
Esas No: 2019/232
Karar No: 2021/1790
Karar Tarihi: 06.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/232 Esas 2021/1790 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/232
KARAR NO: 2021/1790
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2016/997 Esas, 2018/795 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 06/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 15/09/2015 tarihli bir Asansör Taşeron Sözleşmesi akdedildiğini, iş bedelinin 920.000,00 TL+KDV olduğunu, işin başında davalıya 150.000,00 TL avans ödemesi yapıldığını, ancak davalının Beyoğlu ...Noterliği’nin 13/01/2016 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi haksız bir şekilde feshettiğini ve verilen avansı iade etmediğini, oysa davalının kusurlu olduğunu, zira projede yeterli sayıda ve nitelikli eleman bulundurmadığını, yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve müvekkilini asıl işveren karşısında zor durumda bıraktığını, mevcut personelle işin geciktiğini, malzemelerin şantiyedeki depoya ve montaj yerine taşınması yükümlülüğünün de yerine getirilmediğini, davalı tarafça forklift için avans alındığını ancak arızalı olması nedeniyle kullanılamadığını, bu nedenle müvekkilince kiralanarak bedelinin ödendiğini, sözleşme uyarınca işin zamanında bitirilebilmesi için müvekkilince ekip takviyesi yapılabileceğini ve müvekkilinin de ekip takviye etmek zorunda kaldığını, davalı tarafça iş programına uyulmadığını, davalının müvekkilinin malzemelerine zarar verdiğini, müvekkilinin malzemelere gelen zarar, işçilik ve forklift kira bedeli sebebiyle zarara uğradığını ileri sürerek, müvekkilini bakiye avans alacağı ve uğradığı zararlardan davalının fesih tarihine kadar yaptığı hizmet bedelinin mahsubu ile bakiye avans alacağı ve uğradığı zarara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilince akdin haklı nedenle feshedildiğini, fesih sebeplerinin, hakedişlerin ödenmemesi, çalışmaya başlanabilmesi için işgüvenliği ve fiziki şartların oluşturulmaması, işin zamanında bitirilemeyeceği bahane edilerek sahaya başka şirket çalışanlarının sokulması, başka çalışanların yaptığı iş ve işlemlerden müvekkilinin sorumlu tutulması, iş bitim tarihi sözleşmede 01/07/2016 olarak kararlaştırılmış olmasına rağmen geçerli sebep olmaksızın 18/03/2016 tarihine çekilmesi olduğunu, davacının müvekkilinin çalışmasının ön şartı olan SGK alt taşeron numarası alma yükümlülüğünü 21/11/2015 tarihine kadar ihmal ettiğini, bu nedenle müvekkilinin şantiyeye girip iş yapmaya başlayamadığını, SGK numarası alınmaması nedeniyle müvekkilinin uzun bir süre şantiyeye girişine izin verilmediği için gelen malzemelerin de davacı çalışanlarınca indirilip istiflendiğini, ancak bu işin yetkin olup olmadığı bilinmeyen çalışanlarca gelişigüzel yapıldığını, malzeme deposunun yetersiz olduğunun eposta ile ve şifahen davacıya bildirildiğini, davacının kusuru ile malzemenin hasar gördüğünü, müvekkili iş programını defalarca istemesine rağmen davacının iletmediğini, işin davacının kusuru nedeniyle geciktiği, bu nedenle iş bitiş tarihinin 01/09/2016 olarak revize edilmesi ve iş programının buna göre düzenlenmesi gerektiği eposta ile bildirildiği halde cevap verilmediğini, müvekkilinin bitirmiş olduğu işlerin hakdişlerinin ödenmediğini, tarafların 17/12/2015 tarihinde bir araya gelerek protokol düzenelediklerini, tutanak altına aldıklarını, gündemi kayıp zaman tespiti, yeni iş programı ve sözleşmenin feshi olarak belirlediklerini, forkliflerin ise iş sahasına götürülmeden önce incelendiğini ve uygunluk belgesi alındığını, 150.000,00 TL avansın tamamının sözleşmeye konu proje kapsamında kullanıldığını, müvekkilinin bu nedenle uğradığı zarara ilişkin teminat senedinin karşılığı gelen tutarın tahsili açısından dava açma haklarını saklı tuttuklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı taşeron tarafından temerrüt ihtarı ve süre tayini olmaksızın yapılan doğrudan fesih beyanı, ortada olağanüstü feshi haklı kılacak bir sebep bulunmadığından geçerli sayılamaz ise de, tarafların her ikisinin de kusurlu olarak sözleşme ilişkisini yürütemedikleri, bu durumda yapılması gereken işin tasfiye edilmesi olduğu, davalının ifa ettiği kısmın ne oranda olduğunu ortaya koyan bir resmi tespitin dosyada bulunmaması nedeniyle davacının avans olarak aldığı bedelden belli bir bölümünü davalının iade yükümünde bulunduğu hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, keza davacının iddia ettiği zararlarının da dosyada mevcut delil durumu itibariyle ispata muhtaç olduğu, kaldı ki kendisinin de kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, ek raporda kök rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, davalının ne kadar iş yaptığı