
Esas No: 2013/9597
Karar No: 2013/9597
Karar Tarihi: 21/4/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
COŞKUN GÖMÜÇ VE TAŞKIN GÖMÜÇ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/9597) |
|
Karar Tarihi: 21/4/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Alparslan
ALTAN |
Raportör Yrd. |
: |
Halil
İbrahim DURSUN |
Başvurucular |
: |
1. Coşkun
GÖMÜÇ |
|
|
2. Taşkın
GÖMÜÇ |
Vekili |
: |
Av. Mustafa
Umut YALÇIN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yeterli personel ve gerekli teçhizat bulunmayan
ambulansla yapılan nakil sırasında başvurucuların babasının vefat etmesi ve bu
olayda sorumluluğu bulunan görevliler hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmemesi nedenleriyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2013/9597 numaralı bireysel başvuru 23/12/2013 tarihinde
Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2014/849 numaralı bireysel başvuru ise
14/1/2014 tarihinde Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde
başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
2013/9597 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca
30/6/2015 tarihinde, 2014/849 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Anayasa Mahkemesi tarafından
2014/849 numaralı başvuru dosyasının konu ve kişi yönünden hukuki irtibat
nedeniyle 2013/9597 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin
2013/9597 başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve 2014/849 numaralı
başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 2/9/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 13/10/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
28/10/2015 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucular,
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucuların Babası Necdet Gömüç’ün Arapgir Devlet
Hastanesine Başvurması Üzerine Yaşanan Süreç
9. Başvurucuların 1933 doğumlu babaları Necdet Gömüç 30/8/2012 tarihinde saat 00.50 sıralarında Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisine başvurmuştur. Dr.
M.Ö. tarafından muayene edilen Necdet Gömüç, akut miyokard enfarktüsü
(kalp krizi) tanısıyla Malatya ilinde bulunan daha kapsamlı bir hastaneye saat
01.10 sıralarında sevk edilmiştir.
10. Hasta, Acil Tıp Teknisyeni (ATT:
Sağlık meslek liselerinin acil tıp teknisyenliği bölümlerinden mezun olmuş
kişileri ifade eder.) A.B.
eşliğinde şoför H.K. kontrolündeki ambulans ile Hastaneden ayrılmıştır. ATT
A.B., hastanın yolda iken nefes darlığının arttığını söylemesi üzerine Malatya
İl Ambulans Servisi Komuta Kontrol Merkezini (Komuta Kontrol Merkezi) arayarak
destek ekip istemiştir.Bunun
üzerine Komuta Kontrol Merkezi, Yazıhan 1 No.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri
İstasyonunda (Yazıhan İstasyonu) bulunan bir ambulansı destek amaçlı bölgeye
yönlendirmiştir. İlerleyen dakikalarda hastanın durumu ağırlaşmış ve şuuru
kapanmaya başlamıştır.
11. Yönlendirilen Yazıhan İstasyonu ambulansı, hastanın
bulunduğu ambulans ile karşılaşmış ve ambulanstaki ATT E.A. hastanın bulunduğu
ambulansa geçmiştir. Bu sırada entübe vaziyette olan
hasta, bölgeye en yakın olan Malatya Devlet Hastanesi Beydağı
Kampüsü"ne götürülmüştür.
12. Anılan Hastanenin hasta epikriz raporunun sonuç kısmında,
hastanın durumuna ilişkin olarak “Hasta, Arapgir’den emay olarak Hastanemize 112 tarafından
getirildi. Hastanemize exduhul olarak geldi. 40
dakika müdahale sonucu ex oldu.” ifadeleri
kullanılmıştır.
2. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma
Süreci
13. Başvuruculardan Taşkın Gömüç, Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 18/9/2012 tarihli
dilekçe ile rahatsızlanan babasının Arapgir Devlet
Hastanesi Acil Servisine götürüldüğünü, Dr. M.Ö. tarafından yapılan tetkikler
neticesinde kalp krizi geçirdiği söylenen babasının, ATT A.B.nin
bulunduğu ambulans ile 120 km uzaklıktaki Malatya’ya gönderildiğini; araca
şuuru açık bir şekilde konuşarak giren babasının 40 km sonra şuurunun
kapandığını, yolun 75. kilometresinde Yazıhan"dan yola çıkan diğer ambulansın geldiğini,
Beydağı Devlet Hastanesi Acil Servisine götürülen
babasının vefat ettiğinin yaklaşık yarım saat sonra kendilerine bildirildiğini
belirterek görevli personel ile olayda kusuru bulunan idareciler hakkında
şikâyetçi olmuştur. Başvuruculardan Coşkun Gömüç de
yaşanan olayda sorumluluğu bulunan görevlilerden şikâyetçi olmuştur.
14. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı,
söz konusu olayda görev alan personel hakkında Malatya Valiliğinden ve Arapgir Kaymakamlığından 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun"un 4. maddesi
uyarınca soruşturma izni istemiştir. Bunun üzerine Arapgir
Devlet Hastanesi Acil Servisi, Arapgir 1 No.lu 112
Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu (Arapgir İstasyonu)
ve Malatya il Ambulans Servisi Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personelleri
hakkında ön inceleme başlatılmıştır. Daha sonra Malatya İl Sağlık Müdür
Yardımcısı Dr. H.H.A. ön inceleme raporunu hazırlamak üzere
görevlendirilmiştir.
15. Ön incelemeci Dr. H.H.A. ilgili personelin ifadelerini
almış, başvurucuları dinlemiş, müteveffa hakkında düzenlenen tıbbi belgeleri
incelemiş ve hastalık hakkında kendisi de araştırma yaparak bir ön inceleme
raporu hazırlamıştır. Ön inceleme raporunun sonuç kısmında “… hasta NECDET GÖMÜÇ’e Arapgir Devlet Hastanesinde, Arapgir
112 Acil Yardım Ambulansında ve Malatya Devlet Hastanesi Beydağı
Kampüsü Acil Servisinde gerekli müdahale ve girişimlerin yapılmasına rağmen
vefat ettiği, hasta için yapılabilecek tüm işlemlerin yapılmış olduğu …” belirtilmiş
ve ilgili görevliler hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği yönünde
görüş bildirilmiştir.
16. Anılan rapor sonrasında Arapgir
Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu Müdürlüğü, 21/11/2012 tarihli ve K.2012/01
sayılı karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Arapgir
Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan Dr. M.Ö., Hemşire Y.Y.C., Sağlık
Memuru K.Ö. ve ATT A.B. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
Söz konusu rapor doğrultusunda Malatya Valiliği İl İdare Kurulu ise 22/11/2012
tarihli ve 128 sayılı karar ile Komuta Kontrol Merkezinde görevli Sağlık MemurlarıM.Ö. ve G.E. ile Acil Tıp Teknisyenleri Ş.A.,
B.İ., S.K., Y.F. ve Şoför H.K. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
vermiştir.
