
Esas No: 2015/12273
Karar No: 2015/12273
Karar Tarihi: 21/3/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AYŞE KADRİYE GÜLÇİN KARAASLAN VE EMİNE NURÇİN
GÜLBAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/12273) |
|
Karar Tarihi: 21/3/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Volkan
ÇAKMAK |
Başvurucular |
: |
1. Ayşe
Kadriye Gülçin KARAASLAN |
|
|
2. Emine
Nurçin GÜLBAŞ |
Vekilleri |
: |
Av. Melek
GÜNEBAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; deprem nedeniyle uğranılan zararın tazmini için
açılan tam yargı davasının makul sürede sonuçlandırılmaması, hükme esas alınan
bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi ve maddi tazminat istemi yönünden aynı
somut duruma ilişkin uyulmazlıktan
farklı bir yaklaşımın benimsenmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremde
başvurucuların annesine ait olan Yalova"daki taşınmaz yıkılmıştır. Taşınmazın
yıkılmasıyla başvurucuların annesi ve kardeşi vefat etmiştir.
7. Başvurucular, deprem sonucu taşınmazın yıkılması ve
yakınlarının ölmesi nedeniyle Yalova Belediyesi (Belediye) ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı (Bakanlık) aleyhine Bursa 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme)
nezdinde 11.660 TL maddi, 120.000 TL manevi tazminat istemli tam yargı davası
açmıştır.
8. Mahkeme ilk etapta 29/11/2000 tarihli kararıyla davayı süre
aşımı yönünden reddetmiş ise de Danıştay Altıncı Dairesinin 15/4/2004 tarihli
hükmü ile süre ret kararı bozulmuştur.
9. Bozma kararına uyan Mahkeme işin esasına geçmiş ve 28/5/2007
tarihli hükmüyle dava hakkında kısmen kabul kısmen ret kararı vermiştir. Ret
gerekçesinde deprem sonucu taşınmazın yıkılmasında Belediyenin zemin
etütlerinin yapılmaması, kat sınırlamasına ilişkin çalışmada bulunulmaması,
afete uğrayabilecek bölgelerin tespit edilmemesi nedenleriyle Belediyenin
kusurlu olduğu ve Bakanlığın kusurunun bulunmadığı hususlarının aldırılan
bilirkişi rapor ile ortaya konulduğu ifade edilmiştir. Yine bilirkişi raporunda
taşınmazın değerinin 4.313,91 TL olarak tespit edildiği vurgulanarak rapora yönelik
taraf itirazlarının raporu kusurlandırmadığı ifade
edilmiştir. İdare hukuku ilkeleri uyarınca idarenin mali sorumluluğu gereği
tespit edilen tutarın Belediye tarafından başvuruculara ödenmesi fazlaya
ilişkin maddi tazminat talebinin ise reddedilmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır. Manevi tazminat istemi yönünden ise başvurucuların yakınlarını
kaybetmeleri nedeniyle duydukları üzüntünün karşılığı olarak toplan 30.000 TL
manevi tazminatın davalı idarelerce müştereken başvuruculara ödenmesi ve
fazlaya ilişkin istemin ise reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
10. Danıştay Altıncı Dairesi 3/3/2008 tarihli hükmüyle
mahkemenin kararını bozmuştur. Bozma gerekçesinde Bakanlığın kusurunun
yeterince araştırılmadığı ve başvurucuların bina değerine ek olarak eşya
bedeline ilişkin maddi tazminat taleplerinin değerlendirilmediği ifade
edilmiştir. Ayrıca manevi tazminatın faiz hesabı ve yargılama giderlerinin
hesabında da hata yapıldığı belirtilmiştir.
11. Mahkeme bozma kararına uyarak 21/12/2012 tarihli hükmüyle
dava hakkında kısmen kabul kısmen ret kararı vermiştir. Ret gerekçesinde
öncelikle kusur durumuna ilişkin olarak benzer bir uyuşmazlıkta aldırılan
bilirkişi raporu uyarınca Bakanlığın afete uğrayacak bölgelerin tespitinde
zemin değerlendirmesine göre kat sayılarının belirlenmesinde ve depremin
boyutlandırılmasında yetersiz kaldığı için %20 kusurlu olduğu ifade edilmiştir.
Bunun yanında Belediyenin imara açma, iskân izni verme ve proje onaylama işlemleri
nedeniyle %50, fenni mesulün %15, müteahhitin %10 ve
statik proje müellifinin %10 kusurlu olduğu hususlarının bilirkişi raporunda
tespit edildiği belirtilmiştir. Bu bağlamda sonuç olarak davalı Belediye ve
Bakanlığın 4.313,91 TL bina ve 1.660 TL eşya bedelini kusurları oranında tazmin
etmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca 30.000 TL tutarında manevi
tazminatın davanın açıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte
başvuruculara ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
12. Danıştay Altıncı Dairesi 15/4/2014 tarihli hükmüyle kararı
maddi tazminata ilişkin kısım yönünden onamış, manevi tazminata ilişkin kısım
yönünden düşük miktar takdiri nedeniyle bozmuştur. Karar düzeltme istemi aynı
Dairenin 2/3/2015 tarihli hükmüyle reddedilmiştir. Ret gerekçesinde, aynı
konuya ilişkin verilen başka bir kararda kusur takdiri yönünden farklı yaklaşım
sergilenmiş ise de uyuşmazlıkların farklı yargı süreçlerine ilişkin olduğu ve
mevcut uyuşmazlıkta başvurucuların zarardan kusuru nedeniyle sorumlu olan diğer
kişilere dava açabileceği ayrıca ifade edilmiştir. Bu süreç sonunda maddi
tazminata ilişkin kısım yönünden ilam kesinleşmiştir.
