
Esas No: 2013/7907
Karar No: 2013/7907
Karar Tarihi: 21/4/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HİDAYET ENMEK VE EYÜPSABRİ TİNAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/7907) |
|
Karar Tarihi: 21/4/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 24/6/2016-29752 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Alparslan
ALTAN |
Raportör |
: |
Recep ÜNAL |
Başvurucular |
: |
1. Hidayet
ENMEK |
|
|
2. Eyüpsabri TİNAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; avukat olan başvurucuların baro adına gözlemci
olarak katıldıkları 2012 yılında Şanlıurfa"da düzenlenen Nevruz kutlamaları
sırasında kolluk görevlileri tarafından gözaltına alınmaları nedeniyle özgürlük
ve güvenlik haklarının, bu işlem sırasında orantısız güç kullanılması ve
sonrasında insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamelelere maruz kalmaları ve
etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle işkence, eziyet ve insan haysiyeti
ile bağdaşmayan muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucu Hidayet Enmek"e (birinci
başvurucu) ait başvuru 24/10/2013, başvurucu Eyüpsabri
Tinaş"a (ikinci başvurucu) ait başvuru ise 25/10/2013
tarihlerinde Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru
formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemeleri neticesinde
başvuruların Komisyonlara sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliklerinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/4/2014 tarihinde, birinci
başvurucunun başvurusunun; Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/5/2014
tarihinde, ikinci başvurucunun başvurusunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, ikinci
başvurucunun; İkinci Bölüm Başkanı tarafından 15/6/2015 tarihinde, birinci
başvurucunun başvurusunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 6/8/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
20/8/2015 tarihinde ikinci başvurucuya, 26/8/2015 tarihinde ise birinci
başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamışlardır.
7. Bölümler Başraportörlüğünün
2/2/2016 tarihli kararı ile 2013/7908 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyasınınkonu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2013/7907
başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin
2013/7907 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi vasıtasıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular, Şanlıurfa Barosuna (Baro) kayıtlı olarak
avukatlık yapmaktadır.
1. Maddi Olay
10. Başvurucular, gelen talep üzerine Baro tarafından 21/3/2011
tarihinde Şanlıurfa ili Haleplibahçe mevkisinde düzenlenen Nevruz kutlamalarında "gözcü
avukat" olarak bulunmak üzere görevlendirilmişlerdir.
11. Birinci başvurucu olay tarihinde kutlamaların yapılacağı
alana saat 12.00 sıralarında geldiğinde başka bir avukat arkadaşının sivil
polisler tarafından gözaltına alındığını görmüştür. Başvurucu, kendi beyanına
göre görevlilere şahsın avukat olduğunu söyleyerek uyarıda bulunmuş; sonra
kendisi de sürüklenerek gözaltına alınanların tutulduğu otobüse götürülmüştür.
12. İkinci başvurucu da kendi beyanına göre kutlama alanındaki
arama noktasına yakın bir yerde kolluk görevlilerinin bir şahsı etkisiz hâle
getirmeye çalıştığını görmüş ve uygulamanın hukuka ve insan onuruna aykırı
olduğunu söylemesi üzerine başlayan tartışma, yerini itişmelere bırakmıştır.
Bunun üzerine görevlilerce yere yatırılan başvurucunun elleri arkadan
kelepçelenmiştir.
13. Bir süre olay yerindeki otobüslerde bekletilen başvurucular,
daha sonra devlet hastanesine götürülmüşlerdir. Götürüldükleri hastanede
başvurucuların adli muayeneleri yapılmış, müteakiben kendilerine tıbbi
müdahalede bulunulmuştur.
2. İlgili Kolluk
Görevlileri Hakkında Yürütülen Adli Soruşturma
14. Başvurucular, olayın meydana geldiği 21/3/2012 tarihinde
Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) müracaatta
bulunarak şikâyetçi olmuşlardır. Ayrıca başvurucuların talebi üzerine Adliyede
görevli zabıt katibi tarafından başvurucuların maruz
kaldıkları yaralanmalara ilişkin olarak fotoğrafları çekilerek soruşturma
dosyasına eklenmiştir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığının 21/3/2012 tarihli yazısı ile
Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden başvurucuların muayenelerinin yapılarak
maruz kaldıkları yaralanmaların mahiyetine ilişkin rapor düzenlenmesi
istenmiştir.
16. Adli Tıp Şube Müdürlüğünce ikinci başvurucu hakkında
düzenlenen 21/3/2012 tarihli ön raporda "Kişinin
mevcut şikayetlerine yönelik en yakın sağlık kuruluşuna sevkinin sağlanarak
ortopedik muayenesinin yapılarak düzenlenecek olan raporun tarafımıza
gönderilmesi sonrasında görüş bildirilebileceği" yönünde görüş
bildirilmiştir.
17. Adli Tıp Şube Müdürlüğünce ikinci başvurucu hakkında
düzenlenen ön rapor gereği Cumhuriyet Başsavcılığınca 21/3/2012 tarihinde
Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazı yazılarak yaralamanın hayati
tehlikeye neden olacak veya basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte
olup olmadığı hususlarında kesin rapor düzenlenmesi istenmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığının 21/3/2012 tarihli yazısı ile
Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğünden 21/3/2012 tarihinde yapılan Nevruz
kutlamalarına ilişkin olarak olay yerini gösteren tüm mobese
kamera kayıtlarının, olay yerinde çekim yapan İl Emniyet Müdürlüğüne ait tüm
kamera kayıtlarının, olay yerinde çekim yapan tüm ulusal ve yerel televizyon
kanallarına ait kamera kayıtlarının, Balıklıgöl
Devlet Hastanesi Acil Servisinin iç ve dış mekân güvenlik kamera görüntülerinin
temin edilmesi istenmiştir.
19. Adli Tıp Şube Müdürlüğünce birinci başvurucu hakkında
düzenlenen 22/3/2012 tarihli raporda ise başvurucunun yaralanmasının yumuşak
doku lezyonlarına neden olduğu, yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı,
basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu bildirilmiştir.
20. Bu kapsamda temin edilen görüntüleri içeren CD ve DVD"leri
incelemesi içinaynı birimde zabıt katibi
olarak görev yapan A.Y., Cumhuriyet Başsavcılığınca 2/4/2012 tarihinde
bilirkişi olarak görevlendirilmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığının 2/4/2012 tarihli yazısı ile Şanlıurfa
Baro Başkanlığından başvurucuların Nevruz kutlamalarında görevlendirilip
görevlendirilmedikleri, görevlendirilmişler ise bunun hangi gerekçe ve hukuki
dayanakla yapıldığı sorulmuştur. Baro Başkanlığının bila
tarihli yazısı ile görevlendirmenin dayanaklarının Anayasa"nın 2. maddesi ile
19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 1., 2., 76., 95. ve 97.
maddeleri olduğu, "... "hukukun
üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik
kazandırmak" için meşru her türlü araçla ve yolla izleyerek raporlar
hazırlamak, hazırlanan bu raporları gereği yapılmak üzere ilgili mercilere
göndermek, açıklamak suretiyle kamuoyunu aydınlatmak, ... Baro bünyesinde
kurduğu ... merkez ve komisyonları eliyle veya doğrudan görev vereceği avukatlar
kanalıyla müdahil" olmanın Baro Yönetim Kurulunun hak, görev ve
yetkisi dâhilinde olduğu, gözlemci avukat görevlendirilmesinin de bu kapsamda
yapıldığı bildirilmiş ve başvurucuların gözlemci avukat olarak
görevlendirildikleri teyit edilmiştir.