17. Başvurucular hem Arapgir
Kaymakamlığının hem de Malatya Valiliğinin soruşturma izni verilmemesi
kararlarına itiraz etmişlerdir. İtirazları inceleyen Malatya Bölge İdare
Mahkemesi, Arapgir Kaymakamlığının işlemi ile ilgili
olarak 10/12/2012 tarihli ve E.2012/255, K.2012/249 sayılı karar ile “…ön incelemeci tarafından, olay tarihinde
ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliğine göre Arapgir 1 Nolu Acil Sağlık
Hizmetleri Nokta İstasyonunda yeterli nöbetçi sağlık görevlisinin bulunup
bulunmadığı, yine hastanın anılan Yönetmelikte belirtilen sayı ve nitelikte
personel ile sevkinin sağlanıp sağlanmadığı hususlarının ve bunlarla ilgili
sorumlu kişilerin belirlenerek bir rapor düzenlenmesi ve yetkili makam
tarafından bu rapora dayanılarak bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususları
içermeyen inceleme raporu göz önüne alınarak verilen itiraza konu kararda
isabet görülmediği…” gerekçesine dayanarak itirazın kabulüne karar
vermiş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı Arapgir
Kaymakamlığına iade etmiştir. Malatya Bölge İdare Mahkemesi, başvurucuların
Malatya Valiliği işlemine karşı yaptıkları itirazı da 4/2/2013 tarihli ve
E.2013/1, K.2013/19 sayılı karar ile yukarıda yer verilen gerekçelerle kabul
etmiş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı Malatya Valiliğine iade etmiştir.
18. Ön inceleme raporunu hazırlamak üzere yeniden
görevlendirilen Dr. H.H.A. Arapgir Kaymakamlığına ve
Malatya Valiliğine bağlı personel hakkında yeniden inceleme başlatmıştır. Ön
incelemeci Dr. H.H.A., olay günü Komuta Kontrol Merkezinde nöbetçi doktor olarak
görev yapan M.D. ile olayın yaşandığı dönemde Malatya İl Ambulans Servisi
Başhekimi olan Dr. S.İ. ve Başhekimlik personeli O.A.yı incelemeye dâhil etmiştir.
19. Ön İncelemeci Dr. H.H.A. öncelikle başvurucuların
ifadelerini almıştır. Başvuruculardan Coşkun Gömüç
8/2/2013 tarihli ifadesinde özetle babasına zamanında müdahale edilmediğini
düşündüğünü, ambulansın donanımının çok eksik olduğunu, ambulansta olması
gereken personelin eksik olduğunu belirtmiş ve bu olayda sorumluluğu bulunan
tüm kişilerin tespit edilmesini talep etmiştir. Başvuruculardan Taşkın Gömüç de benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
20. Ön İncelemeci Dr. H.H.A. ilgili görevlilerin de ifadelerini
almıştır. Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisinde
başvurucuların babasını muayene eden Dr. M.Ö. ifadesinde özetle göğüs ağrısı
şikâyeti ile hastaneye gelen Necdet Gömüç"e MI
teşhisi koyduğunu, hastanede kardiyolog olmadığından vakit kaybetmemek için 112
Acil Servis ile görüşerek hastayı Malatya"ya sevk ettiğini, hasta yakınının
kendisine "Siz de ambulansla gelmeyecek
misiniz?" dediğini, kendisinin de Acil Servisi terk
edemeyeceğini, ambulansta sağlık personelinin olduğunu söylediği, ambulansın
tam donanımlı olduğunu belirtmiştir. Arapgir Devlet
Hastanesi Acil Servisinde görev yapan Hemşire Y.Y. ile Sağlık Memuru K.Ö. de
benzer yönde beyanda bulunmuştur.
21. Ön incelemeci Dr. H.H.A. Necdet Gömüç"ün
nakledildiği ambulansta bulunan ATT A.B.nin 4/2/2013
tarihinde ifadesini almıştır. ATT A.B. hastanın nakline ilişkin olarak özetle Arapgir İstasyonunda nöbetçi iken kalp krizi geçiren bir
hastanın Beydağı Devlet Hastanesine sevk edileceğinin
kendisine söylendiğini, bunun üzerine hastanın ambulansa alındığını, hastanın
ambulansa alındığı sırada genel durumunun iyi ve şuurunun açık olduğunu,hastanın MI hastası olması sebebiyle Komuta
Kontrol Merkezinden destek ekip istediğini fakat telsiz ve telefon çekmediği
için yetkililere ulaşamadığını, Arapgirden 30-40 km
sonra Deregezen mevkiinde hastanın nefes almakta
zorluk çektiğini söylediğini, bunun üzerine Komuta Kontrol Merkezinden ikinci
ekibin gelmesini istediğini ve hastaya daha rahat müdahale edebilmek için
ambulansı durdurduğunu ve ambulans şoföründen yardım istediğini, bu sırada
hasta yakınlarının da yanlarına geldiğini, hasta yakınlarının ambulansın ön
tarafına bindiğini ve ambulansın tekrar hareket ettiğini, bu sırada hastanın
şuurunun açık olduğunu, Arguvan mevkiini geçtikten sonra hastanın şuurunun
kapanmaya başladığını, bu nedenle hastayı entübe
ettiğini, bu sırada ikinci ekip ile karşılaştıklarını ve ikinci ekipte bulunan
sağlık memurunun kendi ambulanslarına geçtiğini, daha sonra kalp ritmi azalan
hastaya kalp masajı yaptıklarını, hastanın kalp atımlarının kısa süreli
aralıklarla döndüğünü fakat tekrar asistoliye girdiğini, bu şekilde hastayı Beydağı Devlet Hastanesine götürdüklerini beyan etmiştir.
ATT A.B. ambulansın ve Arapgir İstasyonunun genel
durumuna ilişkin olarak ise özetle ambulansın donanımının tam olduğunu,
hastanın şok cihazı ile monitorize edildiğini, nöbet
listelerinin tarafınca hazırlandığını, ağustos ayı olması nedeniyle personel
eksikliklerinin bulunduğunu, olayın meydana geldiği dönemde Arapgir
İstasyonunda görevli paramedik (Üniversitelerin
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu’ndaki 2 yıllık ambulans ve acil bakım
teknikerliği programlarından mezun olmuş kişileri ifade eder.) bulunmadığını, görev yaptığı Arapgir
İstasyonunda toplam sekiz yardımcı sağlık personeli bulunduğunu, sağlık
personelinden ATT F.N.nin hamile olması ve düşük
riski yaşaması nedeniyle raporu bulunduğunu, personel eksikliği nedeniyle
olayın yaşandığı ayda yedi nöbetin tek personelle tutulduğunu ve personel
eksikliğini Başhekimlik personeli O.A.ya sözlü olarak
belirttiğini, Komuta Kontrol Merkezi yetkililerin tek personelle nöbet tutulan
günleri bildiklerini belirtmiştir. Ambulans Şoförü H.K., hastanın nakline
ilişkin yaşanan olaylar hakkında ATT A.B. ile benzer şekilde beyanda
bulunmuştur.
22. Ön incelemeci Dr. H.H.A. Komuta Kontrol Merkezinde görevli
Dr. M.D.nin 14/2/2013 tarihinde ifadesini almıştır.
