
Esas No: 2019/1285
Karar No: 2021/1116
Karar Tarihi: 23.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1285 Esas 2021/1116 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1285
KARAR NO: 2021/1116
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/03/2019
NUMARASI: 2018/57 E. - 2019/295 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akaryakıt satışı konulu 07.06.2012 tarihli BP Taşıtmatik Sistemi Sözleşmesi gereğince davalı tarafından bildirilen araçların BP araç sistemine dahil edilerek sözleşmede belirtilen şekilde akaryakıt aldıklarını, taraflarca sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olan ek sözleşmenin de imzalandığını, sözleşme devam ederken ve hiçbir haklı sebep bulunmaksızın davalı tarafından keşide edilen Bakırköy ... Noterliğinin 21.06.2017 tarih ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, müvekkilince düzenlenen Kadıköy ... Noterliğinin 20.07.2017 tarih ... yevmiye numaralı cevabi ihtarında, davalının ihbarname tarihinde fesih hakkının bulunmadığı ve haksız fesih nedeniyle cezai şart ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, davacı yanca 2002 yılındaki sözleşme hükümlerine göre fesih iradesinin açıklandığını, oysa taraflar arasında 2012 yılında düzenlenen yeni prim oranları ve koşullar içeren ek sözleşme ile yeni şartların belirlendiğini ve ek sözleşmeye göre ihtar tarihinde fesih hakkının bulunmadığını, davalının fesih iradesinde değişiklik olmaması üzerine 28.08.2017 tarihli cari hesap ve 07.08.2017 tarihli cezai şart bedeli faturaya dayalı olarak İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyasıyla başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ek protokole göre yürütüldüğünü, anılan ek sözleşmenin 2. maddesi uyarınca, iki yıl süreli sözleşmenin bitim tarihinden önceki 30 gün içinde fesih ihbarında bulunulmaması halinde sözleşmenin iki yıl süreyle devam edeceğinin düzenlendiğini, sözleşmenin süresine uyulmamasının sonuçlarının 9. maddede cezai şart olarak belirlendiğini, ek sözleşmenin 07.06.2012 olması nedeniyle davalının en geç Mayıs ayının 8. gününe kadar fesih ihbarında bulunması gerektiğini, fesih ihbarının bu tarihten ve anlaşmanın kendiliğinden bir yıl daha uzamış sayılacağı 07.06.2017 tarihinden sonra 22.06.2017 tarihinde ve 01.08.2017 tarihinden geçerli olmak üzere gönderilmesi nedeniye müvekkilinin 37.757,09 TL bedelli cezai şart alacağına ilişkin faturasının ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akaryakıt satışı konulu sözleşmenin esaslarının 01.10.2002 tarihinde imzalanan sözleşmeyle belirlendiğini, bu sözleşmeden sonra bir çok kez pompa fiyatlarına uygulanacak iskonto oranlarının belirlenmesine ilişkin ek protokoller yapıldığını, yapılan ek protokollerin sözleşmenin tadili niteliğinde olduğunu ve açıkça tadil edilmeyen hususların geçerli olmaya devam edeceğinin kabul edildiğini, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan 2012 yılında düzenlendiği belirtilen sözleşmenin müvekkilini temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, davacı tarafından sunulmayan ek protokollerin şirketi temsile yetkili kişilerce imzalandığını, 2012 yılındaki sözleşmenin ise muhtemelen ek protokol olarak değerlendirilerek yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, taraflar arasında geçerli olan esas sözleşmenin 01.08.2002 tarihli sözleşme olduğunu, koşulların değişmesiyle birlikte bir çok ek protokolle bu