
Esas No: 2013/6084
Karar No: 2013/6084
Karar Tarihi: 6/4/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ZEKİ RÜZGAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/6084) |
|
Karar Tarihi: 6/4/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Zeki RÜZGAR |
Vekili |
: |
Av. Murat YILMAZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yasal gözaltı süresinin aşılması, yargılamanın genel
olarak adil yürütülmemesi, başvurucunun gerçek dışı delillere dayanılarak
mahkûm edilmesi, yargılamada zamanaşımı süresinin hatalı hesaplanması,
soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, sorgu sırasında avukat
bulundurulmasına izin verilmemesi, tanık dinletme taleplerinin reddedilmesi,
yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma, kişi hürriyeti ve
güvenliği, özel yaşamın gizliliği haklarının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2013 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/1/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. BirinciBölüm, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru
belgelerinin bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 71. maddesinin(2)
numaralı fıkrası uyarınca başvurununiçtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine bağlı
polisler 8/1/1999 tarihinde saat 15.30’da başvurucuya ait avukatlık bürosunda
arama yapmışlardır. Daha sonra saat 17.30’da, Ankara
Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet başsavcısı ve başvurucunun hazır
bulunduğu sırada evinde arama yapmışlardır.
7. Aynı gün başvurucu Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmış ve
daha sonra yasadışı DHKP/C örgütüne (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi)
mensup olmaktan hakkında soruşturma başlatılmıştır.
8. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 11/1/1999 tarihinde başvurucu
gözaltı süresini 13/1/1999 tarihine kadar uzatmıştır. Başvurucu 13/1/1999
tarihinde tutuklanmıştır.
9. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının E.1999/20 sayılı
iddianamesi ile başvurucu hakkında yasa dışı DHKP/C örgütünün üyesi olmak ve
örgütsel faaliyette bulunmak iddiasıyla
kamu davası açılmıştır.
10. Başvurucu 17/6/1999 tarihinde tahliye edilmiştir.
11. Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) 30/12/1999
tarihli ve E.1999/15, K.1999/211 sayılı kararı ile başvurucunun on beş yıl
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
12. Temyiz üzerine Ankara 1 No.lu DGM"nin 30/12/1999 tarihli
kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/10/2000 tarihli ve E.2000/1393,
K.2000/2638 sayılı ilamı ile bozulmuştur.
13. DGM"lerin kaldırılmasına ilişkin yasal değişikliklerden
sonra dosyanın incelenmesine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam
edilmiştir.
14. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/11/2006 tarihli ve
E.2004/35 K.2006/209sayılı kararı ile başvurucunun 7 yıl 6 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/11/2006
tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2/5/2007 tarihli ve E.2007/1893,
K.2007/3669 sayılı ilamı ile yeniden bozulmuştur.
16. Bozma üzerine yargılanmasına devam edilen başvurucunun,
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli ve E.2007/236, K.2010/9
sayılı kararı ile 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
17. Gerekçeli kararın başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:
"Hazırlık soruşturmasında Avukat olan
sanık Zeki Rüzgar’ın bürosunda ve evinde arama yapılmış, bürosunda yapılan
aramada masa üzerinde bulunan ajandanın incelenmesinde içerisinde bir mektup
zarfı ele geçirildiği, zarfın içerisinde değişik boydaki kağıtlara yazılı
notlar ve krokiler bulunduğu, küçük boy dört adet pelur
kağıda yazılmış notların şifreli olduğu görülüp bunların bilirkişiye yapılan
çözümünde ….Ayö-Der yapılanması oturdu, her
üniversitede komitelerini kurdu, çalışmalar devam ediyor, yılbaşından sonra
aktif olarak çalışmaya başlayacak, Ö.Y ve T.nin durumları iyi, süreç iyi