Dr. M.D. ifadesinde özetle Arapgir Devlet Hastanesi
Acil Servisi hekiminin Komuta Kontrol Merkezini arayarak MI hastası olan bir
kişiyi Malatya"ya sevk edeceğini söylediğini, kendisinin de hastayı ambulans
ile göndermesini söylediğini, Komuta Kontrol Merkezinden ek bir personel yahut
ambulans talebinde bulunulmadığını, belirli bir süre sonra hastanın yanında
bulunan ATT"nin Komuta Kontrol Merkezini arayarak
personel talebinde bulunduğunu, bunun üzerine Yazıhan İstasyonunda bulunan bir
ambulansın yola çıkarıldığını, ambulansların her türlü donanımı olduğunu, Arapgir İstasyonunun A2 tipi bir istasyon olması nedeniyle
bunlarda doktor çalıştırma zorunluluğunun bulunmadığını, olayın meydana geldiği
dönemin ağustos ayı ve tayin dönemi olması nedeniyle zaman zaman personel
sıkıntısı çekildiğini, ATT A.B.nin ekip arkadaşının
hamile olması ve nöbetten muaf olması nedeniyle saat 17.00"den sonra görevine
tek başına devam ettiğini, nöbet listelerinin İstasyonun sorumlu personeli
tarafından hazırlandığını ve Başhekimlik personeli olan Sağlık Memuru O.A.ya gönderildiğini, istasyonların aylık nöbet
çizelgelerinin Komuta Kontrol Merkezine gönderilmediğini, yönetmelik gereği
ambulanslarda paramedik olması gerekmekle birlikte
Sağlık Bakanlığı tarafından pek çok istasyona paramedik
atamasının yapılmadığını, Arapgir İstasyonunda
personelin tek çalışması konusunda bir müdahalesinin olmadığını belirtmiştir.
Komuta Kontrol Merkezinde görevli diğer personel de Dr. M.D. ile benzer şekilde
beyanda bulunmuştur.
23. Ön incelemeci Dr. H.H.A. olayın meydana geldiği tarihte
Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimliğinde sağlık memuru olarak görev yapan O.A.nın 11/2/2013 tarihinde
ifadesini almıştır. Sağlık Memuru O.A. ifadesinde özetle şikâyet konusu olaydan
başlatılan soruşturma ile haberdar olduğunu, nöbet listelerinin istasyonun
sorumlu personeli tarafından düzenlendiğini ve nöbet değişim formlarının ay
sonunda Başhekimliğe getirildiğini, istasyonlarda bilgisayar olmadığı için
gönderilen bu listeleri bilgisayara aktardığını ve dosyaladığını, nöbet
listelerinin düzenlenmesi ile ilgili herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
nöbet listelerini kontrol görevinin başhekimin yetkisinde olduğunu,
istasyonlardaki personel eksikliğinin kendisine bildirildiğini, kendisinin de
durumu başhekime sözlü olarak bildirdiğini, olayın meydana geldiği aylarda
personel eksikliği olması nedeniyle Malatya İl Sağlık Müdürlüğüne personel
talep yazısının yazıldığını belirtmiştir.
24. Ön incelemeci Dr. H.H.A. olayın meydana geldiği tarihte
Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimi S.İ.nin 14/2/2013
tarihinde ifadesini almıştır. Başhekim S.İ. ifadesinde özetle olay günü
tarafına herhangi bir bilgi verilmediğini, Arapgir
İstasyonunun A2 tipinde bir istasyon olup doktorsuz çalıştığını, ambulansın
olay tarihinde araç ve medikal olarak hiçbir eksikliğinin bulunmadığını, nöbet
listesine göre Arapgir İstasyonunda bir şoför ve üç
ATT olmak üzere toplam dört personelin görevli olduğunu ancak ATT Y.Ç.nin idarenin bilgisi dışında Arapgir
İstasyonu sorumlu personeli ATT A.B.nin bilgisi
dâhilinde nöbet tarihini değiştirmiş olduğunu, bu yüzden saat 17.00"den sonra
ambulansta tek personelin kalmış olduğunu, Arapgir
İstasyonunun sorumlu personeli ATT A.B.nin konu ile
ilgili olarak Arapgir Devlet Hastanesi Acil
Servisindeki doktora, Komuta Kontrol Merkezi doktoruna ve Başhekimlikte çalışan
personele gerekli bilgilendirmeyi yapmamış olduğunu, istasyonlardanöbet
değişim ve nöbet listelerininistasyonun sorumlu
personeli tarafından hazırlandığını, Arapgir
İstasyonunda bu listelerin ATT A.B. tarafından hazırlandığını, aylık nöbet
listelerinin Sağlık Memuru O.A. tarafından idare adına kontrol edildiğini, konu
ile ilgili olarak Sağlık Memuru O.A.ya bilgi
verilmediği için kendisine de bilgi ulaşmadığını, istasyonlarda tek başına
nöbet tutulmaması konusunda ilgili personele gerekli uyarıyı yaptığını, olay
tarihinde tek çalışıldığına dair tarafına bir bilgi verilmediğini, Arapgir İstasyonu kadrosunda beş acil tıp teknikeri (paramedik) ile on ATT bulunması gerekmekle birlikte Sağlık
Bakanlığı tarafından acil tıp teknikerinin atanmadığını, on ATT kadrosunda ise
ilgili tarihte sadece beş ATT.nin çalışmakta
olduğunu, bu ATT.lerden F.N.nin
ise hamile olması nedeniyle ambulansa binemeyeceğine dair raporunun
bulunduğunu, olay tarihinde Arapgir İstasyonuna üç
geçici personel görevlendirilerek eksikliğin giderilmeye çalışıldığını, Yazıhan
İstasyonunun da A2 tipi istasyon olduğunu ve beş acil tıp teknikeri ve on ATT
ile kadrolandırıldığını ancak ilgili dönemde Sağlık
Bakanlığı tarafından iki paramediğin atanmış
olduğunu, nöbet günü listesinde ise paramediğin
bulunmadığını, aynı dönemde Malatya genelinde yirmi dört aktif istasyonun
bulunduğunu ancak yalnızca yirmi üç paramediğin görev
yaptığını, Arapgir İstasyonunda geçici olarak paramedik görevlendirme şanslarının olmadığını, ilçelerden
merkeze ambulans ile hasta nakli için özel bir iznin gerekli olmadığını, Acil
Serviste görevli doktorun hastayı sevk etmesi ve konu ile ilgili Komuta Kontrol
Merkezi doktorunun onayını alması ile naklin yapıldığını, ATT"lerin
kalbi duran bir hastaya gerekli müdahaleyi yapabileceğini belirtmiştir.
25. Ön incelemeci Dr. H.H.A. 1/2/2013 tarihli yazı ile Arapgir İstasyonuna ait nöbet listelerini hazırlamakla
görevli kişi veya kişilerin isimlerinin, bu listelerin kimler tarafından
denetlendiğinin ve denetleme yapanların yetki ve sorumluluklarının ne olduğunun
tarafına bildirilmesini Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube
Müdürlüğünden talep etmiştir.
26. Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğü
5/2/2013 tarihli yazı ile Arapgir İstasyonunda nöbet
listelerinin hazırlanmasından İstasyonun sorumlu personeli ATT A.B.nin görevli olduğunu, nöbet listelerinin günlük
kontrolünden Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi doktorunun (ilgili tarihte Dr.
M.D.) sorumlu olduğunu, nöbet listelerinin aylık kontrolünden ise Başhekimlikte
görevli Sağlık Memuru O.A.nın
sorumlu olduğunu bildirmiştir.
