8. Hukuk Dairesi 2011/5644 E. , 2011/6409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Davacı-karşı davalı ... ile davalı-karşı davacı ... aralarındaki katkı payi alacağı davasının reddine dair ... 6. Aile Mahkemesinden verilen 07.06.2011 gün ve 395/488 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı-karşı davalı ... vekili ile davalı-karşı davacı ... vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.11.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı-karşı davalı vekili Av. ... ve karşı taraftan davalı-karşı davacı ... bizzat ve vekili Av. ... ile Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı-karşı davalı ... vekili, vekil edeninin evlilik içinde çalışarak evlilik birliğine maddi katkıda bulunurken davalının,İmar Bankası ... şubesinde açtırdığı iki adet hesapta hazine bonosu adı altında yatırımlar yaptığını, bu yatırımlarda edinilmiş mallara katılma rejimi gereği vekil edeninin yarı payı olduğunu açıklayarak 200.000 TL. katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, birleşen dosyada davaya cevabında ise; iddiaların gerçek dışı olduğunu, evlilik içinde eşin yükümlülükleri sebebiyle alacak istenemeyeceğini açıklayarak birleşen davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı ... vekili, vekil edeninin 1995 yılında kooperatif evini sattığını, 1997 yılında emekli ikramiyesini eklediğini, evlenirken de belli birikimi olduğunu, bunları yüksek faizlerle değerlendirerek 2003 yılında hazine bonosu aldığını, edinilmiş malların 1.1.2002 de başladığını, bu dönemde malvarlığında artma olmadığını, İmar Bankasına el konduğu için vekil edenine paranın ödenmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Birleşen dosyada ise; evlilik içinde vekil edeninin aile bütçesine iştiraki, 1.1.2002 sonrası edinilmiş mallara katılma rejimi gereği katılma alacağı, yeni alınan kişisel mallarının bedelleri, davalının babasına ait evde iken kaybedildiği iddia edilen tabancanın bedelini davacıda kalan ziynet eşyalarının iadesi, davalının boşanma dava tarihi sonrası ek kredi kartı ile yaptığı harcamalar, ev ve cep telefon giderleri sebebiyle zararının giderilerek fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100.000 TL.alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 3.3.2011 tarihli ara kararı üzerine 4.4.2011 tarihli dilekçede, talep edilen bedelin 25.000 TL.sinin aile bütçesine iştirak, edinilmiş mallara katılma alacağı, kaybolan silah bedeli, 75.000 TL. bedelin ise tedbir konulmuş olması sebebiyle uğradıkları zararın tazmini olduğunu açıklamıştır.
Mahkemece, asıl dosyada talepte bulunulan İmar Bankasındaki paranın artırılıp tasarruf edilen bir para olmadığı ve henüz tasarruf edilmemiş, davalının tasarrufuna geçmemiş para için alacak istenemeyeceği, birleşen dosyada ise, taleplerin usul ve yasaya uygun olarak ispat edilemediği gerekçeleri ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı-karşı davalı ... vekili ile davalı-karşı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 24.09.1994 tarihinde evlenmiş, 15.04.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi sonucunda 06.03.2008 tarihinde boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170. m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (TMK.nun 225/2. m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Müflis İmar Bankası İflas İdaresinin cevabi yazılarındaki bilgiler ve ekindeki ekstrelere göre asıl dosyada dava konusu edilen İmar Bankasında bulunan 15017042 ve 15022822 numaralı banka hesaplarından 15017042 numaralı hesabın, öncesinde 24.12.2001 tarihinde 132.004,04 TL iken Euroya çevrilen ve İsmail ile Münevver Nesrin adlarına açılan hesaptan itibaren açılıp kapanan değişik hesaplardaki miktarlara işlenen faizler neticesinde en son 6.3.2003 tarihinde yazılı hesap numarasında 96.468,75 TL. miktarlı hazine bonosu hesabı açıldığı, ... numaralı hesabın ise, öncesinde İsmail adına 21.1.1997 tarihinde 52.000 Mark ile açılan hesapla başladığı, daha sonra İsmail ile İbrahim, Sevda ve Arzu adlarına bazen iki, bazen üç bazen, dört kişi adına açılıp kapatılan hesaplar silsilesi sonunda en son İsmail ve Arzu Özkan adlarına 28.3.2003 tarihinde 319.652,29 TL. miktarlı hazine bonosu hesabı açılmış olduğu, bu hesaplara mahkeme tarafından yazılan yazı üzerine İmar Bankası İflas İdaresinin 6.7.2007 tarihli cevabi yazısında tedbir şerhinin işlendiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, asıl dosyada dava konusu yapılan hesaplarda bulunan miktarların henüz davalının tasarrufunda bulunmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de; bu hesaplardaki miktarlar bakımından yapılan araştırma ve inceleme, alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye yeterli değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez. Hesapların bulunduğu İmar Bankasının, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarih 1085 sayılı kararı ile 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14.maddesinin 3.fıkrası gereğince mevduat kabul etme ve bankacılık işlemleri yapma izni 4.7.2003 tarih 25158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak kaldırılmış, 16/1.maddesine göre bankanın yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Alınan cevapta ... adına 15017042 numaralı mevduat hesabında 6.3.2003 işlem tarihli 28.1.2004 vade sonlu 96.468,75 TL., nominal olarak 148.265,20 TL. ve 15022822 numaralı ... ve ... adlarına mevduat hesabında ise 28.3.2003 işlem tarihli 28.1.2004 vade sonlu 319.652,23 TL., nominal olarak 493.839,20 TL göründüğü bildirilmiştir.