hususunda ispat külfetinin davalıda olduğunu, müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini, fesihte her iki tarafın da kusurunun bulunduğu kabul edilse bile tarafların aldıklarını iade ile yükümlü olduklarını, davalının avans tutarını iade etmesi gerektiğini, müvekkilinin diğer zararı tam olarak belirlenemese bile hakkaniyete uygun bir tespit yapılabileceğini belirterek, hükmün kaldırılmasını istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Dava konusu 15/09/2015 tarihli Asansör Taşeron Sözleşmesi incelendiğinde, konusunun 77 adet makine dairesiz asansörün mekanik elektrik montajı ve devreye alınması dahil anahtar teslimi montajı ve bu asansörlerin her türlü yatay ve dikey taşınması işi olduğu, işin bedelinin götürü bedel 920.000 TL+KDV olarak belirlendiği, işin başlama tarihinin 01/10/2015- bitiş tarihinin 01/07/2016 olduğu, 4.maddesinde taşeronun yükümlülüklerinin düzenlendiği, 5.maddesi son cümlesi uyarınca, taşeronun hakediş ödemelerinin gecikmesinden, inşaat firması veya işverenden kaynaklı 1 ayı geçen iş verememezlik durumlarında bu sözleşmeyi tek taraflı olarak haklı sebeple feshebileceği, 11.m. uyarınca inşaat firması veya işverenden kaynaklanan olası bekleme durumlarında oluşabilecek zararların işveren tarafından karşılanacağı, bu sürelerin 1 ayı geçmesi halinde sözleşmenin kendliğinden fesholacağı hususlarının düzenlendiği görülmüştür. Davalı Beyoğlu ...Noterliği’nin 13/01/2016 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davacıya, davacıdan ve üst işverenden kaynaklı nedenlerle sözleşmenin feshedildiğini bildirmiştir. Dosya kapsamında mevcut 04/12/2015 tarihli toplantı tutanağında, depo problemleri, davacının malzemeleri ile ilgili problemleri ve asansör kuyuları ile ilgili problemlerin sıralandığı, bu eksikliklerin giderilmesine karar verildiği, bunlar nedeniyle taşeronun zarar ettiğinin belirtildiği görülmüştür. 17/12/2015 tarihli tutanakta ise, kayıp zaman tespiti yapıldığı, yapılan işlerin belirtildiği, bu zamana kadar taşeronunun eksikliğinin veya hatasının olmadığının belirtildiği, iş bitim tarihinin 18/03/2016 tarihine çekildiği, davalının kayıp zamanın nasıl tahsil edileceğini ve yeni ekiplerle hangi koşullarda çalışma yapılacağının bildirilmesini istediği, bundan dolayı itiraz hakkını saklı tuttuğu görülmüştür. Dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporunda, karşılıklı iddia ve savunmaya ilişkin somut belge ve veri olmadığı, hangi tarafın haklı olduğu hususunda kanaate varılamadığı, fesih öncesi önel verilmediği, olağanüstü fesih koşullarının da mevcut olmadığı, dolayısıyla haklı fesih olarak nitelendirilemeyeceği, davacının 150.000 TL avansın iadesini talep edebilmesi için davalının yerine getirdiği edimin 150.000 TL’yi karşılamadığını ispat etmesi gerektiği, ispat edemediği, davacının diğer zarar iddiasına ilişkin de somut delil sunamadığı, kaldı ki sözleşmenin yürütülmesinde tarafların her ikisinin de kusurlu olduğu hususları tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere taraflar arasındaki sözleşme davalı tarafça gönderilen 13/01/2016 tarihli ihtarname ile feshedilmiştir. Bu durumda TBK'nun 125/3 m. uyarınca tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulduklarının ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceklerinin, buna göre tasfiye prosedürünün işletilmesi gerektiğinin kabulü gerekir, taraflar sözleşmede aksi öngörülmediği sürece sözleşmeye dayalı talepte bulunamazlar. Yine bu durumda borçlu temerrüde düşmekte kusurlu olmadığını ispat edemezse alacaklı sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilecektir. Mahkemece tarafların her ikisinin de kusurlu oldukları tespit edilmiş, ancak davalı tarafça hükmün gerekçesi bu yönüyle istinaf edilmemiş olduğundan davalının kusurlu olduğu hususu kesinleşmiştir. Yine dosya kapsamından özellikle 04/12/2015 ve 17/12/2015 tarihli tutanak içeriklerinden davacının da kusurlu olduğu açık bir şekilde anlaşılmakta olup, bu durumda davacının menfi zarar (malzemelere gelen zarar, işçilik ve forklift kira bedeli sebebiyle zarar) talebinde haklı olmadığının kabulü gerekmiştir. O halde mahkemece, davacının bakiye avans alacağı talebinde haklı olduğu, ancak davalı tarafça fesih tarihine kadar yapılan iş bedelinin mahsubu talebi de olduğundan yapılmış olan işin yapım maliyet bedelinin tespiti gerektiği, bunun için de mahallinde keşif yapılarak düzenlenecek bilirkişi raporunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, dosyada bu yönde resmi bir tespitin bulunmadığından bahisle, söz konusu talep de haksız bulunarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'nin 26/09/2018 tarih, 2016/997 Esas, 2018/795 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.