22. Bilirkişi tarafından düzenlenen 16/4/2012 tarihli bilirkişi
raporunda, ikinci başvurucunun bir kolluk görevlisi ile itişip bağrıştığı, daha
sonra olayın büyümesi üzerinepolis memurlarınca çelme
takılarak başvurucunun yüzüstü yere yatırıldığı ve başvurucuya arkadan kelepçe
takıldığı belirtilmiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığının 18/4/2012 tarihli yazısı ile
Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesinden ikinci başvurucunun adli
muayenesinin yapılması istenmiştir.
24. Şanlıurfa Barosu tarafından Bakanlığa gönderilen bir adet
DVD ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 30/4/2012 tarihli
yazısı ile gönderilen bir adet DVD"nin incelenmesi için aynı birimde zabıt katibi olarak görev yapan A.Y., Cumhuriyet Başsavcılığınca
14/5/2012 tarihinde bilirkişi olarak görevlendirilmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığının 14/5/2012 tarihli yazısı ile İl
Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünden 21/3/2012 tarihinde yapılan Nevruz
kutlamalarında görevli olup başvuruculara müdahalede bulunan kolluk amir ve
görevlileri ile anılan kişileri adli muayenelerinin yapılması için Hastaneye
götüren ve Hastanede meydana gelen olaylara müdahale eden kolluk amir ve
görevlilerinin kimlik bilgileri ile teşhise imkân sağlayacak nitelikte
fotoğraflarının gönderilmesi istenmiştir.
26. Cumhuriyet Başsavcılığının 23/5/2012 tarihli yazısı ile Adli
Tıp Şube Müdürlüğünden 21/3/2012 tarihli ön rapora istinaden ikinci başvurucu
hakkında kati rapor düzenlenmesi istenmiştir.
27. Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 11/6/2012 tarihli raporu ile başvurucudaki
lateral menisküs yırtığı
ve yumuşak doku lezyonlarına
neden olan yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığı ve
basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olmadığı bildirilmiştir.
28. Cumhuriyet Başsavcılığının 6/11/2012 tarihli yazısı ile
Asayiş Şube Müdürlüğünden aynı tarihli çağrı kâğıdının başvurucuların da içinde
yer aldığı şikâyetçilere tebliğ edilmesi istenmiştir.
29. Başvurucular, şikâyetçi sıfatıyla ifade vermek üzere
18/2/2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmişlerdir. Aynı
tarihte her iki başvurucunun ifadesi alınmış ve kendilerine gösterilen
fotoğraflardan, şikâyetçi oldukları görevlileri teşhis etmişlerdir.
30. Ekinde başvurucuların ifade tutanaklarının yer aldığı
18/2/2013 tarihli yazı ile Asayiş Şube Müdürlüğünden ilgili emniyet
görevlilerinin açık kimlik, görev ve adres bilgilerinin tespit edilmesi
istenmiştir.
31. Cumhuriyet Başsavcılığının 4/3/2013 tarihli yazısı ile
Asayiş Şube Müdürlüğünden aynı birimde görevli olan Emniyet Müdürü H.T.nin ifadesinin alınması için Cumhuriyet Başsavcılığına
başvurması gerektiğinin tebliğ edilmesi istenmiştir.
32. Cumhuriyet Başsavcılığının 13/3/2013 tarihli yazısı ile
Asayiş Şube Müdürlüğünden yazı ekinde gönderilen şikâyetçi V.K. ve Emniyet Müdürü
H.T.ye ait ifade tutanakları dikkate alınarak Polis Memurları Z.G. ve Y.D.nin tanık olarak ifadelerinin alınması istenmiştir.
33. Cumhuriyet Başsavcılığının 11/6/2013 tarihli ve S.2012/7074,
K.2013/5237 sayılı kararı ile tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"21 Mart 2012 günü Haleplibahçe
mevkiinde yapılmasına izin verilen kutlamaları izlemek üzere alanda Şanlıurfa
Barosunca gözlemci olarak Avukat [Eyüpsabri TİNAŞ],
Hidayet ENMEK, M... E... U..."in görevlendirildiği, görevli polislerce darp
edildiklerini, yere yatırılarak kelepçelen...dikleri[ni],
akabinde gözaltına alındıkları[nı] ve yüzlerine biber
gazı sıkıldığı[nı] konu ile ilgili Baro Başkanı ...
tarafından sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısına avukatların gözaltına
alınmayacağı bildirilmesine rağmen bu çabanın sonuçsuz kaldığı[nı], hastaneye götürülen meslektaşlarına destek için gelen
diğer müşteki avukatların da hastanede benzer muamele gördükleri[ni], durumun hastane kameralarına da yansıdığı[nı], darp olayının sonucunda avukatların kafasında
kırıklar, yüzlerinde ve gözlerinde kanamalar ve vücutlarının değişik
bölgelerinde ekimozlar... oluştuğu[nu] bu nedenle
şüpheli polis memurlarından şikayetçi olduklarını beyan ettikleri,
Şanlıurfa Valilik makamınca 4483 [s]ayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca
soruşturma izni verilmemesine ilişkin 14/12/2012 gün ve 2012/160 sayılı karar
vermiş olduğu,
Şanlıurfa Barosu tarafından karara itiraz
edildiği, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 10/04/2013 tarih ve 2013/109
kararı ile atılı bulunan yukarıda yazılı eylemden dolayı soruşma açılmasına
gerekli kılacak nitelik ve yeterlilikte olmadığı, verilen kararda yöntem ve
yasaya aykırılık görülmediği anlaşıldığından [ş]ikayetçi
Şanlıurfa Barosu"nun yaptığı itirazın reddine ve kararın onanmasına,kesin olarak karar verildiği,
Şüpheli polis memurlarının kamu görevi icra
ettikleri sırada yasal yetki kapsamında sınırlı ölçülü ve tutarlı olarak Nevruz
günü toplumsal olayı önlemek amacıyla PVSK. ve TCK.
25. m anlamında güç kullandıkları şüphelilerin eylemlerinin yasal yetki
kapsamında olduğu ve suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı anlaşılmakla;
Şüpheliler hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA
YER OLMADIĞINA,
..."
34. Başvurucuların anılan karara karşı itirazları, Adıyaman 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin 31/7/2013 tarihli ve 2013/2040 Değişik İş sayılı kararı
ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesi ile birlikte yerinde
görüldüğü belirtilerek reddedilmiştir.
35. İtirazın reddine dair karar, birinci başvurucuya 24/9/2013;
ikinci başvurucuya ise 25/9/2013 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
36. Birinci başvurucu 24/10/2013, ikinci başvurucu ise
25/10/2013 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
3. İlgili Kolluk Görevlileri
Hakkında Yürütülen İdari Soruşturmalar
37. Başvurucuların iddiaları ile ilgili olarak Valilik
tarafından disiplin ve ceza sorumlulukları yönünden incelemeler başlatılmıştır.
