
Esas No: 2013/6645
Karar No: 2013/6645
Karar Tarihi: 31/3/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FEYZİYE KILIÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/6645) |
|
Karar Tarihi: 31/3/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
|
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Fatma
KARAMAN ODABAŞI |
Başvurucular |
: |
1. Feyziye KILIÇ |
|
|
2. Aydın
KILIÇ |
|
|
3. Vehbi
KILIÇ |
|
|
4. Özgün
KILIÇ |
|
|
5. Ülmiye KILIÇ |
|
|
6. Mahsum KILIÇ |
|
|
7. Bahar
KILIÇ |
|
|
8. Hogır KILIÇ |
|
|
9. İhsan
KILIÇ |
|
|
10. Halil
KILIÇ |
|
|
11. Nimet
KILIÇ |
|
|
12. Medet
KILIÇ |
|
|
13. Rozelin KILIÇ |
|
|
14. Fırat
KILIÇ |
Vekili |
: |
Av. Ferhat
BAYINDIR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, murisin 3/8/1999 tarihinde uğradığı silahlı saldırı
sonucu hayatını kaybetmesi ve faili meçhul kalan ölüm olayı nedeniyle 17/7/2004
tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddine ilişkin
işleme karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle yaşam ve adil yargılanma haklarının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/8/2013 tarihinde Batman İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvurucular bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuşlardır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 24/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 05/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 6/1/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvuruculardan Feyziye Kılıç"ın
eşi, diğer başvurucuların babası olan S.K., Batman ili Bağlar Mahallesi"nde
3/8/1999 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmiştir.
8. Başvuruculardan Fevziye Kılıç, Mahsum
Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil
Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç, Rozelin Kılıç, Fırat
Kılıç ve Aydın Kılıç 1/11/2004 tarihinde, diğer başvurucular 1/6/2005 tarihinde
murislerinin ölüm olayı nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması için 5233
sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılmaları istemiyle Batman Valiliği Zarar
Tespit Komisyonuna (Komisyon)başvurmuşlardır.
9. Komisyon; Fevziye Kılıç, Mahsum
Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil
Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç, Rozelin Kılıç, Fırat
Kılıç ve Aydın Kılıç"ın başvurusuna ilişkin olarak 29/4/2005 tarihli ve
2005/139 sayılı kararı ileolayın meydana geldiği
tarihlerde Batman ilinde terör eylemleri ile silahla faili meçhul kalan öldürme
suçlarının yoğunluğu dikkate alınarak başvurucuların murisi S.K.nın
terör eylemlerinin hedefi olduğu kanısına vardığından anılan başvuruyu kabul
ederek yaptığı hesaplama sonucu belirlediği 14.035 TL’nin başvurucuların miras
payları oranında ödenmesine karar vermiş ancak başvuruculara ödeme yapılmadan
önce Batman Emniyet Müdürlüğünden alınan yazıda ölüm olayının alacak verecek
meselesinden kaynaklandığının bildirilmesi üzerine 24/6/2005 tarihli ve
2005/306 sayılı karar ile ödeme yapılması yönünde aldığı ilk kararın iptaline
ve başvurunun reddine karar vermiştir. Diğer başvurucuların başvurusu ise yine
Batman Emniyet Müdürlüğünden alınan yazı kapsamında Komisyonun 24/6/2005
tarihli ve 2005/307 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
10. Başvurucular, murisin ölüm olayının 5233 sayılı Kanun
kapsamına girdiğini belirterek yapılan başvuruların reddine ilişkin Komisyonun
24/6/2005 tarihli, 306 ve 307 sayılı kararlarının iptali ile 16.000 TL maddi
tazminatın idari işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal
faiziyle birlikte tahsili istemiyle Batman Valiliği (İdare) aleyhine 18/11/2005
tarihinde Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde dava açmışlardır.
11. Diyarbakır İdare Mahkemesinin 14/12/2007 tarihli ve
E.2005/2259, K.2007/1844 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline,
tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili gerekçesi şöyledir:
“... ölüm olayının alacak sebebiyle meydana
geldiği yönündeki iddialar anılan Mahkeme kararıyla sabit görülmediği halde,
sanıkların emniyette verdikleri ifadelerine dayanılarak davalı İdarece
başvurunun reddedilmesinde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.
...
