
Esas No: 2013/4051
Karar No: 2013/4051
Karar Tarihi: 21/4/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EM EXPORT DIŞ TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/4051) |
|
Karar Tarihi: 21/4/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
|
|
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Alparslan ALTAN |
Raportör |
: |
Mehmet Sadık YAMLI |
Başvurucu |
: |
Em Export
Dış Ticaret A.Ş. |
Vekili |
: |
Av. Mustafa YAVUZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararına istinaden hesaplanan geçici vergiye
ilişkin gecikme faizi için düzenlenen "2
No.lu İhbarnameye" karşı açılan davanın reddedilmesi, temyiz ve
karar düzeltme kararlarının gerekçesiz olması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/6/2013 tarihinde İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 20/10/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/1/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 10/3/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
30/3/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 8/4/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Projesi (UYAP) ortamında elde edilen bilgi ve belgelere göre ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Şirket hakkında yapılan vergi incelemesi sonucu
3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı mülga Kurumlar Vergisi Kanunu"nun 25. maddesine
istinaden2000 yılı 7-9 dönemi içingeçici vergi
salınmış, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Buna karşı
açılan davada İstanbul 5.Vergi Mahkemesi 11/6/2003 tarihli ve E.2002/2044,
K.2003/1440 sayılı kararıyla cezalı geçici verginin kaldırılmasına karar
vermiştir. Danıştay Dördüncü Dairesi 27/4/2004 tarihli ve E.2003/2007, K.2004/920
sayılı ilamıyla kararı bozmuş; karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.
9. İstanbul 5. Vergi Mahkemesi, bozma kararına uyarak 10/3/2005
tarihli ve E.2005/399, K.2005/376 sayılı kararıyla, yapılan incelemeler sonucu
geçmiş dönemlere ait geçici verginin %10"u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin
tespiti hâlinde eksik beyan edilen bu kısım için resen veya ikmalen
geçici vergi tarh edileceği, mahsup süresi geçtikten sonra kesinleşen geçici
vergilerin terkin edileceği ancak gecikme faizi ve cezaların tahsil
edileceğinin açıklandığı, olayda geçici verginin %10"u aşan tutarda eksik beyan
edildiği tespit edildiğinden kesilen cezada yasaya aykırılık görülmediği
gerekçesiyle geçici vergi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, geçici
vergi için kesilen cezaya yönelik davanın reddine karar vermiştir. Karar,
Danıştay Dördüncü Dairesinin 5/10/2005 tarihli ve E.2005/809, K.2005/1675
sayılı ilamıyla onanmıştır.
10. Bu karara göre idarece tespit edilen tutar6/1/1982 tarihli
ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 28. maddesinin (5) numaralı
fıkrasına istinaden başvurucuya tebliğ edilmiş, bunun dışındahesaplanan
gecikme faizi için de 25/4/2005 tarihli ve 2005042501-6 sayılı "2 No.lu
İhbarname" ayrıca düzenlenerek tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu gecikme faizi için düzenlenen 25/4/2005 tarihli ve
2005042501-6 sayılı 2 No.lu İhbarname"yi dava konusu
yapmıştır. İstanbul 6. Vergi Mahkemesi 25/5/2006 tarihli ve E.2005/1954,
K.2006/1221 sayılı kararıyla, Mahkeme kararı üzerine düzenlenen dava konusu
ihbarnamenin idari davaya konu bir işlem olmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir. Karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 25/6/2007 tarihli ve
E.2006/4174, K.2007/2271 sayılı ilamıyla; anılan ihbarnamenin, amacının Mahkeme
kararına göre belirlenen vergi ve ceza tutarının davacıya bildirilmesine
yönelik olmakla birlikte aynı zamanda vergi, ceza ve karar harcının davacıya bu
şekilde bildirildiği ve ödemede bulunulmaması hâlinde cebren tahsil yoluna
gidileceğinden davacının menfaatinietkileyen, idari
davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliğinde olduğu
gerekçesiyle bozulmuştur.
12. İstanbul 6. Vergi Mahkemesi bozma kararına uyarak 9/5/2008
tarihli ve E.2007/2908, K.2008/1809 sayılı kararıyla geçmiş dönemlere ait
geçici verginin%10"u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti hâlinde eksik
beyan edilen kısım için resen veya ikmalen vergi tarh
edileceği, mahsup süresi geçtikten sonra kesinleşen geçici vergilerin terkin
edileceği ancak gecikme faizi ve ceza tahsil edileceğinin tartışmasız olduğu,
başvurucudan kesinleşen Mahkeme kararı üzerine söz konusu ihbarnameyle verginin
normal vade tarihi olan 15/11/2000 tarihinden kurumlar vergisinden mahsup
edilebileceği 1/4/2001 tarihine kadar olan dönem için 37.029,50 TL gecikme
faizi istenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir.
13. Karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 16/11/2009 tarihli ve
E.2008/8808, K.2009/5751 sayılı ilamıyla "temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddiaların bozulması istenen kararın dayandığı
gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda
görülmediği" gerekçesiyle onanmıştır.
14. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 31/1/2013
tarihli ve E.2010/4724, K.2013/230 sayılı ilamıyla reddedilmiş ve nihai karar
10/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 7/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 5422 sayılı mülga Kanunu’nun 25. maddesi şöyledir:
“Kurumlar vergisi mükellefleri, cari
vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci
maddesinde belirtilen esaslara göre % 20 oranında geçici vergi öderler.”
17. 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun
"Geçici vergi" kenar
başlıklı mükerrer 120. maddesi şöyledir:
“Ticari kazanç sahipleri (basit usulde
vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabı cari vergilendirme
döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki
kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi
Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili
hesap döneminin altışar aylık kazançları (42 nci
madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef
olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden, 103 üncü maddede
yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi öderler.