27. Ön incelemeci Dr. H.H.A. 1/2/2013 tarihli yazı ile Necdet Gömüç"ün nakledildiği ambulansın standardının ne olduğunu
Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğünden sormuştur. Bunun
üzerine ambulansın ilgili mevzuat hükümlerine göre sahip olması gereken teknik
ve tıbbi donanım yönünden değerlendirilerek hazırlanan tespit tutanağı ön
incelemeci Dr. H.H.A.ya
gönderilmiştir. Tespit tutanağı şöyledir:
" (...) plakalı ambulans, İl Sağlık
Müdürlüğünde 01/11/2012 tarih ve saat 14.40"ta 07/12/2006 tarih ve 26369 sayılı
Resmi Gazete"de yayımlanan
"Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri
Yönetmeliğinin EK-1 ve EK-2 numaralı eklerinde belirtilen teknik ve tıbbi
donanıma sahip olduğu, ambulansta bulundurulması gereken ilaç ve serumların
bulunduğu tespit edilmiştir. İşbu tutanak tarafımızca 2 nüsha hazırlanarak
müştereken imza altına alınmıştır."
28. Ön inceleme kapsamında Arapgir
İstasyonunun 2012 yılı Ağustos ayı standart kadro
sayısı ile çalışan kişi sayısının ve Arapgir
İstasyonunda geçici personel çalışıyor ise bu kişilerin bilgilerinin
gönderilmesi Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube Müdürlüğünden
talep edilmiştir. Gönderilen cevap yazısında, Arapgir
İstasyonunun ATT standart kadrosunun on olduğu ancak istasyonda aktif olarak
beş ATT"nin çalıştığı, paramedik
kadrosunun beş olduğu ancak istasyonda paramedik
bulunmadığı, Arapgir Devlet Hastanesinden bir sağlık
memuru ile Komuta Kontrol Merkezinden üç sağlık personelinin geçici olarak Arapgir İstasyonunda görevlendirildiği ancak geçici
görevlendirilen bir sağlık personelinin aktif olarak ağustos ayında çalışmadığı
bildirilmiştir.
29. Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube
Müdürlüğünden ayrıca Arapgir İstasyonuna paramedik ataması yapılıp yapılmadığı sorulmuştur.Gönderilen cevap yazısında Arapgir İstasyonuna paramedik
atamasının yapılmadığı, açıktan personel atama yetkisinin Sağlık Bakanlığında
olması nedeniyle 2012 yılı Ocak ayında Sağlık Bakanlığından Arapgir
İstasyonuna paramedik atanması talebinde bulunulduğu,
Yazıhan İstasyonunda ise 2010 yılında atanmış iki paramediğin
bulunduğu belirtilmiştir.
30. Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube
Müdürlüğünce ayrıca Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimliğine bağlı kırk altı
112 Acil Yardım Sağlık İstasyonun bulunduğu, 2012 yılı Ağustos ayı itibarıyla
bu istasyonlarda Sağlık Bakanlığı Personel Dağılım Cetveli"ne
göre iki yüz paramedik kadrosunun bulunduğu ancak yirmi
iki çalışan paramediğin olduğu, yine Sağlık Bakanlığı
Personel Dağılım Cetveli"ne göre 456 ATT kadrosunun
bulunduğu ancak çalışan 129 ATT"nin olduğu bilgileri
verilmiştir.
31. Ön incelemeci Dr. H.H.A. ayrıca İnönü Üniversitesi Tıp
Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimliği Kardiyoloji Anabilim Dalı ile
Acil Tıp Anabilim Dalından bilirkişi raporu talep etmiştir. Acil Tıp Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. H.O. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda özet
olarak Dr. M.Ö. ile ATT A.B. ve ATT E.A.nın
hastaya gerekli tıbbi müdahaleyi yaptığı, kardiyak
arrest olan hastalara uygulanacak ileri
kardiyak yaşam desteğinin paramedik ve ATT"lere en ince detaylarına kadar öğrencilik yıllarında
anlatıldığı ve bu tip vakıalarda en iyi şartlardaki müdahalelerde dahi başarı
oranının %30’ları geçmediği belirtilmiştir. Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Doç. Dr. N.A. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda da özet olarak
hastaya gerekli müdahalenin ana hatları ile gerçekleştirildiği ve yaşam desteği
uygulamasının bu konuda yetkin doktorların yanı sıra eğitimli paramedik ve ATT"ler tarafından
da yapıldığı ifade edilmiştir.
32. Ön incelemeci Dr. H.H.A., araştırmaları sonucunda elde
ettiği veriler doğrultusunda Arapgir Kaymakamlığına
bağlı ilgili personel hakkında 25/2/2013 tarihli yeni bir rapor hazırlamıştır.
Ön İnceleme raporunun Arapgir Kaymakamlığı personeli
hakkında değerlendirmeler içeren kısmı şöyledir:
" (...)
Arapgir Devlet Hastanesi doktoru M.Ö.nün
hastaya gerekli müdahaleyi ve medikasyonu yaptığı, bilirkişi
raporlarından da anlaşıldığı üzere en uygun tedavi seçeneğini sağlayabilmek
için hastayı sevk ettiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir Devlet Hastanesi hemşiresi, Y.Y.C.nin
hastaya gerekli müdahaleyi ve Doktor M.Ö.nün
talimatlarını yerine getirdiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir Devlet Hastanesi Sağlık Memuru K.Ö.nün
hastaya gerekli müdahaleyi ve Doktor M.Ö.nün
talimatlarını yerine getirdiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir 1 no.lu 112 Acil Yardım İstasyonu sorumlu personeli ve o tarihteki
nöbetçi personeli ATT A.B.nin bilirkişi raporlarından
ve elde edilen bulgulardan anlaşıldığı üzere hastaya gerekli müdahaleyi
yaptığı, müdahale ile ilgili kusur ya da ihmalinin tespit edilmediği, nöbet
listesi oluşturulurken mevcut personel durumunu kullandığı ve kendi inisiyatifi
ile hareket ettiği, nöbetlerin çift personel olmasını sağlayabileceğifakat
paramedik ya da sertifika almış personel temin etme
yetkisinin olmadığı,
(...)
SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar ve elde edilen
bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporları doğrultusunda, personelin ve idari
personelin kendi yetki ve sorumluluğunu aşan müdahale imkanı olmayan konularda
suçlanamayacağı; elde edilen bulgular ve bilirkişi raporlarından anlaşıldığı
üzere mevcut personel yapı ve sayısından hasta Necdet GÖMÜÇ’ün
etkilenmediği ve yine yapılan açıklamalar ve elde edilen bilgi ve belgeler ve
bilirkişi raporları doğrultusunda hasta Necdet GÖMÜÇ’e
Arapgir Devlet Hastanesinde, Arapgir
112 Acil Yardım Ambulansında ve Malatya Devlet Hastanesi Beydağı
Kampüsü Acil Servisinde gerekli müdahale ve girişimlerin yapılmasına rağmen
vefat ettiği, hasta için yapılabilecek tüm işlemlerin yapılmış olduğu
anlaşıldığından,
Dr. M.Ö., Y.Y.C., K.Ö. ve A.B. hakkında 4483
sayılı Yasa gereğince "soruşturma izni verilmemesi" kanaatimde
olduğumu (...) bildirir ön inceleme raporudur."
33. Ön incelemeci Dr. H.H.A., Malatya Valiliğine bağlı ilgili
personel hakkında da 5/4/2013 tarihli bir rapor hazırlamıştır. Dr. H.H.A.
olayın yaşandığı dönemde Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimi olan Dr. S.İ.
ile Başhekimlikte görevli Personel O.A., Komuta Kontrol Merkezinde görevli Dr.