sözleşmenin bazı hükümlerinin yeniden düzenlendiğini, ancak ek protokollerde açıkça kaldırılmayan sözleşme hükümlerinin yürürlükte kalmaya devam ettiğini, 2002 tarihli sözleşmenin artık yürürlükte olmadığının iddia edilebilmesi için bu sözlemenin tüm hükümlerinin açıkça değiştirildiği veya ortadan kaldırıldığına ilişkin yeni sözleşme hükümlerinin bulunduğunun davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, davacı tarafından sunulan ve müvekkilinin yetkililerince imzalanmayan 2012 tarihli sözleşmenin feshe ilişkin hükümlerinin esas alınarak feshin haksız olduğunun kabul edilemeyeceğini, kısaca 01.08.2002 tarihinden itibaren geçerli olan sözleşmenin, süre başlıklı 2. maddesinde "İşbu anlaşmanın süresi 01.08.2002 tarihinde başlamak, 01.08.2003 tarihinde sona ermek üzere 1 yıldır. Taraflardan biri işbu sözleşmenin sona erme tarihinden 30 gün önce diğer tarafa feshi ihbarda bulunmadığı takdirde, sözleşme aynı hüküm ve şartlarla birer yıl süre ile uzatılmış olacaktır." ifadesinin yer aldığını, müvekkili şirketçe sözleşmedeki hükme uygun olarak, sözleşmenin 01.08.2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere feshedildiğini, fesih ihtarının yaklaşık 48 gün önceden davacıya bildirildiğini savunarak, davanın reddine ve kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflara ait ticari defterlerin incelenmesi sonucu oluşturulan bilirkişi raporunda Davacı şirket ticari defterlerinde, davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye ait muhasebe hareketlerinin ... müşteri numaralı cari hesap kartında takip edildiği, takibe konu edilen 07.08.2017 tarihli ... numaralı 37.757,09 TL tutarlı Taşıtmatik Anlaşma cezai şart açıklamalı cezai şart faturasının Bu hesap altında kayıtlı olduğu, hesabın 06.09.2017 takip tarihi itibarıyla bakiyesine göre davacının davalıdan 37.757,09 TL alacaklı olduğu, Davalı şirket ticari defterlerinde davacı ile aralarındaki ticari ilişkiye ait muhasebe hareketlerinin S3022 numaralı cari hesap kodunda takip edildiği, takibe konu edilen cezai şart faturasının davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, hesabın 06.09.2017 takip tarihi itibarıyla bakiyesine göre davalı yanın davacı yana herhangi bir borcunun olmadığı hususunun tespit edildiği belirlenmiştir. Davacı taraf , davalı ile davacı şirket arasında akaryakıt satışı konulu 07.06.2012 tarihli BP Taşıtmatik Sistemi anlaşması akdedildiğini, bu anlaşma gereğince davalı tarafından bildirilecek araçların BP araç sistemine dahil edildiğini ve anlaşmada açıklanan şekilde taşıtmatik sistemi içinde akaryakıt alımına devam ettiklerini, anlaşma devam ederken ve hiçbir haklı sebep bulunmaksızın davalı tarafından 21.06.2017 tarihinde yollanan bir ihbarname ile anlaşmanın tek taraflı olarak Bakırköy ... Noterliğinin 21.06.2017 tarih ... yevmiye nolu ihtarname ile feshedildiğini bildirdiği iddia edilmiş davalı tarafça ise taraflar arasında akaryakıt satışı konulu sözleşmenin esaslarının 01.10.2002 tarihinde imzalanan ve 01.08.2002 tarihinden itibaren geçerli olan anlaşmayla ortaya konduğunu ileri sürmüştür. Dava konusu uyuşmazlıkta çözülmesi gereken mesele davalının 21.06.2017 tarihli feshi ihbarının hangi sözleşmeye göre yapıldığının tayinine bağlı olup Eğer feshi ihbarın 01.08.2002 tarihli sözleşmeye göre yapıldığı kabul edilirse, o zaman feshi ihbar beyanı sözleşmede öngörülen en az 30 günlük süreden önce ve zamanında olup davalının