8. Hukuk Dairesi 2018/3429 E. , 2019/4244 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAHİLİ DAVALILAR: ... vs.
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün dahili davalılar ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 929, 997, 817, 811, 804, 684, 769, 753 ve 766 parsel sayılı taşınmazlarda müvekkil ile davalıların 1/6’şer hisse ile malik olduklarını, 769, 766 ve 804 nolu parsellerin davalılardan ... tarafından, 929, 997 ve 817 nolu parsellerin davalılardan ... ve ... tarafından, 684 ve 753 nolu parsellerin ise ... tarafından kullandığını, bu taşınmazların büyük çoğunluğunun yetişkin ve verimli fındıklık, bir kısmının ise tarla niteliğinde olduğunu, davalıların müvekkilinin kullanımına imkan vermediğini, Akçakoca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/140 Esas sayılı dava dosyasından da görüleceği üzere taraflar arasında taşınmazların rızaen taksiminin mümkün olmadığını, davalılardan ..."nun müvekkili aleyhine Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/151 Esas sayılı dava dosyası üzerinden açtığı şuf"a davasının reddine karar verildiğini belirterek, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede kaybettiği kazanç kaybının hesaplanmasını, fazlaya ait dava ve talep hakkının saklı kalması kaydıyla 20.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Yargılama aşamasında davalılardan ... ile ... vefat etmiş olup mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece,”....dava konusu taşınmazlar ele alındığında davacı ve davalı tanıklarının anlatımlarından 929 parsel nolu taşınmazın bir kaç yıl önce satıldığı, satış yapılmadan öncesine kadar davalılardan Muhittin Sarı"nın kullandığı, 997 ve 817 parsel sayılı taşınmazları ..., ..., ... ve ..."nın kullandığı, 811 parsel sayılı taşınmazı ..., ... ve ..."nın kullandığı, son iki yıldır davacı ... Kocaman"ın kullandığı, 804 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından kullanıldığı, o vefat ettikten sonra da çocukları tarafından kullanılmaya devam edildiği, 684 parsel sayılı taşınmazın hiç kullanılmadığı, 753 parsel sayılı taşınmazın ..., ... ve ... tarafından kullanıldığı, son iki yıldır ..."nun çocukları tarafından kullanılmaya devam edildiği, 769 parsel sayılı taşınmazın 8-10 yıldır kullanılmadığı, ondan öncesinde ... tarafından kullanıldığı, 766 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki ev ve fındıklığın da 2-3 yıl ... tarafından kullanıldığı, onun vefatından sonra çocukları tarafından kullanılmaya devam edildiği..” gerekçeleriyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 14.000,00 TL ecrimisil bedelinin davalılardan Muhittin Sarı mirasçılarından davalılar ..., Ayla Sarı (Kılıç), ..., ..., ... ve ..."ndan Akçakoca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/293 Esas ve 2011/258 Karar sayılı veraset ilamındaki miras hisseleri oranında dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, 3.000,00TL ecrimisil bedelinin ..."dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine ve ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Karar, (... mirasçıları) dahili davalılar ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; paydaşlar arası ecrimisil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 26. maddesi; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
Somut olayda, davacı vekili, davalı (Müteveffa) ...’na karşı olan taleplerini hem taşınmaz (769, 804 ve 766 nolu parseller) hemde ecrimisil bedeli ( 14.000 TL) bazında sınırlamış olmasına rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu husus nazara alınmadığı gibi mahkemece de dava dilekçesinin bu yönleri dikkate alınmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu taşınmazların davacı, davalılar ve dava dışı 3.kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, davaya konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.), Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, T.M.K."nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Açıklanan hukuki olgular ışığı altında somut olaya gelince; Mahkemece, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; davacının 769, 804 ve 766 nolu parsellerde kullanabileceği bir bölüm olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Hâl böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeler uygulanmak sureti ile araştırma yapılması, dava konusu edilen taşınmazlarda davacının kullanabileceği bir bölüm olup olmadığının saptanması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının da dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK"nin 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri tüm delillerin toplanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak davacının payına karşılık 769, 804 ve 766 nolu parsellerde kullandığı veya kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir yerin olmaması halinde ise belirtilen parsellere ilişkin (26.02.2003 ile 26.02.2008 tarihleri arası) yukarıda ifade edilen ilkeler doğrultusunda ecrimisil yönünden hesaplama yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Dahili davalılar ... ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.