8. Hukuk Dairesi 2011/6101 E. , 2011/6410 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.06.2010 gün ve 312/210 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı ... vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.11.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı ... bizzat ve vekilleri Avukat...ve Avukat ... geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, imar ihya, satın alma, miras yolu ile intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki nedenlerine dayalı olarak davalı ... adına 102 ada 133 parsele ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın mezarlık vasfında olduğunu, davacı ve murisleri aleyhine men kararları ve kesinleşen Kadastro Mahkemesi kararları bulunduğunu, zamanaşımının da geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, vergi kaydının tek başına mülkiyet belgesi olamayacağı, zilyetlikle birleşmesi gerektiği, davacı ve murisi tarafından geçerli sürdürülmüş bir zilyetliğin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 6289,75 m2 miktarındaki 102 ada 133 parsel 28.3.1994 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında ...Belediyesinin 100 yılı aşkın zilyetliğinde olduğu, 1987 yılında yapılan orman tahdit çalışmaları sonunda 24 nolu iç parsel olarak belediye adına orman alanından çıkartıldığı, muhtar ve bilirkişilerin ısrarlı beyanlarına göre bu parselin 101 ada 199 parselin devamı olmasına rağmen 1944 yılında ...yolunun geçmesi ile iki kısma ayrıldığı, 199 parselin mezarlık olarak kullanıldığı, 102 ada 133 parselin ise mezarlık yeri olarak orman alanından çıkartıldığı, bu parselin 1000 m2 kısmını 1988 yılında ... oğlu ...’ın çalı ve zeytinleri temizlemek suretiyle işgal ettiği sebebi ile mezarlık vasfı ile ... Belediyesi adına tespit edilmiş, ...’ın itirazı üzerine Komisyonun 1.7.1995 tarihli kararı ile taşınmazın mezarlık vasfı ile belediyenin zilyetliğinde olduğu, doğuda sınır teşkil eden derenin doğusundaki 101 ada 177 parselin tümü ...’ın iken ...’a sattığı, ...’nın da ...’a satarak devrettiği, aradan yol geçmesi ile ikiye bölündüğü, Kazım’ın yolun kuzeyinde kalan kısmı 30.4.1990 tarihinde ...’a sattığı, ...’ın aldığı yere ev yaptığı, bu hususlara göre A ile belirlenen kısmın 133 parselden ifrazı ile 134 parsele ilave edilmesine, B ile gösterilen kısmının 133 parselden ifraz edilip C ile gösterilen kısımla birleştirilerek 102 ada 125 parsel altında ... adına, D ile gösterilen kısmın ise mezarlık vasfı ile ... Belediyesi adına 5778,34 m2 miktarı ile tesbitine karar verilmiştir. ... çocukları tarafından süresi içinde Kadastro Mahkemesine zilyetliğe dayalı tesbite itiraz ve tescil davası açılmış, bir kısım gerçek kişiler davaya müdahale ile adlarına tescil isteğinde bulunmuşlarsa da gerek davacılar gerek müdahillere verilen kesin sürelere rağmen keşif giderlerini yatırmadıkları gerekçesi ile Kumluca Kadastro Mahkemesinin 1.3.2002 tarih 1996/285 Esas 2002/22 Karar sayılı ilamı ile davaların reddine, 102 ada 133 parselin tesbit gibi tesciline karar verilerek, hükmün 10.4.2002 tarihinde kesinleşmesi ile belediye adına tapuya tescil edilmiştir.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve davacı tanıkları, zeytinlerin aşılanması ile ilgili birbirinden farklı olmakla birlikte dava konusu taşınmazın ... tarafından davacının murisi ... ’a 1978 yılında satılarak devredildiğini, zeytinlerin aşılanarak zeytinlerin toplandığını ifade ederken, davalı tanıkları ile tesbit bilirkişisi, taşınmazın öncesinin çalılık, bakımsız halde ağaçların olduğu, kimsenin tasarruf ve zilyetliği olmadığı, ileride mezarlık olarak kullanılabilmesi amacı ile mezarlık olarak tespit yapıldığını ifade etmişlerdir. Uzman ziraat mühendisi bilirkişi ise 24.4.2008 ve 20.4.2010 tarihli raporlarında; taşınmaz üzerinde 3 ve 7 yaşında iki sera olduğunu, alınan kısmi tesviye, dolgu, damlama sulama sistemleri şeklindeki önlemlerle örtüaltı üretime uygun hale getirildiğini, üzerindeki seraların arza beton temelle sabitlenmediğinden sökülüp tekrar kullanılabileceğini, taşınmazın sera kurulumuna elverişli hale getirilebilmesi için kazı dolgu yapılarak tesviye edildiğini, yapılan kazı dolgu işleminin taşınmazda geçmişte tarımsal faaliyet yapılıp yapılmadığına ilişkin tüm ibarelerin tespitinin imkansız hale getirdiğini, kazı dolgu sebebiyle sera kurulmadan önce bu yerin kültür arazisi olup olmadığını tespit etmenin söz konusu olmadığını, kazı dolgu izleri, taşınmaz ve çevresindeki arazilerin topografik yapısı, dava konusu taşınmazın öncesinde IV. sınıf arazi olabileceğini, taşınmazın tarımsal eylemliliğe elverişli olduğu ancak bu durumun da dava konusu taşınmazda tarımsal faaliyet yürütüldüğünün ve taşınmazın sera kurulumundan önce en az 20 yıllık geçmişe sahip kültür arazisi olduğunun kanıtı olarak değerlendirilemeyeceğini bildirmiştir.