fesih beyanı geçerli olduğu sonucunu doğuracak, Aksi halde 07.06.2012 tarihli sözleşme ve özellikle bu sözleşmenin davalı tarafından itiraz edilen imza tarihi esas alınırsa, bu takdirde feshi ihbar beyanının 30 günlük süre geçtikten sonra yapıldığı ve davalının feshinin haksız olduğu anlaşılacaktır. Taraflar arasında 01.10.2002 tarihinde imzalanan ve 01.08.2002 tarihinden itibaren geçerli olan 1 yıl süreli imzalanan akaryakıt satışı konulu 'Anlaşmanın Süresi' başlıklı 2. maddesinde 'İşbu anlaşmanın süresi 01.08.2002 tarihinde başlamak, 01.08.2003 tarihinde sona ermek üzere 1 (bir) yıldır. Taraflardan biri işbu sözleşmenin sona erme tarihinden 30 gün önce diğer tarafa feshi ihbarda bulunmadığı takdirde, sözleşme aynı hüküm ve şartlarla birer yıl süre ile uzatılmış olacaktır.' ifadesi yer aldığı, Bu tarihten sonra bazı dönemlerde iskonto oranlarının ve ödeme hükümlerinin belirlendiği ek anlaşmalar imzalandığı, davalı tarafın 21.06.2017 tarihli ihtarname ile aradaki sözleşmeyi 01.08.2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere fesih ettiğini bildirdiği, buna göre davalı tarafın 01.10.2002 tarihli Anlaşmanın 2.maddesinde öngörülen en az 30 gün önce feshi ihbar koşuluna uyduğu, Davacı taraflar arasında Taşıtmatik Sistemi konusunda fesih tarihinde yürürlükte olan anlaşmanın, 07.06.2012 tarihli Taşıtmatik Sistemi Anlaşması ve Eki olduğunu, dolayısıyla feshe ilişkin değerlendirmenin, bu anlaşma hükümlerine göre yapılacağını ileri sürmekte olup Ana Anlaşma'nın 2. maddesinde ve Ek Anlaşma'nın son paragrafında yer 'İşbu Anlaşma'nın süresi, imza tarihinelen itibaren 2 (iki) yıldır. Taraflardan biri Anlaşma'nın sona erme tarihinden 30 gün önce diğer tarafa feshi ihbarda bulunmadığı takdirde, Anlaşma aynı hüküm ve şartlarla bir yıl süreyle uzatılmış olacaktır şeklinde düzenlendiği, Anlaşma süresine uyulmamasının yaptırımı ise, Anlaşma'nın "Anlaşma Hükümlerinin İhlali' başlıklı 9/2 Maddesinde yer almakta olup: 'İşbu Anlaşma'nm Müşteri tarafından süresinden önce feshedilmesi veya Müşteri'nin işbu Anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya herhangi bir hükmünü ihlal etmesi veya Anlaşma'nm BP tarafından bahsi geçen nedenlerle feshedilmesi halinde Müşteri, Taşıt Kimlik Ünitelerinin BP'ye iade edileceğini ve ayrıca BP'ye taşıtmatik sistemine dâhil edilmiş her Taşıt başına 100 USD (Yüz Amerikan Doları) tutarının ödeme günündeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder.' hükmünü içerdiği görülmüştür. Davalının 21.06.2017 tarihli ... Yevmiye numaralı Bakırköy ... Noterliği aracılığıyla davacı yana gönderdiği fesih ihbarnamesi ile; 01.08.2002 tarihinde imzalanan anlaşmanın 01.08.2017 tarihinde sona erdirildiğini, araçlardaki mevcut taşıt tanıma sistemlerinin çıkartılmasını ihtar ettiği görülmüştür. Davacının da 20.07.2017 tarihli ... yevmiye numaralı Kadıköy ... Noterliği aracılığıyla davalıya gönderdiği cevabi ihtarnameyle taraflar arasında 07.06.2012 tarihli BP Taşıtmatik Sistemi Anlaşması'nın imzalandığı, anlaşmanın '2. Anlaşmanın süresi' maddesine göre anlaşma süresinin 2 yıl olarak belirlendiği, anlaşmanın fesih süresinin 30 gün önce taraflardan birisinin fesih ihbarında bulunmaması halinde aynı hükümlerle 1 yıl süre ile uzatılmış olacağı ve anlaşmanın 9. Maddesine göre süresinden önce fesih halinde her taşıt başına 100,00 USD’nin ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak cezai şartın ödeneceğinin