8. Hukuk Dairesi 2011/1579 E. , 2011/5795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Uğurcuk Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12.03.2010 gün ve 518/96 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava dilekçesinde köyü, mevkii ve sınırlarını belirttiği ve dilekçe ekindeki 1/5000 ölçekli krokilerde de haritasını sunduğu birisi 5942.68 m2 büyüklükte olan bahçe, diğeri 51985.98 m2 alanlı fıstıklık ile ötekisi 27232.96 m2 olan taşınmazın 30 yılı aşkın süreden beri önceden babası, sonrada kendisi tarafından imar ve ihya edilerek tarım arazisi haline getirildiğini açıklayarak bu yerlerin adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi tebligata rağmen oturumlara katılmamış ve yanıt vermemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların 20 yıl öncesinden imar ve ihyasının tamamlanarak tarım arazisi haline getirilen bu yerlerin davacıya babasının hibe etmesi nedeniyle eklemeli zilyetliğin davacı lehine gerçekleştiğinden bahisle davanın kabulüne, fenni bilirkişinin 16.6.2008 tarihli raporu ve ekli krokisinde A harfi ile gösterilen 51985,98 m2’lik yer ile B harfi ile belirlenen 27232.96 m2’lik taşınmazın ve C harfi ile işaretli 5942,68 m2’lik yerin ayrı ayrı parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; mahallinde 9.6.2008 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi özetle; dava dilekçesinde belirtilen 1 numaralı taşınmazın öncesinde dedesi, onun ölümü ile babası tarafından, daha sonrada davacı tarafından kullanılmaya başlandığını, üzerindeki fıstıkları davacının 24-25 yıl önce ektiğini, öncesinde bu yere miras bırakanları arpa, buğday ekmekte olduğunu açıklamıştır. Dilekçede 2 numaralı olarak belirtilen dava konusu taşınmazın öncesinden davacının babasına ait iken babası tarafından fıstıkların 30 yıl kadar önce dikildiğini, 20 yıldan beride davacının kullandığını,babasının sağlığında tarlaları paylaştırdığından bu yerin davacıya özgülendiğini beyan etmiştir. Dava dilekçesinin 3 numaralı bölümündeki taşınmazın ise, davacının babasının sağlığında tarlalarını çocuklarına paylaştırdığını, bu paylaştırmanın 5-6 yıl önce yapıldığını, davacının 5-6 yıldan beri bu yeri kullandığını, daha önceden babası, ondan öncede dedesi tarafından kullanıldığını, bu taşınmazın sulu tarım arazisi olduğunu söylemiştir. Davacı tanığı da mahalli bilirkişi beyanını doğrular şekilde tanıklık yapmıştır. Aynı keşifte görevlendirilen ziraat mühendisi keşfi yapılan ilk sıradaki taşınmazın % 4-6 eğimli Devlet tarafından sulanmayan kuru tarım arazisi niteliğinde olduğunu ve 12-15 yaşlarında kapama, Antep fıstığı bahçesi niteliğinde bulunduğunu, 2 numaralı taşınmazın ise % 6-8 eğimli toprak profili sığ kalkerli yapıya sahip Devlet tarafından sulanmayan, üzerinde 18-20 yaşlarında fıstık ağaçları bulunan Antep fıstığı bahçesi niteliğinde bulunduğunu, 3 numaralı taşınmazın ise % 1-2 eğimli Devlet tarafından sulanmayan sulu tarım arazisi niteliğinde olduğunu, üzerinde 12-15 yaşlarında muhtelif cinste meyve ağaçlarının bulunduğunu rapor etmiştir. Aynı bilirkişi 11.12.2008 tarihli ek raporunda ise kapsamlı açıklamada bulunmuştur. Jeolog bilirkişinin 25.6.2008 tarihli raporundan özetle; “…ağaç dikili olmayan yerlerin çok bakımlı olmadığı, toprak örtüsünün altında bulunan kaya tabakasında hiçbir bozulma, deformasyon gözlenmediği, eğer toprak uzun yıllar boyunca işlenmiş olsaydı ana kayadan sürekli toprağın içerisine malzeme transferinin gerçekleşeceği ağaç dikili yerler haricinde kalan kısmın geçmişinin uzun yıllara dayanmadığı, imar-ihyası konusunda ise arazinin küçük bir kısmının ağaçlandırıldığı…” belirtilmiştir. Fotoğrafçı bilirkişi dosyada mevcut fotoğrafları sunmuştur. Dosyada mevcut Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü yazısı ve ekinden; keşifte fenni bilirkişi aracılığıyla uygulaması yaptırıldığı söylenen hava fotoğraflarının hangi yıllara ait olduğu yazılı değildir. Bu nedenle, hava fotoğrafı uygulamasından imar-ihyanın tamamlandığı ya da zilyetliğin yasanın aradığı süreye ulaşıp ulaşmadığı anlaşılamamıştır. Açıklanan olgular mahkemenin ve tarafların kabulündedir. Uyuşmazlık 1976 yılındaki tapulama çalışmalarında 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakılan böyle bir yerin imar-ihya ve zilyetlikle kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak imar-ihyadan söz edilebilmek için; kayalık-taşlık, bor vs. niteliğinde tescil harici bırakılan bir yerin yoğun emek ve para sarf edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu tarihten itibaren 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin aralıksız ve çekişmesiz olarak geçmiş olması gerekir. Bunun taktiri delil niteliğindeki mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla ispatlanması yanında bu bilgilerin uzman bilirkişilerin raporlarıyla da doğrulanması icap etmektedir. Bundan ayrı, Dairenin ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş içtihatlarına göre bir arazinin kullanın süresi ve niteliği ile üzerinde imar ve ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Hava fotoğraflarının dava tarihinden en az 20-25 yıl önceki yıllara ait olması gerekir. Bunun için yetkili merciden hava fotoğraflarının istenmesi, geldikten sonra mahallinde uzman, ziraat mühendisi, jeolog bilirkişi ile tapu fen memuru yetki ve yeteneğine haiz fen elemanı, ayrıca jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşturulacak bilirkişi huzuruyla keşif yapılmalı, keşifte mümkün olduğunca taraf tanıklarının ve yerel bilirkişinin taşınmazlar başında dinlenmesi, yerel bilirkişilerden taşınmazların sınırları, ilerisindeki komşuları ve niteliği hakkında bilgi alınması, tanıklardan ise bunların haricinde imar-ihya ve zilyetlikle ilgili kapsamlı bilgilerinin sorulması, jeolog bilirkişinin ve ziraatçi bilirkişinin raporlarının bilimsel içerikli ve kapsamlı olması zorunludur. Yetkili merciden getirtilecek havafotoğraflarının ise yukarıda sıfatları yazılı bilirkişiler vasıtasıyla uygulattırılması stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması ve dava konusu taşınmazlarda imar ve ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise o tarihten sonra zilyetlik koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin net bir şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalılardan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Yasanın HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.