M.D. ile Sağlık Memurları M.Ö. ve G.E. ile Acil Tıp Teknisyenleri Ş.A., B.İ.,
S.K. ve Y.F. hakkındasoruşturma izni verilmemesi
yönünde görüş bildirmiştir. Ön İnceleme raporunun Malatya Valiliği personeli
hakkında değerlendirmeler içeren kısmı şöyledir:
"Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi doktoru M.D.nin bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere
hastanın etkin tedavisinin yapılabilmesi ve hastanın zaman kaybını önlemek için
sevk kararını onayladığı ve sevk edilecek hastane ile irtibata geçerek gerekli
bilgilendirmeyi yaptığı,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli M.Ö.nün yapılan uygulamalarda
Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya
da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli Ş.A.nın yapılan uygulamalarda
Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya
da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli B.İ. nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir
kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli G.E.nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir
kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli S.K.nın yapılan uygulamalarda
Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya
da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli Y.F.nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir
kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
İl Ambulans Servisi Başhekimliği personeli O.A.nın nöbet listelerinin
hazırlanmasına doğrudan etkisinin bulunmadığı fakat başhekimlik adına gerekli
takibi yürüttüğü ve aksaklıkları başhekimliğe ilettiği, Arapgir
112 acil sağlık hizmetleri istasyonunda sağlık personelinin tek nöbet tutması
konusunda bir dahlinin bulunmadığı,
İl Ambulans Servisi BaşhekimiDr.
S.İ.nin Arapgir 112 Acil
Sağlık Hizmetleri İstasyonunda sağlık personelinin tek nöbet tutması konusunda
bir dahlinin bulunmadığı, en az iki sağlık personelinin nöbet tutabilmesi için
ciddi personel eksikliği bulunmasına rağmen çaba sarf ettiği, kendisine Arapgir 1 no.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunda
bazı nöbetlerin tek sağlık personeli tarafından tutulacağına dair bilgi
verilmediği, bu nedenle de olaya müdahale edemediği, yine Arapgir
1 no.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunun eksik bulunan eksik bulunan
sertifikalı ATT ve paramedik personel için kendisinin
atama yetkisinin bulunmadığı, bu yetkinin Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri
Genel Müdürlüğünde olduğu anlaşılmaktadır."
SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar ve elde edilen
bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporları doğrultusunda, personelin ve idari
personelin kendi yetki ve sorumluluğunu aşan müdahale imkanı olmayan konularda
suçlanamayacağı; elde edilen bulgular ve bilirkişi raporlarından anlaşıldığı
üzere mevcut personel yapı ve sayısından hasta Necdet GÖMÜÇ’ün
etkilenmediği ve yine yapılan açıklamalar ve elde edilen bilgi ve belgeler ve
bilirkişi raporları doğrultusunda hasta Necdet GÖMÜÇ’e
Arapgir Devlet Hastanesinde, Arapgir
112 Acil Yardım Ambulansında ve Malatya Devlet Hastanesi Beydağı
Kampüsü Acil Servisinde gerekli müdahale ve girişimlerin yapılmasına rağmen
vefat ettiği, hasta için yapılabilecek tüm işlemlerin yapılmış olduğu
anlaşıldığından,
... 4483 sayılı yasa gereğince
"soruşturma izni verilmemesi" kanaatimde olduğumu (...) bildirir ön
inceleme raporudur."
34. Anılan raporlar sonrasında Arapgir
Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu Müdürlüğü, 26/2/2013 tarihli ve K.2013/01 sayılı
karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Arapgir
Kaymakamlığına bağlı personel hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
vermiştir. Aynı şekilde Malatya Valiliği İl İdare Kurulu, 9/4/2013 tarihli ve
K.2013/27 sayılı karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Malatya Valiliğine
bağlı personel hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
35. Başvurucular, hem Arapgir Kaymakamlığının hem de Malatya Valiliğinin
soruşturma izni verilmemesi kararına tekrar itiraz etmişlerdir. İtirazları
inceleyen Malatya Bölge İdare Mahkemesi 6/5/2013 tarihli ve E.2013/51,
K.2013/68 sayılı karar ile başvurucuların Arapgir
Kaymakamlığının işlemine karşı yaptığı itirazın reddine; 11/7/2013 tarihli ve
E.2013/79, K.2013/173 sayılı karar ile de başvurucuların Malatya Valiliğinin
işlemine karşı yaptığı itirazın reddine karar vermiştir.
36. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı,
Malatya Valiliğine bağlı personel hakkında Malatya Bölge İdare Mahkemesince
verilen kararın Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmesi üzerine 29/7/2013
tarihli ve 2012/230, K.2013/87 Sor. sayılı kararla
şikâyet edilen kişiler hakkında Malatya Valiliğince yapılan ön inceleme
neticesinde soruşturma izni verilmediği ve anılan karara yapılan itirazın
Malatya Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği gerekçesi ile itiraz yasa yolu
açık olmak üzere şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir. Başvurucuların anılan karara yaptığı itiraz, Elazığ
1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2013 tarihli ve 2013/964 Değişik İş sayılı
kararıyla reddedilmiştir. Bu kararın 27/11/2013 tarihinde başvurucuların
vekiline tebliğ edilmesiyle 23/12/2013 tarihli ve 2013/9597 numaralı bireysel
başvuru yapılmıştır.
37. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı, Arapgir Kaymakamlığına bağlı personel hakkında Malatya
Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ
edilmesi üzerine 13/6/2013 tarihinde şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Başvurucular 30/10/2013 havale tarihli dilekçe ile
kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir. Elazığ
2. Ağır Ceza Mahkemesi 22/11/2013 tarihli ve 2013/1395 Değişik İş sayılı karar
ile başvurucuların itirazının reddinde karar vermiştir. Bu kararın 31/12/2013
tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmesiyle 14/1/2014 tarihli ve
2014/849 numaralı bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
38. 4483 sayılı Kanun"un "İzin
vermeye yetkili merciler" başlıklı 3. maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bendi şöyledir:
"Soruşturma izni yetkisi;
a) İlçede görevli memurlar ve diğer kamu
görevlileri hakkında kaymakam,
b) İlde ve merkez ilçede görevli memurlar ve
diğer kamu görevlileri hakkında vali,
(...) Yokluklarında ise vekilleri tarafından
bizzat kullanılır."
39. 4483 sayılı Kanun"un
"Ön inceleme" başlıklı 5. maddesinin üçüncü fıkrası
şöyledir:
"Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci
tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim
elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu
görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. İnceleme
yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya
kuruluşunun içerisinden belirlenmesi esastır. İşin özelliğine göre bu merci,
anılan incelemenin başka bir kamu kurum veya kuruluşunun elemanlarıyla
yaptırılmasını da ilgili kuruluştan isteyebilir. Bu isteğin yerine getirilmesi,
ilgili kuruluşun takdirine bağlıdır."
40. 4483 sayılı Kanun"un "Ön
inceleme yapanların yetkisi ve rapor" başlıklı 6. maddesi
şöyledir:
"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi
veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün
yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya
diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde
bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor
düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden
çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı
ayrı belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni
verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi
zorunludur."
41. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun "Doğrudan doğruya tam yargı
davası açılması" başlıklı 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl
ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak
haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen
veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden
itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu
sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."
42. Haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini düzenleyen
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun "Sorumluluk" başlıklı 49.
maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
43. 6098 sayılı Kanun"un haksız fiillerden doğan borç
ilişkilerinin Ceza Hukuku ile ilişkisini düzenleyen 74. maddesi ise şöyledir:
"Hâkim, zarar verenin kusurunun olup
olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza
hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi
tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza
hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz."