belirlendiğini bildirdiği ve bunun üzerine davacının 07.08.2017 tarihli ... numaralı 37.757,09 TL tutarlı 'Taşıtmatik Anlaşma cezai şart' açıklamalı e- faturayı düzenlediği ancak davalının faturayı kayıtlarına almadığı görülmüştür. Taraflar arasındaki taşıtmatik ilişkisi ve araç tanıma sisteminin 01.08.2002 den beri yaklaşık 15 yıl devam ettiği bu tarihten itibaren sözleşmeye ek protokoller ile Pompa fiyatlarına uygulanacak iskonto oranları ve ödeme düzenlemeleri kapsamında birçok ek protokollerin yapıldığı bunlardan 07.06.2012 tarihli anlaşmanın Taşıtmatik Sistemi Anlaşması Eki olduğu ancak taraflar arasındaki ana sözleşmenin 01.08.2002 tarihli sözleşme olup ana sözleşmenin ek protokoller ile iptal edilmesi veya geçersiz hale gelmesi söz konusu değildir. Feshi ihbar beyanının en geç hangi anda yapılması gerektiği hususunda, her iki anlaşmada da 'sona ermeden en az 30 gün önceyi esas almakta olup' davalının feshi ihbar beyanının geçerli ve ayakta olan ve tarihi ihtilafsız olan 01.08.2002 tarihli ana sözleşmeye uygun olduğu, davalının en az 30 gün önce feshi ihbar şartına uyduğu ve 15 sene devam etmiş olan sözleşme ilişiğine 01.08.2017 tarihinden itibaren geçerli olarak son verdiği, bu durumda davacının feshi ihbar müddetine uyulmama ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle herhangi bir cezai şart talebinde bulunamayacağı anlaşılmış, Anılan durum karşısında Davalının 21.06.2017 tarihli feshi ihbar beyanının geçerli ve 15 senedir ayakta olan 01.08.2002 tarihli ana sözleşmede öngörülen feshi ihbar müddetine uygun olduğu ve dolayısıyla davalının feshi ihbar beyanının taşıtmatik ve araç tanıma sistemi sözleşme ilişiğini 01.08.2017 tarihi itibariyle ortadan kaldırdığı, feshi ihbar müddetinin bir ek sözleşme mahiyetinde olan 07.06.2012 tarihli ek sözleşmeye göre belirlenemeyeceği, davalının sözleşmeye aykırı bir davranışının mevcut olmayıp davacının cezai şart talep hakkının doğmadığı... " gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı/borçlu arasında akaryakıt satışı konulu 07.06.2012 tarihli Taşıtmatik Sistemi Anlaşması düzenlendiğini, sözleşmeyle davalı tarafından bildirilen araçların taşıtmatik sistemine kayıt edildiğini, sözleşme gereğince sisteme kayıtlı araçların, müvekkili şirket markası altında faaliyet gösteren, sisteme dahil akaryakıt istasyonlarından ürün aldıklarını, anılan sözleşmenin davalı yanca 21.06.2017 tarihili ihtarla geçersiz şekilde tek taraflı olarak feshedildiğini, 07.06.2012 tarihinde imzalanarak yeni prim oranları ve koşulları içeren sözleşme ye göre ihtarname tarihi itibariyle fesih ihbar hakkının bulunmadığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şart alacağının tahsili amacıyla takip başlatıldığını, itiraz üzerine açılan davada mahkemece feshin ilk sözleşmeye göre belirleneceği kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın açıkça kanuna aykırı olduğunu; 01.08.2002 tarihinden itibaren süregelen ticari ilişkinin 07.06.2012 tarihinden itibaren dava dilekçesinin ekinde olan sözleşmeye göre devam etmesine rağmen, fesih aşamasında sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu; sözleşmenin karşılıklı ve bir birine uygun irade açıklamasıyla kurulduğunu, 07.06.2012 tarihli sözleşmedeki imzanın davalı yetkililerine ait olduğunu, aksi halde dahi davalının sözleşmeye uygun olarak müvekkili şirket ile ticari ilişki içinde bulunduğu ve ticari ilişkinin bu şekilde sürdürdüğü