
Esas No: 2016/50467
Karar No: 2016/50467
Karar Tarihi: 3/4/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA İNCE BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/50467) |
|
Karar Tarihi: 3/4/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucu |
: |
Mustafa İNCE |
Vekili |
: |
Av. Ahmet
Erinç DALGIÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar
birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü
(FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Polis memuru olarak görev yapmakta olan başvurucu hakkında
da FETÖ/PDY"ye üye olma suçuna yönelik olarak
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) bir soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 31/8/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
11. Başsavcılık 5/9/2016 tarihinde başvurucuyu tutuklanması
istemiyle Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Gaziantep 1. Sulh
Ceza Hâkimliği 5/9/2016 tarihinde, tutuklama talebinin reddi ile başvurucu
hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"[Başvurucunun da
aralarında olduğu] Şüphelilere yüklenen
suçun niteliği, suçun şüphelilerin ifadelerini etkin pişmanlık hükümleri
kapsamında değerlendirilebileceği şüphelilerin samimi ikrarları, şüpheliler
tarafından işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
delillerin bulunması ve mevcut delil durumuna nazaran tutuklamanın bir koruma
tedbiri olması hususu ile tutuklamadan beklenen hedefe haklarında adli kontrol tedbiri
uygulanmak suretiyle ulaşılabileceği..."
12. Tutuklama talebinin reddi üzerine Başsavcılık bu karara
6/9/2016 tarihinde itirazda bulunmuş, itirazı değerlendiren Gaziantep 2. Sulh
Ceza Hâkimliğince itirazın kabulü ile başvurucu hakkında tutuklamaya yönelik
yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir. Aynı karara karşı başvurucu da
adli kontrol tedbirine hükmedilmesi yönünden 9/9/2016 tarihinde itirazda
bulunmuş, itirazı değerlendiren Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 21/9/2016
tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir.
13. Başsavcılık, çıkarılan yakalama kararı üzerine yakalanan
başvurucuyu 19/9/2016 tarihinde yeniden tutuklanması istemiyle Gaziantep 3.
Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 19/9/2016 tarihinde
başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Şüpheli üzerine atılı silahlı terör
örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyeti, kanunda ön görülen cezai yaptırım
miktarı, başlayan soruşturma kapsamında toplanan delillerin niteliği, kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcudiyeti, 15/07/2016
tarihinde meydana gelen darbeye kalkışma olayı esnasında olayın işleniş tarzı,
darbeye kalkışanların TBMM dahil bir çok kamu kurum ve kuruluşuna ait binaya
saldırmaları, bu eylemler neticesinde bir çok kolluk kuvvetinin ve sivil
vatandaşların hayatlarını kaybetmesi, yaşanan darbe girişimine ilişkin basına
da yansıdığı üzere darbe girişiminde bulunanların girift yapısı, bu girift yapı
ve kalkışılan soruşturmaya konu darbeye teşebbüs suçunun ani bir şekilde
gerçekleşmesi, soruşturmaya konu terör örgütünün eylemlerinin ülke sathına
yayılması bu sebeple birden fazla mecrada soruşturmaya konu suçun işlendiğine
dair kuvvetli şüphenin varlığı, şüphelinin by lock kullanıcısı olması, şüphelinin üzerine atılı suçun
laik demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine yönelik bir suç
niteliğinde bulunması, insan hakları özgürlükleri ile insan hakları
özgürlüklerinin teminatı olan laik demokratik hukuk devletinin ortadan
kaldırılmasının veya buna teşebbüs edilmesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olan 80 milyon vatandaşın hak ve hürriyetlerini kullanmasına engel olabileceği
gibi ortadan kalkmasına sebep olabilecek suçlardan olması, suçlara ilişkin ivedi
şekilde suçun aydınlatılması için soruşturmanın selameti bakımında tedbir
alınmasındaki zorunluluğun göz önünde bulundurulması gerekliliği, atılı suçun
CMK [Ceza Muhakemesi Kanunu] 100/3-a-11
maddesi hükmünde sayılansuçlardan olması sebebiylevar sayılan kaçma, saklanma, ihtimali dikkate
alınarak ve bu aşamada adli kontrol tedbirlerine başvurulmasının yetersiz
nitelik taşıyıp, şüphelinin alması muhtemel cezaya nazaran tutuklama tedbirinin
ölçülü olacağı..."
15. Başvurucu 26/9//2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliği 1/10/2016 tarihinde "Şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne
üye olma suçunun niteliği, mevcut delil durumu, delillerin toplanmamış olması,
tutuklama nedenlerinin varlığı ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalıp
suça konu olayla ilgili tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, tutuklama
şartlarının halen devam ettiği..." gerekçesiyle itirazın kesin
olarak reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu, anılan kararı 14/10/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
17. Başvurucu 24/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 16/12/2016 tarihli
iddianamesi ile silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde başvurucu hakkında
kamu davası açılmıştır.