Anılan incelemelerin resen veya bir başvuru üzerine başlatıldığı hususunda
bilgi edinilememiştir.
a. Disiplin Soruşturması
38. Disiplin sorumluluğu yönünden yapılan inceleme kapsamında
Şanlıurfa Valiliği İl İdare Kurulunun 25/5/2012 tarihli ve 5750 sayılı yazısı,
ilgili vali yardımcısının 28/5/2012 tarihli uygun görüşü ile valinin oluruna
sunulmuştur. Valinin 29/5/2012 tarihli oluru ile iddiaların sübuta ermediği
gerekçesiyle disiplin yönünden işlem yapılmasına gerek olmadığına ve dosyanın
işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
39. Başvurucularla birlikte aynı olay kapsamında şikâyetçi olan
Avukat M.E.U., disiplin yönünden işlem yapılmasına gerek olmadığına ve dosyanın
işlemden kaldırılmasına dair karara karşı Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine
itiraz yoluna başvurmuştur.
40. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli ve
E.2013/22, K.2013/16 sayılı kararı ile disiplin soruşturmalarının2/12/1999
tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanun kapsamında olmadığı, idari davaya konu olabileceği gerekçesiyle
başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir.
b. Ön İnceleme
41. Ceza sorumluluğu yönünden 4483 sayılı Kanun gereğince
yapılan inceleme kapsamında Şanlıurfa Valiliği İl İdare Kurulunun 25/5/2012
tarihli ve 5749 sayılı yazısı, ilgili vali yardımcısının 28/5/2012 tarihli
uygun görüşü ile valinin oluruna sunulmuştur. Valinin 29/5/2012 tarihli oluru
ile "[s]onuç
olarak; ... şikayet dilekçelerine istinaden yapılan
araştırma sonucuna göre 4483 sayılı Yasa"ya göre; İl Emniyet Müdürlüğü
görevliler[i] hakkında ön inceleme yapılmasını gerektirecek suç yada suç
unsuruna rastlanılmadığından, 4483 sayılı Yasa"nın 4. maddesine göre "ihbar ve
şikayetin ..." işleme konulmamasına karar verilmiştir.
42. Başvurucularla birlikte aynı olay kapsamında şikâyetçi olan
Avukat M.E.U., 4483 sayılı Kanun kapsamında verilen ihbar ve şikâyetin işleme
konulmamasına dair karara karşı Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine itiraz yoluna
başvurmuştur.
43. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 17/9/2012 tarihli ve
E.2012/244, K.2012/289 sayılı kararı ile "ihbar
ve şikayetin soyut ve genel nitelikte olmadığı, ihbar
veya şikayet eden kişi veya olayın belirtilmiş olduğunun anlaşıldığından "ihbar
ve şikayetin işleme konulmamasına" ilişkin kararın ... Yasa kurallarına açıkça
aykırı olduğu ..." gerekçesine dayanılarak itirazın kabulüne ve
5749 sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
44. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin anılan kararı üzerine
başlatılan ön inceleme neticesinde Şanlıurfa Valiliği İl İdare Kurulunun 14/12/2012
tarihli ve K.2012/160 sayılı kararı ile haklarında ön inceleme yapılan
görevliler hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Kararın
ilgili kısımları şöyledir:
"Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin ...
kararı gereğince ... hakkında yapılan ön inceleme sonucunda düzenlenen rapor ve
eklerinin incelenmesinde;
Şanlıurfa Barosu Başkanlığının görüntü
CD"leri, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığından alınan 25 adet görüntü CD"sinin
bilirkişi tarafından incelenerek hazırlanan dökümü, Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesinden alınan görüntü CD"leri ve
adli sağlık raporları incelendiğinde: 21 Mart 2012 tarihinde yapılan Nevruz
kutlamalarında alana kimlik göstermeden girmeye çalışan bazı kişilerin emniyet
güçlerince yakalanarak gözaltına alındığı, alanda Şanlıurfa Barosu tarafından
gözlemci olarak görevlendirilen avukatlardan [Eyüpsabri]
TİNAŞ, M. E... U... ve Hidayet ENMEK"in alanda
yaşanan olayları insan hakları bağlamında gözlemleyerek suç unsuru teşkil eden
bir durum gözlemlediklerinde durumu tutanağa bağlayarak adli ve idari mercilere
duyurmak yerine, ilgili yasaya aykırı davranışları nedeniyle yakalanarak
gözaltına alınan şahısları görevli emniyet mensuplarının elinden almaya
çalıştığı, emniyet görevlileri ile sözlü ve fiili müdahale içerisine girdikleri,
emniyet mensuplarının görevli memura mukavemet ettikleri ve görev yapmalarını
engelledikleri gerekçesi ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu["nu]n 23/b ve Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 16/g maddesi; 2559 sayılı
Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu["nu]n 2/11, 4, 9,
16, Ek-4 ve Ek-6 [m]addeleri; Yakalama Gözaltına Alma
ve İfade Alma Yönetmeliğinin 5, 6, 7, 9 ve 29. [m]addeleri
ve Ceza Muhakemesi Kanunu["nu]n 90, 161 ve 168. [m]addeleri
kapsamında ilgili kişileri yakalama işlemine tabi tuttukları, bu işlem
sırasında direnişle karşılaştıkları için karşılıklı arbede yaşandığı, bu arbede
neticesinde yakalanan avukatlar [Eyüpsabri] TİNAŞ, M.
E... U... ve Hidayet ENMEK"te
BTM (Basit Tıbbi Müdahale) ile giderilebilir yumuşak doku zedelenmeleri oluştuğu,
adı geçen avukatların direnmesi neticesinde ise yakalama işlemini
gerçekleştiren emniyet görevlilerinin 5"ine çeşitli sürelerde sağlık raporu
verildiği ve bu emniyet görevlilerinden birinin ayağının kırılarak alçıya
alındığı mevcut rapor, bilgi ve belgelerden anlaşıldığından,
..."
45. Şikâyetçi olan Avukat M.E.U., izin verilmemesine dair karara
karşı Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur.
46. Anılan itirazı inceleyen Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin
5/3/2013 tarihli ve E.2013/76, K.2013/77 sayılı kararı ile "Ön inceleme dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin;
haklarında ön inceleme yaptırılan ... üstüne atılı bulunan yukarıda yazılı
eylemlerden dolayı soruşturma açılmasını gerekli kılacak nitelik ve
yeterlilikte olmadığı, verilen kararda yöntem ve yasaya aykırılık görülmediği
anlaşıldığından, ..." itirazın reddine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
47. 4483 sayılı Kanun"un "Kapsam" kenar başlıklı 2.
maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:
“765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 243 ve 245 inci maddeleri ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 154 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında açılacak
soruşturma ve kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri uygulanmaz.”
48. 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un "Yollamalar" kenar başlıklı 3.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan Türk Ceza Kanununa
yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bu hükümlerin karşılığını
oluşturan maddelere yapılmış sayılır.”
49. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu"nun 243. maddesi şöyledir:
"(Değişik: 235 - 5.1.1961) (Değişik 1.
Fıkra: 4449 - 26.8.1999) Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi
davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini
engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya
ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir
sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı
muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır
hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası
verilir.
Fiil neticesinde ölüm vukua gelirse 452 nci, sair hallerde 456 ncı maddeye göre tertip olunacak ceza üçte birden yarıya
kadar artırılır."
50. 765 sayılı mülga Kanun"un 245. maddesi şöyledir:
"(Değişik: 235 -
5.1.1961) Kuvvei cebriye imaline memur olanlar ve bilûmum zabıta ve ihzar memurları memuriyetlerini icrada ve
mafevkinde bulanan âmirinin emrini infazda kanun ve nizamın tâyin
ettiği ahvalde başka surette bir kimse hakkında suimuamele
veya cismen eza verecek hale cüret eder yahut o kimseyi darp ve cerheylerse üç aydan (Değişik ibare: 4449 - 26.8.1999) "beş
seneye kadar hapis" ve muvakkaten memuriyetten mahrumiyet cezaları ile
cezalandırılır. Eğer işlediği cürüm bu fiillerin fevkinde ise o cürümlere
terettüp eden ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.
(Ek fıkra: 4778 -
2.1.2003 / md.1) 243 üncü madde ile bu maddede yazılı suçlardan dolayı verilen
cezalar, para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez.
51. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "İşkence" kenar başlıklı 94. maddesi
şöyledir:
(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla
bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade
yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları
gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı
görevi dolayısıyla,
İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde
gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer
kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde,
verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.)
Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.
52. 5237 sayılı Kanun"un "Eziyet"
kenar başlıklı 96. maddesi şöyledir:
"(1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol
açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren
fiillerin;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa
ya da eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan
sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
53. 5237 sayılı Kanun"un "Zor
kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı
256. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı
sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması
halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."
54. 1136 sayılı Kanun"un "Avukata
karşı işlenen suçlar" kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:
"Görev Sırasında veya yaptığı görevden
dolayı avukata karşı işlenen suçlar hakkında, bu suçların hakimlere karşı
işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır."
55. 1136 sayılı Kanun"un "Soruşturmaya
yetkili Cumhuriyet Savcısı" kenar başlıklı 58. maddesi
şöyledir:
"Avukatların avukatlık veya Türkiye
Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev
sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının
vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından
yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda
belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro
temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına
giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza
Muhakemesi Kanununun duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri saklıdır. Şu kadar
ki, bu hükümlere göre avukatlar tutuklanamayacağı gibi, haklarında disiplin
hapsi veya para cezası da verilemez."
56. 1136 sayılı Kanun"un "Suçüstü
hali" kenar başlıklı 61. maddesi şöyledir:
"Ağır ceza mahkemesinin görev alanına
giren bir suçtan dolayı suçüstü halinde soruşturma, bizzat Cumhuriyet savcısı
tarafından genel hükümlere göre yapılır."
57. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kabul edilen
(11/12/2010 tarihli ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’na
6524 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile eklenen geçici 4. maddenin (6) numaralı
fıkrası gereğince yürürlükten kaldırılmış olan ancak başvuruya konu
soruşturmanın yürütüldüğü dönemde yürürlükte olan) 18/10/2011 tarihli ve (8) No’lu Genelge’nin ilgili kısımları şöyledir:
“…
2- İnsan hakları ihlali, işkence ve kötü
muamele iddialarına ilişkin olarak yapılan soruşturmaların, kolluk kuvvetlerine
bırakılmayarak bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da görevlendireceği bir
Cumhuriyet savcısı tarafından etkili ve yeterli bir şekilde yürütülmesi,
…”
58. Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20/2/2015 tarihli ve
158 sayılı Genelge"sinin ilgili kısımları şöyledir:
“…
2- İnsan hakları ihlali, işkence ve kötü
muamele iddialarına ilişkin olarak yapılan soruşturmaların, kolluk kuvvetlerine
bırakılmayarak bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da görevlendireceği bir
Cumhuriyet savcısı tarafından etkili ve yeterli bir şekilde yürütülmesi,
…”
2. Uluslararası Hukuk
59. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1984 tarihli ve
39/46 sayılı kararıyla kabul edilen, 3441 sayılı Kanun ile onaylanan, 29/4/1988
tarihli ve 19799 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Alçaltıcı Muamele veya Cezaya
Karşı Sözleşme’nin 12. maddesi şöyledir:
“Her Taraf Devlet, yetkisi altındaki ülkelerde
bir işkence eyleminin işlendiğine inanmak için ciddi sebepler mevcut olan her
halde, yetkili mercilerin derhal ve tarafsız soruşturma yürütmelerini
sağlayacaktır.”
60. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, İşkence
ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili
Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul
Protokolü) birinci ekinin 2. maddesi şöyledir:
“Devletler, işkence ve kötü muamele
şikayetleri ve bildirimlerinin, anında ve etkili bir biçimde soruşturulmasını
sağlamakla yükümlüdürler. Açık bir şikayetin olmadığı
durumlarda bile işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa,
soruşturma yapılmalıdır. Soruşturmayı yürütenler, bu tür olayların faili
olduğundan şüphelenilen kişiler ve onların hizmet ettiği kurum ve kuruluşlardan
bağımsız, soruşturma yürütebilecek vasıfta, tarafsız kişiler olmalıdır. Bu
kişilerin tarafsız tıp uzmanlarına veya konuyla ilgili diğer uzmanlara erişim
veya bu tür uzmanları çağırma yetkileri olmalıdır. Soruşturmalar yürütülürken,
en yüksek profesyonel standartlara uygun yöntemler kullanılmalı ve soruşturma
sonuçları kamuya açıklanmalıdır.”
61. İstanbul Protokolü’nün birinci ekinin 6. maddesi şöyledir:
“6a) İşkence ve kötü
muamele soruşturmalarında çalışan tıp uzmanları her zaman en yüksek etik
standartlara uygun biçimde davranmalı ve tıbbi araştırma ve muayeneden önce
kişinin bilgilendirilmiş onamını almalıdır. Muayene, tıp biliminin kabul
edilmiş standartlarına uygun biçimde yürütülmelidir.Muayene,
tıp uzmanın denetimi altında, devlet görevlileri ve güvenlik güçleri
mensuplarının mevcut olmadığı bir ortamda, kişinin mahremiyetine saygı
göstererek yapılmalıdır.
6b) Tıp uzmanı muayenenin hemen sonrasında
doğru bir yazılı rapor hazırlamalıdır. Bu raporda en azından aşağıdaki bilgiler
yer almalıdır:
(i) Görüşme Koşulları: Görüşme yapılan kişinin
adı, muayene sırasıda mevcut olanların adları, bu
kişilerin muayene yapılan kişiyle olan ilişkileri, görüşmenin kesin tarihi, saati,
görüşme yapılan yerin adresi (uygun olduğu durumlarda görüşme yapılan odanın
yeri), görüşme yapılan yerin tanımı (örneğinklinik,
cezaevi, ev vb.); görüşme yapıldığı sıradaki koşullar (muayene için geldiğinde
veya muayene sırasında kişinin tabii olduğu kısıtlamalar, görüşme sırasında
odada güvenlik güçlerinin mevcut olup olmadığı, tutukluya eşlik edenlerin hal
ve tavrı, muayeneyi yapan kişiye yönelik tehditkar ifadeler vs.) ve diğer
geçerli unsurlar;
(ii) Öykü: Gerçekleştiği iddia edilen işkence
ve kötü muamele yöntemleri, işkence ve kötü muamelenin ne zaman gerçekleştiği,
bütün fiziksel ve psikolojik semptomlar ve şikayetler de dahil olmak üzere
kişinin görüşme sırasında anlattığı öykünün detaylı bir raporu;
(iii) Fiziksel ve Psikolojik Muayene: Uygun tanı
koyucu testler ve mümkün olduğu durumlarda bütün yaralanmaların renkli
fotoğrafları da dahil olmak üzere klinik muayene sonucunda elde edilen bütün
fiziksel ve psikolojik bulguların kaydı.