gözetildiğinde, davalının bu sözleşmenin sona ermesi halinde ortaya çıkacak yükümlülükleri ile de bağlı olacağını; tarafların 07.06.2012 tarihli BP Taşıtmatik Sistemi Anlaşması'nın eki ve ayrılmaz parçası olmak üzere bir Ek sözleşme imzaladıklarını, ek sözleşmede, anlaşmanın süresi ve uzama şartına ilişkin kayıtla birlikte 82 adet Mobiliz takip sisteminin davalıya teslim edileceğinin düzenlenerek, anlaşmanın ifa edildiğini, ifa edilen sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, ilk derece mahkemesince bu itirazlarına ilişkin hiç bir değerlendirme yapılmadığını; mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun hatalı değerlendirmeler içerdiğini, raporda 07.06.2012 tarihli sözleşme hükümlerine ilişkin bir değerlendirme bulunmadığını, oysa taraflar arasında yapılan ve ifa edilen sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bilirkişi heyetinin, incelenen sözleşme hükümlerine ve kanuna açıkça aykırı biçimde, ana sözleşmenin ek protokoller ile iptal edilmesi veya geçersiz hale gelmesinin söz konusu olamayacağına ilişkin değerlendirmelerinin hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında 29.06.2010, 19.09.2008 tarihlerinde de yeni anlaşmalar akdedildiğini, bun rağmen 2012 tarihli sözleşmenin tartışmalı olduğunun bildirilmesinin yerinde olmadığını, taraflar arasında aynı konuyu düzenleyen yeni bir sözleşme akdedilmesi halinde, eski sözleşmenin değil yeni tarihli sözleşme hükümlerinin geçerli olacağını, davalının 2012 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu bildirmesi üzerine, bu dönemi kapsar şekilde davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişileri gösterir imza sirkülerinin istenilmesi talebinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, bu şekliyle deliller toplanarak uyuşmazlık aydınlığa kavuşturulmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının 07.06.2012 tarihli sözleşmenin geçerli olmadığını ve sözleşmenin şirket yetkililerince imzalanmadığını iddia ettiğini, ancak bu döneme ilişkin imza sirkülerlerinin dosyaya konulmadığını, 19.03.2019 tarihli 3. celsede tüm yıllara ilişkin imza sirkülerlerinin getirtilmesi isteminin haksız olarak reddedildiğini, mahkemece imza incelemesi yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, şirket yetkililerine ilişkin inceleme yapılmadan karar verilmesinin adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, gerekçe gösterilmeksizin imza sirkülerinin celbi ve bu doğrultuda imza incelemesi yaptırılması taleplerinin hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda değerlendirilmeden karar verilmesi nedeniyle incelemenin eksik olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki BP Taşıtmatik Sistemi Anlaşması'ndan kaynaklanan cezai şart alcağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 10.10.2002 tarihinde Anlaşma başlıklı akaryakıt satışına ilişkin sözleşmenin imzalandığı ihtilafsızdır. Taraflar anılan sözleşmenin özellikle uygulanacak iskonto oranlarına ilişkin hükümlerini çeşitli ek sözleşmelerle tadil etmişlerdir. Anılan sözleşmenin 2. maddesinde sözleşmenin konusu, davacı tarafından sözleşme kapsamında bildirilecek araçlara taşıt tanıtma hizmetiyle akaryakıt verileceği olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde, sözleşmenin 01.08.2002 tarihinden başlamak üzere bir yıl olduğu ve taraflardan birinin bu sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren 30 