Az yukarıda açıklanan taşınmazın tesbit biçimi ve geçmişi, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile öncesinde mezarlık olmadığı, mezarlık olarak değerlendirilmek amacı ile tespitin bu şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir kısım mahalli bilirkişi ve davacı tanıklarının beyanlarında taşınmazın ...’a ait iken 1978 yılında ...’a satıldığı, ondan da ölümü ile taksimen davacıya intikal ettiği açıklanmış ise de, bu hususun bilimsel esaslara göre düzenlenmiş ve gerekçeli uzman ziraat mühendisi bilirkişi raporu ile doğrulanmadığı, raporda tam tersi şekilde, taşınmazda yapılan kazı ve dolgu sebebiyle aşılandığı iddia edilen zeytin ağaçlarının veya kalıntılarının bulunmadığı, taşınmazın öncesinde kültür arazisi olduğunu tesbit etmenin mümkün olmadığı açıklanmış, bu rapor bir kısım davalı tanık beyanları ve tespit bilirkişisinin beyanları ile doğrulanarak taşınmazın tespit sırasında boş, çalılık ve kimsenin zilyetliğinde olmadığı ifade edilmiştir. Teknik bilirkişi krokisine bakıldığında da üzerindeki seraların taşınmazın tamamını kapsamadığı, iki adet seranın bir kısmının dava dışı tapulu taşınmazda bulunduğu görülmektedir.
Diğer yandan dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen 1936 tarih 107 tahrir nolu vergi kaydı da zilyetlikle birleşmemesi sebebiyle mülkiyeti kazandırması mümkün değildir. Taşınmazla ilgili Kadastro Mahkemesinde görülen tespite itiraz davasında da davacı, murisi ve satıcısı taraf olmadığı gibi taşınmazın niteliği ile ilgili bir belirleme olmadığından kesin veya güçlü delil kabul edilemez. Ancak, davacı, miras bırakanı veya satıcısı ile ilgili olmamakla birlikte sınırları, krokisi itibarıyla dava konusu taşınmazla ilgili olduğunda tereddüt bulunmayan Kumluca Kaymakamlığının 3.10.1994 tarih 4 nolu karar sayılı men dosyası içinde, şikayet üzerine yapılan 28.9.1994 tarihli keşifte dinlenen gerek şikayetçilerin gerek mütecaviz ...’ın beyanlarında benzer şekilde taşınmazın fundalık, çalılık, boş olduğu, Çavuş yoluna giden asfaltın yeri ikiye bölmesi sonunda yolun altındaki kısmın mezarlık olarak kullanıldığı, yolun üstünde kalan taşınmazın ise bu tarihe kadar funda, çalılık olarak boş kaldığı, ....’ın çalıların bir kısmını kesmek, traktörle sürmek şeklinde tecavüz ettiği, mezarlık dolduğunda mezarlık olarak kullanılmak amacı ile boş bırakıldığı ifade edilirken, bu beyanların bizzat mütecaviz ... tarafından, 500 m2 yeri 1976"da sürüp sattığı, geri kalan kısmı ekmediği, ancak kullandığı, içindeki zeytin ağaçlarının babası zamanında aşılanmış ise de bakımsız verimsiz olduğundan aşıların büyümediği, şimdi boşluk içindeki çalıları kestiği ve traktörle sürdüğü şeklinde doğrulandığı görülmektedir. Bu tespitler sonunda Kaymakamlık tarafından ...’ın dava konusu edilen taşınmazdan men edildiği, Kazım tarafından 1961 yılından beri zilyet olduğu iddiası ile men kararının iptali için açılan dava sonunda ... 1.İdare Mahkemesinin 25.2.1997 tarih 1994/1749 Esas 1997/126 Karar ilamı ile davanın reddine karar verilmişti. Bu açıklamalar karşısında gerek Kadastro Mahkemesinde gerek men kararında taraf olmaması sebebiyle davacı bakımından kesin hükümden söz etmek mümkün değil ise de; men kararı dosyasında taşınmazın niteliği ile ilgili boş, fundalık, çalılık olduğu ve zilyetlik bulunmadığına ilişkin belirleme davacı bakımından güçlü delil teşkil etmektedir. Men kararında belirlenen nitelik, uzman ziraat mühendisi bilirkişi raporundaki açıklamalar ile bu açıklamaları doğrulayan bir kısım davalı tanıkları ile tespit bilirkişisinin beyanları karşısında mahkemece kazanma koşullarının ispatlanamadığı gerekçesi ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin temyiz itirazları hükmün esası bakımından yerinde görülmediğinden reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün esasının ONANMASINA,
Dava 7.000 TL değerle açılmış, keşif sonunda değer 86.675 TL olarak belirlenmiş ve belirlenen değer üzerinden 10.10.2008 tarihinde karar ve ilam harcı 1.076 TL olarak tamamlanmıştır. Mahkemece, hüküm kurulurken tamamlanan harç miktarı gözden kaçırılarak talebi halinde davacıya iadesine karar verilmemiş olması doğru değildir.
Bundan ayrı dava reddedildiğine, davalı yargılama oturumlarında vekille temsil edildiğine göre harcı tamamlanan değer üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davalı yararına nisbi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu avukatlık ücretine hükmedilmiş olması da doğru olmamıştır.
Davacı vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazları az yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan usul ve kanuna aykırı görülen hükmün harç ve avukatlık ücretine ilişkin kısmın 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,25 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına ve 17,15 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden Belediye Başkanlığına iadesine 29.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.