İmar Bankasında toplanan tutarların ilgililerine ödenmesi amacı ile 30.5.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun 1.maddesinde bu kanun uyarınca yapılacak ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde banka kayıtlarının esas alınacağı, ödemelerin şekli, süresi, faizler gibi hususların Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceği, kanun kapsamında yapılacak ödemelerde ise bankaya yatırılan tutarları ifade eden işlem tutarlarının esas alınacağı yazılıdır. Yine 5667 sayılı Kanunun 1.maddesine göre alınan 13.7.2007 tarihli 12398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında da ödemelerin esas ve usulleri belirlenmiş, banka tarafından toplanan işlem tutarlarının, kararın 4.maddesinin 6.fıkrası uyarınca işleyecek faizleri ile bu karar hükümlerine göre başvuran hak sahiplerine fon aracılığı ile ödeme yapılacağı, karar kapsamındaki ödemelerde anapara olarak işlem tutarının esas alınacağı, bu tutara 19.1.2004 tarihinden itibaren kararda yazılı esaslara göre faiz tahakkuk ettirileceği yazılıdır.
Açıklanan kanun ve Bakanlar Kurulu kararı karşısında mahkemece yapılması gereken iş; dava konusu banka hesapları ile ilgili ödemeye ilişkin herhangi bir başvuru yapılıp yapılmadığı, başvuru var ise ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi tarihte ne miktar ödemenin ne şekilde kime yapıldığı, başvuru yapılmamasının belirlenmesi durumunda hak sahibinin başvurusu durumunda ödeme yapılıp yapılmayacağı, yapılamayacaksa sebebi, yapılabileceğinin belirlenmesi halinde kime, hangi tarihte, ne miktar ödemenin yapılabileceği, mahkeme talebi ile hesaplar üzerine konan tedbirin bu ödemelerin yapılmasına engel olup olmadığı hususlarının ayrıntılı şekilde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan sorularak, alınacak cevaba ilgili bilgi ve belgelerin eklenmesinin istenmesi, dava konusu hesapların durumunun açıklığa kavuşturulması olmalıdır. Hesapların niteliği açıklığa kavuşturulduktan sonra karşılıklı iddia ve savunma, dosya arasına getirtilen tüm belgeler göz önünde bulundurularak dosyanın önceki bilirkişiler dışında konusunda uzman hukukçu, bankacı ve mali müşavirden oluşan üç kişilik bilirkişiye verilerek davacının hesaplarda bulunan miktarlar üzerinde hangi oran ve ne miktarda alacak hakkının bulunduğu hususunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınmalıdır. Taraf vekillerinin temyiz itirazları bu yönlerden yerinde olup açıklanan hususlar gözetilmeden, hesapların niteliği tam belirlenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davacı ... vekili dava dilekçesinde harcı yatırılan 200.000 TL. miktar üzerinden talepte bulunulduğuna, dava reddedildiğine ve davalı ... yargılama oturumlarında vekille temsil edildiğine göre karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince nisbi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu avukatlık ücreti takdir edilmesi de doğru olmamıştır. Davalı-birleşen dosyanın davacısı İsmail vekilinin avukatlık ücretine yönelen temyiz itirazı da yerindedir.
Birleşen dosyada davacı ... vekili, dava dilekçesi ile 4.3.2011 tarihli dilekçesinde, yazılı bir takım talepleri ile ilgili asgari 100.000 TL. alacağı bulunduğunu, fazlaya ve faize ilişkin isteklerinin saklı tutulmasını istemiştir. ... 2.Aile Mahkemesine 25.12.2008 tarihinde 2008/805 Esasında açılan bu dosyanın, davacı ... vekilinin 5.3.2009 tarihli dava konularının aynı olduğuna ilişkin birleştirme isteği ve usul ekonomisi sebebiyle 5.3.2009 tarih 2009/97 sayılı kararı ile ... 6.Aile Mahkemesinin 2007/395 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Birleştirme sonrası tarafların birleşen dosyadaki taleplerle ilgili delillerinin sunulması istenmiş ancak, mahkemece gerek talep gerek sunulan delillerle ilgili bir araştırma inceleme yapılmamıştır. Bu sebeple mahkemenin taleplerin usul ve yasaya uygun olarak ispat edilememiş olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde bulunmamaktadır. Birleşen davada birden fazla istek bulunmaktadır. Mahkemece bunların hukuki dayanaklarının da ayrı oldukları ve davacı vekilinin açıklamaya ilişkin dilekçesinde aile bütçesine iştirak ve edinilmiş mallara katılma alacağından sözedilmiş ise de talebe konu malların neler olduğunun belirtilmediği gözden kaçırılmıştır. Bu nedenle mahkemece, birleşen davadaki istekleri ile ilgili HUMK. 75/2, 213 ve 230. maddeleri de (HMK’nun 31, 147, 169 ve 173.maddeleri) gözönünde tutularak; hakim tarafından davacı ... veya vekiline yukarıda açıklanan şekilde açıklama yapmaları için süre ve imkan verilmeli, dava ve istek somutlaştırıldıktan sonra taleplerden bir kısmının genel mahkemelerde görülmesi gereken talepleri içerdiği göz önünde bulundurularak görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, diğer taleplerle ilgili olarak taraf delillerinin toplanarak yapılacak araştırma ve inceleme sonunda sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken birleşen dosyadaki taleplerle ilgili herhangi bir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
Taraf vekillerinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine
29.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.