8. Hukuk Dairesi 2011/572 E. , 2011/5253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Tescil ve Katılma Alacağı
... ile ... (...) aralarındaki tapu iptali, tescil ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 28.05.2010 gün ve 269/396 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... ... vekili dava dilekçesinde; 139 ada 36 sayılı parselde bulunan 1 nolu bağımsız bölümün vekil edeninin babası tarafından bedeli ödenerek satın almak suretiyle davacı adına tapuya tescil edildiğini, daha sonra bazı nedenlerle davacı ile davacının babası arasında kırgınlık yaşandığını, davacının babasının bu bağımsız bölümü davacıdan geri alabilmek için davacıya karşı tapu iptali ve tescil davası açtığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/523 Esas ve 2000/353 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini, bu aşamadan sonraki dönemde davalının dava konusu bağımsız bölümün tapu kaydının kendi adına tescili hususunda davacı eşine baskı yaptığını, evlilik birliğinin devamına önem veren davacının bağımsız bölümün önce ½ payını 2002 yılı sonlarında ve daha sonra kalan diğer ½ payını ise 2004 yılında tapuda çok cüzi bir fiyatla satış gibi göstererek davalıya temlik ettiğini, bunun haricinde gerçekten davacıdan boşanma arzusunda olan davalının evlilik birliği içinde edindikleri mallardan olan ... İlçesi, ... Köyü, Atatürk Mahallesi 3134 parselde bulunan dükkanı davacının haberi olmaksızın sattığını, elde edilen paranın davalının uhdesinde kaldığını, bu işlemlerden kısa bir süre sonra boşanma davasının açıldığını, tarafların ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/678 Esas ve 2006/79 Karar sayılı kararıyla boşandıklarını belirterek davalı adına kayıtlı bulunan 139 ada 36 sayılı parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, bu mümkün olmadığı taktirde taşınmazın edinilmiş mal ve müşterek ev kabul edilmesi suretiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla bağımsız bölümün yarı parası olan 30000 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafından gizlice satılan ... Köyü 3134 parsel üzerindeki dükkanın gerçek satış bedelinin tespit edilmesi suretiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere dükkanın yarı parası olan 20000 TL"nin aynı şekilde yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın haksız ve kötü niyetli olarak açıldığını, tarafların 1994 yılında evlendiklerini, ... Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi) Mahkemesinin kararıyla boşandıklarını, Alman vatandaşı olan ve uzun yıllardan beri anne ve babasıyla Almanya’da çalışan davalının evlilik boyunca davalıya sürekli yardımcı olduğunu, 4.5.2004 tarihinde davalının yatırım amaçlı olarak kendi parasıyla ve babasının parasıyla Alman uyruklu tanıdığından bir dükkan satın aldığını, bu dükkanı 1,5 ay gibi kısa bir süre sonrasında aynı amaçla sattığını, davacının iddialarının doğru olmadığını, 139 ada 36 sayılı parseldeki 1 numaralı bağımsız bölümün vekil edeni tarafından satın alındığını, bir kimsenin kendi yaptığı işlemi nedeniyle muvazaasına dayanamayacağını, davanın inançlı temlikle ve namı müstearla bir ilgisinin bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “…139 ada 36 parsel sayılı taşınmaz açısından davacının alacak talebinin kabulüyle, taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin ½ si olan 37500 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine 3134 parsel sayılı taşınmazda bulunan zemin kat 3 numaralı bağımsız bölüm (dükkan) açısından açılan davanın reddine” ilişkin kararda direnilmesine karar verilmesi üzerine, hükmün kabule ilişkin bölümü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir (3134 sayılı parselde bulunan dükkan bakımından tarafların herhangi bir temyizi söz konusu değildir).
Direnme üzerine dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"na intikal ettiği, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi yoksa Aile Mahkemesi mi olduğu konusunda yapılan bozma üzerine direnme kararının verildiği, Aile Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 8. Hukuk Dairesinin 2.2.2010 tarih ve 2009/5943 Esas, 2010/432 Karar sayılı ilamıyla bu yönde bozma yapıldığı, ancak HGK. nun 8.12.2010 tarih, 2010/8-619 Esas ve 2010/638 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, yerel mahkemece 18.4.2008 tarihli yargılama oturumu ara kararıyla davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verildiği, Dairece yapılan bozma sırasında bu ara kararının gözden kaçırıldığı, bu nedenle Yüksek Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının uygun olduğu görüşüyle, davanın esasının incelenmesi için dosyanın 8. Hukuk Dairesine gönderildiği belirlenmiştir.
Dava, mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir.
Taraflar 16.8.1999 tarihinde evlenmişler, 13.8.2004 ... Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinde açılan ve 21.3.2006 tarihinde kesinleşen 9.2.2006 tarih, 2004/678 Esas ve 2006/79 Karar sayılı kararıyla boşanmışlardır. Eşler yasal bir yıllık süre içerisinde başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre, eşler arasında evlendikleri 16.8.1999 tarihinden 4721 sayılı TMK. nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM"nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten boşanma davasının açıldığı 13.8.2004 tarihine kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.m.202). Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı 13.8.2004 tarihinde sona ermiştir (TMK. m.225/2).
Mal rejiminin tasfiyesine ve temyize konu yapılan 139 ada 36 sayılı parselde bulunan bağımsız bölüm 19.11.1998 tarihinde davacı tarafından satın alınmış olup, onun adına tapuda kayıtlı bulunduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Davacı ... ... 15.4.2002 tarihinde 1607 yevmiye numarasıyla tapuda yaptığı satış ve devirle sözü edilen bağımsız bölümün ½ payını, 2.8.2004 tarih ve 4561 yevmiye numarasıyla aynı taşınmazda kalan ½ payı tapuda yaptığı satış ve devirle eşi ...’e devrettiği resmi kayıtlarla sabittir. Yapılan her iki işleminde satış olduğu resmi akit tablolarıyla doğrulanmaktadır. Davacı dava dilekçesinde de, farklı gerekçe göstermekle birlikte, taşınmazı iki ayrı zamanda paylar halinde davacıya rızasıyla tapuda satıp devrettiğini kabul etmektedir. Tapuda bu biçimde yapılan satış ve devrin gizli bağış niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Yapılan bu tür satışlar sonucu artık katkı payı ya da edinilmiş mallara katılma alacağından söz edilemez. Ancak, BK. nun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan rücu koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu ayrı bir dava konusu oluşturmaktadır. Bu tür davaların Aile Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp, genel hükümlere göre genel mahkemelerde bakılır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında yapılan satışın gizli bağış olduğu, bu nedenle katkı payı ya da edinilmiş mallara katılma alacağının istenilemeyeceği kabul edilerek 139 ada 36 sayılı parselde bulunan bağımsız bölümle ilgili dava ve isteğin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 556,90 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.