geçecek, liseliler çok heyecanlı ve verimli, kendileri ile ileriye dönük
teoriler yapılıyor, gözaltı kitapçığı herkese bırakıldı, kapsamlı olarak
gözaltında neler yapılacağı anlatıldı, TİYAD’lı
psikolojisi değerlendirilmeli, Adli Tıp da C.A. ile irtibat sağlandı, giriş
raporları gözaltından sonra ya hiç ya az verilecek, çıkış raporlarının günü
yüksek tutulacak, ayrıca muayene sırasında telefon imkanı olacak, mahalli
alanlarda yapılanma sürüyor, yeni yapılanmalardan polisin haberi yok, özellikle
şu an çalışmalar devam ediyor ve kendilerini yakmamaları söylendi, Kurtuluş’da A., ve S. cezaevine girdikten sonra bir
duraksama olduysa da yavaş yavaş toparlanıyor, C. A.’nın
telefon numarası xxxdevrimci selamlar, içeride
görüşüldüğü gibi DGM’deki N.M. – T. – C. V. – D. – S. – E. hakkındaki
çalışmalar tamam, gerekli bilgiler verildi, devrimci selamlar,
8 adet pelur kağıda
çizili olan krokilerde İnönü Bulvarı üzerindeki General Lojmanları, Lalegül caddesi üzerinde bulunan Jandarma Alay Komutanlığı,
Yenimahalle de bulunan Mit Müsteşarlığı, Emekte bulunan Mit Bölge Başkanlığı,
İrfan Baştuğ caddesinde bulunan Jitem, Kehribar
sokakta bulunan DGM lojmanları, Yavuz Selim polis karakolu, Küçükesat
polis karakolu binalarını gösterdiği anlaşılmış, Ajanda içerisinde ayrıca
cezaevlerinin ayrıntılı şekilde krokileri, DGM’lere hayır başlıklı Çağdaş
Hukukçular imzalı bildiri, 2 sayfalık Almanca faks bulunmuş, sanığa ait
işyerinde ele geçen örgütsel dökümanların 9 ayrı
şahsın el yazısı ürünü olduğu, ekspertiz daire raporu ile görülmüştür. Sanığın
evinde yapılan aramada bilgisayar disketlerinin çözümünde kontrgerilla devletin
suçluları başlıklı doküman çıkmış, buradan çok sayıda terörle mücadelede yer
alan Silahlı Kuvvetler, Mit, Emniyet Mensupları, DGM Hakim ve Savcıları, basın
mensupları, cezaevi Savcı ve Müdürlerinin isimlerinin bulunduğu, örgüt
tarafından neyle suçladıklarının belirlendiği bu dökümanın
benzerinin 07.10.1998 tarihinde örgütün yayın organı olan Halk İçin Kurtuluş
dergisinin İstanbul’da bulunan bürosunun aranmasında da ele geçirilmiş olduğu,
bunun amacının örgüte karşı yasal zeminde mücadele eden kamu görevlilerinin
hedef olarak gösterilip örgütün yıldırma, sindirme amacını gerçekleştirmeye
yönelik olduğu görülmüş, ayrıca sanık Zeki’ye gönderilen bir çok devrimci sol
tutsakları, hatta bir tanesinde …… Bartın Cezaevi DHKPC tutsakları imzalı el
yazısı ile yazılmış ve gönderilmiş pek çok kart, el yazısı ile yazılmış Dursun
Karataş savunması, ölüm oruçları ile ilgili doküman, devrim sol isimli kitapçık
ele geçirilmiştir. Sanığın Ulucanlar cezaevinde yasadışı örgüt mensupları ile
birlikte yasadışı örgüt pankartı altında çekilmiş resimleri bulunmuş, sanık
Zeki cezaevindeki örgüt mensupları ile dışarıdaki örgüt mensupları arasında
irtibat kurmak için kuryelik yapmış, yine M. Y. adlı müşteki hazırlık ifadesinde
sanık Zeki’nin cezaevlerindeki örgüt mensupları ile birlikte çalışıp, hakkında
soruşturma olan örgüt mensupları tarafından sanık Zeki ve diğer örgüt
avukatlarından başka avukat tutulmayacağı hususunda tutuklu yakınlarını tehdit
ettiği belirtilmiştir. İstanbul’da meydana gelen Gazi olayları ile ilgili
olarak yabancı ülke mensupları ile yapılan görüşmede demokratik anlamda
sosyalist mücadele verdiklerini, hükümetin silahla karşılık verdiğinden
kendilerinin de silahla karşılık vermek zorunda kaldıklarını söylediği
anlaşılmıştır. Bütün bu sayılanlar sanık Zeki’nin yasadışı örgütle ilişkisini
göstermekte, sanık yasadışı örgüte kesintisiz, sürekli ve uzun zaman devam eden
ilişki içerisinde olup eylemleri belli bir yoğunluğa ulaşarak, bu durum örgütle
arasında organik bağ kurulduğunu göstermektedir."
18. Temyiz üzerine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010
tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/2/2013 tarihli ve E.2010/10948,
K.2013/2850 sayılı ilamı ile onanmıştır.
19. Başvurucu, onama kararını 19/7/2013 tarihinde öğrendiğini
beyan etmiştir.