44. 07/12/2006 tarihli ve 26369 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanan Ambulanslar Ve Acil Sağlık Araçları İle Ambulans Hizmetleri
Yönetmeliği"nin "Ambulans ve acil
sağlık aracı personeli" başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"(1) Kara ambulanslarından;
a) (Değişik:RG-10/4/2012-28260)
Acil yardım ambulanslarında en az üç personelden oluşan bir ekip görev yapar.
Ekipte en az bir hekim veya bir paramedik veya Sağlık
Bakanlığınca belirlenmiş modül eğitimlerini tamamlamış bir acil tıp teknisyeni
ile diğer bir sağlık personeli ve bir şoför bulunur. Ambulansta sürücülük
görevini öncelikle acil tıp teknisyeni veya zorunlu hallerde paramedik yürütebilir. Bu durumda şoför bulundurulmaz.
Hekim bulundurulmayan acil yardım ambulanslarında hasta kabininde nakil
esnasında hastaya müdahale etmek üzere görev yapan personelden en az biri paramedik olmalıdır. Hekim veya paramedik
bulunmayan acil yardım ambulanslarında çalışacak acil tıp teknisyeni; temel
modül, travma resüsitasyon, çocuklarda ileri yaşam
desteği ve erişkin ileri yaşam desteği kurslarını başarı ile tamamlamış ve
sertifika almış olmalıdır."
45. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/4/2011 tarihli ve
E.2010/13-717, K.2011/129 sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal
açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak
HUMK.76.maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir.
Davacı, davalı doktor tarafından yapılan ameliyat nedeniyle ameliyat edilen
bölgede yabancı cisim bırakıldığından yeniden ameliyat olmak zorunda kaldığını
ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davanın temeli vekillik
sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK. 386-390). Vekil
vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden
sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için
gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli
olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel
olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle
davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK.321/1.md.). O
nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa,
sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar
görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi
açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği
önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip
uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve
bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri
arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde
tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmalı ve en
emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören
doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat
göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1.maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi
ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla
birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.
(...)"
46. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1/2/2012 tarihli ve E.
2011/4-592, K.2012/25 sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Dava, desteğin yanlış tedavi sonucu öldüğü
iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; kamu görevlisi
doktorun eylemi nedeniyle açılan eldeki tazminat davasında husumetin adı geçen
doktora yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davalı doktorun görevi sırasında
kanamalı ve acil durumda olduğu halde destekleri olan hastaya müdahalede
bulunmayıp, dış gebelik olan başka bir hastayla ilgilendiği; böylece,
dikkatsizlik ve tedbirsizliği nedeni ile desteğin ölümüne neden olduğu
iddiasıyla ve doktoru hasım göstererek eldeki tazminat davasını açmışlardır.
Davalının görevi dışında kalan kişisel
kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin
görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde
bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye
düşmektedir. Öyle ise dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye
yöneltilmesi gerekir. Mahkemece, davalı doktor hasım gösterilerek açılan
davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi hukuka uygundur.
(...)"
47. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulunun 22/5/2003 tarihli ve
E.2002/619, K.2003/350 sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Ankara 6. İdare Mahkemesi bozma kararına
uymayarak 21.3.2002 günlü, E:2002/339, K:2002/325 sayılı kararıyla,
uyuşmazlığın davacının uğradığı ses kaybının hatalı operasyon sonucunda oluşup
oluşmadığının tespitine ilişkin olduğundan, Mahkemelerinin 17.3.1999 günlü ara
kararıyla, davacının geçirdiği operasyonlara ilişkin bilgi ve belgelerin
bulunduğu "Hasta Dosyaları" istenilmiş ise de; söz konusu dosyaların
Ankara Numune Hastanesi arşivinde bulunamadığının (kaybolduğunun) bildirilmesi
üzerine, Mahkemece davacı tarafından dosyaya sunulan belgeler ile davacının
muayenesi sonucunda elde edilecek bilgiler ışığında bilirkişi incelemesine
karar verildiği, bilirkişi tarafından hazırlanan 22.11.1999 ve 27.12.1999 günlü
raporlarda, hastada, 8.11.1991 tarihindeki ilk operasyonu sırasında Bilateral Kord Vokal felci geliştiği,
bu sebebin sinir kesisi veya basısına bağlı olarak
gelişebileceği, zaman içinde sinir fonksiyonlarının geri dönebileceği, ancak
hastada, erken dönemde solunum yetersizliği oluştuğu ve zaman içinde kalıcı
hale geldiği, bu tür rahatsızlıklarda, ilk amacın yeterli hava girişinin
sağlanması olduğu, ses kalitesi bozulması ihtimalinin göze alınabileceği, bu
amaçla yapılan 2. ve 3. operasyonlarda ses kalitesinin düzeltilmediği ve kalıcı
sekel niteliğinde uzuv kaybının oluştuğunun belirtildiği, 24.2.2000 günlü naip
tezkeresi ile A.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı"na
gönderilen davacının yapılan muayenesi sonucunda düzenlenen raporda, davacının,
uzuv kaybının (çalışma gücü oranının) %63 olduğunun belirlendiği, bu oran göz
önüne alınarak 10.4.2000 günlü raporda, davacının fizik bütünlüğü, iktisadi
geleceği ve sosyal konumu göz önüne alınarak 12.857.657.785.lira maddi zararın
hesaplandığı, bu durumda davacının hatalı ameliyatlar sonucu uğradığı
zararların hizmet kusuruna dayalı olarak davalı idarece tazmini gerektiği,
davacının, istemde bulunduğu maddi tazminat miktarı göz önüne alınarak ve
istemle sınırlı olarak 1.000.000.000. lira maddi tazminatın davalı idarece
tazminine, maddi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi
istenmekte ise de, idarenin gecikmesine karşılık ödenen yasal faizin, başvuru
tarihinden itibaren hesaplanacağı, önceki döneme ilişkin faiz isteminin de
reddi gerekeceğinin açık olduğu, manevi tazminat istemi yönünden ise, manevi
zararlar da, Anayasanın 125. maddesinde ifadesini bulan şekliyle, tazmin
edilmesi gereken zararlardan olup, hukuka aykırı eylem veya işlemlerden dolayı
ilgililerin duyduğu elem ve ızdırabı kısmen de olsa
hafifletmek amacını taşıdığı, buna göre, davacının %63 oranında kayba uğrayan
uzvunun sosyal yaşamdaki fonksiyonları, kayıp oranı ve hükmedilen maddi
tazminat tutarı göz önüne alınarak mahkemelerince takdiren
5.000.000.000.- lira manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine, öte yandan,
davacı vekilince verilen 1.5.2000 günlü dilekçe ile maddi tazminat miktarının
13.000.000.000.- liraya çıkarılması istenmiş ise de, davanın genişletilmesi
niteliğindeki istemin kabulünün mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen
kabulüne, 1.000.000.000.- lira maddi, 5.000.000.000.- lira manevi tazminat olmak
üzere 6.000.000.000.- lira tazminatın davacıya ödenmesine, maddi tazminat
tutarına, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine,
başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin yasal faiz isteminin reddine ilişkin
bulunan ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare Ankara 6. İdare Mahkemesinin
21.3.2002 günlü, E:2002/339, K:2002/325 sayılı ısrar kararını temyiz etmekve bozulmasını istemektedir.
