
Esas No: 2013/8609
Karar No: 2013/8609
Karar Tarihi: 7/4/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
TALAT ŞAHİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/8609) |
|
Karar Tarihi: 7/4/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
|
|
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Alparslan ALTAN |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Talat ŞAHİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yürütülen yargılamada delillerin eksik toplanması ve
davanın makul sürede sonuçlandırılamaması nedenleriyle adil yargılama hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/10/2013 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/4/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 29/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 1/7/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAYVE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu "kasten öldürme, yağma ve kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma" suçlarından 26/4/2003 tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul
(Kapanan) Devlet Güvenlik Mahkemesinin 2003/28 Sorgu sayılı kararıyla 30/4/2003
tarihinde tutuklanmıştır.
8. İstanbul (Kapanan) Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı, 1/5/2003 tarihli ve 2003/519 sayılı iddianameyle başvurucu
hakkında isnat edilen suçlardan cezalandırılması talebiyle aynı yer 10. Ağır
Ceza Mahkemesine kamu davası açmıştır.
9. A.O.K.nın
öldürülmesi olayı ile ilgili 30/8/2002 tarihli olay yeri inceleme ve ölü
muayene tutanağında klasik otopsi yapılması gerektiği bildirilmiştir.
10. Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 7/11/2002 tarihli raporunda;çürüme nedeniyle ölü lekelerinin lokalizasyonun
ayırt edilemediği, zenci başı görünümü olduğu, sol kol medialde
30x10 cm"lik ekimoz alanı
saptandığı, sol ramus mandibula
altından başlayıp arkaya doğru uzanan 7 cm uzunluğunda 0,1 cm genişliğinde
çizgisel cilt lezyonu görüldüğü, bu bölgede ekimoz
saptandığı, solda ön aksiller çizgide 2-7 kodları,
sağda 3. ve 4. kodları, arka aksiller hatta da 8. ve
9. kodların kırık olduğu, boyun arka kısmında, boynun arkaya deviye olması sonucu oluşan boydan boya kat izi bulunduğu
bildirilmiştir.
11. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun 29/1/2003
tarihli raporunda A.O.K.nın
ölümünün zorlama bir ölüm olduğu belirtilmiştir.
12. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2011 tarihli ve
E.2003/73, K.2011/248 sayılı kararıyla başvurucu, kasten insan öldürme suçundan
20 yıl hapis, yağma suçundan 8 yıl hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçundan ise 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısımları şöyledir:
" Tüm dosya kapsamı sanık savunmaları,
şikayetçi A. Y."nin hazırlık aşamasındaki beyanları,
genel adli muayene raporu, diğer bilgi ve belgeler bir bütün olarak incelenmesi
sonucunda;
... ile Talat Şahin"in diğer sanıklar H.İ.S.
ve F. Z. ile birlikte 3 gün boyunca elleri ve gözleri bağlı vaziyetteki
müştekiyi sorguladıkları, dövdükleri ve Talat Şahin ve F. Z."nin zaman zaman müştekinin başında nöbetleşe olarak
bekledikleri maktül A. O. K."nin
alacağının tahsili maksadıyla müşteki A.Y."nin mal
varlığının araştırılması ve bu parayı ödemesi hususunda onu zorladıkları, . netice itibariyle 3 gün süre
ile alıkoydukları müşteki A.Y."nin bu alacak
konusunda sorumlu bulunmadığı kanaatine vardıkları ve A.Y."nin
bu olanları kimseye anlatmaması, aksi halde kendisine ve yakınlarına zarar
verileceği şeklinde gerekli ikazlar yapıldıktan sonra işyerine yakın bir yere
götürülüp bırakıldığı,
...
Atılı
suçun, suç tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK"nın 499
maddesinde tarif edilen para temin etmek maksadı ile tenhaya adam kaldırmak
mahiyetinde olduğu, ancak bu suçun daha sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı
TCK"nın da benzer bir tanımlamasının ve paralel bir düzenlemesinin bulunmadığı,
dolayısıyla sanıkların eylemlerinin nitelikli yağmaya teşebbüs ve kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarını oluşturacağı kabul edilerek,
...