(iv) Değerlendirme: Fiziksel ve psikolojik
bulgular ile işkence ve kötü muamele arasındaki muhtemel ilişkinin
değerlendirilmesi. Gerekli tıbbi ve psikolojik tedavi ve/veya yapılması gereken
başka tıbbi testler ve muayeneler için görüş ve tavsiyeler;
(v) Yazar: Raporda muayeneyi yapan kişilerin
adları açıkça belirtilmeli ve rapor hazırlayanlar tarafından imzalanmalı;
6c) Hazırlanan rapor gizli tutulmalı ve rapor
muayene edilen kişiye veya kişinin yasal temsilcisi olarak atadığı kimseye
teslim edilmelidir. Muayene edilen kişi veya temsilcisinin muayene süreci
hakkındaki görüşleri de sorulmalı ve raporda bu kişilerin görüşlerine de yer
verilmelidir. Uygun olduğu durumlarda, işkence veya kötü muamele iddialarını
soruşturmakla yetkili olanlara da yazılı rapor verilmelidir. Bu raporun yetkili
kişilere güvenli bir biçimde ulaştırılmasını güvenceye almak, Devlet"in
sorumluluğudur. Muayene edilen kişinin rızası veya bu tür bir talepte bulunma
yetkisi bulunan mahkemenin yetki vermesi istisna olmak üzere, rapor başka
kimseye verilmemelidir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
62. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
63. Başvurucular Baro adına gözlemci olarak bulundukları Nevruz
kutlamaları sırasında işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan
muamele yasağına aykırı olarak polis memurlarının sistematik işkence ve kötü
muamelelerine maruz kaldıklarını, olayda orantısız güç kullanıldığını, bu
nedenle Anayasa"nın 17. maddesinin ihlal edildiğini, avukat olmaları nedeniyle
ancak Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren suçüstü hâlinde gözaltına
alınabileceklerini, kanuna açıkça aykırı şekilde gözaltına alınarak
özgürlüklerinden mahrum bırakılmak sureti ile Anayasa"nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini, kolluk görevlilerini koruma kaygısı ile Cumhuriyet Başsavcılığınca
verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, itiraz mercisinin
kararında ve idari kararlarda gerekçeden yoksun ve soyut ifadelere yer
verildiğini, bu nedenle Anayasa"nın 36. maddesinin ihlal edildiğini, Cumhuriyet
Başsavcılığınca soruşturmanın etkili yürütülmemesi nedeniyle Anayasa"nın 40.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılama yönünde karar
verilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
64. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
65. Somut başvuru bakımından başvurucuların işkence, eziyet ve
insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarının
sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi, devletin etkili soruşturma
yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespitine bağlıdır.
Bu nedenle başvurucunun belirtilen iddialarının, Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altında alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu yönünden incelenmesi gerekli ve
yeterli görülmüştür.
66. İkinci olarak başvurucular Cumhuriyet Başsavcılığınca
verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, itiraz mercisinin
kararında ve idari kararlarda gerekçeden yoksun ve soyut ifadelere yer
verildiğini, bu nedenle Anayasa"nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedirler. Başvurucuların bu iddialarının adil yargılanm
hakkı kapsamında incelenmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 24) Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altında alınan işkence, eziyet ve insan
haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu yönünden incelenmesi
gerekir.
67. Son olarak başvurucular, Cumhuriyet Başsavcılığınca
soruşturmanın etkili yürütülmemesi nedeniyle Anayasa"nın 40. maddesinde güvence
altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden ayrıca şikâyetçidirler.
Başvurucuların Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının
usul boyutunun ihlal edildiği iddiaları bakımından dayandıkları gerekçeler ile
etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiaları kapsamında sundukları gerekçe
karşılaştırıldığında somut başvurunun Anayasa Mahkemesince etkili başvuru hakkı
yönünden ayrıca incelenmesi gereken bir hiçbir özel sorun ihtiva etmediği
görülmektedir. Bu nedenle başvurucuların etkili başvuru hakkının ihlal edildiği
iddiaları ayrıca incelenmemiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. İşkence, Eziyet veya
İnsan Haysiyeti İle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
68. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmayan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
69. Başvurucular birer avukat olarak ancak Ağır Ceza
Mahkemelerinin görev alanına giren suçüstü hâlinde gözaltına
alınabileceklerini, kanuna açıkça aykırı şekilde gözaltına alınarak
özgürlüklerinden mahrum bırakılmak sureti ile Anayasa"nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
70. Bakanlık görüş yazısında, başvuruya konu olayın 21/3/2012
tarihinde Şanlıurfa ilinde yapılan Nevruz kutlamaları sırasında kolluk
görevlilerinin kimlik kontrolüne direnen göstericileri gözaltına almaya
çalıştıkları sırada meydana geldiği, bildirim evrakı ve dosya içeriğinden
göstericilerin gözaltına alınmasına direnen başvurucuların kolluk görevlileri
tarafından gözaltına alındıklarını ve aynı gün Hastanede yapılan muayenelerinin
ardından salıverildikleri, başvuruya konu gözaltı işleminin 21/3/2012 tarihinde
son bulduğu, bu nedenle başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamındaki
şikâyetinin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında dışında
kaldığı, ayrıca başvurucunun haksız olduğunu düşündüğü gözaltı işlemi için 5271
sayılı Kanun"un 141. maddesi gereğince tazminat yoluna başvurduğuna dair bilgi
bulunmadığı, diğer taraftan 5271 sayılı Kanun"un 91. maddesinin (4) numaralı
fıkrası gereğince serbest bırakılmayı sağlamak üzere bir itiraz başvurusunda
bulunmadığı bildirilmiştir.
71. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamışlardır.
72. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
73. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi, ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
74. Başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak
teşkil eden nihai işlem veya kararların 23/9/2012 tarihinden evvel
kesinleşmemiş olması gerekmektedir. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten
önce kesinleştiği tespit edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından
başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı
yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında
yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 32).
75. Başvurucular 21/3/2012 tarihinde tutulmuş ve aynı gün
serbest bırakılmışlardır. Anılan tutulma işlemine ilişkin herhangi bir adli
işlem başlatılmamış olduğundan bu konuda son işlemin başvurucunun serbest
bırakıldığı 21/3/2012 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.
76. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kişi hürriyeti ve
güvenliğinin ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerine konu olayda, tutulmaya
ilişkin son işlemin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı
23/9/2012 tarihinden önce gerçekleştiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
77. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında
devletin, pozitif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan tüm bireylerin
maddi ve manevi varlığını koruma hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer
bireylerin gerekse kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her
türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 51).
78. Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün bir de usul boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü
fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir resmî soruşturma
yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu
saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve
kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda sorumlulukları
altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,
17/7/2014, § 110).
79. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka
aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç
ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle
birlikte yorumlandığında etkili bir resmî soruşturmanın yapılmasını
gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu olanaklı olmazsa bu madde,
sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet
görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan
kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, § 111).
80. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma
türünün, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin
yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak
tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana
gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi
gereğince devletin ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai
soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda yürütülen
idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu
hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli
değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 55).
81. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve
manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını
ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini
sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir
şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç
nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§
56).
82. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır.
Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü
muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve
derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle
yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve
soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve
temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller
yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik
bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için
alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
83. Bu tür olaylarla ilgili cezai soruşturmaların etkililiğini
sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap
verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine
açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda mağdurların, meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
84. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına
soruşturma yapılmamış olması veya yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü
muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer,
resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile
işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren belirtiler olduğunda soruşturma
açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız
biçimde kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün
olarak etkili olması gerekir (Tahir Canan,
§ 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §
116).
85. Devlet memurları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele
hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olabilmesi için soruşturmadan sorumlu
olan ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması
gerekir. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal
bağlantının olmamasını değil aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir.
Dolayısıyla etkili bir soruşturmadan söz edebilmek için öncelikle bağımsız
yürütülebilir niteliğe sahip olması gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 117).
86. Soruşturmayı sağlayacak bir başvuru yolunun sadece hukuken
mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun uygulamada fiilen de etkili olması ve
başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma yetkisine sahip bulunması
gereklidir. Başvuru yolunun bir hak ihlali iddiasını önleyebilme, devam
etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak ihlalini karara bağlayabilme
ve bunun için uygun bir tazminat sunabilmesi hâlinde ancak etkililiğinden söz
etmek mümkün olabilir. Yine vuku bulmuş bir hak ihlali iddiası söz konusu
olduğunda tazminat ödenmesinin yanı sıra sorumluların ortaya çıkarılması
bakımından da yeterli usule ilişkin güvencelerin sağlanması gerekir (Tahir Canan, § 26; Cezmi Demir ve diğerleri, § 118).
87. İşkence, eziyet ve kötü muameleye ilişkin şikâyetler
hakkında yapılan soruşturma söz konusu olduğunda yetkililerin hızlı davranması
önemlidir. Bununla birlikte belirli bir durumda bir soruşturmanın ilerlemesini
engelleyen sebepler ya da zorlukların olabileceği de kabul edilmelidir. Ancak,
kötü muameleye yönelik soruşturmalarda, hukuk devletine bağlılığın sağlanması,
hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin
engellenmesi, herhangi bir hile ya da kanunsuz eyleme izin verilmemesi ve
kamuoyunun güveninin sürdürülmesi için soruşturmanın yetkililer tarafından
makul bir sürat ve özenle yürütülmesi gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 119).
88. Mahkemelerin, özellikle işkence, eziyet ve kötü muamele
niteliğindeki bir olayın zamanaşımına uğramaması için ellerinden gelen tüm
gayreti sarf etmeleri ve tüm araçlara başvurmaları gerekir. Kötü muamele
iddialarını konu olan bir ceza davasının yetkililer tarafından mümkün olan en
kısa zamanda bir sonuca bağlanması, eşitlik ilkesi bağlamında kamunun güveninin
korunmasına ve kanun dışı eylemlere karışanlara karşı hoşgörülü bir tutum
sergilendiği izlenimi oluşmasının önlenmesinehizmet
eder (Cezmi Demir ve diğerleri, §
120).
89. AİHM, bir devlet görevlisinin işkence, eziyet veya kötü
muameleyle suçlandığı durumlarda “etkili başvuru”nun
amaçları çerçevesinde, cezai işlemlerin ve hüküm verme sürecinin zamanaşımına
uğramamasının veaf veya genel affın mümkün
kılınmamasının büyük önem taşıdığına işaret etmiştir. Ayrıca AİHM, soruşturması
veya davası süren görevlinin görevinin askıya alınmasının ve şayet hüküm alırsa
meslekten men edilmesinin önemine dikkat çekmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 121).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
90. Başvurucular, Baro adına gözlemci olarak bulundukları Nevruz
kutlamaları sırasında, işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan
muamele yasağına aykırı olarak polis memurlarının sistematik işkence ve kötü
muamelelerine maruz kaldıklarını, olayda orantısız güç kullanıldığını, bu
nedenle Anayasa"nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
91. Bakanlık görüş yazılarında, özetle başvuruya konu olayla
ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca derhâl soruşturma başlatıldığı,
soruşturma kapsamında başvurucuların şikâyetçi sıfatıyla Cumhuriyet savcısı
tarafından ifadelerinin alındığı, olay yerinde bulunan diğer avukatların da
şikâyetçi olarak dinlendikleri, polis memurlarının karakolda beyanlarının
alındığı, olay anına ilişkin görüntülerin bilirkişi marifetiyle incelendiği,
soruşturma kapsamında şikâyet ve şüphelilerin adli muayene raporlarının dosyaya
eklendiği, aralarında il emniyet müdür yardımcısının da bulunduğu on yedi
şüpheli hakkında "[ş]üpheli polis memurlarının kamu görevi icra ettikleri sırada
yasal yetki kapsamında sınırlı ölçülü ve tutarlı olarak Nevruz günü toplumsal
olayı önlemek amacıyla PVSK. ve TCK. 25. m anlamında
güç kullandıkları şüphelilerin eylemlerinin yasal yetki kapsamında olduğu ve
suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı..." gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, itiraz mercisinin
karardaki gerekçeleri yerinde görerek başvurucuların itirazlarını reddettiği,
idari soruşturma kapsamında şüphelilerin ayrıca ifadelerinin alındığı, izin
verilmemesine dair kararın, başvurucuların polise mukavemet göstermeleri ve görev
yapmalarının engellenmesi üzerine yasal çerçevede ve orantılı olarak müdahalede
bulunmaları gerekçesine dayandığı, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal
edildiği iddialarının incelenmesinde belirtilen hususların Anayasa Mahkemesinin
dikkatine sunulması gerektiği bildirilmiştir.
92. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamışlardır.
93. Başvurucular 21/3/2012 tarihinde Şanlıurfa"da yapılan Nevruz
kutlamaları sırasında, Baro adına "gözlemci avukat" olarak kutlama
sahasında hazır bulunmuşlardır. Kolluk görevlileri ile aralarında yaşanan
tartışma ve karşılıklı fiziki müdahaleler sonucunda, başvurucular görevlilerce
gözaltına alınmışlar ve aynı gün yapılan adli muayene ve tedavilerinin ardından
salıverilmişlerdir. Müteakiben başvurucular aynı tarihte Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaat ederek şikâyetçi olmuşlardır.
94. Buna göre başvurucuların, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının ihlaline ilişkin belli delillerle savunulabilir iddiaları olduğunun
ve böyle iddialar karşısında devletin sorumlu kimselerin tespit edilmesine ve
cezalandırılmasına olanak sağlayabilecek kapsamlı ve etkili bir soruşturma
yürütme zorunluluğunun doğduğunun kabulü gerekir.
95. İnsan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele iddialarına ilişkin
soruşturmaların etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma
makamlarınca, şikâyet öğrenilir öğrenilmez veya yeterince açıklığa kavuşmayan
bir şikâyet açıklığa kavuşturulur kavuşturulmaz soruşturma başlatılması
gerekmektedir. Şikâyetin olmadığı ancak insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir
muamelenin mevcudiyetine ilişkin ciddi delil veya emareler bulunduğunun farkına
varıldığı bir durumda ise savcılığın resen harekete geçme yükümlülüğü devam
etmektedir.