Temyiz
edilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve dilekçede ileri sürülen temyiz
sebeplerinin kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte
olmadığı anlaşıldığından davalı idarenin temyiz isteminin reddine."
48. Danıştay 15. Dairesinin 9/4/2014 tarihli ve E.2013/5560, K.2014/2559
sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Dava; davacı tarafından, 04/01/2008 tarihinde
Trabzon Numune ve Araştırma Hastanesi"nde gerçekleşen guatır
ameliyatı sonucu ses tellerinin kesilmesi ve felç olmasında idarenin hizmet
kusuru bulunduğundan bahisle 30.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi olmak
üzere toplam 70.000,00 TL tazminatın davalı idareden olay tarihinden itibaren
işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmininekarar
verilmesi istemiyle açılmıştır.
Trabzon İdare Mahkemesi"nce;Adli
Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 03/09/2010 gün ve 8034 sayılı
bilirkişi raporunda; "hasta hakkında, tiroid
sintigrafisinde multinodüler olduğu USG hafif diffüz sol lopta 15x10 mm.lik
nodüllerin küçük olduğu, sağda 6,5 mm.lik kistik solid ufak nodül olması
dikkate alındığında ameliyat endiksiyonunun uygun
olmadığı, ameliyattan önce biyopsi yapılmamasının eksiklik olduğu, hipoparatroidizim tablosunun, calsiyum
ve parat hormon düzeylerinin eplasman
tedavisini gerektirmediği, geçici hipoparatirodi
olduğu, bilaüteral total operasyonunun tıbbi
uygulamalarının uygun olduğu, bilatüreal kord vokal paralizisinin komplikasyon olduğu, operasyon
öncesi biyopsi yapılmaması ve endiksiyonun ameliyat
kararı alınmasında yeterli olmadığı nedeniyle (doktor) A. B."nin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı
oybirliğiyle mütalaa olunur." görüşlerine yer verildiği, hazırlanan rapor doğrultusunda,davacının fonksiyon kaybına uğramasında
idarenin yürütülen tedavide hizmet kusurunun bulunduğu,sonucuna
varılarak kusurlu eylemi ile davacının fonksiyon kaybına uğramasına neden olan
davalı idarenin, davacının bu nedenle uğradığı zarara karşılamakla yükümlü
olduğu, davacının uğradığı efor kaybının belirlenmesi amacıyla yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi tarafından düzenlenen 23.11.2012 kayıt
tarihli raporundan, tüm vücut fonksiyon kaybı olan %40 oranına göre 109.898,00
TL olarak hesaplandığı bu durum karşısında, bilirkişi raporunda belirtilen efor
kaybı miktarının davacı tarafından talep olunan şekliyle 30.000,00 TL maddi ve
30.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte, davalı idarece ödenmesi
gerektiği sonucuna varılmıştır.
(...)
Trabzon İdare Mahkemesi"nin 28/12/2012 tarih
ve E:2009/595; K:2012/1509 sayılı kararının ONANMASINA."
49. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 7/10/2008 tarihli ve
E.2008/11477, K.2008/11825 sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Dava konusu olay nedeniyle davacıların
Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet başvurusunda
bulundukları anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu 53. maddesine göre hukuk hakimi ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı
değilse de verilecek mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olguları ile
bağlıdır. Bu durumda mahkemece hazırlık soruşturması sonucunun eğer dava
açılmış ise ceza davasının sonucunun beklenerek, hasıl olacak sonuca uygun bir
karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde, hüküm kurulması usül ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
50. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
51. Başvurucular, babalarının yeterli personel ve gerekli
teçhizat bulunmayan bir ambulans ile sevk edildiği hastaneye gittiği sırada
vefat ettiğini, acil yardım ambulanslarında ilgili mevzuat uyarınca şoförden
hariç en az üç kişilik bir ekip bulunması gerekmesine rağmen babalarının
nakledildiği ambulansta sadece acil tıp teknisyeni ile şoförün bulunduğunu,araçta bulunan acil tıp teknisyeni kalp krizi
geçiren babalarına müdahale edebilecek yeterliliğe sahip olmadığından
ambulanstaki şok cihazının hiç kullanılmadığını, şüphelilerin verdiği
ifadelerde de personel eksikliği bulunduğunun kabul edildiğini, personel
eksikliğinin bulunduğu kabul edilmesine rağmen kusurun hep bir üst birime
aktarılarak sorumluluktan kurtulunmaya çalışıldığını,
personel eksikliğinin tamamlanması için gerekli çalışmaları yapmayan tüm
personelin bundan sorumlu olduğunu, yaşanan olayda sorumluluğu bulunan kişiler
hakkında yeterli bir inceleme yapılmadan dosyanın kapatıldığını, ceza
soruşturması dahi yapılmadığını belirterek Anayasa’nın 17. maddesinde
tanımlanan yaşam hakkının ve 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve sorumluların yargılanmasını önleyen kararların
kaldırılması ile manevi tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak
incelendiğinde başvurucuların temel olarak babaları Necdet Gömüç"ün
yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmamasından ve yaşam hakkı
kapsamında etkili bir soruşturma yürütülmemesinden şikâyet ettiği
anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuların tüm iddialarının Anayasa"nın 17.
maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
53. Bakanlık görüşünde, kabul edilebilirlik incelemesi ile
ilgili olarak yaşam hakkı kapsamında “etkili bir yargısal sistem kurma”
yönündeki pozitif yükümlülüğün her olayda mutlaka cezai işlem başlatmayı
gerektirmediği, yaşam hakkına yönelik ihlal iddialarının kasıtlı bir eylem ile
gerçekleştirilmediği durumlarda mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle
ilgili hukuk yollarının açık olmasının yeterli olabileceği, somut olayda
başvurucuların adli ya da idari yargıda tazminat davası açtığına ilişkin bir
bilginin bulunmadığı, bu durumda başvurucuların hem ilgili doktorların ve
idarenin sorumluluğunun ortaya konmasına hem de gerektiği takdirde tazminat
ödenmesine imkân sağlayacak bir yoldan kendisini mahrum bıraktığı, anılan
hususların kabul edilebilirlik incelemesi bakımından gözönünde
bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
54. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru
hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği
gereği, yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak
yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından
yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda müteveffa Necdet Gömüç, başvurucuların babasıdır. Bu nedenle başvuru
ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
56. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan
olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin
yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak
yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal
makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
57. Söz konusu pozitif yükümlülük, sağlık alanında yürütülen
faaliyetleri de kapsamaktadır. Nitekim Anayasa"nın 56. maddesinde herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin "herkesin hayatını(,)
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak (...) amacıyla sağlık
kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini"
düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak ve onları denetleyerek yerine getireceği kurala
bağlanmıştır.
58. Devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu isterse özel sağlık
kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına
yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek
zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, §
35).
59. Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif
yükümlülüklerin bir de usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 54). Bu usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma
türünün, yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım
gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Buna göre yaşam
hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili bir yargısal
sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası
açılmasını gerektirmez. Bu ilke, tıbbi ihmal sonucu meydana geldiği ileri
sürülen ölüm olayları için de geçerlidir. Bu durumlarda mağdurlara hukuki,
idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59; Nail Artuç, §
37).
60. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki yaşam hakkının ihlaline
kasten sebebiyet verildiği durumlarda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında
devletin sahip olduğu “etkili bir yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif
yükümlülük sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek
nitelikte soruşturmaların yürütülmesini mecburi kıldığından bu tür durumlarda
mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı kapsamındaki ihlali gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak bakımından yeterli değildir. Ancak yaşam
hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda, özellikle tıbbi
ihmal nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının bulunduğu hâllerde
mağdurlara yalnızca hukuk mahkemelerine ya da hukuk mahkemeleri ile birlikte
ceza mahkemelerine başvurma imkânının sağlanmasıyla etkili bir yargısal sistem
kurma yönündeki pozitif yükümlülük yerine getirilmiş sayılabilir (Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016,
§ 78).
61. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm ve
yaralama olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda
muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası
sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen
yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri
bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda,
insanların yaşamını veya vücut bütünlüğünü tehlikeye atan kişiler aleyhine
hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması Anayasa"nın
17. maddesinin ihlaline neden olabilir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 60). Bu yaklaşım, yetkili kişi ve
kurumların kamu ya da özel sağlık kuruluşlarına başvuran bir hastanın sağlık
durumunun ciddiyetini bilmesine ya da bilmesinin gerekmesine rağmen meydana
gelebilecek riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almayarak
yahut hastanın tanı ve tedavisine ilişkin değerlendirme hatasını aşacak şekilde
mesleki ödevlerine aykırı davranarak bir kimsenin hayatına veya vücut
bütünlüğüne zarar vermesi hâlinde sağlık alanında yürütülen faaliyetlerde de
geçerlidir (Kenan Sayın, B. No:
2013/5376, 14/10/2015, § 47).
62. Somut olayda Necdet Gömüç"ün ölüm
olayı ile ilgili olarak başvurucuların kullanabileceği birden fazla hukuki yol
bulunmaktadır. Bu kapsamda başvurucular, yaşanan olay hakkında bir ceza
soruşturması başlatılmasını ve kusurlu olan personel hakkında kamu davası
açılmasını yetkili Cumhuriyet Başsavcılığından talep edebilirler. İkinci bir
yol olarak başvurucular, Necdet Gömüç"ün ölümünden
sorumlu olduğunu düşündüğü kişiler aleyhine haksız fiilden ya da vekâlet
sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk kapsamında yetkili asliye hukuk
mahkemesinde tazminat davası açabilirler. Üçüncü bir yol olarak ise
başvurucular, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle ilgili kamu
idaresi aleyhine idari yargıda tam yargı davası açabilirler. Başvurucular,
olayda ihmali olduğunu ileri sürdüğü görevliler hakkında suç duyurusunda
bulunarak ceza soruşturması açılması talebinde bulunmuş olmakla birlikte
hastanenin veya ilgili görevlilerin sorumluluklarına ilişkin herhangi bir
hukuki yola başvurmamışlardır. Bu durumda üzerinde durulması gereken husus
-somut olayın koşulları çerçevesinde- yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu
"etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülüğün
anılan hukuki çarelerden herhangi biri ile yerine getirilip getirilmediğidir
(Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Anna Todorova/Bulgaristan, B. No:
23302/03, 24/5/2011, § 74;Nurettin Demir ve Çiçek Demir/Türkiye, B. No:
34885/06, 13/11/2012, § 71).
63. Bireysel başvuru formu ve eklerinde sunulan bilgi ve
belgeler ışığında mevcut başvurunun koşulları incelendiğinde başvurucuların
yaşadığı üzüntü verici olayın kasti bir tutumdan kaynaklandığını gösteren
herhangi bir bulgu olmadığı ve olayın meydana geldiği koşulların bu bağlamda
herhangi bir şüphe uyandırmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucular da söz konusu
olayın ilgili kamu görevlileri tarafından babalarına zarar vermek kastıyla gerçekleştirildiği
yönünde bir iddia ileri sürmemiştir. Ön inceleme kapsamında yapılan
araştırmalar neticesinde elde edilen veriler de ilgili kamu görevlilerinin
yetkilerine açıkça aykırı davranarak Necdet Gömüç"ün
ölümüne sebebiyet verdiği iddiasını desteklememektedir. Ön inceleme kapsamında
elde edilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarında hasta Necdet Gömüç"e gerekli müdahalenin ana hatları ile
gerçekleştirildiği (bkz. § 31), ilgili kamu görevlilerinin kendi yetki ve
sorumlulukları kapsamında hareket ettiği ve kendilerine etfedilebilecek
kişisel bir kusurun bulunmadığı (bkz. §§ 32, 33) yönünde değerlendirmeler
yapıldığı görülmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında başvuru konusu
olayın yukarıda belirtilen istisnalar (bkz. § 61) kapsamında olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Dolayısıyla Anayasa"nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip
olduğu "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif
yükümlülük, somut olayda mağdurlara adli ya da idari yargı mercileri önünde
açabilecekleri bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun sağlanması ile
yerine getirilmiş sayılabilir.
64. Başvurucular, babalarının ölümü ile neticelenen olayda
ihmali olduğunu ileri sürdüğü görevliler hakkında suç duyurusunda bulunarak
ceza soruşturması açılması talebinde bulunmuş olmakla birlikte Türk hukuk
sistemindeki mevcut hukuki yollardan olan ve hem ilgili personelin veya
idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın
ödenmesini sağlayabilecek olan hukuk mahkemelerinde tazminat davası ya da idari
yargıda tam yargı davası açma imkânını kullanmamıştır. Yargıtay ve Danıştayın konu hakkındaki içtihatları (bkz. §§ 45-49)
dikkate alındığında ceza kanunları uyarınca suç oluşturmayan eylem ve ihmallere
karşı da ilgili kişi veya kurumlar aleyhine adli ya da idari yargı önünde
açılacak davalar ile uğranılan zararların tazmininin mümkün olduğu
görülmektedir. Bu nedenle başvuru konusu olay açısından ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
65. Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiil nedeniyle başkasına
verilmiş olan zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eden hukuki
sorumluluk, ceza hukuku alanında suç diye adlandırılan insan davranışına göre
daha geniş bir hukuka aykırı davranış grubunu kapsamaktadır. Bir eylemin suç
teşkil edebilmesi için ilgili kanunda açıkça tanımlanması gerekirken haksız
fiil için böyle bir sınırlamaya yer verilmemektedir. Ayrıca ceza hukuku
alanında taksire dayalı sorumluluğun istisnai nitelik taşımasına rağmen kasten
veya taksirle başkalarına verilen zararın hukuki sorumluluk kapsamında giderim
imkânının daha fazla olduğu, ceza hukuku alanında objektif sorumluluğa yer
verilmezken hukuki sorumluluk alanında objektif sorumluluk esasının da etkin
şekilde uygulandığı ve hukuki sorumluluk alanında aynı maddi vakıalar
çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanılarak kişisel sorumluluğun
söz konusu olabildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra hukuk sistemimizde ceza
muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kaldırılırken hukuki
sorumluluk alanındaki tazmin yükümlülüğünün asıl gayesinin zarar görenin
zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında özellikle somut başvuruya
konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından hukuki tazmin yolunun daha
yüksek başarı şansı sunabilecek kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu
olduğu anlaşılmaktadır (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44).
66. Açıklanan nedenlerle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.