20. Başvurucu 5/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314.
maddesinin (2) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu;
i. Gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki suçlamalara
ve delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgiverilmediğini,
gözaltı süresinin aşıldığını,
ii. Suçsuzluğunu kanıtlamak için toplanmasını talep ettiği
hiçbir delilin toplanmadığını, bu kapsamda başvurucu bürosunda bulunduğu ileri
sürülen belgeleri yazmış olabilecek polis memurlarının el yazısının
alınmadığını, kendisi hakkında soruşturma açılmasına neden olan M.Y adlı
kişinin Mahkeme huzurunda dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini, bürosunda
bulunduğu ileri sürülen zarfın bir polis tarafından arama sırasında savcıya
verildiğini gören ve arama sırasında büroda hazır bulunan üç tanığın dinlenmesi
talebinin dikkate alınmadığını, dava dosyasının yaklaşık bir buçuk yıl boyunca
tarafsız olmadığı Yargıtay kararı ile sabit olan hâkimlerin tasarrufuna
bırakıldığını, "Aramalara gidecek
polisler için bize örgütsel doküman hazırlatılıyor." diyerek
Savcılığa suç duyurusunda bulunan başkomiserin
duruşmada dinlenilmesi talebinin reddedildiğini, kendisi hakkında iftira dolu
açıklamalarda bulunan M.K. isimli şahsın iddialarının doğru olmadığına ilişkin
anılan şahsın avukatının dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, lehine olan
delillerin toplanmadığını, tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiğini,
iii. Delillerin tümünün gerçek dışı olduğunu,
bu delillere dayanılarak karar verildiğini,
iv. Soruşturma devam ederkensoruşturmayı
yürüten savcı ve Emniyet Müdürlüğü tarafından basın açıklamalarında
bulunulduğunu, bu suretle soruşturmanın gizliliğinin ve masumiyet karinesinin
ihlal edildiğini,
v. Arama sırasında hiçbir yasal düzenlemeye uyulmadığını,
kişisel eşyalarının alındığını, arama sırasında büroda bulunan üç kişinin
aramaya refaket etmesine izin verilmediğini, ilgili
kanunda belirtildiği şekilde hazır bulunması gereken kişilerin aramada hazır
bulundurulmadığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ileri
sürmüş; tazminat ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
24. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki suçlamalara ve
delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgi verilmediği ve gözaltı süresinin
aşıldığı yönündeki iddialarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında,
arama kararının hukuka aykırı bir şekilde uygulandığı iddiasının özel hayatın
gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında, diğer şikâyetlerinin adil
yargılanma hakkı kapsamındadeğerlendirilmesi gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki
suçlamalara ve delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgiverilmediğini
ve gözaltı süresinin aşıldığınıileri sürmüştür.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
27. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
28. Somut olayda başvurucu8/1/1999 tarihinde yakalanmış ve
13/1/1999 tarihinde tutuklanmıştır. Bu belirlemelere göre başvurucunun anılan
şikâyetleri 8/1/1999 ve 13/1/1999 tarihleri arasında gerçekleştirilen işlemlere
ilişkin olup bu tarihlerin, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarihten önceye ait olması nedeniyle başvurunun bu kısmı hakkında zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemezlik kararı verilmesi gerekir.
b. Özel Hayatın Gizliliği ve Konut
Dokunulmazlığı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu arama
sırasında hiçbir yasal düzenlemeye uyulmadığını, kişisel eşyalarının
alındığını, arama sırasında büroda bulunan üç kişinin aramaya refaket etmesine izin verilmediğini, ilgili kanunda
belirtildiği şekilde hazır bulunması gereken kişilerin aramada hazır
bulundurulmadığını ileri sürmüştür.
30. Anayasa Mahkemesine
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine
dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü
başvurucuya aittir (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
31. Başvurucuların; kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine
eklemeleri şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, § 20).
32. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak
olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü
başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından yukarıda belirtilen
iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş;başvurucu,
ileri sürdüğü bu olguları ispatlayacakherhangi bir
bilgi ya da kanıt sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu ileri sürdüğüiddialarını
temellendirememiştir.
33. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
i. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu suçsuzluğunu kanıtlamak için ileri sürdüğü hiçbir
delilin toplanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Bu kapsamda başvurucu bürosunda bulunduğu ileri sürülen
belgeleri yazmış olabilecek polis memurlarının el yazısının alınmadığını,
kendisi hakkında soruşturma açılmasına neden olan M.Y adlı kişinin mahkeme
huzurunda dinlenme taleplerinin reddedildiğini, bürosunda bulunduğu ileri
sürülen zarfın bir polis tarafından arama sırasında savcıya verildiğini gören
ve arama sırasında büroda hazır bulunan üç tanığın dinlenmesi talebinin dikkate
alınmadığını, dava dosyasının yaklaşık bir buçuk yıl boyunca tarafsız olmadığı
Yargıtay kararı ile sabit olan hakimlerin tasarrufuna bırakıldığını, "aramalara gidecek polisler için bize örgütsel
doküman hazırlatılıyor" diyerek savcılığa suç duyurusunda
bulunan başkomiserin duruşmada dinlenilmesi talebinin
reddedildiğini, kendisi hakkında iftira dolu açıklamalarda bulunan M.K. isimli
şahsın iddialarının doğru olmadığına ilişkin anılan şahsın avukatının
dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, lehine olan delillerin toplanmadığını,
tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak
olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü
başvuruculara ait olmasına rağmen başvurucu tarafından; yukarıda belirtilen
iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş; bu taleplerin hangi celsede ileri
sürüldüğüne ve Mahkemece bu taleplerin hangi sebeplerle karşılanmadığına dair
Anayasa Mahkemesine bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır. Diğer taraftan
başvurucu sorgusu sırasında avukat bulundurulmadığını ileri sürmüşse de bu
iddiasını da temellendirecek herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Yargılanmanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
37. Başvurucu hakkındaki delillerin tümünün gerçek dışı olduğunu
ve bu delillere dayanılarak karar verildiğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 6216 sayılıKanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir.
39. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi
kararları açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
40. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını
sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi
mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış
eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir
bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir.
41. Somut olayda Derece Mahkemesi esas hakkında karar verirken
başvurucunun evinde ele geçirilen bilgisayar ve disket çözüm tutanakları,
başvurucuya ilişkin iş yeri arama ve tespit tutanağı, başvurucuya ilişkin ev
arama ve tespit tutanağı, başvurucunun iş yerinden elde edilen 11 adet kroki
aslı, başvurucuya ait ajanda içinden elde edilen dökümanlar,iş
yerinde elde edilen ajanda içinde bulunan beyaz zarf içerisinde küçük pelur kağıtlara yazılmış notlar, şifreli notlar ve çözümü
gibi delillere dayanmıştır. Temyiz üzerine Derece Mahkemesinin kararı,
delillerin takdir ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle kurulan hüküm, usul ve
kanuna uygun olduğu gerekçesiyle Yargıtayca
onanmıştır.
42. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
43. Diğer taraftan başvurucu zamanaşımı dolmasına rağmen
hakkındaki davanın düşürülmediğini iddia etmiştir. Başvurucu bu iddiasını
Yargıtay önünde dile getirdiğini belirtse de bu hususa ilişkin bir bilgi veya
belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Başvurucunun Mahkememize sunduğu İlk
Derece Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli kararında ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
onama kararında bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmamış vedolayısıyla Derece Mahkemelerinin kararlarında bariz
takdir hatası ile açık keyfîlik bulunmadığı
görülmüştür.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
iii. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
45. Başvurucu; soruşturma devam ederkensoruşturmayı
yürüten savcı ve Emniyet Müdürlüğü tarafından basın açıklamalarında
bulunulduğunu, bu suretle soruşturmanın gizliliğini ve masumiyet karinesini
ihlal ettiklerini ileri sürmüştür.
46. Başvuruya konu
ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi
Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle
hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen
başvurucu tarafından yukarıda belirtilen iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş;
soruşturma makamlarınca başvurucuyu suçlayıcı ne gibi açıklamalarda
bulunulduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır. Dolayısıyla
başvurucu iddialarını temellendiremediğinden başvurusunun esasının incelenmesi
imkânı bulunmamaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iv. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
48. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
49. Başvurucu,
hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ceza
davalarına ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince
makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil
olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının
tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı
belirtilmiş (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin Ceyhan,
B. No:2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40) ve bu kapsamda yapılan
incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik
kararlar verilmiştir (Mehmet Fatih Özdemir,
B. No: 2013/1607, 17/11/2014; Ömer
Çoygun, B. No: 2013/3396, 22/6/2015; Osman Bayrak, B. No: 2013/3803, 25/2/2015).
50. Başvuru konusu olay; Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde
terör örgütü üyesi olmak suçundan açılan ceza davasına ilişkindir. Ceza
muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu
davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih,başvurucunun gözaltına alındığı 8/1/1999
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı tarih olup somut davada bu tarih; Yargıtay 9. Ceza
Dairesince İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün onandığı 26/2/2013 tarihidir
(Ersin Ceyhan, § 35).
51. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla
yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya
bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 14 yıl 1 ay 18 günlük yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
52. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
53. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
54. Başvurucu 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminatın
ödenmesi talebinde bulunmuştur.
55. Başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğisonucuna
varılmıştır.
56. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
57. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 14 yıl 1 ay
18 günlük yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu
sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
58. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası
dışındaki diğer adil yargılanma hakkı iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.