gün önce diğer tarafa fesih ihbarında bulunmaması halinde sözleşmenin aynı hüküm ve şartlarda birer yıl süreyle uzayacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 10. maddesinde ise sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce feshedilmesi veya davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranması nedeniyle davacının sözleşmeyi feshetmesi halinde her bir taşıt için 100 USD cezai şart verileceği belirlenmiştir. Davacı yan taraflar arasındaki 2002 yılında düzenlenen sözleşmenin bir kısım hükümlerinin değişik tarihlerdeki sözleşmelerle değiştirildiğini ve 07.06.2012 tarihli BP Taşıtmatik Sistemleri Anlaşması ile sözleşme ilişkisinin fesih, ceza koşulu ve bir kısım hükümler yönünden yeniden düzenlendiğini, anılan sözleşmenin taraflar arasında uygulandığını, feshin uygulanan bu sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek takip başlatmıştır. Davalı yan ise 2012 yılındaki sözleşmenin davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanmadığını, çeşitli tarihlerde, özellikle pompa fiyatlarındaki iskonto oranlarının belirlenmesine rağmen sözleşmesinin esaslı unsurlarının değiştirilmediğini, taraflar arasındaki geçerli sözleşmenin 2002 yılında imzalanan sözleşme olduğunu ve feshin bu sözleşmeye uygun ve süresinde olduğunu savunmuştur. Davacının dayandığı 07.06.2012 tarihli sözleşmesinin 2. maddesinde, sözleşmenin süresi iki yıl olarak belirlenmiş olup, taraflardan birinin sözleşmenin sona erdiği tarihten bir ay önce diğer tarafa fesih ihbarında bulunmaması halinde sözleşmenin aynı şartlara birer yıllık sürelerle uzayacağı düzenlinmiştir. Uyuşmazlığa konu cezai şartın düzenlendiği sözleşmenin 9. maddesinde ise sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce feshedilmesi halinde davacının cezai şart alacağı doğacağı kabul edilmiştir. Davalı, keşide ettiği 20.06.2017 tarihli ihtarla, 01.08.2002 tarihinden itibaren yürürlükte olan sözleşmenin 01.08.20017 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiği bildirilmiştir. Davalının keşide ettiği 20.07.2017 tarihli cevabi ihtarda, 2002 tarihli sözleşmenin 07.06.2012 tarihli sözleşme ile tadil edilerek, sözleşmenin süresi ve feshi konusunda yeni hükümler getirildiğini, taraflar arasındaki 2002 yılındaki sözleşmenin yürürlükte olmadığını, geçerli sözleşmenin 2012 yılında imzalanan sözleşme olması nedeniyle feshin geçersiz olduğu ve bu sözleşmenin 9.maddesine göre cezai şart alacağı bulunduğu bildirilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 07.06.2012 tarihli sözleşmenin davalıyı temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanıp imzalanmadığı, bu sözleşmenin ifa edilip edilmediği, davalı tarafından sözleşmenin ifa edilerek benimsenip benimsenmediği ve bu kapsamda sözleşmenin süresi, feshi ve benzeri konularda hangi sözleşme hükümlerinin uygulanacağı noktasında toplanmaktadır. TBK'nın 1.maddesi gereğince, sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir. Tarafların, ticari ilişkilerinin işleyiş biçimi ile ilgili 2002 yılında yazılı bir sözleşme yaptıkları açık olup, sözleşmenin hükümlerinin her zaman karşılıklı irade uyuşmasıyla değiştirilebilir. Taraflar TBK'nın 26 ve devamı maddelerindeki yasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleyebilirler. Bu kapsamda, 2002 yılında yapılan sözleşmedeki, sözleşmenin süresi, feshi ve feshe bağlı koşulların değiştirilmesi her zaman mümkündür. Somut olayda