
Esas No: 2013/2508
Karar No: 2013/4456
Karar Tarihi: 25.03.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/2508 Esas 2013/4456 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.06.2012 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, kadimden beri kullandığı hazine arazisinde bulunan suya davalının haksız elattığını ileri sürerek elatmanın önlenmesini ve muarazanın giderilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu suyu, içme ve sulama suyu olarak kullandığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24.01.2012 gün ve, 2011/18256 Esas-2012/1503 sayılı ilamıyla "dava konusu sudan davalının içme suyu olarak yararlandığı anlaşılmış olmakla, davalının yararlandığı başka içme suyu imkanının olup olmadığının araştırılarak içme suyu kullanım hakkı yönünden öncelik hakkı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davalının içme suyu olarak kullandığı başka su kaynağı bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu hazine arazisi üzerinde çıkan suda davalının öncelik hakkı bulunduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “ yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda; dava konusu su kaynağı, kadastro çalışmalarında tespit harici bırakılan kısımdan çıktığından genel su niteliğindedir. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Davacı, dava dilekçesinde bu suyun kullanımının davalı tarafça engellendiğini ve ağaçlarının kuruduğunu bildirmiş, 24.02.2011 tarihli oturumda ve 06.04.2011 tarihli oturumda ise dava konusu suya içme ve sulama suyu olarak ihtiyacı olduğunu beyan etmiştir. Davacının dava konusu suyu içme suyu olarak da kullandığı dosya içeriğinden anlaşılmış olmakla, davada tarafların suya olan ihtiyaçları ayrıntılı olarak tespit edilmemiş, su kullanım rejimi kurulmadığı anlaşılmıştır. Genel sulardan herkes ihtiyacı oranında yararlanır. Kadim hak gözetilerek ve içme suyuna öncelik tanınmak suretiyle sudan faydalananların ihtiyacı belirlenerek taraflar arasında su kullanım rejimi kurulması gerekir.
Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraatçi bilirkişi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrasıyla, davacının ve davalının suya ihtiyaç durumu ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun
olarak tespit ettirilmeli, davalının başka kaynaktan ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı, kadim ve öncelik hakları gözetilerek içme suyu ihtiyacından fazlasının bulunduğunun saptanması halinde bu sudan yararlanma şekil ve şartları belirlenmek suretiyle su rejimi oluşturulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.