... davalı idarenin ret sebebinde hukuka
uyarlılık görülmemekle birlikte, olayın terör eyleminin sonucu olduğu yönünde
herhangi bir emare olmaksızın bütün faili meçhul adam öldürme olaylarının terör
eylemi olarak sayılmasına ve 5233 sayılı Yasa kapsamında değerlendirmesine
olanak bulunmadığından, olayın failleri ve sebepleriyle ilgili olarak devam
eden adli ve idari tahkikat sonucuna göre 5233 sayılı Yasa kapsamında tekrar
değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekeceğinden, tazminat isteminin bu
aşamada kabulüne olanak bulunmadığı…”
12. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 9/5/2012 tarihli ve E.2011/9317, K.2012/2745 sayılı ilamıylaİlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur. İlgili
gerekçe şöyledir:
“... 5233 sayılı Kanun uyarınca idarenin
tazminat ödemekle sorumlu tutulabilmesi için meydana gelen zararın terör
eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
doğduğunun açıkça ortaya konulması gerekmektedir.
… olayla ilgili olarak Batman Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yapılan yargılamada, aralarındaki borç meselesi nedeniyle sanık
olarak yargılanan kişilerin beraatlerine karar
verildiği, ancak dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacılar murisinin
öldürülmesi olayının terör eylemleri nedeniyle doğduğu veya terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle gerçekleştirildiği hususunun bir
takım delil ve tespitlerle ortaya konulamadığı görülmüştür.
Bu, durumda faili meçhul cinayet kapsamındaki
ölüm olayının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle doğduğu hususunun somut olarak delil ve tespitlerle
ortaya konulamaması nedeniyle, davacıların 5233 sayılı Kanun uyarınca
yaptıkları başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından,
temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır…”
13. Bozma ilamından sonra Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi
20/9/2012 tarihli ve E.2012/805, K.2012/1116 sayılı kararıyla davanın yetki
yönünden reddine, dosyanın yetkili Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine karar
vermiştir.
14. Batman İdare Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan
yargılama sonunda 28/11/2012 tarihli ve E.2012/5820, K.2012/5812 sayılı karar
ile davanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
“…faili meçhul cinayet kapsamındaki ölüm
olayının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle doğduğu hususunun somut olarak delil ve tespitlerle
ortaya konulmaması nedeniyle, davacıların 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptıkları
başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır…”
15. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 28/3/2013 tarihli ve E.2013/5827, K.2013/2454 sayılı ilamıyla hükmün
onanmasına karar verilmiştir.
16. Karar, başvuruculara 17/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 16/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
18. 5233 sayılı Kanun"un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar"ın 1. maddesi (Celal
Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-24).
19. 5233 sayılı Kanun"un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun"un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Yaralanma,
engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek
üzere yaralanma derecesine göre,
b)
Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak
tespit edilenlere dört katından yirmidört katı
tutarına kadar,
c)
Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak
tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d)
Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak
tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı
tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
...
Birinci
fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 31/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular; murislerinin 3/8/1999 tarihinde Batman ili
Bağlar Mahallesi"nde öldürüldüğünü, anılan olay nedeniyle uğradıkları
zararların karşılanması istemiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları
talebin ve akabinde açtıkları davanın reddedildiğini, taleplerin
değerlendirilmesi hususundaki idari sürecin ve yapılan yargılamanın yaklaşık
sekiz yıl sürdüğünü ve makul bir sürede sonuçlanmadığını, idari yargı
makamlarınca tazminat başvurusuna ilişkin mevzuatın dar yorumlanması suretiyle
talebin reddedildiğini, murisin öldürülmüş olması sebebiyle maddi ve manevi
zarara uğradıklarını, devletin vatandaşın can güvenliğini korumak zorunda
olduğunu, olayın üzerinden on dört yıl geçmesine rağmen faillerinin
bulunamadığını, etkili soruşturma yapılmadığını, olayın terörle mücadele
kapsamında gerçekleştirildiğini belirterek Anayasa’nın 17. ve 36. maddesinde
güvence altına alınan yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşler; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
22. Başvurucuların 5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının
tazmini amacıyla yaptıkları başvurunun ve açtıkları davanın reddedilmesi
nedeniyle Anayasa’nın 17. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini iddia ettikleri anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
23. Başvurucuların, murisin öldürülmüş olması sebebiyle maddi ve
manevi zarara uğradığı; olayın üzerinden on dört yıl geçmiş olmasına rağmen
etkin soruşturma yapılmadığından olayın gerçek faillerinin devlet tarafından
bulunamadığı, devletin vatandaşın can güvenliğini korumak zorunda olduğu, bu
aşamadan sonra olayın faillerinin bulunma ihtimalinin son derece zayıf
bulunduğu, olayın siyasi olmaması durumunda zaten faillerinin hemen tespit
edilebileceğine ilişkin iddialarının ölüm olayının terörle mücadele kapsamında
gerçekleşmiş olduğunu delillendirme amaçlı olarak
ifade edildiği, başvuru formunda Savcılık soruşturma ve ceza dosyasına ilişkin
süreçten ayrıca şikâyet edilmediği, bu bakımdan bu iddiaların özünün ölüm olayı
sebebiyle oluşan zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında kaldığı ve
