki – kabul anlamına gelmemekle beraber – davacı ve davacı tanığının, müvekkili şirkette yapıldığını iddia ettikleri işin ‘’götürü iş’’ olduğunu belirttiklerini, Türk Borçlar Kanunu’nun 480. Madde hükmü uyarınca bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenicinin, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlü olduğunu, bilirkişi tarafından işin götürü usulde yapıldığı varsayıldığında, bedelinin ne kadar olacağı irdelenmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın ve gerekçe belirtilmeksizin davacının belirttiği alalade fiyatlar ve tüm iddialar aynen kabul edilerek hazırlanan raporun kabulünün mümkün olmadığı gibi mahkemece söz konusu rapora itibar edilmesinin hukuka açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davacının iddia ettiği ve hiçbir somut delil ile ispat edemediği alacak miktarının, götürü iş varsayımında dahi yerinde olmadığının açıkça ortada olduğunu, 12/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda dosyaya davacı tarafından sunulmuş olan "... Ltd. Şti.' adına sunulmuş olan faturanın davacı adına delil olmasının mümkün olamayacağının ifade edildiğini, bunun dışında da bir belgenin zaten dosya içerisinde bulunmadığını, müvekkilinin bir başka şirket ile anlaşıp yaptırmış olduğu tesis için davacı tarafa herhangi bir borcu olmamasına rağmen mahkemenin müvekkilini zoraki ve hukuki dayanaktan yoksun yorumlar ile borçlu kabul etmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, TBK'nın 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Somut olayda davacı, davalı ile eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğunu iddia etmekte, davalı ise cevap dilekçesi ve aşamalardaki savunmalarında davacı ile akdî ilişkisinin bulunmadığını savunmaktadır. Davacının yanlar arasında kurulduğunu ileri sürdüğü akdî ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddeleri hükmü gereğince, bir "Eser sözleşmesi" niteliğindedir. Kural olarak ve HMK'nın 200. ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca yanlar arasındaki akdî ilişkinin kurulmuş olduğunu davacı, yasal ve yazılı delillerle kanıtlamakla ödevlidir. HMK'nın 200/2. maddesi hükmü uyarınca karşı tarafın açık onayı bulunmadıkça ve aynı Kanun'un 202. maddesi gereğince "yazılı delil başlangıcı" niteliğinde bir belgeye dayanılmış olmadıkça akdî ilişkinin kurulmuş olduğu tanık delili ile kanıtlanamaz. O halde, yanlar arasında akdî ilişki kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun 6. Maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. O halde, davacı akdî ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı taraf, davalıya ait iş yerinin tamirat ve tadilat işini üstlenerek yaptığını ve bedelin ödenmediğini iddia etmekte olduğundan iddiasını, müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK'nın 200. maddesi hükmü gereği senetle ispat etmek zorundadır. Davalı vekili 02/05/2017 tarihli 2 numaralı celsede taraflarınca tanık dinletme istemine muvafakat verilmediği beyan edilmiştir. Taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat açısından aynı Kanun'un 200/2. Maddesi gereğince tanık dinlenmesine karşı tarafın açık muvafakatı da bulunmadığından tanık deliline dayanılamaz. ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin, 2016/371 E., 2017/493 K. sayılı 07/02/2017 tarihli ilamı). Davacı taraf kesin delil niteliğinde olan yemin deliline de dayanmamıştır. O halde, davacı ile davalı arasındaki akdî ilişkinin varlığı usulünce kanıtlanamadığından, davacının iddia ettiği sözleşme ve alacak miktarına göre akdî ilişkinin varlığı yazılı delillerle ispatlanamadığından ve dava dilekçesi ile delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanılmadığından mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış hukuki değerlendirmeler sonucu HMK'nın 200. maddesi hükmüne aykırı olarak dinlenen tanıkların beyanlarına itibar edilmek suretiyle akdî ilişkinin kurulduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK'nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03/04/2018 tarih ve 2016/1307 Esas, 2018/365 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 563,56 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 504,26 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan 46,00 TL posta- tebligat masrafının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 51,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 149,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK'nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 12/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.