çözülmesi gereken sorun, 07.06.2012 tarihli sözleşmenin davalı yönünden bağlayıcı olup olmadığı, diğer bir anlatımla sözleşmenin davalıyı temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanıp imzalanmadığı veya imzalanmamış olsa dahi davalının bu sözleşmeyi ifa ederek ve özellikle bu sözleşmede değişiklik yapan ek sözleşme/sözleşmeler imzalayarak sözleşmenin hükümlerini benimseyip benimsemediği hususudur. Zira, 07.06.2012 tarihli sözleşmenin davalı yönünden balayıcı olduğunun anlaşılması halinde, sözleşmenin süresi, feshi ve cezai şarta ilişkin düzenlemeler yapan sonraki tarihli sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerekir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sonraki sözleşmenin tartışmalı olduğu belirtilmiş, mahkemece bu görüş esas alınarak, varlığı tartışmasız olan 2002 yılındaki sözleşme hükümlerine göre feshin süresinde ve yerinde olduğu kabul edilmiştir. Oysa, somut olayda, tartışmalı olan husus 2012 yılında yapılan sözleşmenin geçerli olup olmadığıdır. Mahkemece bu husus açıklığa kavuşturulmadan ve buna ilişkin hiç bir delil toplanmadan, davalı iddiası doğrultusunda sözleşmenin tartışmalı olduğu kabul edilerek önceki sözleşmeye üstünlük tanınması yerinde değildir. Davacı vekili, sözleşmenin davalının yetkili temsilcilerince imzalandığını, kaldı ki imzalanmasa dahi bu sözleşmenin ek protokollerle değiştirildiğini, sözleşme kapsamında tarafların edimlerini ifa ettiğini, sözleşmeyle 82 adet mobiliz takip sisteminin davalıya teslim edildiğini, ifa edilen sözleşmenin sonradan inkar edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek, tüm yıllara ilişkin davalı şirketin imza sirkülerinin getirtilerek incelenmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, ibraz edilen sözleşmenin sıhhat ve geçerliliğine ilişkin hiç bir delil toplanmadan ve sözleşmenin geçerliliği veya geçersizliğine ilişkin tarafların hiç bir iddia veya savunmasına ilişkin gerekçe oluşturulmadan, davacının dayandığı sözleşmenin tartışmalı olması nedeniyle dikkate alınmamıştır. Bu durumda, mahkemece, öncelikle davalını dayandığı 07.06.2012 tarihli sözleşmenin, davalı tarafından benimsenip benimsenmediği, bu sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığı, ücret, komisyon ve indirim oranlarının 07.06.2012 tarihinden itibaren hangi sözleşmeye göre uygulandığı, analan sözleşmede taraflarca değişiklik yapılıp yapılmadığı değerlendirilerek sözleşmenin davalı yanca benimsendiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerekir. Aksi halde, sözleşmeye ilişkin grafolojik inceleme dahil her türlü inceleme yapılarak, sözleşme altındaki imzanın davalının yetkililerine ait olup olmadığı belirlenmeli, sözleşmedeki imzanın davalının yetkili temsilcilerine ait olmaması halinde de bu sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece belirtilen şekilde bir inceleme yapılmadan, davacının dayandığı deliller toplanmadan, ve davacının ileri sürdüğü iddiaların gerekçesiz şekilde reddedilerek soyut olarak ilk sözleşmeye üstünlük tanınması yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince, uyuşmazlığa ilişkin esaslı delillerin toplanmadan ve davacının esaslı iddiaları hakkında hiç bir gerekçe oluşturumdan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden mahkeme kararının HMK'nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.09.2021
KANUN YOLU:HMK'nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.