Ölü
muayene tutanağı, adli tıp raporlarından ölen A. O. K."nin
aldığı darbelerin sayısı, darbelerin birden fazla kod kırığına neden oluşu,
ölenin domuz bağıyla bağlanmak suretiyle aldığı darbelerle, öleceğinin muhakkak
olduğunun sanıklar tarafından da değerlendirilebileceği kabul edilerek, kastın
aşılması suretiyle adam öldürmenin sınırlarının aşıldığı ve sanıklar
. Ve Talat Şahin"in, kasten A. O. K."yi
öldürdüğü kabul edilmiş ve kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmalarına;...
karar vermek gerekmiştir."
13. Başvurucunun temyizi üzerine bahsi geçen karar Yargıtay 1.
Ceza Dairesinin 3/7/2013 tarihli ve E.2013/2300, K.2013/4743 sayılı ilamıyla
onanmıştır.
14. Nihai karar başvurucuya 17/9/2013 tarihinde müddetname ile birlikte tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 11/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 1/2/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu"nun
448. maddesi şöyledir:
"Her kim, bir kimseyi kasten öldürürse 24
seneden 30 seneye kadar ağır hapis cezasına mahkûm olur."
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 149.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 109. maddesinin (2) ve (3) numaralı
fıkraları.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; yargılandığı davada delillerin eksik ve hatalı
değerlendirildiğini, kendisinin atılı suçları işlemediğini, hakkında
mahkûmiyete yeter kesin açık delil olmamasına rağmen ceza aldığını, teşhis
yapılmadan bazı müşteki beyanları alınmadan ceza hukuku kuralları hiçe
sayılarak karar verildiğini, kendisini olay yerine götüren E.K. isimli şahsın
huzurda dinlenerek saat kaçta olay yerine götürüldüğünün ve bunun maktulün ölüm
saatiyle karşılaştırılması talebinin reddedildiğini, maktulün kalp krizi sonucu
ölmesine rağmen yeniden otopsisinin yapılmadığını, yargılamanın on yıl
sürdüğünü, otopsi taleplerinin reddedildiğini, emsal kararlara rağmen tahliye
taleplerinin reddedildiğini, haksız yere ceza aldığını belirterek Anayasa"nın
36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş; yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirme ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun,
adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir.
Başvurucu her ne kadar emsal kararlara rağmen tahliye taleplerinin
reddedildiğini ve haksız yere mahkûm edildiğini belirterek özgürlük ve güvenlik
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu iddiaların özü, söz konusu
kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Başvurucu makul sürede ve adil
yargılanmadığı yönündeki şikâyetlerini dile getirirken bu ifadelere yer
vermiştir. Başvurucu, tutuklamaya yönelik herhangi bir şikâyette bulunmamıştır.
Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları aşağıda iki başlık altında ve adil
yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Delillerin Eksik Toplandığı ve Hatalı
Değerlendirildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, atılı suçları işlediğine dair mahkûmiyetine
yeterli delil olmadığını; teşhis işlemi yapılmadan bazı müşteki beyanları
alınmadan ve maktulün kalp krizi sonucu öldüğünün tespiti için yeniden otopsi
işlemi yapılmadan mahkûmiyet kararı verildiğini, kendisini olay yerine götüren
E.K. isimli şahsın huzurda dinlenerek saat kaçta olay yerine götürüldüğünün ve
bunun maktulün ölüm saatiyle karşılaştırılması talebinin reddedildiğini
belirterek bu hususların adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda, kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz"
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
24. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
25. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede,
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden
incelenemez (Onur Gür, B. No:
2012/828, 21/11/2013, § 21).
26. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge
sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç,
B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); delillerin kabul
edilebilirliği şikâyetlerini, somut davada kullanılan delilin sanığın hazır
bulunduğu duruşmada ve "silahların eşitliği" ve "çelişmeli
yargılama" ilkeleri ya da söz konusu delillerin yargılamanın bütününe olan
etkisi çerçevesinde değerlendirmektedir (Tamminen/Finlandiya, B. No: 40847/98, 15/6/2004, §§ 40, 41; Barberà, Messegué ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, §§
68, 81-89). AİHM pek çok kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin
(Sözleşme) 19. maddesi bağlamında görevinin, Sözleşmeci devletlerin Sözleşme"ye ilişkin yükümlülüklerinin gözetilmesini
sağlamak olduğunu, Anayasa ve Sözleşme"nin koruması altında bulunan hak ve
özgürlükler ihlal edilmedikçe ulusal bir mahkemenin olaylara ya da hukuka
ilişkin yaptığı hataları inceleme görevinin bulunmadığını, Sözleşme"nin 6.
maddesinin adil yargılanma hakkını güvence altına almakla beraber bu maddenin
öncelikli olarak ulusal hukuk bağlamında düzenlenmesi gereken bir konu olan
delillerin kabul edilebilirliğine ilişkin bir kural ortaya koymadığını
belirtmektedir (Schenk/İsviçre, B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§
45, 46; Desde/Türkiye, B.No:
23909/03, 1/2/2011, § 124).
28. AİHM, bariz bir şekilde keyfî olmadıkça belirli bir kanıt
türünün -iç hukuk açısından hukuka aykırı olarak elde edilmiş kanıtlar da dâhil
olmak üzere- kabul edilebilir olup olmadığına veya aslında başvurucunun suçlu
olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade
etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere yargılamanın
bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme"deki
bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme
konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No:
54810/00, 11/07/2006, § 95; Desde/Türkiye, § 125; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699) AİHM"e
göre delillerle ilgili esas olarak başvurucuya delillerin gerçekliğine itiraz
etme ve kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediği incelenmelidir
(Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, § 90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,§
700).
29. Başvurucu, cezalandırılması için yeterli delil olmamasına
rağmen ceza hukuku kuralları hiçe sayılarak haksız yere mahkûmiyet kararı
verildiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Dolayısıyla başvurucunun iddialarının özü, Derece Mahkemesinin delilleri
değerlendirme ve yorumlamada isabet edemediğine ve esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkindir. Mahkeme; sanık savunmalarına, katılan beyanlarına, tanık
anlatımlarına, olay yerine ilişkin inceleme raporlarına, Adli Tıp Kurumu
raporlarına ve diğer delillere dayanarak söz konusu kararı vermiştir. Anılan
kararda tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller
değerlendirilerek ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle bir sonuca
ulaşılmıştır (bkz. §12).
30. Diğer taraftan başvurucu, bazı müşteki beyanları alınmadan
ve maktulün kalp krizi sonucu ölüp ölmediğinin belirlenmesi için yeniden otopsi
işlemi yapılmadan karar verilmesini şikâyet etmiştir. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun düzenlenmediğini iddia ettiği otopsi raporu Adli Tıp Kurumu Morg
İhtisas Dairesince 7/11/2002 tarihinde düzenlenmiştir (bkz. § 10). Başvurucunun
bu rapora yargılama sürecinde herhangi bir itirazının olduğu tespit
edilememiştir.
31. Ayrıca yargılama sürecinde müştekiler A.Y. ile M.K. nin ifadeleri alınmıştır. Başvuru formu ve ekli belgelerden
başvurucunun müştekilerin beyanlarına yönelik bir itirazının olmadığı ve
yargılama sürecinde müşteki sıfatıyla dinlenilmesini istediği bir kişinin de
bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucuayrıca
kendisini olay yerine götüren E.K. isimli şahsın huzurda dinlenerek saat kaçta
olay yerine götürüldüğünün tespit edilmesi ve bunun maktulün ölüm saatiyle
karşılaştırılması talebinin reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucunun gerçekten
böyle bir talepte bulunup bulunmadığı ekli belgelerden anlaşılamamıştır. Öte
yandan İlk Derece Mahkemesi sanık savunmalarına, katılan beyanlarına, tanık
anlatımlarına, olay yerine ilişkin inceleme raporlarına, Adli Tıp Kurumu
raporlarına ve diğer delillere dayanarak başvurucunun kasten öldürme suçunu
işlediği sonucuna varmıştır. Somut olayda, başvurucunun delillerini sunma ve
delillerin değerlendirilmesi konusunda farklı bir muameleye tabi tutulduğuna
dair somut bir veri bulunmamakta olup Mahkeme"nin delilleri değerlendirmesinde
bariz takdir hatası veya açıkça keyfîlik bulunduğuna
dair bir bulguya da rastlanmamıştır. Öte yandan başvuru dosyası incelendiğinde
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya
delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların
sağlanmadığına ilişkin bir veri de bulunmamaktadır.
32. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
33. Açıklanan nedenlerle başvurucunun yargılamanın hakkaniyete
aykırı olduğu yönündeki şikâyetine ilişkin olarak delilleri inceleme ve
değerlendirme fırsatı bulduğu ve Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermediği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığına
İlişkin İddia
34. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik
nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu
bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın
makul süre içinde sonuçlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali
iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün
olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18) Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa"nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü AİHS"in
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek AİHS"in lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa"nın
36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan
makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa"nın 141. maddesinin de Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereği makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergunve
diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
37. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergunve diğerleri, §§ 41-45).
38. Anayasa"nın 36. ve Sözleşme"nin 6. maddeleri uyarınca
kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra
cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının makul sürede karara bağlanmasını talep
hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili
makamlar tarafından bildirilmesi olup kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın
suç isnadı niteliğinde olup olmadığının tespitinde; iddia olunan suçun pozitif
düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen
cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan
fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza
hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi
yapılmaksızın adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
39. Somut olayda başvurucu nitelikli yağmaya teşebbüs, kişi
hürriyetinden mahrum bırakma, kastın aşılması suretiyle adam öldürme ve suç
eşyasını kabul etme suçlarından İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/4/2003
tarihli ve 2003/28 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında
isnat olunan suçlar hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır (bkz. §§
16, 17). Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın
Anayasa"nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku
bulunmamaktadır (B.E., § 32).
40. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili
uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural
olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından
bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi
tedbirlerin uygulandığı an olup somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
bahse konu suçlar kapsamında tutuklandığı ve böylece isnattan haber olduğu
anlaşılan 30/3/2006"dır. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin nihai
kararın verildiği tarihtir (Güher Ergun ve
diğerleri, § 34; B.E.,
§ 32). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin,
başvurucu hakkındaki suç isnadına ilişkin olarak verilen mahkumiyet
kararının kesinleşme tarihi olan 3/7/2013 olduğu anlaşılmaktadır.
41. Başvurucunun tutuklandığı 30/4/2003 tarihinden İstanbul 10.
Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2011 tarihli kararı arasında 8 yıl 5 ay 11 günlük
bir sürenin geçtiği görülmektedir. 14 sanığın yargılandığı davada, başvurucu
30/3/2006 tarihinden itibaren tutuklu olarak yargılanıp mahkûm olmuştur. Hukuki
ve fiili irtibat nedeniyle altı dosya birleştirilmiştir. Yargılama İlk Derece
Mahkemesince toplam olarak 36 celsede tamamlanmıştır. Davanın kanun yolu
(temyiz) aşaması ise 1 yıl 8 ay 22 gün sürmüştür.
42. Dosyanın sürüncemede bırakılmasında ve yargılamanın on yılı
aşkın şekilde sürmesinde tutuklu olarak yargılanan başvurucuya yüklenebilecek
bir kusur bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın yürütülmesindeki izlenen
yöntem dikkate alındığında 30/4/2003 tarihinde tutuklanmakla başlayıp 3/7/2013
tarihli Yargıtay ilamı ile sonuçlanan davadaki yargılama süresi makul olarak
değerlendirilemez.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
44. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
45. Başvurucu, manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
46. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda
başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on yılı aşkın
süren yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu
sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya net 7.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harcın
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Delillerin eksik toplandığı ve hatalı değerlendirildiği
yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.500 TL manevi
TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini
takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet
Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.