13. Hukuk Dairesi 2016/26450 E. , 2019/10465 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 2009 yılı Mart ayı başında geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle dava dışı özel hastaneye müracaat ettiğini ve kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle 3 adet stent takıldığını ve fakat bu işlemle istenilen sonucun elde edilemediğini, tek seçenek olarak kalp ameliyatının kaldığını, bunun üzerine davalı ... ... Hastanesi"ne gittiğini, burada diğer davalı doktor ... tarafından ameliyat edildiğini, ameliyattan sonra 21 gün bitkisel hayat yaşadığını, daha sonra servise alındığını, serviste 35 gün kaldığını, ancak konuşamadığını, yemeğini yiyemediğini, kendi öz bakım ihtiyaçlarını karşılayamadığını, şuursuz bir hale geldiğini, taburcu edildikten sonra normal hale geleceğinin beyan edildiğini, ancak normal hale dönemediğini, olağan komplikasyonlar sayılmayacak şekilde sonuçların gerçekleştiğini, bu olayda davalıların kusurlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, maluliyet nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminat ile ameliyat öncesi ve sonrası yaşadığı sıkıntılar nedeniyle duymuş olduğu elem ve ızdırabın dinmesi için 200.000,00 TL manevi tazminatın ameliyat tarihi olan 24/04/2009 tarihinden itibaren davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, kendilerine yüklenecek herhangi bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi-manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK 321/1 md)(TBK 400) O nedenle hemşire ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile hemşirenin görev yaptığı ... kuruluşları için de geçerlidir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; yargılama sırasında ... Tıp Fakültesi ve ... Cerrahpaşa Tıp Fakültesi "nin ilgili bölümlerinden bildirilen isimler arasından seçilen bilirkişiler tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, davacının hastalığı ile ilgili yapılan teşhis ve tedavi yöntemlerinin uygun olduğu, operasyonun tıbbi kurallar içerisinde yapıldığı, hastanın son durumu ile geçirdiği kroner bypass ameliyatı arasında illiyet bağının olmadığı, doktorun tedavi süresince herhangi bir özensizliği ve kusurunun göze çarpmadığı şeklinde görüş bildirildiği, bu rapora karşı davacı vekili tarafından itiraz edildiği ve itirazları karşılar nitelikte ek rapor alınmadan hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, davacının bilirkişi raporunda ve temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü “aydınlatılmış hasta onam formu"nun alınmadığını ve diğer itirazları karşılayacak şekilde, yargı ve taraf denetimine elverişli ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.