13. Başvurucular nihai kararı 10/6/2015 tarihinde tebellüğ
etmelerinin ardından 10/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 21/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
15. Başvurucular, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
16 Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
17. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
18. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama
İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
20. Başvurucular 21/12/2012 tarihli hükümde maddi tazminat
talebine ilişkin olarak hükme esas alınan ve kusur oranlarını tespit eden
bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bilirkişi raporunun tebliğ
edilmemesi nedeniyle ileri sürdüğü ihlal iddiasının silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
23. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
24. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların
bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş
bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma hakkının ihlali olarak
değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen,
B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
25. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme
yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa
Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru
konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır.
Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 27).
26. Başvurucular, bilirkişi raporunun tebliğ edilmediğini ve
kusur oranlarını belirleyen bu rapora karşı itirazda bulunamadıklarını ileri
sürmüştür. Başvuruculara tebliğ edilmediği belirtilen bilirkişi raporu
21/12/2012 tarihli hükme esas alınan bilirkişi raporudur. Bu rapor esastan
verilen bozma kararı üzerine devam edilen yargılama sürecinde değerlendirmeye
alınmıştır. Bununla birlikte rapor başvurucuların açtığı dava sürecinde değil
aynı somut olayı temel alan bir başka uyuşmazlığın görüldüğü yargılama
sürecinde aldırılmıştır. 21/12/2012 tarihli mahkeme kararında bilirkişi
raporuna ayrıntılarıyla yer verilmiş, raporun tespit ettiği kusur oranları tek
tek açıklanmıştır. Bu bağlamda başvurucuların bilirkişi raporundan gerekçeli
karar ile haberdar olduğu ve temyiz ile karar düzeltme dilekçelerinde diğer
itirazlarla birlikte rapora dair itirazlarını da sunabildikleri görülmektedir.
Danıştay Altıncı Dairesi de karar düzeltme aşamasında kusur oranlarına ilişkin
bir ek açıklamada bulunmuştur (bkz. § 12).
27. Başvuruya konu somut yargılamanın bütünü yukarıda belirtilen
ilkeler doğrultusunda incelendiğinde başvurucunun yargılamanın sonucunu
etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşıldığından
çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine yönelik yargılamanın
bütünlüğü içinde açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucuların
İddiaları
29. Başvurucular; uyuşmazlığın maddi tazminata ilişkin kısım
yönünden hatalı yorumla karara bağlandığını, aynı somut olaya ilişkin olarak
açılan bir başka uyuşmazlıkta belediyenin %100 kusurlu bulunduğunu, mevcut
uyuşmazlıkta ise Belediyenin %50 kusurlu bulunmasının hukuka aykırı olduğunu
belirterek eşit uygulama yapılmadığını, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Şikâyetlerin özü mahkeme tarafından hukuka aykırı karar verildiği
iddialarına yönelik olduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak
ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
32. Öte yandan farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olması
tek başına, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmeyecektir. Bu kapsamda
bireylerin makul güvenlerinin korunması ve hukuki güvenlik ilkesi, içtihadın
değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmemektedir (Türkan Bal [GK],
B. No: 2013/6932, 6/1/2015, §§ 53, 54). Mahkemelerce hukuk kurallarının
yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesinde farklılıklar meydana gelmesi ya
da önceki çözümün tatminkâr bulunmaması, yeni kabul edilmiş bir yasanın
yorumlanmasında içtihadın müstakar olması için belli bir zamana ihtiyaç duyulması
gibi çeşitli nedenlerle içtihat değişikliğine gidilmesi de tek başına adil
yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Mehmet Emin Yılmaz, B. No: 2014/3928,
15/12/2015,§ 58).
33. Bu açıdan başvurucu tarafından ileri sürülen, kusur oranının
aynı somut olayı temel alan uyuşmazlıktan farklı yorumlanması sonucu hatalı ve
eşitlik ilkesine aykırı karar verildiği iddiasının esas itibarıyla hukuk
kurallarının yorumlanması, somut olaya uygulanması ve delillerin
değerlendirilmesi hususuna ilişkin olduğu görülmektedir. Başvuru konusu
yargılama süreci incelendiğinde somut olaya ilişkin maddi olay ve olguların
anlatıldığı, gerekçeli kararda toplanan delillerin değerlendirildiği, davada
ödenmesine hükmedilen tazminat miktarından hangi idarenin hangi oranda sorumlu
olduğunun hukuki sebepleri belirtilerek açıklandığı görülmüş olup kararda bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren bir durum
da tespit edilmemiştir.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.