96. Başvuruya konu süreçte başvurucuların şikâyetleri üzerine
derhâl soruşturma başlatılmış ve bu kapsamda başvurucuların şikâyetçi sıfatıyla
ifadeleri alınmıştır. Aynı ifade alma işlemi sırasında başvurucuların talebi
üzerine bir Savcılık görevlisi tarafından fotoğrafları çekilmiş ve mevcut
raporlara göre adli muayenelerinin yapılması için Adli Tıp Şube Müdürlüğüne
sevk edilmişlerdir. Cumhuriyet Savcılığı aynı tarihte Emniyet Müdürlüğüne
müzekkere yazarak olaya ilişkin tüm görüntülerin temin edilmesini istemiştir.
97. Başvurucuların müracaatları üzerine ilgili Cumhuriyet savcısının
sergilediği tutum, soruşturmanın derhâl başlatılması olgusunun yalnızca
soruşturma defterine kayıt işlemi ile sınırlı kalmadığını ve soruşturmanın
fiilen de derhâl başlatıldığını ortaya koymaktadır.
98. Yukarıda yer verilen ilkeler çerçevesinde insan haysiyeti
ile bağdaşmayan muamele iddialarının etkili soruşturulması bakımından önem arz
eden bir diğer nokta, soruşturmada görev alan kişilerin bağımsız ve tarafsız
hareket edebileceklerine olan inancın korunmasıdır. AİHM’e
göre de bir soruşturma ancak soruşturmayı yapmakla görevli kişiler, olaylara
karışanlardan bağımsız olduğu takdirde “etkili” olarak nitelenebilir. Bu durum
yalnızca anılan kişi kategorileri arasında hiçbir hiyerarşik ve kurumsal bağın
olmamasını gerektirmekle kalmaz; aynı zamanda pratik bağımsızlığı da gerektirir
(Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 96; Kamer Demir ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 41335/98, 19/10/2006, § 44).
99. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başvuruya konu
soruşturmanın devam etmekte olduğu zaman diliminde yürürlükte olan 18/10/2011
tarihli ve (8) numaralı mülga Genelge"sinde (bkz. §
58) ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün hâlihazırda yürürlükte
bulunan 20/2/2015 tarihli ve 158 numaralı Genelge"sinde
(bkz. § 59), insan hakları ihlalleri ile işkence ve kötü muamele iddialarına
ilişkin soruşturmaların bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da görevlendireceği bir
Cumhuriyet savcısı tarafından etkili ve yeterli bir şekilde yürütülmesine
ilişkin gereklilik ifade edilmiştir. Ayrıca İstanbul Protokolü’nün birinci
ekinin 2. maddesinde de soruşturmayı yürütenlerin, bu tür olayların faili
olduğundan şüphelenilen kişiler ve onların hizmet ettiği kurum ve kuruluşlardan
bağımsız soruşturma yürütebilecek vasıfta tarafsız kişiler olması gerektiği
düzenlenmiştir.
100. Her somut olayda bu bağımsızlığın gerçekleşip
gerçekleşmediğinin yürütülen soruşturmanın özel koşulları açısından ayrıca
değerlendirilmesi gerekir (Cemil Danışman,
§ 104).
101. Somut başvuruda olay yeri görüntülerinin temini,
şüphelilerin kimlik ve adres bilgilerinin tespiti, tanıkların ifadelerinin
alınması ve benzeri birçok önemli soruşturma işlemi, haklarında soruşturma
yürütülen görevlilerin hiyerarşisi içinde yer aldıkları Emniyet Müdürlüğü
görevlilerince yerine getirilmiştir. Başvurucuların şikâyetçi sıfatıyla
ifadelerinin alınması dışında Cumhuriyet Savcılığı tarafından doğrudan yapılan
ve soruşturmanın esasına etkili olan herhangi bir işlem tespit edilememiştir.
Bu denli önem arz eden işlemlerin, soruşturulan olayın potansiyel failleri ile
aynı hiyerarşik çatıyı paylaşan kolluk görevlilerine yaptırılmasının yukarıda
belirtilen soruşturmanın bağımsız ve tarafsız ellerle yürütülmesi ilkeleri ile
bağdaştığı söylenemez.
102. İşkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
yasağı, Anayasa’nın 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında
etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve gerektiğinde cezalandırılmalarını mümkün kılacak
düzeyde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli
sayılabilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı
aydınlatacak ve sorumluların tespitine imkân sağlayacak bütün delilleri
toplamış olmaları gerekir. Bu kapsamda yetkililer, diğer deliller yanında görgü
tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi
incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için
alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır.
103. Birinci başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara
karşı itiraz dilekçesinde Hastanedeki muayene odasında tedavisi devam ettiği
sırada bir polis memurunun kendisini zorla ilgili kolluk birimine götürmeye
çalıştığını, kendisinin demirlerden tutunduğunu, doktorun yatış işlemi
yapıldığını söylemesi üzerine kendisini bıraktığını ileri sürmektedir. Bu
çerçevede başvurucuların iddialarının potansiyel tanığı olan, muayene ve tedavi
işlemlerini yapan sağlık görevlilerinin bilgi ve gözlemlerine müracaat
edilmemesi, soruşturulan olayın aydınlatılması ve gerektiğinde sorumluların
cezalandırılmasının sağlanması adına önemli bir eksikliktir.
104. Başvuruya konu olan ve itiraz mercisi
tarafından da benimsenen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda "Şanlıurfa Valilik makamınca 4483 [s]ayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma izni
verilmemesine ilişkin 14/12/2012 gün ve 2012/160 sayılı karar vermiş olduğu" ve bu kararın itiraz üzerine "Gaziantep
Bölge İdare Mahkemesinin ... kararı ile" kesinleştiği gerekçesine dayanılmıştır.
105. 5271 sayılı Kanun, herkes hakkında geçerli olan ceza
soruşturması ve kovuşturması hükümlerini içermektedir. Ancak kanun koyucu
uluslararası hukuk, antlaşmalar ve iç hukuktan kaynaklanan kimi nedenlere
dayanarak bu genel kurallara istisnalar getirmiştir. Buna göre, suç işleyen her
kişi hakkında uygulanması gereken genel düzenlemeleri içeren 5271 sayılı Kanun
hükümleri bazı suç failleri bakımından uygulanmayacak, bunlara ilişkin ilgili
kanunlarındaki özel soruşturma ve kovuşturma usulleri geçerli olacaktır. Bu
usullerin tanınması, uygulanacak kişilere bir zümre ya da sınıf olarak imtiyaz
tanımak anlamına gelmeyip yapılan görevin niteliğinden kaynaklanmaktadır.
Böylece hem yapılan görevin en iyi şekilde ve etkin olarak yerine getirilmesi
sağlanacak hem de gereksiz şikâyetlere maruz kalınarak görülen hizmetin
kesintiye uğraması engellenecektir. Hukuk devletinde ceza soruşturma ve
kovuşturmasına ilişkin kurallar -ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa’nın
konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere- ülkenin sosyal ve kültürel yapısı,
etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri dikkate alınarak saptanacak
ceza siyasetine göre belirlenir. Kanun koyucu, cezalandırma yetkisini
kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve
ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, ne şekilde soruşturulacağı, nelerin
ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında
takdir yetkisine sahiptir. Dolayısıyla kanun koyucunun ceza siyaseti gereği
kimlerin özel soruşturma usulüne tabi olacağını belirleme hususunda takdir
yetkisi vardır (AYM, E.2012/19, K.2013/17, 17/1/2013).
106. Özetlemek gerekirse kamu görevlilerinin görevlerini devlet
adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla
bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altına olma
riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma
yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması, hukuk devletinde makul
görülebilir.