Geçici vergi matrahının hesaplanmasında dönem sonu mal mevcutları, kayıtlar
üzerinden tespit edilebilir. (Mülga son cümle: 9/4/2003-4842/37 md.)
....
Yapılan incelemeler sonucunda, geçmiş
dönemlere ait geçici verginin % 10"u aşan tutarda
eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re"sen veya ikmalen geçici vergi
tarh edilir. Mahsup süresi geçtikten sonra, kesinleşen geçici vergiler terkin
edilir, ancak gecikme faizi ve ceza tahsil edilir.
...”
18. 2577 saylı Kanun"un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme
kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi,
resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili
idarece mükellefe bildirilir."
19. 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu"nun 3. maddesinin(3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması
halinde; vergi aslına bağlı cezaların, verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce ödenmiş olması veya 2 nci
maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla, vergi aslına bağlı olmaksızın
kesilen cezaların ise herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden
vazgeçilir."
20. Danıştay Dördüncü Dairesinin 24/3/2008 tarihli ve
E.2007/5590, K.2008/1035 sayılı ilamı şöyledir:
"27.2.2003 günlü ve 25033 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu"nun 3
üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması halinde, vergi aslına bağlı
cezaların verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş olması
veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi
şartıyla vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların herhangi bir şart
aranmaksızın tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiş olup, uyuşmazlık konusu
döneme ilişkin olarak tarh edilen geçici verginin mahsup süresi geçtiği için
tahsilinden vazgeçileceğinden bu vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasına yönelik temyiz istemi hakkında karar
verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz istemi hakkında karar
verilmesine yer olmadığına 24.3.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; davaya konu edilen tutarın yasa uyarınca
tahsilinden vazgeçildiğini, dolayısıyla cebren tahsilinin hukuka aykırı
olduğunu nitekim mahsup süresi geçtiğinden vergi ziyaı
cezasının tahsilinden vazgeçildiği yönünde Danıştay Dördüncü Dairesinin
kararının (bkz. § 20) olduğunu, dolayısıyla bu karar gereği idarenin gecikme
faizi tahsil etmek bir yana daha önce tahsil ettiği vergi aslını da geri
ödemesi gerektiğini, ayrıca söz konusu gecikme faizinin de ödendiğini,
dolayısıyla borcu bulunmadığını, temyiz ve karar düzeltme kararlarının
gerekçeli olmadığını belirterek Anayasa"nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkı ile36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu gecikme faizinin bildirilmesi
amacıyla düzenlenen 2 No.lu İhbarname"ye karşı açtığı
davanın reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri
sürmüş ise de başvurucunun bütün şikâyetleri adil yargılanma hakkı çerçevesinde
aşağıdaki başlıklar altındaincelenmiştir:
a. Yargılamanın Sonucunun
Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucu açtığı davanın reddedilmesinin yukarıda (bkz. §
22) ileri sürdüğü nedenlerle adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde, başvurucunun şikâyetlerinin özünün
gecikme faizine karşı açılan davada Derece Mahkemelerinin hukuk kurallarını
yanlış yorumladığı ve uyguladığı iddiasına ilişkin olduğu belirtilmiştir.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında
değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
27. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması
bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,
derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da bariz takdir hatası veya açık keyfîliğe ilişkin
bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi
Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
29. Somut olayda 2000 yılı 7-9 dönemi geçici vergiye ilişkin
kesinleşen yargı kararı üzerine 2577 sayılı Kanun"un 28. maddesinin (5)
numaralı fıkrasına istinaden düzenlenen ve Mahkeme kararına göre hesaplanan
gecikme faizine ilişkin 2 No.lu İhbarname"ye karşı açılan dava İstanbul 6. Vergi
Mahkemesi tarafından reddedilmiş ve karar Danıştay incelemesinden geçerek
kesinleşmiştir. Başvurucu, davaya konu edilen tutarın yasa uyarınca tahsilinden
vazgeçildiğini, dolayısıyla cebren tahsilinin hukuka aykırı olduğunu nitekim
mahsup süresi geçtiğinden vergi ziyaı cezasının
tahsilinden vazgeçildiği yönünde Danıştay Dördüncü Dairesinin kararının
olduğunu ileri sürmüşse de Danıştay kararının vergi ziyaı
cezasına ilişkin olduğu (bkz. § 20), gecikme faizine ilişkin olmadığı ve
başvurucunun iddialarının da Derece Mahkemesinin delilleri değerlendirmesinde
ve yorumlamasında isabet bulunmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
30. Başvurucu, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler
hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma
olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri
sürdüğü iddiaların Danıştay tarafından gerekçeye yer verilmeden reddedildiğini
ileri sürmüştür.
33. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her
türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
34. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına
alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir
temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak
arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
35. Bununla birlikte temyiz mercilerinin kararlarının tamamen
gerekçeli olması zorunlu değildir. Temyiz merciinin yargılamayı yapan
mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak
ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan
husus; temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları
incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da
bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
36. Somut olayda başvurucunun iddiaları, davalı idarenin savunması
Vergi Mahkemesince değerlendirilmiş ve Mahkeme kararı üzerine hesaplanan
gecikme faizinin bildirilmesi amacını taşıyan 2 No.lu İhbarname"nin
düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir (bkz. § 12). Kararın temyizi üzerine Danıştay Dördüncü Dairesince,
Mahkemece verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak ve bu gerekçe kabul
edilerek hüküm onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından
reddedilmiştir (bkz. §§ 13, 14). Dolayısıyla Danıştay kararlarının gerekçesiz
olduğundan söz edilemez.
37. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.