karşılanması gerektiği iddiasına ilişkin olduğu anlaşılmış; yaşam hakkının
ihlali iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır. Başvurucuların ihlal
iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında aşağıdaki başlıklar altında
değerlendirilmiştir:
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen
ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun oldukları anlaşılan başvurucuların açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucular, murislerinin 3/8/1999 tarihinde faili meçhul
bir şekilde öldürülmesi, olayın terörle mücadele kapsamında gerçekleşmesi
sebepleriyle maddi ve manevi zararları olmasına rağmen 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptıkları başvurunun reddedildiğini, idari yargı makamlarının
tazminat başvurusuna ilişkin mevzuatı dar ve aleyhe yorumlandığını, murisin
ölümü üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen gerçek faillerin
bulunamamasının olayın terörle mücadele kapsamında gerçekleştiğini
gösterdiğini, aksine bir durumda faillerin hemen tespit edilebileceğini, ölüm
olayı sebebiyle maddi ve manevi zararlarının karşılanması gerektiğini
belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete uygun yargılanma
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel
başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların
incelemeye tabi tutulamayacağı, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece
kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
27. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel
başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir
hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak
ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas
yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler sebebiyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının
karşılanması amacından hereketle 5233 sayılı Kanun’un
2. maddesinde hangi zararların kanun kapsamı dışında bulunduğu belirtilmiş, 7.
madde de ise karşılanacak zararlar açıklanmıştır. Bu bakımdan terör dışındaki
ekonomik ve sosyal sebeplerle meydana gelen yaralanma, sakatlanma veya ölüm
hâllerinde uğranılan zararların Kanun"un kapsamı dışında olduğu açıkça
belirtilmiştir.
29. Başvuru dilekçesi incelendiğinde başvurucuların 5233 sayılı
Kanun"un ilgili maddeleri kapsamında idari yargı makamlarının tazminat
başvurusuna ilişkin kanuni düzenlemeleri dar ve aleyhe yorumlayarak Anayasa"nın
36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdükleri anlaşılmaktadır.
30. Başvurucuların iddiaları ile beraber Danıştay Onbeşinci Dairesinin 9/5/2012 tarihli bozma ilamında (bkz.
§12) ve bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada Batman İdare Mahkemesinin
28/11/2012 tarihli kararında (bkz. § 14) belirtilen gerekçeler incelendiğinde
iddiaların 5233 sayılı Kanun"un kapsamına ilişkin hükümler içeren 2. maddesinin
(d) bendinde yer verilen "Terör
dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik
kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu
sebeple uğradıkları zararlar." ifadesinin Komisyon ve Derece
Mahkemeleri tarafından yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
31. Gerek Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 9/5/2012 tarihli bozma ilamı gerek bozma ilamına uyularak Batman
İdare Mahkemesince verilen 28/11/2012 tarihli kararda, 5233 sayılı Kanun
uyarınca idarenin tazminat ödemekle sorumlu tutulabilmesi için meydana gelen
zararın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle doğduğunun açıkça ortaya konulması gerektiği, dosyadaki bilgi ve
belgelerden faili meçhul cinayet kapsamındaki davacıların murisinin ölüm
olayının terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle gerçekleştirildiği hususunun delil ve tespitlerlesomut
olarak ortaya konulamaması nedeniyle başvurucuların 5233 sayılı Kanun uyarınca
yaptıkları başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
belirtilmiştir.
32. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ve
somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir derece
mahkemelerine aittir.
33. Başvurucuların dava ve temyiz aşamasında da aynen ileri
sürdükleri iddialarının idari makamların ve Mahkemelerin delilleri
değerlendirmesine ve konuya ilişkin hukuk kurallarının Mahkemeler tarafından
yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucuların nihai olarak lehlerine olmayan
Mahkeme kararının sonucundan şikâyet ettikleri anlaşılmakla birlikte
başvurucular yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler
hakkında bilgi sahibi olamadıklarına, kendi delillerini ve iddialarını sunma
olanağı bulamadıklarına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili
bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadıklarına ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından
dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadıkları gibi Derece
Mahkemelerinin kararında da bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum tespit edilememiştir.
34. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
36. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari sürecin ve yapılan
yargılamanın yaklaşık sekiz yıl sürdüğünü ve makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
37. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008,
6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen,
B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal
Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha
uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir
kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya,
B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).
38. Ancak toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların
karara bağlanma süresinin her durumda makul olduğu şeklinde bir değerlendirme
yapılması mümkün değildir.Başvuru
konusu olaydaki gibi Komisyon aşamasında geçen sürelerden ziyade yargılama
aşamasında geçen sürelerin göreceli olarak uzun olduğu durumlarda ayrıca
değerlendirme yapılması gerekmektedir.
