8. Hukuk Dairesi 2011/676 E. , 2011/5484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.11.2010 gün ve 499/194 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., kadastro sırasında tespit harici bırakılan mevki ve sınırları dava dilekçesinde gösterilen üç parça tapusuz taşınmazın imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak adına tapu siciline tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Tüzel Kişiliği temsilcisi davaya cevap vermediği gibi yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece; davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 22.06.2010 tarihli krokide B ile gösterilen 61.635,47 m2 , C harfi ile belirlenen 17.462,08 m2 ve 07.11.2010 tarihli krokide A harfi ile işaretlenen 20.902,45 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacının adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Tescile konu taşınmazlar, 1975 yılında yapılan kadastro çalışmasında “taşlık” niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Bu tür davaların başarıya ulaşabilmesi için imar-ihya işleminin tamamlanmasından sonra en az 20 yıl süre ile koşullarına uygun olarak zilyet olunması gerekmektedir. Mahkemece, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini belirlemekten uzak olduğu gibi hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeye ilişkin 1999 tarihli hava fotoğrafları dosya arasında bulunmakta ise de araziye uygulanması ve dava konusu taşınmazın hava fotoğrafındaki niteliğinin belirlenmesi bakımından yetersizdir. Çünkü 1999 tarihli hava fotoğrafı, 20 yıllık zilyetliğin başlangıcı açısından yeterli görülmemektedir. Bu nedenle davanın açıldığı 26.11.2007 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1977-1987 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması, 1985 tarihli hava fotoğrafı ile birlikte aşağıda açıklandığı biçimde uygulanmalı ve incelemeye tabi tutulmalıdır. Bir arazinin kullanım süresi, niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının stereoskopik aletle incelenmesi gerekir. Hava fotoğraflarının bu şekilde incelenmesi durumunda taşınmaz 3 boyutlu görülebilecek ve sınırları belirlenebilecektir. Bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespiti mümkün olabilmektedir. Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı, harita mühendisinden oluşacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla hava fotoğraflarının stereoskopik aletle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak öncelikle çekişme konusu taşınmazın yeri hava fotoğrafında gösterilmeli, daha sonra niteliğinin, imar-ihyasının, tamamlanma tarihinin ve kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve diğer bilirkişi sözleri uzman bilirkişilerin raporuyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalıdır.
Davacı imar-ihya olgusuna da dayandığına göre, imar ve ihya işleminin eksiksiz olarak araştırılması gerekir. Dosyada, imar-ihyanın sürdürülüş şekli, başlama ve tamamlanma tarihleri yeterince araştırılmamıştır. Taşınmazın bulunduğu yerde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların ...nun 243, 244 ve 259. maddeleri uyarınca çağrılarak dinlenilmeleri, beyanları arasında aykırılığın çıkması durumda aynı kanunun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle giderilmeye çalışılmalı, bu yolla taşınmazın önceki niteliğinin, imar-ihya koşullarının belirlenmesine çalışılmalıdır.
Dosya içerisindeki belgelere, paftaya ve kadastro tutanaklarına göre, dava konusu taşınmaza komşu bir kısım parseller hakkında Suruç Kadastro Mahkemesinin 1977/113 Esas sayılı dosyasında kadastro tespitine itiraz davasının görüldüğü, gerçek kişilerin açtığı davanın kabul hükmünün Hazine temsilcisinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinde yapılan inceleme sonucunda 02.03.2010 gün 1323/1068 sayılı bozma ilamında; sınırlarda eylemli meranın bulunduğu belirtilerek mera araştırılmasının yapılması istenmiştir. Buna göre, eldeki dosyada da uyuşmazlık konusu taşınmaz yönünden mera araştırılmasının yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, kadastro çalışma alanında kadim ya da tahsisli meranın bulunup bulunmadığının İl ve İlçe Özel İdare ve Tarım Müdürlükleri ile Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, bildirilmesi durumunda mera tutanak, sicil kaydı, karar ve eklerinin istenilmesi, yapılacak keşifte araziye uygulanması, diğer yandan meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan aynı hususun sorulması, yukarıda esas numarası belirtilen kadastro mahkemesinde görülen dava dosyası da gözönünde bulundurularak hüküm kurulması gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi doğru değildir.
Jeolog Osman Keser ile Ziraat Mühendisi ...’in birlikte düzenledikleri raporda imar-ihya çalışmalarına muhtaç yerlerden olduğu belirtildikten sonra raporun sonunda imar-ihyası tamamlanmış tarım arazisi niteliğinde olduğu belirtilmek suretiyle raporda kendi içinde çelişkiye düşülmüştür. Yeniden önceki bilirkişiler dışında 3 kişilik ziraatçı bilirkişi seçilerek taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin belirlenmesine, ne zamandan beri ekonomik amacına uygun olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin tespitine yönelik maddi bulgulara ve bilimsel gerekçelere dayalı rapor aldırılmalıdır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda belgesizden tescil edilen taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi gerekirken mahkemece sadece Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılmıştır. İlçe Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden belirtilen husus sorulmalı, bildirilmesi halinde kadastro tutanaklarının onaylı örnekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden istenerek kanunda belirtilen limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulmalıdır. Ayrıca, 5403 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca, sulu-kuru araştırmasının yapılacak keşifte re"sen dikkate alınması ve uzman bilirkişilerden de bu yolda rapor alınmalıdır. Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra istek hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.