19. İddianame, Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme)
tarafından 26/12/2016 tarihinde kabul edilmiş ve Mahkemenin E.2016/33 sayılı
dosyası üzerinden yargılamaya başlanmıştır.
20. Mahkeme 24/3/2017 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar vermiştir.
21. Mahkeme 4/10/2017 tarihli duruşmada başvurucunun dosyasının
tefrikine (ayrılmasına) ve Mahkemenin yeni bir esasına kaydedilmesine karar
vermiştir. Bu karar üzerine başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin
E.2017/638 sayılı dosyası üzerinden devam ettirilmiştir.
22. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme, 27/4/2018 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 1 yıl 6
ay 22 gün hapis cezası tayin ederek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
(HAGB) ve başvurucunun beş yıl süreyle denetim altında tutulmasına karar
vermiştir.
23. Hüküm itiraz edilmeden 8/5/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Abdurrahim Özkan, B. No: 2017/25586, 18/4/2018,
§§ 19-25.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; suç işlediğine dair somut herhangi bir delil
olmamasına rağmen tutuklanmasına karar verildiğini, etkin pişmanlık
hükümlerinden yararlanmak amacıyla verdiği bir takım bilgiler dikkate
alınmaksızın tutuklandığını, keyfî bir şekilde özgürlüğünden mahrum
bırakıldığını, isnat edilen suçla bir ilgisinin bulunmadığını, ceza
kanunlarındaki silahlı terör örgütü üyeliğine ilişkin hükümlerin öngörülemez
biçimde yorumlandığını, tutuklama kararındaki gerekçelerin hukuka aykırı
olduğunu, kararda tutuklama nedenlerine yer verilmediğini, tutuklama kararı
verilirken ölçülülük ilkesinin gözönüne alınmadığını,
haberleşme özgürlüğü kapsamında kullandığı bir haberleşme programından dolayı
hakkında tutuklama tedbirine başvurulduğunu, yetersiz bir kararla tutuklandığı
için tutukluluk süresinin makul olmaktan çıktığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, haberleşme hürriyeti ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; başvurucunun FETÖ/PDY mensuplarının
aralarında haberleşmede ve örgütsel iletişimde kullandıkları kriptolu (şifreli)
haberleşme programı olan ByLock"un kullanıcısı olduğunun tutuklama kararında
ve iddianamede belirtildiği, bu nedenle soruşturmanın ilk aşamasında başvurucu
açısından kuvvetli suç şüphesinin mevcut olduğu vurgulanarak başvurucunun bu
bölümdeki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
28. Anayasa"nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa"nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
30. Anayasa"nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun
hukuki olmadığına ilişkindir. Başvurucu her ne kadar tutuklamanın makul süreyi
aştığından da bahsetmiş ise de başvurucunun ilk tutuklama kararının gerekçesiz
olması nedeniyle ve tutuklama kararının üzerinden 1 ay 15 gün gibi bir süre
geçtikten sonra bireysel başvuruda bulunduğu, bu nedenle aslında bu şikayetin
tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası kapsamında ileri sürüldüğü anlaşılmış ve
bu şikayet yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmadan başvurucunun bu
bölümdeki tüm iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
33. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
34. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
35. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak tutuklamanın Anayasa"nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama
tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa"nın
ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
36. Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama
ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla
tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin
bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı
delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa
Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
37. Öte yandan Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında,
tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın
kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması,
şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı
verilebilecektir. Maddede ayrıca, işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması
şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer
verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).
38. Diğer taraftan Anayasa"nın 13. maddesinde temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük
ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak
hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak
olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).
39. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle
anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve
delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine
kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım
(2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte
yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı
Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki
denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin
süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
41. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
42. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında, başvurucunun
FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock
uygulamasının kullanıcısı olduğu belirtilmiştir (bkz. § 14).
43. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı
kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına
yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir
belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267).
Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren
mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının
somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın
özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir, § 74).
44.Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin
bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru
bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut
olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
45. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suça ilişkin olarak
kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve kaçma şüphesinin bulunmasına, isnat
edilen suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer
alan katalog suçlar arasında olmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacağına
dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 14).
46. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle doğrudan olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
47. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup (Abdurrahim Özkan, § 25) isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016,
§ 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır (Abdurrahim Özkan, § 19).
48. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Gaziantep 3.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun niteliğine atfen-
kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
49. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
50. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar
olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı
derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin
özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma,
kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi)
de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok
daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
51. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 14) keyfî
ve temelsiz olduğu söylenemez.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
53. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa"da (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
3/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.