39. Somut başvuru bakımından, Feyziye
Kılıç, Mahsum Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır
Kılıç, İhsan Kılıç, Halil Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç, Rozelin
Kılıç, Fırat Kılıç ve Aydın Kılıç tarafından 1/11/2004 tarihinde Komisyona
başvurulduğu, Komisyonun 29/4/2005 tarihli kararıyla başvurunun kabul edildiği
ancak 24/6/2005 tarihli kararla kabul kararının iptali ile başvurunun reddine
karar verildiği, bu suretle adı geçen başvurucular yönünden idari başvurunun
karara bağlanmasının yaklaşık sekiz ay sürdüğü görülmektedir. Diğer
başvurucular tarafından ise 1/6/2005 tarihinde Komisyona başvurulduğu,
Komisyonun 24/6/2005 tarihli kararıyla başvurunun reddedildiği, buna göre bu
başvurucular yönünden idari başvurunun karara bağlanmasının yaklaşık bir ay
sürdüğü anlaşılmıştır.
40. Öte yandan başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde
Komisyon tarafından başvurucuların taleplerinin reddi sonrasında 18/11/2005
tarihinde dava dilekçesinin Diyarbakır İdare Mahkemesine sunulması suretiyle
dava sürecinin başladığı,Diyarbakır 2. İdare
Mahkemesinin 14/12/2007 tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptali ile
tazminat isteminin reddine karar verildiği, taraflarca kararın temyiz edilmesi üzerineDanıştay Onbeşinci
Dairesinin 9/5/2012 tarihli ilamı ile hükmün bozulduğu, bozma ilamından sonra
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesince 20/9/2012 tarihinde dava dosyasının yetki
yönünden reddedilerek 25/7/2011 tarihinde faaliyete geçen Batman İdare
Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dava dosyasını devralan Batman
İdare Mahkemesince 28/11/2012 tarihinde davanın reddine karar verdiği ve temyiz
üzerine hükmün Danıştay Onbeşinci Dairesinin
28/3/2013 tarihli ilamı ile onandığı anlaşılmaktadır.
41. Sonuç olarak idari makamlar ile yargılamada geçen ve makul
sürede yargılanma hakkı kapsamında dikkate alınması gereken toplam sürelerin
başvuruculardan Feyziye Kılıç, Mahsum
Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil
Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç, Rozelin Kılıç, Fırat
Kılıç ve Aydın Kılıç yönünden yaklaşık 8 yıl 5 ay, diğer başvurucular yönünden
ise yaklaşık 7 yıl 10 ay olduğu; bu sürelerin yaklaşık 7 yıl 5 aylık bölümünün
yargılama aşamasında geçtiği anlaşılmaktadır.
42. Somut başvuruya bir bütün olarak bakıldığında
başvuruculardan Feyziye Kılıç, Mahsum
Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil
Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç, Rozelin Kılıç, Fırat
Kılıç ve Aydın Kılıç açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön
bulunmadığı (bkz. § 37), diğer başvurucular yönünden ise başvurunun karara
bağlanma süresi toplamda sekiz yılın altında gerçekleşmiş ise de yaklaşık 7 yıl
5 aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
44. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucular, Feyziye Kılıç için
40.000 TL, diğer başvurucuların her biri için 10.000 TL, uzun ve masraflı yargı
yoluna başvurmak zorunda bırakıldıkları içinde 5.000 TL olmak üzere toplamda
175.000 TL maddi tazminatın; Feyziye Kılıç için
20.000 TL, diğer başvurucuların her biri için 5.000 TL olmak üzere toplam
85.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
46. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında Feyziye Kılıç, Aydın Kılıç, Mahsum
Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil
Kılıç, Rozelin Kılıç, Fırat Kılıç"a müştereken net
3.000 TL, diğer başvurucular Vehbi Kılıç, Özgün Kılıç, Ülmiye
Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç"a müştereken net 3.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir
belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar
verilmesi gerekir.
49. Dosya kapsamında tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücretinden
oluşan yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. Hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculardan Feyziye Kılıç,
Aydın Kılıç, Mahsum Kılıç, Bahar Kılıç, Hogır Kılıç, İhsan Kılıç, Halil Kılıç, Rozelin
Kılıç, Fırat Kılıç"a müştereken net 3.000 TL, diğer başvurucular Vehbi Kılıç,
Özgün Kılıç, Ülmiye Kılıç, Nimet Kılıç, Medet Kılıç"aMÜŞTEREKEN net 3.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE;
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 1.800 TL vekâlet ücretinin başvuruculara
MÜŞTEREKENÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
31/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.