8. Hukuk Dairesi 2011/4017 E. , 2011/5286 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mera Sınırlandırmasının İptali ve Tescil
... ile Hazine ve Kıranlı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki mera sınırlandırmasının iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.03.2010 gün ve 397/125 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, kadastro çalışmaları sırasında 141 ada 9 sayılı parselin mera niteliğiyle sınırlandırıldığını, taşınmazın tamamı 30000-35000 m2 olduğu halde, sadece kadastro çalışmaları sırasında aynı ada 10 sayılı parsel ile 11938 m2 verildiğini açıklayarak mera sınırlandırmasının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı köy tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış, cevapta vermemiştir.
Mahkemece, 141 ada 9 parsel sayılı taşınmazın sınırlandırılmasının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca mera sınırlandırmasının iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu 141 ada 9 sayılı parsel 23.07.1993 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera niteliğiyle aynı ada 10 ve 11 nolu parsellere revizyon gören 1936 tarih 471 tahrir nolu vergi kaydının miktar fazlası olarak ve orta malı mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır. Beyanlar hanesinde dava konusu yerin 1985 yılından beri ... kızı
..."un kullanımında olduğu açıklanmıştır. Kadastro tutanağı 25.04.1994 tarihinde kesinleşmiş olup, dava ise 30.01.2002 tarihinde açılmıştır. Davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı görülmektedir. Dosya arasında bulunan davacıya ait 141 ada 10 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağına göre anılan parsele 1936 tarih ve 471 tahrir nolu vergi kaydının revizyon gördüğü aynı ada 11 sayılı parselin de aynı vergi kaydı kapsamında kaldığının anlaşıldığı, vergi kayıt miktarının 18400 m2 olduğu, 10 sayılı parselle 11938 ve 11 nolu parsel ile 6463 m2 yerin hak sahiplerine verildiği, verilen toplam miktarın 18401 m2 olduğu, vergi kaydının kuzey sınırını kadim mera okuduğu, bu nedenle kayıt miktar fazlasının 141 ada 9 ve 12 nolu parseller ile mera olarak sınırlandırıldığı belirlenmiştir. Davacıya verilen 10 ve dava dışı 11 sayılı parsele uygulanan vergi kaydının maliki..., ... olup bu yerlerin 60 yıl önce kayıt malikinin oğlu ... tarafından davacının babasına satıldığı saptanmıştır. Orijinal pafta ile teknik bilirkişinin krokisi üzerinde yapılan incelemede dava konusu 9 nolu parsele komşu ve sınırında, aynı ada 15 parsel sayılı kadim mera yer almaktadır. Revizyon gören vergi kaydı da taşınmazın kuzeyini kadim mera okumaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesinde; kayıt ve belgelerin kapsamının ne şekilde tayin edileceği açıklanmıştır. Mera sınırı genişletmeye elverişli sınırlardan olup, kural olarak kaydın miktarına itibar edilir. Davacının satıcısının babasına ait 1936 tarih ve 471 tahrir nolu vergi kaydı kuzey hududunu mera okuduğuna göre bu kayıt hukuken davacı ve satıcısını bağlar. Kayıt miktarı kadar yer de kayıt malikinin alıcılarına verildiği az yukarıda açıklandığı biçimde kadastro tutanakları ve tapu kayıtları ile sabittir. Kayıt miktar fazlası olarak mera niteliğiyle belirlenen yerin kuzeyde bulunan kadim meradan elde edilen yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Vergi kaydının kuzey hududunu mera okuması, davacı ve satıcısını hukuken bağlaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Kabul şekline göre de, TMK.nun 713/1. maddesi uyarınca açılan mera sınırlandırmasının iptali davalarında da eksik harcın davacıdan alınmasına, yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, dava, davacı lehine olumlu sonuçlanmış olsa bile davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verilir. Yüksek Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Peşin harcın davacıya iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı Hazineden alınmasına karar verilmesi az önce açıklanan ilkelere ve Yargıtay uygulamasına aykırı düşmektedir. TMK.nun 713/3. fıkrası uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri bu tür davalarda kanuni hasım durumunda olup, her türlü yargılama giderleri ile sorumlu tutulamazlar.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı ...nun Geçici madde 3"ün yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.