107. Nitekim Anayasa’nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında
memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan
ötürü ceza kovuşturması açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında-
kanunun gösterdiği idari mercinin iznine bağlı olduğu
hüküm altına alınmıştır.
108. Anayasa"nın bütünselliği ilkesi çerçevesinde Anayasa
kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları gözönünde
tutularak uygulanması zorunlu olduğundan etkili soruşturma yükümlülüğünü ve
kamu görevlilerinin soruşturulmasının izin şartına bağlı olmasını düzenleyen
kurallar bütününün birbiri ile uyumlu bir şekilde yorumlanması gereklidir.
Bununla birlikte soruşturulması izin şartına bağlı olmayan suçlarda izin
mekanizmasının işletilmesi, soruşturmanın etkililiği bakımından sorun
oluşturabilir.
109. Nitekim başvuruya konu soruşturma kapsamında Cumhuriyet
Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, 4483 sayılı
Kanun hükümleri çerçevesinde ilgili görevliler hakkında yürütülen ve soruşturma
izni verilmemesi ile sonuçlanan ön inceleme prosedürüne atıf yapılırken
soruşturma konusu suçların 4483 sayılı Kanun"un izin şartına bağlı olmaksızın
resen kovuşturulması gereken suçların düzenlendiği 2. maddesinin beşinci
fıkrası kapsamında olup olmadığı tartışılmamıştır.
110. Soruşturmanın etkililiği bağlamında yetkililer, olay ve
olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sona erdirmek ya da
kararlarını temellendirmek için aceleci davranarak temelden yoksun tespit ve
gerekçelere dayanmamalıdırlar. Aynı şekilde kanunun güç kullanılmasına cevaz
verdiği durumlarda kişiye uygulanan muamelenin orantılı olup olmadığının da
olayın tüm unsurları ortaya konularak çok yönlü olarak değerlendirilmesi
gerekir (Cemil Danışman, § 99).
111. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesinde ise "şüpheli
polis memurlarının kamu görevi icra ettikleri sırada yasal yetki kapsamında
sınırlı ölçülü ve tutarlı olarak Nevruz günü toplumsal olayı önlemek amacıyla
PVSK. ve TCK. 25. m anlamında güç kullandıkları
şüphelilerin eylemlerinin yasal yetki kapsamında olduğu ve suç ve suç unsuruna
rastlanılmadığı" ifadelerine
yer verilmiştir.
112. Görüldüğü üzere başvurucuların avukat olmaları nedeniyle
tabi olduklarını iddia ettikleri özel hukuki rejim; görevlilere doğrudan aktif
bir direnme içinde olup olmadıkları, başvuruculara yönelik fiziki müdahalenin
meşruluğu ve uygulanan cebrin amaçla orantılılığı irdelenmeksizin ve
"görevin icrası", "yasal yetki", "sınırlı, ölçülü ve
tutarlı güç kullanımı" gibi somutlaştırılmaya muhtaç ifadeler, tanık
beyanları ve olaya ilişkin kamera görüntüleri gibi delillerle
ilişkilendirilmeksizin ve tartışılmaksızın ilgili görevliler hakkında
kovuşturmaya yer olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
113. Dahası Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan değerlendirmeler,
kutlama alanında başvurucuların yakalanmaları kapsamında işlendiği iddia edilen
fiillere ilişkindir. Oysaki başvurucuların gözaltına alındıktan sonra
otobüslerde bekletildikleri sırada ve Hastaneye getirildikten sonraki sürede
eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muameleye maruz kaldıklarına ilişkin
ayrı iddiaları bulunmaktadır. Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararında dayanılan yakalama işlemi sırasında güç kullanımının
orantılılığı ile sınırlı tespitler, başvurucuların yakalama işlemi sonrasında
maruz kaldıklarını iddia ettikleri muameleleri aydınlığa kavuşturmamaktadır.
114. Soruşturmanın etkililiğinin denetiminde önemli noktalardan
biri olan soruşturmanın kamu denetimine açık ve şeffaf olmasının gereklerinden
biri de mağdurların -meşru menfaatlerinin korunması için- soruşturma sürecine
etkili katılımlarının sağlanmasıdır.
115. Bu çerçevede soruşturmanın etkililiğinin yanı sıra bununla
bağlantılı olarak başvurucuların yukarıda değinilen olayın farklı yönlerine
ilişkin iddialarının Cumhuriyet Başsavcılığı ve itiraz mercisi
tarafından karşılanmamış olması, başvurucuların meşru menfaatlerinin korunması
için sürece etkili katılımlarının yeterince sağlanamadığını ortaya koymaktadır.
116. Öte yandan izin verilmemesine dair karara karşı itiraz,
Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 5/3/2013 tarihli kararı ile "Ön inceleme dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin;
... yukarıda yazılı eylemlerden dolayı soruşturma açılmasını gerekli kılacak
nitelik ve yeterlilikte olmadığı, verilen kararda yöntem ve yasaya aykırılık
görülmediği" gerekçesine dayanılarak reddedilmiştir.
117. Görüldüğü üzere Bölge İdare Mahkemesince ön inceleme
süreci, yalnızca dosyada yer alan bilgi ve belgeler çerçevesinde denetlenmiş;
izin verilememesine dair kararda ortaya konan olay, olgu ve gerekçelerin,
başvurucuların tüm iddialarını karşılayıp karşılamadığı ve soruşturma izni
talep edilen eylemlerin 4483 sayılı Kanun"un (izin şartına bağlı olmaksızın
resen soruşturulması gereken suçların düzenlendiği) 2. maddesinin beşinci
fıkrası kapsamında olup olmadığı tartışılmamıştır. Soruşturmanın etkililiğinin
denetlenmesine ilişkin bu tespitler, bir bütün hâlinde ön inceleme sürecinin
makul bir özenle yürütüldüğü konusunda kuşku uyandırdığı gibi soruşturulan
olayın aydınlatılması ve gerektiğinde sorumluların cezalandırılmasının
sağlanmasını da zorlaştırmıştır.
118. Sonuç itibarıyla başvurucuların işkence, eziyet ve insan
haysiyeti ile bağdaşmayan muamele iddialarının etkili bir şekilde
soruşturulduğu sonucuna ulaşılamamıştır. Bu açıdan başvuruya konu soruşturma,
işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele fiillerinin
önlenmesi ve gerekiyorsa faillerin cezalandırılması bakımından yeterli bir etki
doğurmamıştır. Dahası şüpheliler hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemiş
olması, bu tür olaylara karışanlara müsamaha ile yaklaşıldığı izlenimini
uyandırmakta olup bu durumun işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan
muamele fiillerini gerçekleştirme temayülü olan kamu görevlilerini
cesaretlendirebileceği ve bireylerin, belirtilen eylemlere karşı koruma görevi
bakımından devlete ve adalet mekanizmalarına olan güvenlerini zedeleyebileceği
açıktır.
119. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma (usul) yükümlülüğünün ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
120. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
121. Başvurucular, yeniden yargılama yönünde karar verilmesini
talep etmişlerdir.
122. Başvuruda, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
öngörülen devletin etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
123. Belirtilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için kararın birer örneğinin Bölge İdare Mahkemesine ve ilgili Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
124. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İşkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının
usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın birer örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine ve Şanlıurfa Cumhuriyet
Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.