8. Hukuk Dairesi 2011/1608 E. , 2011/5675 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 16.12.2010 gün ve 1093/1628 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 128 ada 30 parselin davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın nitelik itibariyle kazanmaya elverişsiz yerlerden olup, ziyletlikle edinim şartlarının da oluşmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 128 ada 30 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu parsel 3957,97 m2 yüzölçümü ve tarla vasfıyla senetsizden tüm arama ve araştırmalara rağmen kimin olduğu bilinemediğinden bahisle, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18.maddesi gereğince 16.03.2007 tarihinde Hazine adına tespit edilerek, itirazsız kesinleşmesi üzerine 24.08.2007 tarihinde sicil oluşmuştur.
Yerel bilirkişi ve tanıklar, dava konusu taşınmazın muris Yaşar Bileda tarafından kullanıldığını, 2003 yılında ölümüyle davacının tasarrufunda olduğunu bildirmiştir. Uyuşmazlığa konu taşınmazın davacının miras bırakanından kaldığı hususu tartışmasıdır. Tanık anlatımına göre murisin davacıdan başka mirasçısı olduğu dosya kapsamıyla anlaşılmaktadır. Miras bırakanın beyan edilen ölüm tarihine göre terekesi TMK.nun 701.maddesi hükümlerine göre elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, herbirinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunmaktadır. Tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir.(TMK.m.702.) Başka mirasçı bulunduğu takdirde, davacının tek başına taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istemesi mümkün değildir. Böyle bir dava dışı paydaşların sonradan muvafakatlarının alınması ya da miras şirketine mümessil tayini suretiyle taraf teskili sağlanarak da yürütülemez. İştirak halindeki mülkiyette paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu kuralı ve davanın açılmasındaki ittifak koşulu dava şartı niteliğindedir.
Başka bir anlatımla, TMK.nun 640 ve 702.maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığına, yani tüm mirasçıların katılımıyla tasarrufi işlemler yapılacağına, kural olarak davada tasarrufi bir işlem olduğuna, mirasçılardan biri tek başına adına tescil isteyemeyeceğine ve tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci tayini yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün olmadığına göre, dava şartı yokluğundan REDDİNE karar verilmesi gerekirken KABULÜNE karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, yargılama oturumlarında da tekrar ettiği dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuksal nedenine dayanarak tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın muris babası ..."dan davacıya kaldığını bildimekle birlikte intikal şekli hakkında bir açıklama yapmamışlardır. Bu husus tahkikat hakimi tarafından da sorulup belirlenmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 194/1.maddesinde; "...taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar..." hükmüne yer verilmiştir. Davanın doğru biçimde sonuçlandırılması için davanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. Davanın niteliği anlaşılamadan hangi kanuni düzenlemeye göre sonuçlandırılacağı noktasına ulaşılamaz. HMK.nun 33 (1086 sayılı HUMK.nun 76) maddesine göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hakim tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçesinde kullandıkları nitelendirme ile bağlı değildir. HMK.nun 31 (1086 sayılı HUMK.nun 75/2) maddesinde, hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceğini düzenlemiştir. Aynı Kanunun 147 ve 169 (1086 sayılı HUMK. 213/1, 230) maddelerine göre de, tahkikat hakiminin iki tarafı veya vekillerini çağırarak davanın maddi olguları hakkında beyanlarını alabileceği belirtilmiştir. 124.maddenin 3.fıkrasında, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği, 4.fıkrada ise tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği açıklanmıştır.
İddianın ileri sürülüş şekline göre; davacı, dava konusu taşınmazın tereke malı olmaktan çıktığını, mülkiyetinin geçtiğini ileri sürerek tamamının adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davacının bu açıklamasına göre, davanın tereke adına açılmadığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Eldeki dava, mirasçılık sıfatı olmayan üçüncü kişiye (Hazineye) karşı açılmıştır.
Davacı, taşınmazın tamamının adına tescilini istediğine göre; uyuşmazlık konusu taşınmazın, muristen davacıya devir şekli (taksim, bağış, satış v.s) üzerinde durulması dava şartı bakımından önemlidir. Dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi taşınmazın davacıya geçiş şekli mahkemece kendiliğinden araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece; belirtilen usul hükümleri uyarınca tereke adına dava açmayan davacıdan bu devir hakkında açıklama istemesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline, toplanan delillere ve getirtilecek mirasçılık belgesine göre öncelikle dava şartı üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın halen elbirliği mülkiyetinde olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi, aksik durumda ise dosya içeriğine ve toplanacak delillere göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, belirsiz olan bu durum açıklığa kavuşturulmadan, murris ..."ya ait mirasçılık belgesi dahi getirilip ölüm tarihi ve davacıdan başka mirasçısının bulunup bulunmadığı denetlenmeden, taşınmazın elbirliği mülkiyeti hükmüne tabi olduğu varsayımından hareketle, davanın dava şartı yolluğundan reddine karar verilmesi yönündeki Sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmamaktayım.